Alin Blair'i
vurun Bush'a
Neval El
Saadavi
Islami akimlar hayatta kalmak istiyorsa Amerikan siyasetine,
demokrasiye ve insan yani Amerikalilarin haklarina boyun egmeleri sart
Eylül
2001'in baslarindan beri New York'ta ve komsu eyalet New Jersey'de yasiyorum.
11 Eylül olaylarini, Dünya Ticaret Merkezi'nin yikilisini yakindan gördüm.
Amerikan medya organlari ile Dogu'daki ve Bati'daki ayaklarinin gündeme
tasidigi yalanlari Amerikan halkiyla birlikte hatmettim. Burada hiç kimse
gerçegi bilmiyor. Gerçek eski kitaplardaki mitolojileri andirircasina kapali...
Etnik ve dini sahada oldugu gibi siyasette de 'yasak'larla ilgili
yapilan yorumlar ve beyanatlar çeliskili....
New York'ta
hayat tipki Kahire'deki veya dünyanin herhangi bir
metropolündeki
gibi karI$Ik. Fakirlik görüntüleri artiyor. Fakir mahalleleri ile New York
caddeleri, tipki Bulak, Seyyide Zeynep ve Sobra caddelerini andiriyor.
Vatandan ve
aileden uzak olmak, özlemi artirirken bilinçli veya bilinçsiz, hatiralarda
nahos ne varsa hepsini silip atiyor. Nil Nehri bana New York'u New Jersey'den
ayiran Hudson Nehri'nden daha güzel, daha bir isiltili geliyor.
Tek bir
dünyada yasiyoruz
Kuzey
Amerika'nin tarihi, kölelik veya sinif düzeninin dogusundan bu yana tipki
dünyanin diger bölgelerinde oldugu gibi kanda bogulmakta. Birçoklari bu gerçegi
unutuyor. Bati ile Dogu veya Birinci Dünya ile Ikinci, Üçüncü Dünya arasinda
bir ayirima gidiyorlar. Gerçek su ki biz kültürel, dini ve inanç farkliliklariyla
birlikte tek bir düzenin, tek bir sinifa ait degerlerin yönettigi tek bir
dünyada yasiyoruz.
New York'ta
tipki kapitalist dünya ülkelerinin sehirleri ile Dogu ve Bati'daki ayaklarinda
oldugu gibi fakir ile zengin arasindaki dipsiz çukur derinlesiyor. Basta Bush
ve Blair, kendilerini Allah'tan korkan hayir ehli olarak görenlerle basta Bin
Ladin ve Saddam, seytana tabi olmus şer ehli arasindaki uçurum da derinlesiyor.
Blair ve
Azize
Yilbasi
tatilinde vatana döndügümde Blair'i Azize Catherine Tapinagi gezisi sirasinda
bizzat görmüstüm. Azize Catherine'e dogru egilmis, Misirli papazin alkolle islatilmis
pamuk parçasiyla temizledigi (yeni yilin ilk günesi dogmadan önce Catherine'in
basini öpmek için yarisan diger agizlarin kirleri Bair'e bulasmasin diye) basini
öpüyordu.
Siradan
kalabalik ile Blair ve ailesi arasindaki polis engelini ancak yarabildim. Esinin
de Catherine'in basini öpmesi gerekiyordu. Ancak ben polis engelini yarinca
kendimi Blair'in arkasinda buldum ve Blair'in hemen ardindan Catherine'e
yönelerek önünde egildim.
Papaz benim
Catherine'in basini öpmedigimin farkina varmadi ve beni Blair'in tam arkasinda
durdugum için onun esi veya sayilari kadin-erkek veya çocuk olmak üzere yirmiye
ulasan aile fertlerinden birisi sandi belki de.. Papaz Catherine'in basini
sadece Blair ailesi için sildi. Polisler benim Blair'in ailesinden olmadigimi
ve belki de Blair'i arkadan yaralamak için Kraliyet Ailesi'ne sizmis bir
terörist olabilecegimi fark etti. Polislerle aramda yüksek sesli bir tartisma
yasandi. Ebced harflerini Avrupa'dan önce kesfetmiş 'Eski Misir'in
bir yazari olmam cesaretiyle söyle dedim: "Beni Misir topraklari
üzerinde yürümekten nasil alikoyarsiniz ve Misir'i 72 yil sömürmüs,
Afganistan'a ve Irak'a savas açmis bu Ingiliz ailesine nasil izin
verirsiniz?" Polisler benim yüksek ses tonum karsisinda bakakaldi. Benim
Catherine'e gelen Cumhurbaskanligi heyetinde oldugumu düsünerek mabette diledigim
gibi gezmem üzere biraktilar. Blair'in çehresini uzunca bir süre düsündüm. Agir
adimlarla yürüyordu ve arkasinda da kabilesi ve yüzümü daha önce ailesi arasinda
hiç görmemis olmasina ragmen kocasinin yaninda bulunmama sasakalmis, beni
izliyen karisi...
