Dügmeler ve bombalar

Sebnem Isigüzel

                        

Geceyarisi New York'da yasayan kuzenimin e-mailine cevap verirken ona Taksim'deki bombayi ve bu hikâyeyi anlattim

 

10 Eylül Pazartesi günü günesli ve güzel bir gündü. Madam fistik yesili tayyörlerini giymisti. Beraberce Gümüssuyu'nda Madam'in çocukluk arkadasi Bedriye Hanim'a gidiyorduk. Madam'in bastonuyla tikir tikir, hizli hizli yürümesine sasiriyordum. Inanin bu kadar hizli yürüdügünü bilmiyordum. Bu yüzden taksiye binelim demistim. O da, "Oturunca kemiklerim kilitleniyor, binmek de inmek de dert oluyor, en iyisi yürüyelim" demisti. "Eyvah" demistim içimden. Yolu yokusa sürmemek için de Taksim'e çikip oradan Gümüssuyu'na inmeyi kararlastirdik. "Tayyörünün rengi ne güzelmis" deyince Madam, fistik yesili tayyörünü sirf dügmelerini sevdigi için aldigini anlatmaya koyuldu. "Bak" dedi, "kristal gibiler". Gerçekten de dügmeler tayyörün kulplarindan, yakasinin muntazamligindan önce kendisini gösteriyordu.

 

Agir agir Gümüssuyu Inönü Caddesi'nden indik. Tam Japon Konsoloslugu'nun önünde yüregimi agzima getiren bir çiglik atti Madam: "Dügmem kopmus!" Konsoloslugun önündeki Japonlar çekingenlikle yanimiza yaklastilar: "Ne oldu hanimefendiler?" "Dügmem" dedi Madam, "Dügmem kayip".

 

"Dügmeleri için almis Madam bu tayyörünü. Dügmelerinin güzelligi için giymis yillarca bu çilgin renkli seyi" dedim ben. "Öyleyse geldiginiz yollari tekrar yürüyün. Gidin bulun zavalli dügmecigi" dedi Japonlardan birisi. Hayku (kisa dörtlükler halinde yazilan Japon siiri) gibi konusmasi karsisinda büyülenmistik.

 

Orada durup düsündük. "Ben" dedim Madama, "The Marmara Oteli'nin önünden geçerken, asagidaki pastanede oturan es dostu düsünerek karnimi içeri çekmis, sirtimi diklestirmis, burnumu havaya kaldirmiş yürürken, tayyörünün üç dügmesinin de yerinde durdugunu gördüm" dedim. "O zaman otelin önünden buraya gelene kadar bir yerlerde koptu dügme" dedi Madam. Tam geri dönmeye karar vermistik ki korkunç bir patlama oldu. Iki küçük Japon adam samuray gibi kanat açip üzerimize kapandi. Bütün kuslarin havalanisini duydum. Çömeldigimiz yerden dogrulduk. "Orada bir sey oldu" dedi Japonlardan birisi, "Bir bomba."

 

Dügmeler kopuyor

 

Geceyarisi New York'da yasayan kuzenimin e-maili' ne cevap verirken ona Taksim' deki bombayi ve bu hikâyeyi anlattim. Tesadüflerden, rastlantilardan sonra çok ilgisiz bir seyden, Madam'in arkadasi Bedriye Hanim'in okudugu Goethe'nin, Genç Werther'in Acilari'ndan söz ettim. Ben de okumustum ama unuttum dedim. O romani açik seçik nasil hatirlayamadigima sastigimi anlattim.

 

Kuzenim 11 Eylül sabahi New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ndeki isine gitmek için hazirlanirken benim yazdiklarimi hatirlamis. Zira ceketinin bir dügmesi düstü düsecek sallanmaktaymis. Ceketinin dügmesini saglamlarken kendisinin de kolej yillarinda Genç Werther'in Acilari'ni okudugunu ama simdi hiçbir sey hatirlamadigini düsünmüs. O sirada uyanan kocasi salona gelmis ve siradan bir soruyla tartismaya baslamislar. Kuzenim tartismayi birakip çekip

gidebilirmis ama uzattikça uzatmis. Tartisma, tekmelenen sandalyeler, yükseltilen seslerle bir kavgaya dönüsmüs. Kavga, kuzenimin "Ben senden ayrilmak istiyorum" demesiyle bitmis. Sonra da ise 45 dakika geç kaldigini düsünmüs, evden çikip gitmis. Yolda bir karar daha vermis, gider gitmez istifasini verip Istanbul'un yolunu tutacakmis. Istanbul'a bir bilet almak için bir turizm acentasina girdiginde yillardir çalistigi kulelerin artik olmadigini ögrenmis.

 

Geçtigimiz hafta Ingiliz bir gazeteci Afganistan izlenimlerini yazarken "Afgan daglarinin tepesi çürümüs kemer tokalari, silah kabzalari, paslanip ufalanmis üniforma dügmeleriyle dolu" diyordu. Amerika'nin güvenligi de efsanevi füze kalkanlarini çalistiran bir dügmecikti herhalde. Ama teröristler söylenenler dogruysa en ilkel aletlerle, maket biçagi ve biçakla yeni bir yüzyili baslattilar. Bütün stratejistler neler olacagina dair hikâyeler anlatiyorlar, yeni dünya düzenini tartisiyorlar. Kurdugumuz dünya, yarattigimiz düzen ne kadar komplikeyse kisisel hayatimiz ceketlerimizin, gömleklerimizin dügmeleri kadar basit. Açiliyor, kapaniyor, kopuyor, kayboluyor. Her sey tesadüf, rastlanti. Devrin Clinton degil Bush devri olmasi da, yeni baskanin kuslardan çok füzeleri, bombalari sevmesi de tesadüf.

 

Genç Werther'in Aciları, Werther'in ask acisi bombalarla, füzelerle girecegimiz yeni dünya düzeni için nasil lüks kaliyorsa zavalli dügmelerimiz, kisisel esyalarimiz, benligimiz ve duygularimiz da savas karsisinda düsünülmeyecek kadar degersiz olacaklar. Artik okudugumuz, dinlediginiz, sevdigimiz her seyi bize unutturacak kadar hizli bir hayata adim atiyoruz.

 

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa