Gerçegimizle
yüzlesmeliyiz
Ahmet Çakmak
Türkiye
solunun gündemdeki meseleler üzerinde üretken olmadigi tespiti dogru. Öteden
beri daha çok kendi ürettigi gündemle bogusur
Ismet Berkan
söyle diyor: "Maalesef, üçüncü pazardir yazdigim Türk solu yazilarina
gelen tepkiler hep tartismayi reddetme, sablonlarla beni kendince mahkûm etme,
önyargilari sergileme, hakaret olarak kendini gösterdi." Bence de hak
etmedigi bir tepki aldi ama bunun sebebi biraz da kendisi. Çünkü ilk yazisinda
kendini kötü ifade etti. Solculari kizdirdi. O bunu bilerek mi yapti, solcular
onun yazisinin ruhuna degil lafzina bakmayi bilerek mi seçti... Bunlari
bilemeyiz, ama solcularin elestirilerinin Berkan'in Türk solu üzerine
yazilarini hizla gelistirdigi kanisindayim.
Berkan'in
hakli oldugu yönler var mi? Bence bu sorunun cevabi kesinlikle evet. Hastalik
meselesinde bile yalniz degil. Solculugun degil ama 20. yüzyil solcularinin
kimi tutumlarinin olsa olsa psikolojik nedenlere bagli olabilecegini düsünenler
var. Bunlarin çok azi düsüncelerini seslendirebilme cesaretini gösterdi, hele
yaziya dökme cesaretini gösterenler parmakla sayilacak kadar az. Bunlardan biri
teknoloji merkezlerine gönderdigi bombali mektuplar yüzünden halen hapiste
yatmakta olan ve unabomber diye de bilinen matematik profesörü Kaczynski'dir.
Yayimladigi manifestosunda 20. yüzyil (20. yüzyil baslarinin da hariç
tutulabilecegini söyler), solcularinin psikolojik degerlendirmesine epey yer
ayirdi. Berkan hastalik meselesine ciddi olarak takilmissa bu manifestoda
ilgisini çekecek seyler bulabilir. Ama solun meselelerine buradan yaklasmak pek
verimli olmaz. Belki bunu kendisi de görmeye basladi ki 9 Aralik yazisinda
hastalik konusuna pek deginmiyor.
Hâlâ degil,
her seye ragmen
"Çünkü
Türk entelektüel sinifinin tamamini degilse bile hatiri sayilir bir bölümünü
hâlâ sol aydinlar olusturuyor zaten." Bu cümle de ayni yazidan. Benim buradaki derdim açisindan kilit
kelime 'hâlâ'. Oysa dünya entelektüel sinifinin da hatiri sayilir bir
bölümü hâlâ sol aydinlardan olusuyor, olsa olsa sol olmayan aydinlarin orani
onlarda daha fazladir. Egitim düzeyi artikça solcu orani artar. Yapilan
arastirmalar hep bunu gösterir.
Berkan'in
Türkiye solunun gündemdeki meseleler üzerinde yeterince üretken olmadigi
tespiti dogru. Türkiye solu öteden beri daha çok kendi ürettigi gündemle
bogusur. Bu ikincisinde devreye bir yerlerden psikolojik meseleler girer mi
bilmem ama birincisinin nedenleri farklidir: Dünyada sol teori ile ugrasan,
hele radikal sol teoriyle ugrasan bilimcilerin sayisi görece azdir. Sözgelimi
dünya üniversitelerinde Marksist sosyal bilimcilerin orani son
yillarda
epey azaldi. Devasa bir konuyla ugrasanlarin sayisi çok azalirsa verim düser.
Az sayida insanin her konuya yeterince yetismesi imkânsizdir. Bu gerçegin
arkasina saklanmak gibi bir niyetim yok ama dogrulari da ortaya koymak lazim.
Paranin ve iktidarin özendirici ve cezalandirici gücü
muazzamdir.
Bizim
üniversitelerimizdeki radikal sosyal bilimci sayisi dünya ortalamasinin da
altindadir sanirim. Tasfiyeler, baskilar, asistan aliminda siyasal ayrim yapma
vb. sonucunda sayi epey düstü.
Solun derdi
Sol düsünce
bugün kendi özünü olusturan, varolus nedeni olan ilkelerini koruyarak mücadele
etmenin, tekrar bir yükselis dönemine geçebilmenin yollarini ariyor. Özgürlüge,
adalete giden kanallari açmanin, insanin gelisiminin ve olumlu potansiyellerini
gerçeklestirmesinin önündeki engelleri kaldirmanin, issizlik ve yoksullugu
yenmenin, ezilenlerin ve doganin hakkini almanin yollarini ariyor. Böyle bir
dönemde oldugumuzu unutmamak gerekir. Nasil bir geçmisten geldigimizi unutmamak
gerekir. O zaman sola kendisine sunulan iktidar olanaklarini elinin tersiyle
iten bir hasta muamelesi yapmanin haksizligi tüm çiplakligiyla ortaya çikar.
Kaldi ki sol zaten iktidarlardan kurtulmak için var, siyasal olan dahil bazi
iktidarlari bu amaç için geçici olarak ve kerhen ister. Dahasi bizler iktidar
olabilmenin gereklerini yapan solculari da görüyoruz. Blair, hatta Mitterrand
iktidar olduklarini sandilar ama oyuncak oldular. Ama onlar bile bir seyi gösterdiler:
Clinton, Mitterrand ve Perez, Bush ve Saron'dan her zaman iyidir. Ortaligi ne
hale getirdiklerini görüyoruz. Benzer çizgiyi izlemeye çalisan Deniz Baykal'in
bundan sonraki maceralarini izleyecegiz. Sol iktidar için ilkelerinden, yani
kendinden vazgeçemez. Çünkü o zaman iktidar olmanin iktidar olmaktan baska
anlami kalmaz ki sol zaten bu tür hastaliklari insanin basindan uzaklastirmaya
çabaliyor.
Berkan,
Radikal'de yayimlanan yabanci yorumlardan çogunun Guardian, Le Monde
Diplomatique vb. gibi sol gazeteler kaynakli oldugunu biliyordur. Dünyanin
mevcut durumuyla ilgili çok degerli sol analizleri Capital&Class,
Historical Materialism Review, New Left Review gibi dergilerde bulabilir. Iste
burada hakli oldugu bir nokta var. Türkiye solunda dünyadaki teorik ve pratik
gelismelerden haberdar olma derecesi düstü. Buna kendi içine kapanma,
tarikatlasma egilimleri de eklenince ortaya çikan manzara iyi degil. Tabii bu
söylediklerim daha çok radikal sol için geçerli. Ama bundan Türkiye sosyal
demokrasisinin durumunun daha iyi oldugu sonucu çikmaz. Baykal CHP'si liberal
ideolojiye teslim olmus görünüyor. Onun disinda kalanlarin ise sosyal
demokrasinin ilkelerini korumaya çalismak disinda bir varlik gösterebildigi
söylenemez.
AsIl hakli
noktasi
Bu ülkenin
de her ülke gibi kendine özgü sartlari var. Bunlari hesaba katabilmis sol
çözümlemelerin azligi ve etkisizligi ortada. Sol bu konuda sablonculugu
asamadi. Ecevit Türkiye'ye özgü analizler gelistirdi ama uygulamasini görme
firsatimiz olmadi, çünkü o tek basina iktidar olma firsatini bulamadi. Radikal
sol ise ülke gerçeklerini gören çözümlemeler gelistiremedigi gibi bu yöndeki
girisimlere de yüz vermedi. Bu baglamda ölçüyü asan süpheciliklerden, biraz
asagilik kompleksinden söz edebiliriz. Nihayet hepimiz azgelismis memleket
aydiniyiz. Yabanci imzanin kendisi inandiricilik kanitidir.