SEVGI MI, TAPICILIK MI?

Erol Göka

                        

Türklerdeki ibadet ve itaat özdesimi güç iliskilerinin yer aldigi tüm diyalog biçimlerinde görülür

 

Ilerlemeci tarih anlayislari, tarihin bir amaci oldugunu söylerler. Onlara göre tarihin amaci, genellikle insanin mutlak özgürlüge kavusmasidir; özgürlük, toplumun maddi kosullari tarafindan engelleniyor. Örnegin ileriye dogru akip giden tarih içinde "kisiye kölece baglilik", tipki topraga baglilik gibi geçici bir asama ve onu olusturan sosyoekonomik kosullarla birlikte silinip gidecek. Ama bu ilerlemeci ve sosyoekonomik yapiyi her seyin basi kabul eden tarih anlayisi, insan varliginin karmasIkligi karsisinda kimi zaman sasirip kalir.

 

Bati tarihi için konusacak olursak, derebeyine ve topraga kölece bagliligin ve üstyapidaki dinsel egemenligin sistemin temel belirleyeni oldugu feodalizmin kökü çoktan kazindi ama "kisiye kölece baglilik" hâlâ sorun olmayi sürdürüyor.

 

Batida uzun mücadeleler sonucu, insan haklarina dayali evrensel bir hukuk sistemi kuruldu ve "kisiye kölece baglilik" ancak marjinal manevi arayislarda kaldi. Ama kisiye kölece baglilik hâlâ var ve üstelik kimi zaman, Jim Jones'un "Insanlik Tapinagi" ya da David Koresh'in "Kiyamet Çiftligi" örneklerinde oldugu gibi hasta liderlerinin tek bir sözüyle onlarca kisi topluca intihar edebiliyor.

 

Yar bana bir manevi rehber!

 

Ilerlemeci tarih anlayisinin tezlerini skandala çeviren bu olaylar, tarih tezlerinde psikolojinin de hesaba katilmasi gerektigini gösteriyor. Insanin grup davranisi üzerine yapilan çalismalar, grup davranisi içinde hep bir "lider"in bulunacagini, hatta bazi tuhaf (!) kisilik yapilarinin ve bazi hastalikli lider tiplerinin bir araya gelmesiyle "kisiye kölece bagliligin" Ortaçag'i bile aratacak düzeye ulasabilecegini ortaya koydu.

 

Manevi arayisina rehberlik eden bir guru bulma gereksinimi, bazi insanlar için yasamlarinin ana amaci oluyor ve bu insanlar, rehber arayisinda olmadik güçlüklere gögüs geriyor. 1968 kusagi Tibet'te önünde diz çöküp varliklarini teslim edebilecekleri bir rehber bulabilmek için neler yapmadi ki! Bugün de sürüyor bu arayislar; her büyük kitapçinin önemli bir bölümünde bu arayislara ayrilmis tuhaf kitaplarin (buhurdanlik mi deseydik) yer aldigi rafların önünden geçerken gizli tütsü kokusunu duymamak için burnumuzu tutarak hizlanmamiz bu yüzdendir. Ancak artik günümüzde "Everest bile Bati süprüntüleriyle kirletildigi için, gizemli olabilecek kadar uzak yerler bulabilmek zorlasmistir. Ancak her zaman baska dünyalar vardir. Belki de diger gezegenlerde sinirsiz bilgelige sahip ve sadece seçilmis insanlara mesaj yollayan yaratiklar yasar." ( Anthony Storr, "Öteki Peygamberler", Okuyanus Yayinlari) Manevi rehber arayicilari, kölece baglanacak insan bulabilmek için artik Evereste degil ruhlarindaki Atlantis'e dogru yolculuga çikiyorlar.

 

Yok yok manevi rehber arayicilarina daha fazla diyecek bir sözüm yok; özgürlük diye bir sey var ve ben de insanlarin özgürlüklerinden yanayim. Bizim isimiz simdilik "Türklerin grup davranisi"yla.

