Teröristin insan olarak psikolojisi

Erol Göka

 

Psikiyatrlar, teröristlerin ayirt edici özelliklerinin, kati, keskin dinsel ve politik tutumlari ile sagliksiz bir narsisizm oldugunu belirtiyor

 

Hizbullah vahsetiyle karsilastigimiz siralarda vahset psikolojisi üzerine düsünmüs; vahset gruplarinin birbirine benzeyen paranoid-sosyopatik yapida insanlardan kurulu olma ve kendi atfedilmiş acilarini magdurunun bedenine aktararak hayattan öç alma gibi bir düzenegin islemesi olasiliginin yüksek oldugu sonucuna ulasmistim. 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren kimileri "milat" diye nitelenebilecek degisIklikler olacagini söylüyorlar ve bu degisIkliklerin ilk adimi "kalici özgürlük" harekatiyla baslamis gibi görünüyor. Baris için çabalamak ve "sonumuz hayrolsun" demekten baska elimizden bir sey gelmedigi günlerdeyiz.

 

Bu belirsizlik ve hercümerç içinde üzerinde bir fikir birligi olusmus alanlar da yok degil. Örnegin her ne kadar özgürlükten bir savasa bile amaç olarak belirleyecek kadar sIk bahsetsek de, güvenligin bundan böyle degerler diziliminde özgürlügün önünde yer alacagini biliyoruz. Bu nedenle vahset psikolojisinin yeni bir tipi üzerine daha ayrintili düsünmek gerekliligi de mutlaka yapilacak islerden birisi olarak önümüzde duruyor. Nasil oluyor da kimi insanlar, kendi ölümlerini de göze alarak hiç tanimadikları yüzlerce insanin yasamlarina kast edebiliyorlar?

 

Bu soruya ideolojinin ve inanç sistemlerinin gücü, grup dinamikleri gibi alanlarin disinda bireysel psikolojiyle ilgili bir cevap bulunabilir mi? Bir baska deyisle insani, kendisinin ve hiç tanimadigi birçok baska insanin yasamini yok etmeye sevk edecek ideoloji, inanç ve toplumsal dinamiklerin ötesinde bir psikolojik güç var midir? Simdi konuyla ilgili birçok ruh sagligi profesyoneli bunlari düsünüyor.

 

Narsisizmin rolü

 

11 Eylül vahsetinin sorumlusu olarak ilan edilen ve "terörist" adini verdikleri 19 kisinin eylem öncesindeki davranislarini, hal ve hareketlerini inceleyen psikiyatristler, onlarin kati ve tahammülsüz davranis, sagliksiz narsisistik tepkiler, kendilerinden olmayanlara karsi asiri öfke gibi benzer davranis özellikleri gösterdiklerini saptamislar. Ancak Amerikan Psikiyatri Birligi Felaketler Komisyonu'dan Dr. Art Rousseau, sayilan tüm bu özelliklerin teröristlere özgü bir kisilik yapisina isaret etmeyecegini, tam tersine farkli kisilik özelliklerine sahip birçok insanin böyle davranis örüntülerine sahip olabilecegini belirtiyor. Ona göre, ille de bir sey söylemek gerekiyorsa teröristlerin ayirt edici tek özelliklerinin kati ve keskin dinsel ve politik tutumlari ile kendi önemleri hakkinda abartili fikirler olusturmalarina neden olan sagliksiz bir narsisizm oldugundan bahsedilebilir.

 

Harvard Üniversitesi Tip Fakültesi'nden adli psikiyatrist Dr. Harold J. Bursztajn ise, insani böylesine yikici ve vahsete tutkun hale getiren özelligin bireysel psikolojiden ziyade terör örgütlerinin yapi ve isleyislerinde aranmasi gerektiğinde israrli. Bursztajn, terör gruplarinin otoriteryen bir liderlige ve hiyerar$ik bir yapiya sahip oldugunu; bu yapi içine katilan herkesin bir biçimde duygu, düsünce ve davranislarinda benzerlik ve uygunluk göstermeye zorlandiklarini söylüyor ve o da narsisizmin rolüne isaret ediyor. Ona göre terörist denilen kimseler de baslangiçta siradan, öfke dolu insanlar; onlari vahsetin askerleri haline getiren seyse ortak kültleri. Bu kült sayesinde kendi amaçlarina, liderlerine ve kendilerine tapinilacak düzeyde anlam atfediyorlar; dünyevi hazlardan vazgeçiyor, hakikatin istisnai bir bilgisine eristikleri inancina kapiliyorlar. Hatta aralarindan baziları, eylemlerinin sonucunda cennete gideceklerine inanacak kadar telkine yatkin ve manipülasyona açik oluyor. Böyle bir zihinsel isleyis baslayinca artik onlar için haz kaynagi, küçümsedikleri ve hiç yerine koyduklari diger insanlari asagilama ve aciya tabi tutmak oluyor. Yine baglandiklari bu kült nedeniyle onlar, mükemmelliyetçi ve inançlarini paylasmayan herkese karsi tahammülsüz hale geliyorlar.

