Nar Taneleri

 

Sükrü Hatun*

 

 

Her yil 10 Haziran Günü Cumhuriyet Gazetesi’nde –yer bulabilirse Ilhan Selçuk’un yazisinin hemen altinda- siyah çerçeve içinde “Sevgili Oglumuz Hakan Senyuva’yi anma”  basligi ile E. General ve Bayan I.Hakki Senyuva imzasiyla  bir ilan yayinlanir. Her zaman çerçevenin sol üst kösesinde, balikçi kazagi ile Hakan’in o zamanlardan kalma, biraz Mahir Çayan’a benzeyen vesikalik fotografi  bulunur. Özenle yazildigi belli olan metin, bir anne/babanin çaresizligini paylasmanin ötesinde mesajlar tasisa da ayni cümlelerle baslar: “A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Ögrenci Dernegi Baskani iken 10 Haziran 1979 günü dis güçlerin beyin yikamasi sonucu yaratilan “ülkücü çetelerce” sehit edilisinin  22. Yildönümünde, seni hasret ve özlemle aniyor, tüm katilleri ve yandaslarini lanetliyoruz”.  Metin, 1980’den günümüze ülkemizi çikmaza sürükleyen tuzaklari anlatarak devam eder ve Katil zanlisi Fehmi Söylemez’in en son bilinen adresi verilerek ; “ katil zanlisinin yakalanmasi hususunda duyarli, vicdan sahibi vatandaslarimizin da destegini bekliyoruz” cümleleri ile biter. Hakan Senyuva, 1957 dogumludur ve henüz 22 yasinda iken bir sabah vakti evinin yakinlarında pusu kurularak vurulmustur. Üniversiteyi 80 öncesi Ankara’da okuyanlar bilir, Hacettepe ile Siyasal Bilgiler Fakültesi komsu degildir ama birbirlerini hep desteklemislerdir. Daha dogrusu, zaman zaman Cebeci bölgesindeki sehir yurtlarinda kalan “ülkücü” ögrencilerin Hacettepe Merkez yurtlarina yaptigi saldirilarda, yurt ögrencisi bizler sirtimizi Siyasal Yurduna dayamanin güveni ile yasardik biraz. Bilirdik ki Ankara’nin en yigit ögrencileri orada kaliyordu ve bir saldiri oldugunda Hacettepe yurdunun arka balkonlarindan onlara haber verebilirdik. Ben Hakan Senyuva’yi tanimam, ama öldürüldügünde bir arkadasim öldürülmüs gibi üzülmüstüm. O biraz da Cem Karaca’nin sarkisindaki “Parkasi ile vurulmus yatar iken buldular” dedigi ögrencidir ve bildigim kadari ile Ankara’da öldürülen ilk Ögrenci Dernegi baskanidir. Biz Hacettepeli ögrenciler onun ölümüyle, bize arka çikan bir dostumuzu yitirdigimizi  hissetmistik.

Ben her yil bu anma metnini gözlerim yasararak  defalarca okurum ve Hakan Senyuva’nin güzel yüzünde hem onun öldürüldügü zamandaki acimizi  hem de bu ülkenin en çok tahrip edilmis kusaginin sade ve vakarli öyküsünü yeniden yasarim. Hakan Senyuva, yakin zamanda yayinlanan en hüzünlü kitap olan “Nar Taneleri-Gayri resmi Portreler” ( Sezai Sarioglu, Iletisim Yayinlari) isimli kitapta öyküleri anlatilan bir kusaktandir. Sezai Sarioglu’nun büyük bir emekle hazirladigi kitapta, ülkenin cografyasina dagilmis 14 güzel insanin yasami anlatilir ama, geri planda bütün acilariyla 12 Eylül öncesi ve sonrasinin insani bilançosu vardir. Bu kitapta insan ya bir arkadasi ya da uzaktan taniyip sevdigi birisiyle karsilasabilir ve onlarla birlikte bütün yasamini yeniden gözden geçirme ihtiyaci duyar. “Daha ne olsun, yarayi derin almistik” diyen Oguz Artan, “kirmizi saçli, kirmizi parkali, kirmizi ayakkabili, kirmizi düslü kiz” olarak tarif edilen Hacer Yildirim, “Ince Memed’i okuyunca her seye hazirdim diyen” Selçuk Haznedar, Fatsa’yi bütün güzellikleri ile anlatan Leyla Gedik, “Her kente bir Saliha sart “ dedirten Saliha Yayla, 62 yasinda Felsefenin Baslangiç Ilkelerine baslamaya hazir Ahmet Fevzi Erdal, yasamini “Kas ile göz(Meis) arasinda yasiyoruz iste “ diye tarif eden Zeki Kirdemir, “Rodop gaydasi dinlerken kendim oluyorum” diyen Hasine Sen, “Arayan beni sularda arasin beni..” diyerek intihari seçen Ali Küçük, Sosyalizme inancini sürdüren Meryem Günes, Gavur Ali lakapli Ali Gürsoy, “Bir köseye bir parti açalim diyen” Yusuf Ziya Örün ve “Tanya’yi büyütünce geri dönecegini” söyleyen Hatice Onat bu kitabin kahramanlaridir. Kitap 80 sonrasi savrulan hayatlari anlattigi için Hakan Senyuva’nin öyküsü yoktur ama, onun dönem arkadasi bir baska siyasalli Cengiz Türedi “Okumak Için Okulu Biraktim” basligi ile anlatilmaktadir. Cengiz benim de arkadasimdir ve bazi sabahlar onunla duru bir bellekle geçmisten konusuruz. Kitapta anlatildigi gibi  Cengiz “ 1982 yilinin Haziran ayinda  neden bu ülkede Nietzsche çikmadi diye kendini kitaplara verir” ve bu sürecin sonunda kendi deyimiyle “çildirir”. Aslinda Nietzsche’nin adini anmasi bosuna degildir ve kendi basina geleni biraz da Nietzsche’nin basina gelenlerle kiyaslamaktadir. Kitap okundugunda görülecektir ki aradan geçen yipratici 20 yila ragmen Cengiz hala Dünyanin ve insanlarin sorunlarina berrak bir zihinle egilmektedir.

Bizim yasadigimiz “dünyada” olmasalar da hem Cengiz hem de onun arkadasi Hakan Senyuva bu ülkenin “ Nar Taneleridir”. Sezai Sarioglu’na bize geçmisi hüzünlü yanlariyla da olsa,  olanca insancilligi ile yeniden düsünmemizi sagladigi için tesekkür etmemiz gerekiyor. Eminim ki birileri de içinde Hakan Senyuva’nin da oldugu binlerce yitik insanin öyküsünü bir baska “Nar Taneleri” kitabinda anlatacaktir ve o zaman görülecektir ki bu ülke, en degerli evlatlarini yasamlarinin baharinda yurt ve insan sevgisinin yön verdigi bir mücadelede kaybetmistir. Simdi kimse gündeme getirmese de yasanan krizde onlarin yasamda olmamasinin da önemli bir payi vardir. Dileriz, Sezai Sarioglu’nun kitabi bugünü düsünürken yitirdigimiz binlerce insanin anilarini dikkate almamizi hatirlatir ve  bu sayede belki gelecegi daha kardesçe düsünmemiz mümkün olur.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa