AB'ye
girelim de...
Fikret Bila
Kimsenin
Avrupa Birligi'ne girmeye karsi oldugu yok.Zaten, "aman hemen buyrun
girin, sizsiz olmaz" diyen bir Avrupa da yok.
Siyasi
partiler içinde, "biz Avrupa Birliği'ne girmeye karsiyiz,
girmemeliyiz" görüsünü programina koyan da yok. Bazı marjinal grup ve
partiler disinda Türkiye'de Avrupa Birligi'ne tam üyelik hedefinin karsisinda
duran yok.
Ancak, son
zamanlarda Avrupa Birligi'ni "kayitsız sartsiz" savunanlar,
nedense bazen bazı partileri, bazen Türk Silahli Kuvvetleri'ni, bazen bazi kisileri
ve yazarlari Avrupa Birligi'ne karsi, gelecegi göremeyen, Türkiye'yi kendi
içine kapatmayi düsünen, dar kafali, bagnaz bir tavir almakla suçluyorlar. Bu
suçlamayla karsilasanlarin bazilari da onlari neredeyse vatan hainligiyle,
vatani satmakla suçlamaya basladilar.
Oysa her iki
kesim için de tartismalari bu denli sertlestirmeye gerek yok.
Gerekli olan
sakin ve sagduyulu biçimde düsünmek, fikirlerini Türkiye'nin ulusal çikarlarina
katkida bulunacak biçimde gelistirmektir. Bu tartismalardan yapici ve olumlu
sonuçlar çikarabilmektir.
"Avrupa
ne eylerse iyi eyler, ne isterse haklidir" gibi bir yaklasimla, Avrupa'nin iyi
niyetinden hiç kusku duymadan, Türkiye'de "acaba" diyen
herkesi kötü niyetli diye damgalayip mahkum etmek dogru degildir.
Avrupa Birligi'nin
Türkiye'ye dayattigi kosullar, öyle bir çirpida kabul edilecek, geregi bir
günde yapilacak türden hafif kosullar degildir. Türkiye'nin gelecegini, yapisini,
temellerini çok yakindan ilgilendiren kosullardir. Avrupa Birligi, bundan önce
hiçbir ülkeye kosmadigi kosullari Türkiye'ye dayatmaktadir. Konu Türkiye olunca
esit ve adil bir yaklasim göstermemektedir.
Türkiye'nin
terör dahil çok önemli sorunlarinda Ankara'nin ve Türk toplumunun yaninda degil,
sorunun karsi tarafinda yeralmaktadir. Karen Fogg'un izledigi politika ve
çabalari, bu gerçegi bir kez daha ortaya çikarmistir.
Bu kosullar
altinda Avrupa Birligi ile müzakere ederek, onurlu, basi dik biçimde, esit kosullarda
birlige girmeye çalismak ve bunu savunmak kadar dogal ve hakli bir tutum
olamaz.
"Siz
Avrupa'dan daha iyi mi bilecekseniz" gibi bir mantikla, "ne istiyorlarsa yerine
getirelim" diyen teslimiyet esasli bir politika, gelecekte Türkiye'nin
karsisina yasamsal sorunlar çikaracaktır.
Avrupa
Parlamentosu'nun, Ermeni soykirimi iddiasini kabul ettigi gün bile "Avrupa,
Türkiye'yi Türklerden daha çok düsünür, treni kaçirmayin" diyebilmek
akilla, mantikla izah edilemez.
Kimsenin
Avrupa Birligi'ne tam üyelik hedefine karsi oldugu yok.
Karsi
olunan, dikkatsiz ve özensiz biçimde her istenileni emir kabul edip,
Türkiye'nin ulusal bütünlügünde, Cumhuriyetin temel taslarinda gelecege dönük "delik"
açilmasina neden olacak, "kayitsız - sartsiz" teslimiyet
politikasidir.
Kaldi ki,
Türkiye'nin Avrupa Birligi'ne girebilmek için büyük bir iyi niyet ve çabayla ev
ödevini yapmaya çalistigi gerçegi de kabul edilmelidir. Ancak, ev ödevini
yaparken, evin temellerine kendi eliyle dinamit yerlestirmesi de
beklenmemelidir...