Latin Amerika Uluslari, ABD Tarafindan Yok Edilmektedir

 

Fidel CASTRO*

 

* Küba Devlet Baskani Fidel Castro’nun, Küba Devrimi'nin sosyalist karakterinin ilan edilisinin 40. yildönümünde yaptigi konusma. 16 Nisan2001, Havana. (Türkçeleştiren Utku Umut. )

 

 

Yurttaslar:

 

Tam olarak 40 yil önce, yine bu saatlerde, yine bu yerde Devrimimizin

sosyalist karakterini ilan ettik. 15 Nisan 1961 yilinda, gün agarirken kalles bir saldiriya kurban giden adamlarimizi az önce defnettik.

 

Bu saldiriyi, BirlesIk Devletler hükümetine ait olan fakat bizim mütevazi Hava Kuvvetlerimizin rengine boyanan ve rütbelerini tasiyan B-52 bombardiman uçaklari gerçeklestirdi. Üç ana hava üssümüz -Ciudad Libertad, San Antonio de los Banos ve Santiago de Cuba- bu hain ve kanli sabahta vurulan hedeflerdi. Uçaklar 10.000 kilogram bomba, 64 adet 5 inçlik füze ve 23 bin 40 adet 50 kalibrelik mermi tasiyorlardi. Hâlâ egitim almakta olan genç topçularimiz bu sürpriz saldiriya uçaksavarlarla aninda karsilik verdiler. Düsman sadece yerdeki üç savas uçagimizi yok edebildi.

 

Yedi yurttasimiz öldü, aralarinda Ciudad Libertad havaalaninin çevresinde

yasayan 5 çocugun da bulundugu 53 yurttasimiz yaralandi.

 

Saldiri uçaklari Nikaragua'daki bir üsten havalanmislardi. Bunlardan bir tanesi düsürüldü, ikisi degisIk bölgelere zorunlu inis yapti ve üslerine dönmeye çalisan digerleri de uçaksavarlarla vuruldu.

 

Domuzlar Körfezi'ndeki çatismanin sonunda kurnaz düsmanimiz aralarinda 4 ABD vatandasinin da bulundugu 14 pilotunu ve ABD tarafindan saglanan uçaklarin % 62'sini kaybetti.

 

Devrim, 15 Nisan'daki saldiriyi püskürttükten sonra, hâlâ pilotumuzdan daha çok savas uçagimiz vardi. 48 saat sonra, 17 Nisan sabahinda bu pilotlar istilaci güçlere ölümcül bir darbe indirdiler. Bu hava saldirisi, saldirganlar gelmeden 36 saat önce, çok yakinda karsilasabilecegimiz bir saldiriya karsi bizi alarma geçirdi. Bütün kuvvetlerimiz seferber oldu ve alarma geçti.

 

Böylece süpergüç uluslararasi hukuku utanmazca çigneyerek, igrenç ve korkakça bir askeri saldiriya basladi.

 

Tahmin edilecegi gibi emperyalizmin güçlü yalan ve propoganda mekanizmasi acilen devreye sokuldu. ABD, bütün bu olanlari dünyaya nasil açikladi?

 

Daha sonra dogmus olan nesillere bu olayi açiklamak için 16 Nisan günü bu ülkenin liderlerinin utanmazca hareketlerini açiga vurdugum telgraf

mesajlarindan pasajlar kullanacagim:

 

“Miami, 15 Nisan, UPI - Fidel Castro'nun Hava Kuvvetleri’nden kaçan Kübali pilotlar, Küba askeri tesislerini 2. Dünya Savasi'nda kullanilan uçaklarla havaya uçurduktan sonra, bugün Florida'ya indiler. Küba Hava Kuvvetleri'ne ait B-26 bombardiman uçaklarindan biri, uçaksavar ve makineli tüfek mermileriyle delik desIk edilmis bir halde ve sadece tek motorla Miami Uluslararasi Havaalani'na indi. Bir digeri Key West Marina'daki havaalanina inerken bir üçüncüsü ise saldiridan sonra hiç hesapta olmayan yabanci bir ülkeye inis yapti. Diger uçagin da Tortuga Adasi' na düstügü yolunda dogrulanmamis raporlar var. ABD Deniz Kuvvetleri olayi arastiriyor. Manevra üniformalari içinde uçaklarindan inen ve kimliklerinin açiklanmasini istemeyen pilotlar, siginma hakki için hemen ABD' ye basvurdular.”

 

Dakikalar sonra baska bir mesaj:

 

“Miami, UPI. Miami'ye inis yapan bombardiman uçaginin pilotu, kendisinin Küba Hava Kuvvetleri'nden geriye kalan 12 B-26 pilotundan biri oldugunu açikladi. 'Yoldaslarim kararlastirdigimiz hava sahalarina saldiriya geçmek için benden daha önce havalandilar. Daha sonra, yakitim azaldigi için planladigimiz hedefe varamayacagimdan Miami'ye yönelmek zorundaydim.”

 

“Miami, 15 Nisan, AP. Fidel Castro hükümetinden kaçma planlari nedeniyle hain damgası yemekten korkan üç Kübali bombardiman pilotu, Santiago ve Havana'daki havaalanlarini bombaladiktan sonra, bugün ABD'ye firar ettiler.

 

“Iki çift motorlu bombardiman uçaklarindan biri Miami Uluslararasi

Havaalani'na indi ve pilot, Küba Hava Kuvvetleri'ne ait 12 B-26 pilotlarindan üçünün de kendisi gibi aylardir Küba'dan kaçmayi planladiklarini açikladi. Göç bürosu yetkilileri Kübalilari koruma altina aldilar ve uçaklara el koydular.”

 

Gördügünüz gibi kendi uçaklarina el koyuyorlar.

 

“Mexico City, 15 Nisan, AP. Küba üslerinin Kübali kaçak uçaklar tarafindan bombalanmasi, burada gazetelerin çogu ve Küba'dan sürülen gruplar tarafindan Küba'daki komünizme karsi özgürlük hareketlerinin baslangici olarak kabul edildi. Küba'dan sürülenler arasinda önemli miktarda hareketlenme görüldü. Kübali bir kaynak, sürgündeki yeni Küba hükümetinin, Fidel Castro rejimine karsi ilk saldiri dalgasindan hemen sonra, pek çok Castro karsiti Latin Amerika ülkesi tarafindan da derhal taninacagi umulan geçici bir hükümet kurmak için Küba'nin basina geçecegini açikladi. Küba Demokratik Devrimci Cephesi'nden Amado Hernandes Valdes; özgürlük vaktinin yaklastigini söyledi. Dört Küba üssüne, üç kaçak Küba uçagi tarafindan saldirildigini da açikladi.”

 

Iki ajans da asagidaki haberleri yayimladi:

 

“Dr. Miro Kardona'nin demeci: Bu sabah, Küba Hava Kuvvetleri'nden birkaç subay, Küba'nin özgürlügü yararina kahramanca bir uçus gerçeklestirdiler. Bu gerçek devrimciler, uçaklariyla özgürlüge dogru havalanmadan önce, Castro'nun askeri uçaklarindan olabildigince fazla sayida yoketmeyi denediler. Devrimci Meclis, planlarinin basariyla isledigini açiklamaktan gurur duyuyor; Meclis bu pilotlarla baglanti halindeydi ve bu cesur pilotlari yüreklendirdi. Onlarin yaptiklari, Castro'nun acimasiz zorbaligindan kurtulabilecek tüm sosyal kesimlerden yurtseverlerin çaresizliginin baska bir örnegidir.

 

Castro ve yandaslari dünyayi, Küba'nin disaridan bir saldiriyla tehdit edildigine inandirmaya çalıstiginda, bu ve bundan önceki özgürlük hareketlerinin de zulme ve baskiya karsi savasmaya veya bu yolda ölmeye karar vermis, Küba'da yasayan Kübalilar tarafindan gerçeklestirildigi hatirlanacaktır. Güvenlik tedbirlerinden dolayi daha fazla ayrinti açiklanmayacak.”

 

Miro Cardona, Domuzlar Körfezi'nde güvenlik saglandiktan sonra onu ve diger liderlerini de bavullariyla birlikte Küba'ya getirecek olan uçagi, ABD'de bir hava üssündeki kislada bekleyen geçici hükümetin baskanindan baskasi degildir.

 

Fakat sayisiz yalanlari burada bitmiyor. Telgrafçilar ayni gün öglende sunu rapor ettiler:

 

“ABD'nin Birlesmis Milletler'deki büyükelçisi Adlai Stevenson, Roa'nin taleplerini reddetmis ve Komisyon'a, bugün üç Küba sehrine düzenlenen baskinda yer alan iki uçagin Florida'ya inis yaparken United Press International (UPI) tarafindan çekilen fotograflarini göstermistir. 'Kuyruklarinda Castro'nun Hava Kuvvetleri'nin isaretleri var, yildiz ve Küba harfleri de var; bunlar çok net görülüyor. Bu fotograflari memnuniyetle gösterebilirim.' Stevenson bu iki uçagin Küba Hava Kuvvetleri'nin subaylari tarafindan kullanildigini ve Castro rejiminden kaçtiklarini da ekledi. 'Bugünkü olaya hiçbir ABD personeli katilmadi ve uçaklar ABD'ye ait degildir; Onlar Castro'nun kendi havaüslerinden havalanan kendi uçaklaridir.'”

 

Büyük ihtimalle ABD hükümetinin hilekârligi ve yalanciligi basini da aldatabildi. Nasil yalanlar uyduruldugu ve pilotlara da benimsetildigi çok açik: Herkes ayni yalanlari ayni ayrintilarla kusuyor. Geçici Hükümet'in hüsrana ugrayan Baskanindan da bunlarin disinda bir sey tekrarlamasi beklenemezdi.

 

ABD Büyükelçisi’nin Birlesmis Milletler'e sundugu dosya içler acisi. Daha

 sonra ABD halkinin ve politikacilarinin saygi duydugu bir Baskan adayi oldu. Ona inanan pek çok kimse de, onun ünü göz önünde tutulmadan aldatildi.

 

Yalanlari Hâlâ Degismedi

 

Kirk yil geçti. Yine de Imparator'un ve askeri isbirlikçilerinin kullandigi yalan ve hile yöntemleri hâlâ degismedi. Ancak dört yil önce, Kübali Amerikalilar Ulusal Dernegi tarafindan finanse edilen ve Küba'ya Orta Amerika'dan getirilen kana susamis teröristlerin bombalari Havana otellerinde patlamaya basladiginda, bu saldirilarin Devrim'den cani sIkIlan devletin kendi güvenlik birimleri tarafindan gerçeklestirildigi hikâyesini yaymaya çalistilar.

 

40 yil önce burada yaptigim konusmamin sonlarina dogru, “Emperyalistlerin bizi affedemeyecekleri nokta, bizim burada olmamizdir. Bizi affedemeyecekleri nokta agirbaslilik, kararlilik, cesaret, ideolojik saglamlik, Küba halkinin fedakârlik ve devrimcilik ruhu ve bizim sosyalist bir devrim yaptigimiz gerçegidir. Bizim bu silahlarla savundugumuz sosyalist devrimdir! Sosyalist devrimi, dün uçaksavarlarla saldirgan uçaklari delik desIk eden askerlerimizin cesaretiyle savunuyoruz! Onu parali askerlerle savunmayacagiz; biz devrimi kendi halkimizin kadinlari ve erkekleriyle savunacagiz!

 

“Silahlari olanlar milyonerler mi?

 

“Hayir!”

 

“Ellerinde silah olanlar zenginlerin çocuklari mi?”

 

“Hayir!”

 

Bunlar benim sorduklarim ve sizin bugün de verdiginiz yanitlar.

 

“Silahlari olanlar müdürler mi?”

 

“Hayir!”

     

“Kimin silahlari var?”

 

“Küba Halkinin”

 

“Bu silahlari kaldiran eller kimin elleri?”

 

“Halkin!”

 

“Bunlar zengin çocuklarin elleri mi?”

 

“Hayir!”

 

“Bunlar zenginlerin elleri mi?”

 

“Hayir!”

 

“Bunlar sömürücülerin elleri mi?”

 

“Hayir!”

 

“Bu silahlari kaldiran eller kimin elleri?”

 

“Halkin!”

 

“Bunlar isçilerin elleri degil mi, bunlar köylülerin elleri degil mi, bunlar çalismaktan nasir tutmus eller degil mi, bunlar yaratici eller degil mi, bunlar halkin yoksul elleri degil mi?”

 

“Evet!”

 

“Ve halkin çogunlugunu kim olusturuyor; milyonerler mi yoksa isçiler mi?”

 

“Isçiler!”

 

“Sömürücüler mi yoksa sömürülenler mi?”

 

“Sömürülenler!”

 

“Ayricaliklilar mi yoksa yoksullar mi?”

 

“Yoksullar!”

 

“Ayricaliklilarin silahlari var mi?

 

“Hayir!”

 

“Yoksullarin silahlari var mi?

 

“Evet!”

 

“Ayricaliklilar azinlikta mi?

 

“Evet!”

 

“Yoksullar çogunlukta mi?

 

“Evet!”

 

“Silahli yoksullarin yaptigi devrim demokratik midir?”

 

“Evet!”

 

Yoldaslar, isçiler ve köylüler: Bu yoksullarin yoksullar için ve yoksullarla birlikte gerçeklestirdikleri sosyalist ve demokratik bir devrimdir. Ve yoksullarin yoksullar için ve yoksullarla birlikte gerçeklestirdikleri bu devrimde bizler can verebiliriz!

 

Yedi kahraman cana malolan dünkü saldirida, uçaklarimizi yerdeyken vurmak amaçlanmisti. Fakat basaramadilar, sadece üç uçagimizi yok edebildiler ve düsman uçaklarinin önemli bir bölümü ya düsürüldü ya da hasar gördü.

 

Dünün, bugünün ve yarinin yurttaslari:

 

Domuzlar Körfezi'nde, güçlü imparatorlukla topu topu iki yillik bir mücadele içinde olaganüstü olgunlasan yurtsever ve kahraman insanlarimiz, sosyalizm için korkusuzca ve duraksamadan savastilar.

 

Önce, Ispanyol koloniciligine ve onun kölelik esasina dayanan sömürgeciligine, sonra, ABD tarafindan yenikolonici, kapitalist ve burjuva toplumunu Küba'ya benimsetmek için kurulan yoz ve kanli hükümetlere ve emperyalist egemenlige karsi neredeyse yüz yildir verilen bagimsizlik ve adalet mücadelesinde çekilen acilara, dökülen kanlara ve göz yaslarina sonsuza kadar dayanilabilecegi seklindeki saçma düsünceyi paramparça ettiler.

 

Bunu yapmak gerekiyordu ve bu mümkündü. Biz bunu tarihin en dogru anlarindan birinde tam olarak yapabildik; ne bir dakika önce ne de bir dakika sonra, ve bunu gerçeklestirmek için yeterince yürekliydik de.

 

Rio Grande'nin güneyinde ayni kökenden -ayni dili, kültürü, tarihi ve etnik kökleri paylasmalarina ragmen- ülkelerin bize yukardan bakan, kavgaci ve yabani kuzeyin güçlü, yayilmaci ve doymak bilmez süpergücü tarafindan parçalanmak üzere oldugunu gördügümüzde, biz Kübalilar avazimiz çiktigi kadar bagirabiliriz: Devrimimizin sosyalist bir devrim oldugunu ilan ettigimiz o güne dua edin, bin kez daha dua edin. Bugün çok geç olabilirdi. 1 Ocak 1959 zaferi, bunu gerçeklestirmemiz için olaganüstü bir firsat sundu.

