Bir
"Gassaray" tarihi
Mine G.
Kirikkanat
Armand
Mosse 1919’da Galatasaray Lisesi’nden içeri girerken tam 41 yil boyunca orada
kalacagini acaba biliyor muydu?
Minik Maurice
dünyaya gözlerini açtiginda, hangi ülkenin yurttasi oldugunu tabii ki
bilmiyordu. Büyük Britanyali olabilirdi, çünkü annesi Ingilizdi. Babasi Armand,
Fransiz kimligi çikardi ogluna. Ancak Maurice’in kulagina, dogdugu
dünyaya dair ulasan ilk yabanci ses ne Ingilizceydi, ne de Fransizca. Yil 1921,
yer Istanbul, konusulan dil Osmanli Türkçesiydi.
Mustafa
Kemal Pasa, bir mayis
sabahi Istanbul’dan Samsun’a giden gemiye bindiginde, Marsilya’dan kalkan bir
gemi de kendisinden yalnizca üç yas genç bir Fransız iktisatçisini, Armand
Mosse’yi Istanbul’a getiriyordu. Kemal Pasa Istiklal Savasi’nı baslatirken,
Armand Mosse de Galatasaray Lisesi’ndeki görevine basliyordu. Türkiye
Cumhuriyeti kurulurken, küçük Maurice’in babasi Armand Hoca da o güne degin
fen ve edebiyat egitimi veren Galatasaray Lisesi’ndeki Ticaret ve Bankacilik
Bölümü’nü kuruyordu.
34 yasindaki
Fransiz iktisatçi Armand Mosse, 1919 yilinda o görkemli kapidan içeri girerken
biliyor muydu acaba 1960 yilinda ve 75 yasinda çikacagini? Tam kirk bir sene
boyunca, Galatasaray Lisesi’ndeki "yerine tayin edilecek kimse
bulunamayacagi" gelmis miydi acaba aklina? Kuskusuz, hayir.
Ama iste,
pek de sikayetçi degildi herhalde ünlü lisenin demirbaslari arasinda sayilmaktan.
Ogul Maurice
Mosse, Galatasaray’in ilk "yabanci uyruklu" ögrencisi oldugunda
alti yasindaydi. Ilk harfleri elif ba oldu ve ilk defterini sagdan sola eski
Türkçeyle doldurdu. Ama ertesi yil, o bir Dil Devrimi çocugu, Türkçeyi Latin
alfabesiyle okuyan ikinci sinif ögrencisiydi, yeni defterinin kösesine gururla
yazdi: 1928. Tam on yil sonra, üstelik Armand Hoca’nin derslerinde "ogluma
torpil yapiyorum denmesin" diye kök söke söke Galatasaray mezunu oldugunda,
üniversite ögrenimi için hiç bilmedigi "ülkesine" geldi:
Fransa. Ancak kader Türkiye’de örmüstü genç Maurice’e aglarini, Ikinci Dünya
Savasi çikacagi kesinlesince, Armand Hoca "Beri gel!" dedi ogluna.
Delikanli
geldi ama Fransizdı ve Fransa isgal altindaydi ya, yan gelip yatamadi Istanbul’da,
içine sinmedi. De Gaulle’ün Beyrut’taki direnisçi Fransiz Hava
Kuvvetleri birligine gönüllü katildi ve Ikinci Dünya Savasi’ni Ortadogu’da
bitirdikten sonra, 1945 yilinda döndü Türkiye’ye.
Dönüs o dönüs.
Babasi nasil Istanbullu bir Ingilize a$Ik olduysa, o da Izmirli bir Levanten
hanima vuruldu. Ve 1986 yilina degin, bir Türkten farksiz Türkçesiyle Fransa
Elçiligi’nin "demirbas"i oldu Maurice Mosse. Ankara’ya
Fransız ticari müstesarlarin biri gelip biri gidiyor, Istanbul’daki atase yardimcisi
Maurice Mosse kaliyordu. Nasil kalmasin? Galatasarayli her seçkin isadami,
sanayici, politikaci, bilimci ve diplomat, ya babasi Armand Hoca’nın talebeleriydiler,
ya kendi arkadaslari: Mükerrem Tasçioglu, Mukadder Öztekin,
Atilla Alpöge, Can Kiraç, Inan Kiraç, Sahap Kocatopçu,
"Safiye" lakapli Selahattin Beyazit, Yigit Okur,
Mithat Perin ve daha pek çoklari... Fransiz büyükelçileri, okul arkadaslari,
yani koca koca bakanlar ve Türkiye’nin en seçkin insanlariyla "senli
benli" konusan Maurice’in karsisinda küçük dillerini yutuyorlardi.
1986 yilinda
emekli olduktan sonra, esiyle birlikte Fransa’ya yerlesen Maurice Mosse, çok da
uzak kalamiyordu Türkiye’den ve alti ay Izmir’de, alti ay Nice’te yasiyorlardi.
Sonra bir gün, son kez gitti Türkiye’ye. 1995 yilinda esini yitireliberi,
dönmedi. Simdi yalniz basina ve hasta, Nice’teki evinde anilariyla avunuyor.
Varligindan, ortak dostumuz Osmanli Bankasi eski genel müdürü Jacques Jeulin
sayesinde haberim oldu. Maurice Mosse, telefonda, o güzelim Türkçesiyle "Mektebimizin
büyüklügü, hocalarimizin kiymeti yaratti bizleri. Galatasaray bir pinardi,
Fransiz hocalarimiz kadar Türk hocalarimiz da iz birakti" dedi. "Ben
bir Atatürkçüyüm. Atatürk devrimlerinin çocugu olmakla iftihar ediyorum.
Galatasaray’i o öldüğü yil bitirdim. Bakin kaç sene geçti, hiçbir Müslüman
ülke, Atatürk’ün Türkiye için yapabildiklerini basaramadilar. Hâlâ da yapamiyorlar.
Kimse onun kadar vizyon sahibi olamadi."
Sonra
bugulandi yasli sesi. Türkiye’yi çook özledigini söyledi. “Samatya Hastanesi’nde
psikiyatr bir arkadasim vardi, Necdet Ecder Bey, siz devekusu gibisiniz
derdi bana ve aileme. Ben Türkiyeli Fransiz Maurice Mosse, ne deveyim, ne de kus,
sizin anlayacaginiz.” Bir an sustu ve ekledi: "Dostlarimin kismi
azami rahmetli oldu, onlardan daha iyi dost bulamadim buralarda. Bilirsiniz,
bizim oralarda baskadir arkadaslik.”
Kismi azami
rahmetli olan üç yakin arkadasini, Atatürk sonrasi Türkiye’sinde iç ve dis
teröre kurban vermisti oysa Maurice Mosse: Büyükelçi Ismail Erez’i
Paris’te ASALA öldürdü, Osmanli Bankasi Müdürü Resat Aksan’i ve
Milliyet Gazetesi Genel Yayin Müdürü Abdi Ipekçi’yi ise Türk katiller...