Amerika
dünyayi rehin aldi
Yildirim
Türker
Magdur
tarafin sorgulanmasini terörü hakli çikarmaya yönelik bir çaba olarak görenler
yaniliyor
Savas hazirligi,
sansürüyle birlikte gelir. Savasçi muktedirlerin kamuoyunu sehitlik mertebesinin
kutsiyetine bir kez daha ikna etmesi, düsmanin canavarligi üstüne doldurusa
getirip öfke ve nefreti körüklemesi sürecinde savas karsiti görüsler en iyi
ihtimalle nanemolla demokratlarin mizmizligi olarak yaftalanir. Bu savas
iklimini hazirlama asamasinda tehdit ve santajlarla soluksuz birakilan
müstakbel sehit ve yakinlarinin kafasinda düsmanin cebren ezilmesinin sart oldugu
konusunda en ufak bir kusku yaratacak iletisim kanallari mümkün oldugunca
sansürle tikanir. Bu nedenle uygarligiyla karsimizda siritaduran dünyanin en
itici buldugu kelimelerden biri BARIS olmustur. Barisin savunulmasi, politik
bir hareket olarak da en tehlikeli sistem karsitligi olarak görülür. Çünkü barisi
savsöz olarak benimseyenler elbette sadece dünya üzerinde dostluk ve dayanismanin
sözcülügünü üstlenmekle kalmayip bütün sistemin isleyisini sorgulamakta, üstüne
kurulu oldugu iktidar makinesini kurcalamaktadir. Baris mitingine izin
vermeyen, kimi aydinlarini Baris davasindan yillarca hapiste çürüten bir babanin
çocuklari olarak müttefik Amerika'nin savas coskusu karsisinda en çok sinen
uluslardan biri olmamiz kolay anlasilir dogrusu.
Savas karsiti bir bakisla son terörist saldirinin
nedenleri üstüne düsünmeyi terörist yandasligi ilan eden devlet sözcüsü medya
muktedirlerinin öfkesi ilginizi çekmiyor mu?
......
Bizim dedektif gazeteciler oturduklari yerden
aldiklari yalan yanlis istihbaratla bütün dünyayi çözmeye çalisirken, ömürlerinde
tanik olduklari en büyük vahset olarak adlandirdiklari bu saldiri karsisinda
yine ayni meslekten, ama tuhaf bir biçimde kendileriyle en ufak bir benzerlik
tasimayan büyük muhabir Robert Fisk'in yazdiklarına bir göz atiyor mu acaba?
Fisk, son yazilarindan birinde herkesin bu saldiriyi kimin yaptigi üstüne yogunlastigini,
kimsenin bu saldirinin nedeni üstüne kafa yormaya çalismadigini hatirlatiyordu.
Evet. Saldirinin nedeni üstüne sorular soran, Amerika'ya yönelik bu derin
nefretin nereden beslendigi üstüne hafizalarina basvurarak bir sonuca varmaya
çalisanlar desteklenmiyor elbet. Böylesine büyük bir aci yasanirken magdur
tarafin sorgulanmasi onlari çok incitiyor. Bu olayi tarihin en büyük terörist saldirisi
olarak adlandiranlar çok yaniliyor. Simdi bu
saldirinin
ardinda panik içinde bir devlet destegi arayip füzelerini hazir eden Amerika'nin
dis politikasini, zorbaligini, alçakça yazilmis senaryolarini incelemeden köpek
dislerini kirip besgen yüregini yaralamis bu eylemden hiçbir sey anlayamayiz.
Bu sorgulama, terörü hakli çikartmaya yönelik bir çaba degildir. Ama Sudan'da
Amerikan bombardimani altinda ölen binlerce sivili, bombalanan ilaç fabrikalarini,
Irak'ta katledilen çocuklari, durmadan ölen Filistinlileri vicdaninizin hiçbir
yerine kaydetmediyseniz bu terör eylemini de dünyayı yok etmeye çalisan sIkI
bir psikopatin vahseti olarak algilarsiniz. Ayni o filmlerdeki gibi. SInIrsiz iktidarın
pesinde, bir yandan kendine bir ölümsüzlük iksiri üretmeye çalisan sakat bir
kara kafali insanliga karsi.
Oysa bu intihari nefretin ardindaki çaresizligi
okumadan ne vahsetin önlenebilmesi ne de insanligin bu vartayi atlatabilmesi
mümkündür. Bin bir korumasiyla neredeyse bir kaçak gibi yasayan; uluslararasi
bir mahkemede, destekledigi, emirleriyle gerçeklesen bir yigin katliamin hesabini
vermesi gündemde olan Kissinger yine söz aldi iste. Hiç beklemeyelim, diyor.
Vuralim, kiralim, terörü destekledigini bildigimiz ülkeleri pesinen yokedelim,
diyor. Kendi paçasini çoktan kurtardigindan emin. Dünya, hâlâ onun yazmis oldugu
senaryolara muhtaç. Fatih Altayli'nin programina davet ettigi Mehmet Agar gibi.
Diger general ve savas muhibbi muktedirler gibi. Hepsi ortaliga döküldü. Hepsi
kan istiyor. Hepsi hakli çiktigina inaniyor. Hepsi insanligin kendilerini
sorgulayacagi günün sonsuza dek ertelendigini düsünüyor. Ve dogal olarak hepimizin
ufkuna bas düsman olarak gerdikleri, insan haklari konusu. Demokratik
özgürlükler meselesi. Bu kamera, en inandiriciliktan uzak senaryoyu heyecanla,
kendimizi kaptirarak seyredebilmemiz için bin bir cambazlik yapiyor. Kendini
kaptirmayi reddedenlerse hatirliyor. Zamaninda Taliban'i, bin Ladin'i
Sovyetlere karsi besleyip kiskirtan Amerika'nin bas stratejistlerinden Zbigniev
Brzezinski, bu dahiyane politikayi nasil savunmustu: "Dünyanin tarihe bakisinda
hangisi daha önemliydi: Taliban mi, Sovyetler'in çöküsü mü? Birkaç kizismis
Müslüman mi, yoksa Orta Avrupa'nin özgürlügü ve Soguk Savas'in sonu mu?"
......
Bende savasin resmi, Vietnamli Napalm kurbani
bebeklerdir. Daha 8 yasinda bir çocukken anababam elimden tutup kalabalik bir
toplantiya götürmüstü. Mehmet Ali Aybar, gözlemci olarak gitmis oldugu
Vietnam'dan dönmüs tanikligini anlatiyordu. Dev bir slayt makinesinde de
Amerika'nin o
topraklarda
uyguladigi vahsetin fotograflarini gösteriyordu. Kaçisan insanlar, yarali, ölü
bebekler. Nazim'in Hirosima üstüne yazdigi 'Çocuklar öldürülmesin/ Seker de
yiyebilsinler' dizeleriyle birlikte yurt edindi bende savasin dehseti.
Savas, dünyanin hizina ayak uyduramayanlarin, yüzyillar
boyunca üstünde tepinilmis insanlarin, kalabalik yapanlarin, kirli, çirkin,
siyah olanlarin, issiz, az beslenen, cahil olanlarin nüfusunu kontrol edebilmek
için arada basvurulan bir temizlik harekâtidir. Savaslara yoksullar gönderilir.
Yoksul ülkelerin yoksullari birbirine kirdirilir. Dünyanin dengesi yeniden
kurulur.
Bu yazi yayinlandiginda belki Amerika
bombalarini Afganistan'in adam basina birden fazla mayin düsen topraklarinda,
yine Amerika'nin armagani vahsi bir rejim altinda hayatta kalmaya çalisan açlarin
üstüne kusmus olacak. Ya da senaryoda bir çapkinlik yapip seyircisine hazırlamis
oldugu tuzagi patlatip Irak'i bombalamis olacak. Böylelikle insanligi
kurtaracak. Bizim için bir havai fisek gösterisi olarak kalacak binlerce
yoksulun, binlerce çocugun ölümü.
Su an bütün dünya nefesini tutmus, karsisinda
kendisini çaresiz hissettigi bu en büyük teröristin ne zaman harekete geçecegini
bekliyor. Amerika, bütün dünyayi rehin aldi yine. Yine oturmus, Amerika'nin
saldirisini bekliyoruz. Ikide bir 'Az Sonra!' diye bagiriyor. Gerilimi
ne kadar yükseltirse birazdan seyredecegimiz filmin etkisi o kadar karsi
konulamaz olacak. O filmin karsisina rehineler olarak oturtulmusuz bile. Bütün
dünyaya gözdagi vermek için, hepimizi suç ortagi etmeye çalisarak bekletiyor.
Amerika, insanlik adina degil insanliga karsi bir savas baslatmak üzere. Biraz
olsun yüzü kizarmadan bize daha çok para akitacak diye el ovusturan Türkiyeli
fikir adamlarinin, mütekait terör uzmanlarinin Bush'dan talimat gecikiyor diye
gönül koymalarina, jandarmalik heveslerine kulak asmayin. Amerika'nin düsmüs
soylu nedimesi Ingiltere'nin basini bile muhalif yazilardan geçilmiyor. Onlar korkmadan,
kuleleri havaya uçuran nefretin nedenlerini desiyor, Amerika'nin vahsetiyle
emzirdigi, yarattigi dünyanin varoslarinda ariyorlar cevabi. Amerika'nin birçok
eyaletinde küçük savas karsiti gruplar duvarlara: "Göze göz=Körlük"
yaziyor, John Lennon'in "Give Peace a Chance"i söyleyerek kudurmus
dalgalanan Amerikan bayraklari karsisinda dikiliyorlar. Onlar, terörün savasla
yenilmeyecegini biliyor. Onlar, Sudan'da, Filistin'de, Afganistan'da açliktan,
savastan ölen çocuklar oldugu sürece Dünya Ticaret Merkezi'nin hiçbir zaman
güven altinda olmayacagini biliyor.