 

Sosyalizm olmadan, okur yazar olmama oranini sifira çekemezdik.

 

Sosyalizm olmadan, istisnasiz ülkenin en uzak ve en ücra köselerinde bile bütün çocuklarimiz için okullarimiz ve ögretmenlerimiz olamazdi. Ne ihtiyaci olanlar için özel olarak hazirlanmis okullarimiz, ne % 100'lük ilkögretim düzeyimiz ne de % 98,8' lik ortaögretim düzeyimiz olabilirdi.

 

Tam bir bilimsel egitim veren meslek okullarimiz, üst düzeyde egitim veren yüksek okullarimiz, askeri okullarimiz, spor akademilerimiz, fiziksel egitim ve spor okullarimiz, ticaret okullarimiz, profesyonel teknik ve politeknik egitim enstitülerimiz, isçi ve köylüler için kolejlerimiz, dil okullarimiz veya sanat okullarimiz ülkenin her bölgesine yayilamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, Küba'nin bugün 700 bin üniversite mezunu, 15 ögretmen egitim koleji, 22 tip okulu, toplamda 51 yüksek egitim enstitüsü, 137 bin üniversite ögrencisine egitim veren fakülteleri olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, 67 bin 500 doktorumuzla 250 binin üzerinde profesör ve ögretmenimizle, 34 bin fiziksel egitim ve spor egitmenimizle, bu üç kategoride de (nüfusla orantilandiginda) dünyadaki en yüksek düzeyi yakalayamazdik.

 

Sosyalizm olmadan, spor, insanlarin bir hakki olamaz ve Küba, (nüfusla orantilandiginda) dünyada en fazla Olimpiyat madalyasi kazanan ülke

olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, bugün sahip oldugumuz politik kültür seviyesine

ulasamazdik.

 

Sosyalizm olmadan, 30 bin 133 aile doktorumuz, 436 poliklinigimiz, 275 hastanemiz, hem genel hem de uzmanlik alaninda hizmet veren cerrahi müdahale, pediatri ve dogum hastanelerimiz ile 13 adet uzmanlasmis tip enstitümüz olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, ülkemizin 133 bilimsel arastirma merkezi ve on binlerce yönetici ve uzman arastirmacisi olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, 1 milyon 12 bin emekli isçimiz, 325 bin 500 emekli ayligi alan yurttasimiz, istisnasiz, gerektiginde, ülkenin her tarafinda sosyal refahi artiran sosyal güvenlik sisteminden faydalanan 120 bin insanimiz olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, parsellerle veya kooperatifler araciligiyla kendi arsasina sahip olan 163 bin insanimiz, kooperatif üretimi içindeki temel birimlerde kendi yerlerine, makinelerine ve ürünlerine sahip 252 bin tarim isçimiz olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, ailelerin % 85'i kendi evlerine sahip olamaz, nüfusun %95'i elektrikten, % 93.3'ü içme suyundan faydalanamaz, 48 bin 540 km otoyol, neredeyse tamami sulama, endüstri ve günlük hayatta kullanilan 1005 adet baraj yapilamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, dogum sirasinda ölen çocuklarin sayisi binde sekizlerden daha asagiya çekilemezdi. 13 bulasici hastaliga karsi gelistirilen asilar çocuklarimizi koruyamaz, insanlarimizin ortalama yasam süresi 76 yila çikartilamazdi. HIV virüsü oranı ABD ve kalkinmis diger zengin ülkelerdeki gibi 0.6 değil de, 0.03% olmazdi. 2000 yilinda kan bagisinda bulunmak için gönüllü olan 575 bin kisi olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, gençlerimizin 100%'üne egitim aldikları alanlarda iyi isler bulacagimiza, egitimleri için onlara tüm firsatlari sunacak programlari gelistirecegimize simdi verdigimiz gibi söz veremezdik.