 

Üç özellik

 

Bursztajn, bu zihin yapisinin pek öyle sanildigi gibi modern zamanlara özgü yeni bir durum olmadiginı, tarihte her zaman tüm kötülükleri bir baska grubun üstüne atan ve bu grubun temizlenmesine inanan insanlarin bulundugunu belirtiyor. Holocaust da dünyayi Yahudilerden ve ise yaramaz kimselerden temizlemek, arindirmak gerektigi kültünün, vahset ve hunharligin çok yaygin bir nitelik kazanmasindan baska bir sey degildi örnegin. Bursztajn, tüm bunlara ragmen, bazi kisilik yapilarinin tehlikeli davranisa daha uygun oldugunu belirtmekten geri kalmiyor. Ama bu vahsete egilimli kisilik yapilarini, ruhsal rahatsizligi olan insanlarla karistirmamak; fazlaca düsünüp tasinmadan "11 Eylülün sorumlusu olan teröristler, ruh hastalaridir" gibi kestirmeci, kolay yollara sapmamak gerekiyor. Öyle anlasiliyor ki, bazi ideolojik, inanç sistemlerini ilgilendiren özellikler ve kimi grup yapi ve dinamikleri bir araya geldiginde her insandan bir vahset tutkunu türeyebilecegini kabul etmemiz gerekiyor. Ama baslangiçtaki amacimizdan vazgeçmeden, insani 11 Eylül'deki gibi, kendisini ve tanimadigi yüzlerce insani ölüme götürecek denli bir vahsete daha kolay sürükleyecek bireysel psikolojik özelliklerin neler olabilecegine dönecek olursak sunlari

söyleyebiliriz.

 

Böyle bir eylemi bilinçli bir biçimde üstlenen ve sürdüren bir bireysel psikolojide, yeteri kadar öfke ve adanmayi saglayacak bir kosullar yumagiyla birlikte su üç özellikten hiç degilse birinin mutlaka bulunmasi gerekir. Bunlardan birincisi, belli düzeyde tehlikeye atilma ve risk alma potansiyeline, ikincisi ise yine belli baskalarini düsünmeme, acimasizlik ve vicdansizlik düzeyine sahip olmaktir. Ölümü ve öldürmeyi böylesine basit bir sey haline getiren üçüncü özellik ise, kendisinin bir biçimde böyle bir eylemi yapmaya layik oldugu fikridir ki, iki farkli nedenden köken alabilir ve dolayisiyla iki farkli anlam dizgesinin içinde isleyebilir. Arastirmacilar daha çok kendisine büyük önem atfettiren sagliksiz ya da ölümcül narsisizmle ilgili olan kisma dikkat çekmisler; kendini kolayca harcamaya uygun olan mazosistik ve günahkâr psikolojinin suçluluk duygusunu ihmal etmislerdir. Kendisini ve diger günahkârlari yok ederek dirisinin bes para etmedigi bu dünyadan hiç degilse günahlardan arinma vaadiyle ölüme yönelmek de pekâlâ mümkündür. Tüm bu özellikler, kolayca "gözüpeklik, korkusuzluk, yigitlik, fedakarlik" olarak ideolojik dile çevrilmesi mümkün olan nitelikler tasirlar.

 

Elbette bu özellikler, tüm insanlarda su ya da bu oranda bulunur; zaten bu yüzden uygun ortam saglandiginda hepimizin risk alma ve acimasizlik düzeyimiz "belli" bir düzeye ulasabilir, en pisirik ve merhametli olanimiz bile vahset tutkunu caniler haline gelebilir. Ama bu gerçek, bazilarimizda bu özelliklerin çok belirgin biçimde ve hatta bir arada varoldugu seklindeki bir baska gerçegi de ortadan kaldirmaz.

 

Not: Yazardan izin alinmistir.

 

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa