Cesur
Yahudiler
Yildirim
Türker
Israil'de
su anda sahinler uçuyor ama güvercinler de cesurca karsi çikiyor.
Israil
Devleti'nin zulmüne karsi çikarken "Pis Arap" ve "Pis
Yahudi"cilere karsi da uyanik olmak gerekiyor
Israil'in
vahseti büyük basinimizda mümkün oldugunca hasir alti edilmekte. Günlerdir kimi
büyük gazetelerde mansete çikmayi hak etmedigi görülen kanli isgal, ayni
gazetelerin önde gelen yorumcularinca Türkiye'nin çikarlari açisindan
degerlendiriliyor. Bu yorumlarin hemen hepsinde tarih boyunca Filistinlilerin
Türk milletine yasatmis oldugu düs kirikliklari bir bir siralandiktan sonra,
cesur sahinler açikça, neoliberal akil adamlarsa mahcupça yasananların hak
edilmis oldugunu belirtiyor.
Türkiye'nin,
Israil saldirganligina karsi birkaç zoraki asabi demeç disinda takindigi tavir,
meshur ve arka plâni meçhul tank alisverisine attigi imza oldu. Israil'in
sirtinin kamburu olan bir devlet sirketini 700 milyon dolarla ayaga kaldirip bu
olaganüstü katkiyla isgalci devleti donandiracak olan Türk devletinin üst düzey
yetkilileri, bu konunun bulanik noktalari üstüne sorgulandiklarinda topu
birbirlerine atmayi sürdürüyor. Bu ihalesiz imzalanmis tank alimi üstüne Umur
Talu'nun yazdiklarina toplu olarak Medyakronik sitesinden ulasabilirsiniz.
Türkiye'nin
gelecegini Amerika-Israil baglantisinda görenler, Filistin'i çoktan gözden
çikarmis. Bu konuda etikle metikle kaybedecek zamanlari da yok besbelli. 11
Eylül'de açikça tedavüle giren 'Pis Arap' düsmanliginin bayragini
kimselere kaptirmaya niyetleri yok. Öte yandan, Israil'in kanli isgaline karsi
çikan kimi kesimlerde kasla göz arasi hortlayiverecegi asikâr 'Pis Yahudi'
düsmanligina karsi da uyanik olmak gerekiyor. Yakin gelecegimizin mimarlarindan
olacagi anlasilan Tayyip efendinin "Musevilere" seslenip,
onlara bir zamanlar Osmanlilara sigindiklari zulüm günlerini hatirlatmasinda
bunun isaretlerini görmek mümkün.
Oysa
Israilli muhalifler bos durmuyor. Devletlerinden vatan haini muamelesi görmeyi
göze alarak örgütlenmeyi, Filistin'deki Israil isgallerine karsi çikmayi
sürdürüyorlar.
* * *
Ben Gurion
Üniversitesi'nden Dr. Lev Grinberg, yaziyor: "Saron ne zaman terörist
olarak tutuklanacak? Tek istegi özgürlük ve bagimsizlik olan Filistin'in haykirisi,
dünya tarafindan daha ne kadar duymazdan gelinecek? Israil hükümetinin amacinin
güvenlik degil Filistin topraklarinin isgali ve Filistin halkinin ortadan
kaldirilmasi oldugu ne zaman görülecek?" Sonunda da çaresizligini dile
getiriyor: "Muhalif Israilliler olarak hükümetimize karsi
savasiyoruz, ancak Saron'a verilen uluslararasi destek mücadelemizi sürekli
olarak tehlikeye atiyor."
Pekiyi,
insan haklari eylemcisi Neve Gordon'un haftalik Kol Ha'lr gazetesine yazdigi
açik mektup bir tesadüf sonucu önünüze gelmedi mi? Yillar önce Hebrew
Üniversitesi'nde birlikte felsefe okumus oldugu Israil Parasütçüleri Tugay
Komutani Albay Aviv Kohavi'ye yazdigi mektup. Isgal edilen mülteci kamplarinda
Filistinlilere uygulanan zulmü ayrintisiyla anlattiktan sonra, albayin
televizyonda bu isgallere gerekçe olarak Filistin terörünü göstermesine
deginiyor: "Ancak kamplara yaptiginiz baskinlar ve askerlerinizin
yarattigi terör ortami Israil ve Filistin'de kimsenin kaçamayacagi bir kan
banyosuna neden olmuyormus gibi, isgal altindaki topraklarda Israil askeri
siddetiyle Israil'deki Filistin siddeti arasindaki bagi tamamen yok
saydiniz." Sonra da soruyor: "Aviv, baskinlarinizin, evlerini
dagitip duvarlarini delerken, diger aile fertleriyle birlikte saatlerce kilit
altina aldiginiz çocuklari nasil etkiledigini düsünüyorsunuz? Baskinlariniz
barisa bir parça olsun fayda sagladi mi, yoksa fakirligin vurdugu kalabalik bir
kampta despotluk, ölüm ve nefret tohumlari mi atti? Uluslararasi anlasmalara
göre Balata'da yaptiklariniz en azindan, insan haklarinin hayâsizca ihlâlidir.
Bu hareketler açikça savas suçudur." Mektubunun sonunda eski
arkadasina soruyor: "Bir savas suçlusuna nasil dönüsebildin?"
