Sol,
Avrupa'ya yanlis bakiyor
Dogan T.
Kaya
AB
yanlısı bir yapılanmaya destek veren sosyalist anlayışların, kendilerini bir
kez daha sorgulamasında büyük fayda var. Güçlü bir mücadele geleneği olmayan Türkiye'de
Avrupa Birliği üyeliğinin işçi sınıfına yararı olmaz
9 Mayıs 1950
tarihinde Fransa ve Almanya arasındaki kömür-çelik birliğinin kurulmasıyla
temelleri atılan ve kurulduğu yıllardan günümüze kadar önce Ortak Pazar, AET,
AT ve en sonunda da 1993'te AB adıyla gelişimini sürdüren ve sırada daha 13
ülkenin kapısında aday olarak bekletildiği 15 ülkelik devasa bir gücü temsil
eden kapitalist bir yapılanmaya girmek için toplumca seferberlik içerisinde
bulunmaktayız.
Son
dönemlerde gerek asker cephesinde, gerekse de toplumun sağ ve sol cephesinde
AB'ye yönelik olarak çeşitli tepkilerle karşı karşıyayız. Asker ve sağ kesimin
bu konudaki muhafazakâr tutumları; konumları ve yapıları gereği üniter devlet kapsamında
değerlendirilebileceği için bir noktaya kadar anlaşılabilirdir. Fakat ulus-
devletin aşılabilmesi için AB yanlısı bir yapılanmaya destek veren sosyalist
anlayışların kendilerini tekrar sorgulamaları gerektiğine inananlardanım. Gerçekten
istenilen emekçilerin Avrupa'sı mı yoksa Küreselleşmenin dayattığı çokuluslu
şirketlerin sermayenin açık dolaşımına bir zemin hazırlayabilecek olan
bütünleşik bir kapitalist yapılanma mı?
Avrupa
sermayesinin son yıllarda ABD sermayesine karşı sınırlarını genişletme
çabasının emekçilere ne gibi kazanımları olacaktır. Kimi dostların belirttiği
gibi serbest dolaşım ve kazanılacak kültürel haklar dünya emekçi hareketine ne
kazandıracaktır?
Ülkemizde,
özellikle Avrupa merkezli ve Avrupa finanslı olarak ortaya çıkan birçok
anlayışın AB karşıtı politikaları da çok samimi gözükmemektedir. Varlık
sebebinizi Avrupa'ya dayayacaksınız, fakat sözde AB karşıtı olacaksınız. Bu
durum samimiyetten uzak politikaların ortaya çıkmasına da zemin
hazırlamaktadır.
Emeğin
birliği çok zor
Avrupa
Birliği taraftarlığı emeğin serbest dolaşımından dolayı dünya sınıf hareketini
geliştirebileceği anlayışıyla da savunulmaktadır. Oysa Avrupa kendi
içerisindeki gerek sosyal haklar gerekse de emekçilerin sürekli hak gasplarına
karşı duyarsızlığı dayatırken ortak mücadele hattının zemini nasıl oluşabilecektir.
Kendi çokuluslu şirketlerinin yıllardır sömürgeleştirdiği bir toplumun,
sömürgesini eşit şartlarda kabul edebileceği kabul edilemez. Kendi halkının
özgücüne güvenemeyip sınıf hareketinin temellerini yaratamayan bir toplumun
başka halklarla sınıf mücadelesine katılma yargısı biraz havada kalmaktadır.
Ülkemiz özgülünde sınıf eksenli güçlü bir mücadele geleneğinin neden
yaratılamadığının tartışılmazken Avrupa eksenli bir birleşmenin Türkiye işçi sınıfına
katacağı fazla bir şey olamaz.
Tartışmanın
bir boyutu AB'nin koşullarına uyarlarsak kabul edileceğimiz yanılsamasıdır.
Oysa Avrupa sermayesinin tek maksadı Türkiye'yi bir pazarı haline
getirebilmektir. Bunun temellerini de Gümrük Birliği anlaşması ve tahkim yasası
gibi unsurlarla sağlamlaştırmıştır. Bu anlamda Türkiye yi kendi birliğinin bir
pazar alanı olarak rahatlıkla kullanabilmektedir. Birlik için Türkiye'yi kabul
ederek işsizler ordusuyla ve birçok sorunla uğraşma yerine bekletip kullaştırma
mantığını kullanmaktadırlar.
Kültürel
haklar anlamında özgürlükler ise ayrı bir aldatmacadan ibarettir. Kendi
içerisindeki azınlıklar sorununu çözümleyemeyen bir Avrupa, Türkiye halklarına
mı kültürel hakların kapısını aralayacaktır? Fransa'nın Korsika, Ispanya'nin
Bask, İngiltere'nin Kuzey İrlanda gibi yıllardır çözümlenmeyen sorunları varken
Türkiye nin sorununu çözebilecek bir demokrasi birliği sanırım hayal ötesini zorlayabilecek
bir iyimserliktir.
Sonuçta
AB'ye girişimiz bir masal deryasın-da dolanma hülyalarıyla süslenmektedir. Oysa
ülkemiz sınıf hareketine yönelik aktif politika üretimi ve sınıf hareketinin
açmazlarının tespitine yönelik çalışmaların sosyalizm mücadelesine daha olumlu
katkilar sunacagina inaniyorum. Avrupa eksenli bir bakışın Türkiye sol hareketine
yıllardır olumsuzluğu bilinen bir gerçektir. Bunun sorgulanmasının Türkiyeli
emekçilere 'Mercedes'li Almancı' hayallerinden uzaklaştıracağına ve gerçekçi
bir yaklaşıma hizmet edeceğine inanıyorum.