Baris Kültürü mü?
Yoksa
Baris için Kültür mü?

Bozkurt Güvenç

Savas, tarihin degismezlerinden biridir, ve uygarlik ya da demokrasiyle ortadan kalkmamistir. Yazili tarihin son 3.500 yilinda sadece 270 yil savas gorulmedi. Savasi insan turunde dogal ayiklanmanin ve rekabetin nihai bicimi olarak kabul etmekteyiz. Herakleitos "Polemos pater panton" diyordu; savas ya da catisma her seyin babasi, fikirlerin, icatlarin, kurumlarin ve hatta devletlerin guc kaynagidir. Ote yandan, baris ancak esit guc ustunlugu ile korunabilecek dengesiz bir durumdur. Romalilar "Baris istersen savasa hazir ol" anlaminda "Si vis pacem para bellum" derlerdi. Ziya Pasa bu dusturu Turkceye "Hazir ol cenge eger ister isen sulh-u salah" diye cevirmisti. Unlu bir silah markasi, "Para bellum", bu degisten gelir, ya da onunla baglantilidir.

Savasin sebepleri bireyler arasindaki rakabet ya da catisma sebepleriyle aynidir: acgozluluk, kavgacilik, ve gurur; yiyecek, toprak, madde, yakit ve egemenlik arzusu. Devlet, bizim sinirlamalarimiz olmaksizin bizim (insani) icgudulerimize sahiptir. Birey, ahlak ve yasalarin kendisine dayattigi sinirlamalara boyun eger ve kavganin yerine diyalog ya da pazarligi kabul eder, cunku devlet onun caninin, malinin ve yasal haklarinin temel korunmasini garanti etmektedir. Devletin kendisi ise hicbir sinirlama kabul etmez, ya kendisini herhangi bir mudahaleye kendi iradesiyle karsi koyacak kadar guclu hissettiginden, ya da ona temel koruma saglayacak bir superdevlet ve etkili gucu elinde bulunduran bir uluslararasi yasa ya da ahlak kodu olmadigi icindir bu.

Her yuzyilda generaller ve hukumdarlar, Asoka, Augustus ve Ataturk gibi ender istisnalar disinda, filozoflarin savastan utangac hosnutsuzluguna gulmuslerdir. Tarihin askeri yorumunda savas nihai soz sahibidir, ve korkaklarla budalalar disinda herkes tarafindan dogal ve gerekli kabul edilir. Bir filozof bile, birazcik tarih biliyorsa, uzun bir barisin bir ulusun savasci adalelerini olumcul bicimde zayiflatabilecegini kabul edecektir. Mevcut uluslararasi hukuk ve duygusallik yetersizligi kosullarinda, bir ulus, kendini savunmak icin, her an hazir olmalidir, ve ulusal cikarlari gerektirdiginde, varligini surdurmesi icin gerekli ya da kacinilmaz gorecegi bir arac kullanmasina izin verilmelidir. Kendini koruma tehlikedeyken On Emir sessiz kalmali ya da susturulmalidir.

Dolayisiyla, askeri starejiste gore, baris sadece gecici bir ara ya da kisa bir dinlenme molasi, sonraki savas icin bir hazirlik donemidir. Bu Bati yakasinin oykusu, ama Dogu yakasina gectigimizde de durum pek umutlu gorunmuyor.

Darü'l Islam (ya da Islam dunyasi) icin Hristiyan Bati Dar¨'l Harb'dir (ya da Kaos ulkesi veya Savas alani). Ve Baris, butun dunya Islam Devleti'nin yonetimine girdiginde gelecektir. Nasil? Savas yoluyla tabii. Arap koylerinde sik duyulan bir atasozu butun oykuyu, ozlu bir bicimde anlatir:

"Kardesime k a r s i ben,
kuzenime k a r s i ben ve kardesim,
dunyanin geri kalanina k a r s i ben, kardesim ve kuzenim."

Savasin oykusu budur: Hepimiz baristan soz ederiz ama savasi surdururuz. Cocukluktan baslayarak, Savas'in kacinilmaz olduguna ve ve uzun sureli bir baris umudunun ya da gorusmelerinin ancak bir utopya ya da yanilsama olduguna kosullaniriz. O kadar ki Baris Gonulluleri'ne karsi derin bir suphemiz vardir. Pekala askeri hazirligimizi ya da savasma arzumuzu zayiflatarak ya da azaltarak -- bilincli ya da masumane -- dusmanlarimiza hizmet ediyor olabilirler. Bilincli savas karsitlari cogu ulkede hosgorulmez. Gecen on yil icinde Turkiye Baris Dernegi uyeleri, uzun bir askeri yargilama sonucu aklanana kadar, yikici eylemler ya da amaclarla suclanarak hapiste tutuldular. Demek ki, her cesit savasa sahibiz ve onlarla karsi karsiyayiz: uluslarin, devletlerin, siniflarin, ordularin, dinlerin, inanclarin, ideolojilerin ve fikirlerin Savas'i; turlerin, erkeklerin, cinsiyetlerin, sevgililerin, ciftlerin, generallerin, onderlerin, kusaklarin, kurumlarin, sirketlerin, pazarlarin vs. vs. Savas'i. Savas Kulturu denilen sey budur. Su unlu deyis burdan geliyor:

Savas silahli bir diplomasiyse
Diplomasi silahsiz bir savastir...

Imdi, soru: Niye savasip duruyoruz -- hep? Fransiz antropologlar Mauss ve Levi-Strauss iki yapisal aciklama onerdiler: "Karsiliklilik" ve "Diyalektik Catisma". Hediye vermek gibi degis tokuslarda karsiliklilik gecerli gorunse de, insan iliskilerinde daha baskin olan kalibin uzlasmaz ya da saldirgan davranis oldugu gozlemlenmistir.

O halde, butun dunyadaki kulturlere yaygin en evrensel zihinsel yapi sudur:

"Ego versus baskalari." -- Baskalarina karsi ben ya da biz.

Levi-Strauss'a gore dis evlilik ya da ensest tabusu, baskalarini akrabalara dondurdugu icin nerdeyse evrenseldir. Ve biz, aileler arasinda ve kabile baglarinin otesinde gorece barisci iliskiler kurarak uygarlasiriz. Gorece diyorum, cunku evlilik baglariyla baglanan aileler arasinda kokleri derinde bir catisma vardir. Savaslar cogunlukla karsilikli gelin alip vermeyle biter ama savasan taraflar arasinda baris cok uzun surmez.

Savas, ogrenilmis ya da kulturel bir davranissa, soru daima "Bir baris kulturu mumkun mudur?" olmalidir. Baris ve savas secenekleri her zaman bir felsefi ya da ahlaki etik sorunu olmustur: yani, "Baska insanlara nasil davranmali?" Sirf karsiliklilik ilkesi yuzunden baris kesinlikle imkansiz degildir. Gercekten baris istiyorsaniz, barisci olun yeter. Otekiler karsilik verecek ve aynisini yapacaktir. Butun buyuk dinlerin en evrensel ilkesi asagidaki dusturda dile getirilir:

"Sana yapilmasini istemedigin seyi baskalarina yapma."

Iste mukemmel bir baris formulu. Ama yazik ki ise yaramiyor. Ilk olarak, baskalarini baskalari olarak gormeyi surduruyor, ama kendimizin de baskalari oldugunun farkina varmiyoruz. "Ben otekiyim" diyen sair ne anlasiliyor, ne de ciddiye aliniyor.

Ikincisi, sosyo-kulturel varliklar olarak, bizler yer-merkezli, insan-merkezli ve irk-mer-kezli'yiz; ayrica, butun durustlugumuzle, dis-merkezli degilsek kendi-merkezli oldugumuzdan baska, ne soyleyebiliriz? Kendimizi dunyanin merkezine koyuyor ve dunyaya bu ozel noktadan bakiyoruz. Ben sadece neysem ya da kimsem o degilim, varolusunun bilincinde bir varlik olarak, butun otekilere karsiyim. Varolusumu baskalarinin araciligiyla ya da yardimiyla algiliyorum: baskalarina karsi. Bir sosyal demokrat olarak liberal ya da Hiristiyan demokratlara karsiyim, fasistlere karsiyim, kralcilara ve komunistlere vb. karsiyim. Bir erkek olarak kadinlara karsiyim, bir ogretmen olarak ogrencilere karsiyim, bir calisan olarak isverene karsiyim, bir bolum baskani olarak dekanima karsiyim, bir mumin olarak inancsizlara vb. vb. karsiyim.

Baskalari gibi olmadigimiz fikrini gozonune aldigimizda bile, kendi kimliklerimizi birazcik daha ona benzeyenlere ya da bize benzemeyenlere karsi dusunuruz.

Bu halimizden "sozde" insan dogasi mi sorumlu? Hic umut yok mu? Cok az gibi gorunse de, umut var. Cunku verdigim ve sizinle paylastigim butun ornekler cocuklugumuzun basindaki kosullanmamizin sonucu ya da etkisidir. Biz de kuslar gibi "yuvada ne duyduysak havada onu soyleriz". Bu kadar basit! O zaman, yuvada ogrendigimizi degistirebiliriz belki de. Ama eger, anne - babalarimizdan, onlarin davranislarini nasil degistirebilecegimizi ogrenirsek. Iste kulturel ikilemin kisir dongusu bu. Butun dunyada anneler ve babalar, ogretmenler ve vaizler ogrencilerine "Komsularini sev"meyi ogretiyorlar, ama, gercekte, kendi ogrettiklerini uyguluyorlar mi. Ornegin Islam "Her seyin basi sulh" der ama "Inancsizlara karsi savas"i da hatirlatir. Bu kalici bir baris yaratma sanati durumudur. Yine de istikrarli bir durum degil. Oyle mi? Eger oteki barisla karsilik vermezse iliskiler, hep oldugu gibi, kolayca ve hic gucluk cikmaksizin tekrar catismaya donebilir.

Demek ki barisi barisi yaratip surdurmek ancak sorumluluk gerektiren buyuk bir devrimci egitim harekati ile mumkun gorunmektedir.

Onumuzdeki gorev insanlarin temel yaklasimini

Bir "Ego versus baskalari" yoneliminden
Bir "Ego ve baskalari" yonelimine
cevirmektir.

"Versus (ya da karsi)" yerine bir "ve" koymak butun dunyada insanlarin karsisindaki en buyuk meydan okuma gibi gorunuyor. Boyle bir meydan okumanin sorumlulugunu almaya -- ozgur yurttaslar olarak -- hazir miyiz? Eger hazirsak, ne yapabiliriz?

Bu tapinakta sik sik bilgelik, guc ve guzellik isiklarindan konusuyoruz, ama isin sonunda, gelecek sefere kadar ayrilmadan hemen once, kardeslerimize ve kendimize bu yeri baris icinde terketmeyi hatirlatiyoruz. Cunku, gunluk ve bireysel hayatlarimizda ve iliskilerimizde yapilmasi gereken is budur. O barisi belki de yureklerimizde daima parlayan dorduncu isikta bulabiliriz: Kardes Sevgisi'nde!

Ceviren: Selahattin Ozpalabiyiklar


Cogito, Sayi 3, Kis 1995

Oneri,katki ve elestiri

Cogito