* * *
Israilli
baris yanlisi kadin örgütlerinin, Kudüs'te Filistinli kadinlarla kol kola
yaptiklari büyük yürüyüsün üstünden bir ay geçti. O yürüyüse Knesset'ten yedi
milletvekili de katildi. Sloganlari, "Isgal hepimizi öldürüyor!"du.
Aralarinda "Siyahli Kadinlar"in da bulundugu 13 Israil baris
örgütünün olusturdugu 'Kadin Baris Koalisyonu'nun bu coskulu gösterisi,
asiri sagci kimi gruplarin protestolarina ragmen birlikte söylenen sarkilarla
sürdü. Israil insan haklari eylemcisi, eski bakan Sulamit Aloni, Filistin'in
isgaline karsi direnisi Mandela'nin mücadelesine benzetiyordu. "Israil'in
hamasi medyasi sizi görmezden gelse de sesinizi duyuracaksiniz. Insanlar
dalga dalga saflariniza katilacak. Sessizligi yirtacaksiniz, çünkü özgürlük,
adalet ve baris pesindesiniz."
Yalniz
kadinlar mi, genci ihtiyari yüzlerce muhalif Israil isgaline karsi birlikte
seslerini yükseltiyor. Tel Aviv'in, Kudüs'ün meydanlarini kasap Saron'a karsi
attiklari sloganlarla senlendiriyorlar.
"Saron'un
savasi" adini
verdikleri askeri müdahaleyi protesto etmek için Ramallah'in dis mahalleleri
boyunca yürüyüsler düzenliyorlar. Ramallah'taki tibbi, insani yardim
gönüllülerine katiliyorlar. Israil'in önde gelen baris örgütü Gus Salom, "Saron'un
yaptiklari intihar bombacilarini durdurmadi, durduramaz da. Isgaller,
bilakis intihar bombacilarini tesvik ediyor. Ancak Bati Yakasi ve Gazze'nin
isgaline son verilerek siddet döngüsü durdurulabilir" açiklamasi yapiyor.
* * *
Vicdani
retçiler tutuklaniyor. 62 Israilli genç, Ariel Saron'a yolladiklari bir açik
mektupla Filistin'deki isgalleri protesto edip, onun yaninda durmayi
reddettiklerini bildirdi. Imzacilar teker teker tutuklaniyor. Yilmiyorlar.
Çünkü Israil halkinin baris yanlilarina destegi gün günden artiyor.
Isgal edilmis
topraklarda görev yapmayi reddeden savas karsiti askerlerin bildirisine destek
çig gibi artiyor. Gus Salom'un sözcüsü Adam Keller'in anlattiklarina göre bu
eylemin tohumlari aylar önce Tel Aviv'deki bir gösteride atilmis. Bir toplantida
konusma yapan, 70'lerde 3 yil Misir'da savas tutuklusu olmus, bir uçak kazasinda
ayagini kaybetmis, ünlü savas kahramani, eski Israil Hava Kuvvetleri Albayi
Gally Sohad, askerlere isgal bölgelerinde görev yapmamalari çagrisinda bulunmus.
Sohad, bunun bir savas suçu oldugunu
belirtmis.
Halkin
gözünde sayginligi olan Sohad'in bu konusmasi Genelkurmayi birbirine katiyor
elbet. Genelkurmay, yedek asker ve subaylarin Israil ordusunun emirlerine
uymayacaklarini ilan etmesini isyan olarak adlandiriyor. Ama Israil radyosunun
yaptigi bir arastirmaya göre halkin yüzde 30'unun vicdani retçi isyancilari
destekledigi anlasiliyor.
Gus Salom'un
radyoda yayinlanmak için hazırladigi bildiriyse Yüksek Mahkeme'nin onayiyla
radyo sansürüne takildi. Bildiride askerlere evleri yakmak, yargisiz infazlarda
bulunmak gibi savas suçu sayilacak emirlere itaat etmemeleri, edenlerin ileride
bir gün uluslararasi mahkemelerde savas suçlusu olarak yargilanabilecegi anlatiliyor.
Radyonun ve Yüksek Mahkeme'nin karari muhalifleri yildirmadi elbet. Her kanali
kullanarak mücadeleyi sürdürüyorlar.
Yalniz yedek
askerler degil, kimi memurlar da ortak bir bildiri yayinladi. "Memurlarin
mektubu" imzacilari da Filistin topraklarinda
görevlendirilmeyi
reddediyor. Onlar da tutuklanmayi göze almis; barisa, birlikte insanca yasamaya
inanan Israilliler.
Simdilik
yüzlerce Israil askeri isgal bölgelerinde görev almayi reddediyor. Birkaç gün
önce 8 Filistinli, 17 Israilli akademisyen dünyaya seslenerek, uluslararasi
topluluğun 1982'deki Sabra ve Satila ölçeginde katliamlari beklememesi, bir an
evvel harekete geçmesi çagrisinda bulundu.
* * *
Retçilerden
Çavus Asaf Oron, isgal sirasinda nasil bir canavara dönüstügünü anlatiyor. Simdiyse
vahsetin bagrindan kopmus bir baris eylemcisi olarak, bir baska direnisi saygiyla
anarak dünyaya soruyor: "Biz, tankin önünde duran Çinli
gençleriz. Ya siz? Ortalikta görünmediginize göre, büyük ihtimalle tankin
içindesiniz. Sürücüye yol gösteriyorsunuz."