 

"Kisiye kölece baglilik" konusunda bu kadar laf etmemizin nedeni, bazi toplumlarin grup davranislarinda ve kültürlerinde kisiye bagliligin çok fazla destekleniyor olusu. Dolayisiyla bu kültürlerde kisiye baglilik, marjinal arayislarin sonucu degil bir büyük grup davranisi özelligi kazanabiliyor. Bu kültürlerden birisi de Türklerinki. Kalabalik Çinliler tarafindan kusatilmis biçimde Orta Asya bozkirlarında yasayan göçebe ve savasçi bir topluluk olan Türklerde, elbette grup-lider iliskisi de "baglilik" üzerine gelisecek ve bu onlarin din anlayislarina da yansiyacakti. Yoksa sürüden ayrilani kurt kapardi. Her seyin hakimi Gök Tanri'dir ve Imparatorluk onun eseri oldugu gibi Kagan'da O'nun vekili hatta kimi zaman bizatihi kendisidir. O halde Kagan'a itaat, her seye gücü yeten Gök Tanri'ya bagliligin göstergesidir.

 

Iktidar-ibadet özdesimi

 

Süphesiz birçok geleneksel kültürde yöneticiler, iktidarlarini

mesrulastirabilmek için teolojik destek ve simgelerden yararlandilar. Örnegin

Katolik ve Ortodoks Hirıstiyan dünyasinda böyledir ama bu dünyada teolojik gücün kilise gibi baska temsilcileri de var. Zaten demokrasinin gelisiminde bu kilise ve hanedan arasindaki mücadele geleneginin büyük payi bulunur. Türkler'de iktidar teolojik gücün dogrudan yansimasidir ve itaatin ibadet olarak somutlastigi makamdir. Islamiyet'in kabulüyle birlikte, Islami "ululemre itaat" ilkesi, itaatin ibadet haline gelmesini pekistirdi. Geçenlerde Türk Cumhuriyetleri'nden birinde devlet baskaninin Allah'la özel bir iliskisi oldugunu bildirmesi ve halkin bunu mutlulukla karsilamasi, modern zamanlarda Uganda'nin Idi Amin'inden sonra, Türk dünyasinda gerçeklesebilecek türden bir olaydi.

 

Türklerdeki itaat ve ibadet özdesimi, güç iliskilerinin yer aldigi tüm diyalog biçimlerinde (seyh-mürid, dede-topluluk, lider-grup, ebeveyn-çocuk, patron-isçi vs.) görülür. Islam Tasavvufu'nun özü, varligin anlamiyla ilgili bir bilgelik arayisi, alemin farkli bir epistemolojik kavrayisla ele alinmasi gerektigidir. Ama bu iktidar-ibadet özdesimi yüzünden, bilgelik unutulur; müridlerin kendilerini seyhlerinin ellerine, tipki ceset-ölü yikayicisi iliskisinde oldugu gibi, tam bir teslimiyet içinde birakmasi istenir ve inanilmaz seyh-mürid baglanma biçimleri ortaya çikar. Kan bagi yoluyla geçen "dedelik" kurumunda kisiye bagligin tüm irrasyonel görünümlerini izlemek mümkündür. Alevi-Sünni tartismalarina kisiye baglilik açisindan bakildiginda, sözüm ona büyük ideolojik farkliliklar, yasamin somut pratigindeki müthis benzerlikler karsisinda küçücük kalir.

 

Ayni nedenlerle Türk demokrasisinde bir türlü parti-içi muhalefet gelisemez; her yükselen elestiri, ihanet eden çatlak sesler olarak kabul edilir. Aile içi demokrasinin gelismesi için daha bir arpa boyu bile yol alamamamizin, saglikli bir patron-isçi diyalogunun gelisememesinin ve sendika agaligi denilen olgunun temel nedeni de Türklerin iktidar sahiplerine atfettigi büyüsel özellikler nedeniyledir.

 

Kisiye bagliligin kirilmasi, bireyin kendi yasaminin sorumluluklarina sahip çikmasi ve akilcilik özellikleriyle nitelenir modernlik. Yoksa iktidar-ibadet özdesiminin bu denli yogun oldugu bir cografyada, yollarimizda son model arabalarla caka satiyoruz, teknolojinin en son olanaklarindan yararlaniyoruz diye modernlesmis olmayiz.

 

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa