Diyanet, laiklik ve AB

Hakki Uyar

 

Türkiye'de bugün din adina iktidar talebi ortadan kalkmadi, dine iktidarlarin müdahalesi de bitmedi

                 

3 Mart tarihi halifeligin kaldirilmasinin yani sira, seyhülislamligin kaldirilip yerine Diyanet Isleri Baskanligi'nin kuruldugu tarih. Cumhuriyet'in ilk yillarinda girisilen modernlesme hareketinin sonucunda ortaya çikan bir

kurum olan Diyanet Baskanligi o günden bu güne önemli bir degi$iklik geçirmeden varligini korudu (1).

 

Türkiye'deki modernlesme hareketinin baslangiç noktasi olarak 19. yüzyilin baslarini ya da 18. yüzyilin sonunu alabiliriz. Cumhuriyet ile bu modernlesme hareketinin doruk noktasina çiktigini söylemek gerekir. Ancak bugün iki yüzyillik modernlesme hareketine bakildiginda, Türkiye'nin hâlâ

geleneksellikten modernlige, tarim toplumundan sanayi toplumuna, köy toplumundan kent toplumuna geçemedigini görürüz. Türkiye'nin modernlesmesi "geç modernlesme"dir ve bugün hâlâ tamamlanabilmis degil. Bu açidan Türkiye'nin son iki yüzyillik tarihini bir modernlesme tarihi ya da modernlesememenin tarihi olarak tanimlamak mümkün. Türkiye'nin modernlesme/demokratiklesme hareketi Bati Avrupa'daki iki ekolden biri olan devrimci/laik Fransiz (kara Avrupasi) ekolünden etkilendi (diger ekol evrimci/seküler Ingiliz/Anglosakson ekolü). Her iki model farkli tarihsel gelisimin sonucunda ortaya çikmakla beraber, din adina iktidar talebinin ortadan kalkmasi bakimindan paralellik gösterir. Bu ülkelerde din adina iktidar talebi ortadan kalktigi gibi, dine de siyasal iktidarin müdahalesi söz konusu degil. Bu iki modeldeki ülkeler bugün Avrupa Birligi üyesi durumunda.

 

Türkiye'de ise, bugün din adina iktidar talebi ortadan kalkmadigi gibi dine iktidarlarin müdahalesi de bitmedi. Türkiye'nin modernlesme hareketi boyunca ortaya çikan muhalefet hareketleri dinsel bir kimlige de büründü. 1960'larin sonundan bu yana da din adina iktidar talebinde bulunan partiler hep ola geldi (MNP, MSP, RP, FP...).

 

Demokrasinin ve laikligin Bati Avrupa'dan farkli bir baska yönü de devlet bünyesi içinde Diyanet Isleri Baskanligi gibi bir kurumun varligi. Bu kurumun varligi ile ilgili olarak sunlari söylemek mümkün: Bati toplumlarında din tarih boyunca devletten bagimsiz bir örgütlenmeye (Kilise/Papalik) sahipken; dogu toplumlarinda genelde devletin kontrolünde oldu. Bu, hem Ortodoks Hiristiyanlar (Bizans) hem de Islam dünyasi için geçerliydi. Islam dini açisinda ayirici bir baska özellik de, Islamiyet'te Hiristiyanlik'ta oldugu gibi bir ruhban sinifinin olmayisi. Yani, Islamiyet'te Hiristiyanlik'taki güçlü kilise

örgütlenmesinin karsiligi olabilecek bir cami örgütlenmesi yok. Bu da dini hizmetlerin örgütlenmesi zorunlulugunu dogurur.

 

Bugün Diyanet Isleri Baskanligi konusu kamuoyunda yogun olarak

tartisiliyor. Tartisma konularından biri laik devlet bünyesinde böyle bir kurumun olusu. Bunun nedenleri üzerinde yukarida açiklamalarda bulunduk. Elestiri konularindan bir baskasi ise, Diyanet Isleri Baskanligi'nin toplumun tüm kesimlerine hitap etmemesi. Bunlara göre Diyanet sadece Sünni Müslümanlari degil, Alevileri ve hatta Müslüman olmayanlari (Hiristiyanlari, Musevileri) de kapsamali. Diyanete yönelik getirilen önerilerden biri de, dinsel hizmetlerin cemaatlere birakılmasi ve Diyanet Isleri Baskanligi'nin ortadan kaldirilmasi.

 

Diyanet Isleri Baskanligi'na yönelik getirilen önerilerden biri de Cumhuriyet'in ilk yillarinda (1924-1930) Adalet Bakani ve Türk Hukuk Devrimi'nin mimari olan Mahmut Esat Bozkurt'a ait (2). Bozkurt, bu öneriyi 1933 yilinda ezanin Türkçe okunmasi tartismalarinin yasandigi ve buna Bursa'da gösterilen tepki üzerine Atatürk'ün Bursa Nutku'nu söyledigi tarihlerde dile getirdi: "Bence bugün dahi halli lazim gelen bir cihet vardir. Diyanet Islerinin yavas yavas devlet bütçesinden ayrilmasi, yalniz devletin yüksek nezareti altinda, fakat hususi varidatla, mesela Kanunu Medeni'ye uygun tesisatla idare edilmesi icap eder" (3).

 

Diyanet Isleri Baskanligi 2000 yili verilerine göre 75 bin personele sahip ve yine ayni yilin verilerine göre 2001 tahmini bütçesi 302 trilyon. Böylesi bir insan gücüne ve mali kaynaga sahip kurulusun toplumun tüm kesimlerini temsil etmesi bir zorunluluk. Avrupa Birligi'ne uyum yasalarinin çikarildigi bu günlerde, bu kurulusun yapisinin da günün ihtiyaçlarina uygun bir yapiya büründürülmesi bir zorunluluk. Bu, Bozkurt'un belirttigi gibi devlet bütçesinden bagimsiz gelir kaynaklarinin saglanmasi ile olabilecegi gibi; ayrica daha özerk bir kimlige bürünmekle ve toplumun tümünü temsil etmekle olabilir.

 

(1)    DIB'in tarihsel gelisimi için bkz. Istar B. Tarhanli, Müslüman Toplum, "Laik" Devlet, Türkiye'de Diyanet Isleri Baskanligi, Afa yay., Istanbul, 1993; http://http://www.diyanet.gov.tr/tanitim/tablo.html.

(2)    Bozkurt hakkinda bkz. Hakki Uyar, "Sol Milliyetçi" Bir Türk Aydini: Mahmut Esat Bozkurt, Büke yay., Istanbul, 2000.

(3)    "Anket: Laiklik Nedir? Mahmut Esat B. Diyor ki", Yeni Asir, 23 Mart 1933.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa