Gelinler ve
damatlar
Gönül
KIVILCIM
Nikah
törenleri traji-komiktir, evliliklerse yalnizca trajik, yalnizca trajik...
Bugün bir
cumartesi günü. Ortalik gelin damat kayniyor. Uyumlu, uyumsuz, orta halli,
gülücükler saçan, yeni zengin, somurtuk çiftler sökün ediyor sehrin dört bir
yanindan. Bir Cihangir klasigi olan Savoy Pastanesi'nde izliyorum poz vermeye
gelenleri. Yapmacik dügün pozlari için bunca yol. Hemen bozulacagini tahmin
edebileceginiz türden. Romantizme batmis çikmis sahte duruslar: Gelin damat
basbasa, erkekler anlayisli, kadinlar özverili, parmaklar kenetlenmis, gülüsler
epey katmerli... Evlerdeki pozlara hiç benzemiyor Zümrüt Fotograf Stüdyosu'nda
çekilenler. Göze göz, dise dis münakasalar, kaynana gelin viziltilari,
hirslanip çarpilan kapilar ve kirilan tabaklar tuz buz olan kalplerde
saklaniyor. Ya da günlüklerde. Gelinlerle damatlarin nikah törenlerinden
sonraki ruh hallerini gögün yere yaklastigi bir kis günü ele vermek üzere.
Neden kimse bosanma fotograflarini saklamaz?
Ipini
koparan evleniyor
"Bugüne
kadar hiç kimse fotograflar araciligiyla çirkinligi keşfetmedi" diyor Susan Sontag. Son yillarda
aralarinda Kanadali Jeff Wall'ün de bulundugu sanatçilar gerçekligin çirkin
yüzünü kurgulayan çalismalarla öne çikiyor ama evliliklerin içyüzünün fotografi
hemen hemen hiç çekilmedi. Eger birileri kadinlarla erkeklerin evlilik akdine
sadik kalma çabalarini fotograflayabilseydi, gelinlerin ve damatlarin abartili
kahkahalari, monotonlugun, kavganin ve arzusuzlugun batagina saplanmis çiftleri
seyrederken biçakla kesilmis gibi yarida kaliverirdi. Evlilik, gönül
dayanismasi, kötü günde can simidi ve hayat bagi oldugu kadar, küskünlüklerin,
kirginliklarin, hiyanetlerin üzerinden atlana atlana sürdürülen dört çarpi
sonsuz engelli bir kosu. Hiç kuskusuz, fotograf stüdyosuna giren gergin
suratlar da içten içe sezinliyorlar ama, yola devam edebilmek için gözardi
ediyorlar bu hayat dersini.
"Fotografin
ifsa edici yani polemige açik bir sekilde gerçekçilik (Realismus) olarak
nitelendiriliyor" diyor
Susan Sontag. Neden kimse ailelerin fotograflar arkasina gizlenmis gerçeküstü
yüzü için makinanin ardina geçmiyor?
Bunaltici
bir cumartesi günü Cihangir'deki gelin damat enflasyonu dikkat çekmekte.
Prenses tarzi kabarik gelinliklerin, yeltendikleri eylemi bas bas bagiran
arabalarin ve gelinlerin eteklerini tutmakla görevli damatlarin esliginde yalniz
kalplerin bulusmasi kutlaniyor. Gelinler süzüm süzüm süzülüyor. Damatlar sIkIntili.
Nasil sIkIlmasinlar! Suçlayici gözler idam mangasindan beter dizilmis karsilarina.
Bahsisler azimsaniyor, takilara dudak kivriliyor, komparsitaya adim uydurulamiyor;
gelinlikler toza bulanmis, damatliklar sakil. "Ipini koparan
evleniyor", diyor yan masada oturan genç adam. Isadami mavisi
gömlegine ve ciddi kravatina igreti kaçan bir ifade. Isin içyüzü birazdan anlasiliyor.
Allah bir daha yazdiysa bozsun, deyip masaya vuruyor genç arkadas. Anlasilan,
onca sasadan sonra "bos ol" diyenlerden.
Sehirli bele
kirmizi kusak
Içimizdeki
yalnizlik korkusunun disavurumu galiba evlilikler. Yalnizligiyla basa çikmasini
becerenler avukati ariyor. Karli bir aralik günü, kiraz agaçlarinin çiçege
durdugu bahar aylarinda veya sonbaharin habercisi yagmurlarla birlikte
siliniyor dügün fotograflarindaki gülüsler. Yanmis bir film kaliyor geriye ve
açisi dar hayatlar...
Gelinlerin
bellerindeki kirmizi kurdelalara gelince. Böylesi kirsal görüntüler sehrin
ortasinda, en hafifinden, sakil kaçiyor. Onlar gelin yataginin basucunda nöbet
tutmakta özgürler, ancak baskalarinin yatak durumlarina, üstelik rizasiz taniklik
can sIkIyor. Los stüdyolarda yasama geç kalmislarin fotograflari çekiliyor. Kivrim
kivrim brokar, saten, dantel gelinlikler objektiflere hapsolurken bir köseye
saklanmis Flora, Hayat Kisa'dan sesleniyor: "Eger Tanri varsa
sizi bagişlasin. Belki de hayatta sirtinizi döndügünüz tüm hazlar için bir gün
yargilanacaksiniz."
Cihangir'deki
fotograf stüdyosunun önü ana baba günü. Az sonra evet'i basacak çiftlerin biri
giriyor biri çikiyor. Kisacik bir an! Saatlerin saptayamayacagi kadar küçücük
bir zaman zarfinda bu satirlarin yazarinin da rol aldigi o unutulmaz an,
geçmisin yansidigi perdede parlayip sönüveriyor: Yil 1992. Kuzey Avrupa'daki
liman sehri Bergen'de çokuluslu tuhaf bir nikah töreni gerçeklesiyor. Taraflardan
biri Türk, digeri Alman. Nikahi kiyan Norveçli memur, kendi vatandaslarini
evlendirirken usulen tekrarladigi üzere, bu evlilik vatanimizin iyiligi içindir
diye bagliyor lafini. Kahkahalar gelinle damadin bogazina diziliyor. Çabucak
bir evet'ten sonra zor atiyorlar kendilerini disariya. Iste o sirada sehrin
semalarinda bütün dügün fotograflarinin negatifinde okunabilecek su yazi
beliriyor: Nikah törenleri traji-komiktir, evliliklerse yalnizca trajik,
yalnizca trajik...