Bush'larin
farki
Blair'in
yüzü, ogul veya baba Bush'un yüzleri gibi beni fazla ürkütmedi. Gerçekten de
Blair'in yüzü gazete ve ekranlardakinden daha insancil görünüyor. Tipki fakir,
sportif ve kirik gülümsemeli bir genç gibi...
Bush'larin
(baba-ogul) yüzlerini ise sadece ekranlarda gördüm. Ogul, tavirlariyla tipki
babasina benziyor. Öyle ki ikisini birbirinden ayiramiyorum. Ses yine öyle,
Körfez'de veya Afganistan'da savas ilan etmek için seytandan veya ser
ekseninden ve kutsal kitaptan okudugu ayetlerden bahsederken söyledigi
sözcükleri vurgulamalari bile ayni...
Ogul Bush'un
yüzünü yönetime gelmeden önce, saibeli seçimlerde basari için gürestigi
zamanlar görmüstüm. O vakit Florida'nin Bukaraton kentindeydim. Yüzü Blair'in kirik
yüzünü andiriyordu. Ancak baskanlik görevini teslim aldiktan sonra yüzü degisti
ve babasina benzemeye basladi. Yönetim yüzleri nasil bu kadar çabuk degistirir
ve yuvarlak, pürüzsüz ve Amerikan vitaminleriyle karistirilmis suni sütle
beslenen bebek yüzlerdeki kiri$ikliklari nasil ortaya çikarir anlamis degilim?
Ogul Bush'un yüzü baba Bush'unkinin kopyasi oluverdi birden.
Ustura gibi
Bu agiz ve
iki dudak, tiras usturasindaki biçaklari andiriyor. Bu agiz masum insanlara
savas ilan etmek veya seref ve aile degerleri adi altinda suçsuz kadinlara idam
hükmünü vermek için tam yetkiye sahip. Karisini öperken düsünüyorum da. Bu agiz
karisini öpebilir mi? Ustura biçaklari gibi esinin dudaklarini koparmaksizin
öpebilecegini hayal bile edemiyorum.
Bush 11
Eylül olaylari ve Afganistan' daki zafer sonrasi teröre karsi savasta bir
kahraman oluverdi. Tipki seytana karsi savasan Körfez Savasi kahramani babasi
gibi: Kendini begenmislik, kibir, Allah'a baglilik iddiasi, siyasetle din arasinda
ayirim yapmayan ve Hiristiyan, Yahudi ve Islami akimlari cesaretlendirici bir
dil. Bu sonuncusu için Islamci terör diye bilinen akimlara tabi olmamak ve
Amerikan siyasetine, demokrasiye ve insan yani Amerikan haklarina boyun egmek sart.
New York ve
dünyanin diger kentlerindeki yasantim bana sunu gösterdi ki bize uluslararasi,
bölgesel ve aile boyutunda hükmetmis kapitalizmin erkeklesmiş düzeni, mantiga,
adalete, özgürlüge ve estetige karsi oldugu için varligini sürdürmemeli artik.
Kapitalizm,
çirkinligi günler geçtikçe daha bir ortaya çikan bozuk bir düzen. Kontrol
mekanizmalarina ragmen siyasi ve ekonomik skandallar gazetelere sizma yoluyla
su yüzüne çikiyor. Amerikan basini Enron skandalina baslarinda Bush olmak üzere
Cumhuriyetçi ve Demokrat liderlerden adi karisanlarin isimlerini veriyor. Bush'un
rakipleri kendilerine pay çikarmaya çalisiyor. Kaç üniversite rektörü veya dekan
üniversiteyi finanse eden Enron gibi büyük kapitalist sirketlerle isbirligi
içinde kim bilir...
Ser ekseni
(Almanya, Italya ve Japonya) ifadesini ilk duydugumda çocuk yastaydim. Bugün
Bush, bu eski dili ve köleligin dogusundan bu yana kroniklesen hayir-ser,
erkek-kadin, efendi-köle, beyaz-siyah ve Dogu-Bati gibi ikilikleri tekrar
kullaniyor.
Dalga
geçilen eksen
New York ve New Jersey üniversitelerindeki Bush'un politikalarini
protesto eden hocalar ve ögrenciler girgir geçerek söyle diyorlar: "Ortada
Bush'un açikladigi ser eksenine alinmamalarini içerleyen nice devlet
var. ABD'yi uzun zamandir öfkelendiren Suriye, Libya ve Küba bunlardan bazilari.
Simdi nasil oldu da bu devletler bize bu dünyada kimin seytan veya seytanlar
oldugunu bildiren ABD'nin öfkesinden kurtuldu!"
Saron'un barisi seven iyi kalpli bir melek oldugunda süphe yok! Seytanlar
aslinda Filistin'de. Israil tanklarina çiplak gögüsleriyla veya çakil taslariyla
ve kiremitlerle karsilik veren çocuklar ve gençlerdir seytanlar.... Terörün ve
masum Israillilerin kaninin akmasinin sebebir bu küçük seytanlar!
Bu ser ekseninde Çin neden bulunmuyor? Yoksa nüfusu 1 milyar 300
milyonu astigi ve herhangi bir devlete karsi -büyük Amerika da bu devletlerden
biri- karinca sürüleri gibi yürüyüse geçip karincalarin ekinleri bitirmesi gibi
o devleti yiyebilecegi için mi!? Ya da Bush'un 'Siyasi oyunlar ve 'düsmanin
seni yemeden sen onu yemeye çalis ve amaca ulasmak için öldürmek dahil
her araç mesrudur' yollu pragmatist düsünceyi degistirerek Çin'e gitmesi
sebebiyle mi?
Çin yönetimi ABD politikasinin açtigi acilara, Tayvan ve Tibet'te
düsman yaratma girisimlerine ve güneydeki Katoliklerle Protestanlar arasinda çikarilan
dini entrikalara katlanmakta. Amerikan yönetimi, halklari bölmek ve 20'nci yüzyilda
Hindistan'dan Misir'a kadar dini ve mezhep çatismalarini ortaya çikaran eski
Britanya sömürgeciligine benzer bir sekle sokmak için din kartini kullaniyor.
Ne yazik ki Çin de ayni oyunda ve teröre karsi savasta Güney Asya
ve Kuzey Kore'de, Hindistan-Pakistan çekismesinde ve dünya ticaretinden bazi
kapitalist kârlar elde etme yönünde çikarlari ve amaçlari var.
Ingilizlerden
Israillilere
Küçüklügümde
Biritanya'nin, ülkemizdeki askeri isgalini bitirmek için Misir'la yaptigi görüsmelerinde
basvurdugu hileler hakkinda konusan babami dinlerdim. Babam söyle diyordu: "Bu
Ingilizlerin sözlerinden hiçbir sey anlamiyorum. Oldukça kapali, belirsiz ve
yapmacik sevgilerle dolu soyut kelimelere bogulmuş kelimeler." Israil
ile Filistinliler arasindaki görüsmeleri okudugumda babamin sözlerini hatirliyorum.
Israilliler vakit kazanmak ve daha fazla Filistinli öldürmek için kapali kelime
ve sözcüklerle oynuyor.
14 Subat
tarihli New York gazetelerinde baris için yeni hiçbir sey ortaya koymayan bir
öneri sunan Simon Peres'in resmini gördüm. Gülümsüyordu. Filistin halkini yok
olmaktan kurtarmak için gökten gönderilmis melek gibiydi adeta...
Sayfanin en
altinda da gögüsleri açik, gözleri bagli elleri arkalarindan zincirlenmis
Filistinli çocuklari ve gençleri götüren Israilli askerler görüyorum. Peres'in
resmi sayfanin basindan gülücükler yollayip büyük bir sefkatle ve incelikle son
gidecekleri yere ugurluyordu onlari...