 

Sosyalizm olmadan, çalismalari bizim maddi ve manevi ihtiyaçlarimizi karsilayan kol emekçileri ve entelektüeller, toplumda hakettikleri öncü role asla sahip olamazlardi.

 

Sosyalizm olmadan, eskiden küçük görülen ve yüz kizartici islerde çalistirilan Kübali kadinlar, neredeyse tüm kalkinmis kapitalist ülkelerin ulasamadigi bir hedef olarak; bugün ülkemizin teknik is gücünün 65%'ini olusturamaz, esit is için esit ücret alamazlardi.

 

Sosyalizm olmadan, isçi ve emekçilerin, yurttaslarin, kadinlarin, Devrim Savunma Komiteleri'nde örgütlenen semt sakinlerinin, ilk ögretim, orta ögretim ve yüksek ögretimde egitim alan ögrencilerin, üniversite

ögrencilerinin, Küba Devrimi gazilerinin kitle örgütleri olamazdi. Bu örgütler, halkimizin büyük çogunlugunu kapsayamaz, devrimci süreçte belirleyici bir rol oynamaz ve ülkenin kaderinde ve önderliginde gerçekten demokratik bir katilim saglayamazlardi.

 

Sosyalizm olmadan, ABD dahil, dünyanin pek çok ülkesinde olanin tersine; sokaklarinda dilencilerin dolasmadigi, çocuklarin yasamak için çalismak zorunda olduklari ve okullarina gidemeyip sokaklarda yalinayak dolasarak dilenmedikleri, cinsel sömürüye maruz kalmadiklari, suç islemedikleri, çetelere katilmadiklari bir toplum yaratamazdik.

 

Sosyalizm olmadan, gelismede, dogayi korumak için verilen inatçi ve kararli mücadelede seçkin bir yere sahip olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, ülkenin kültürel mirasi savunmasız birakilacak, yagmalanacak ve yok edilecekti. Küba'nin en eski sehirlerindeki tarihi bölgeler mimari yapilariyla tamamen uyumsuzluk gösteren yeni binalarla çevrilecekti. Ziyaretçilerin, restorasyonu ve korunmasini gittikçe artan bir özenle sürdürdügümüzü gördügü baskentimizin en eski bölgeleri

varolamayacakti. Genelkurmay Sarayi'nin arkasinda, yüzlerce yillik bir üniversite binasinin yikilarak yerine gözümüze batan bir helikopter pistinin yapilmasi bu iddialarimiz için yeterince saglam bir delildir.

 

Sosyalizm olmadan, dünyada pek çok insani etkileyen yikici yabanci etkisine dayanamayacak, ülkemizde bugün gelisen saglam kültürel ve sanatsal hareketlere sahit olamayacaktik: Restore edilen ve genisletilen Yüksek Sanat Enstitüsü, Devrim'in yarattigi saygin bir enstitüdür; sayilarini ülkenin her tarafinda artiracagimiz 43 mesleki ve profesyonel sanat okulunda çok degerli bilgiler ögretilmektedir ve geçen yil yaptigimiz 15 yeni sanat egitim okulunda bu yil 4 bin genç egitim almaktadir. Toplamda 15 bin kisiye egitim verebilecek bu okulara her yil 4000 ögrenci alinacak ve yüksek okul derecesiyle mezun olacaklardir.

 

Bugün 306 kültür merkezine, 292 müzeye, tüm halka açik olan 368 halk kütüphanesine ve 181 sanat galerisine sahibiz.

 

Sosyalizm olmadan, tüm üniversitelerimizde televizyonlu kurslar açamayacak, ilk programlarinda muazzam bir etki yaratamayacak ve Kübalilari dünyadaki en egitimli insanlar haline getirmek için genel kültürü yüksek bir seviyeye çikaracak kaydadeger bir basari elde etmeye söz veremezdik.

 

300 Gençlik Bilgisayar Kulübü çalisiyor ve 20 bin kisisel bilgisayar orta ve yüksek ögretimin hizmetinde. Bilgisayar kullanma yetenegi tabana yayilarak okul öncesi egitimden baslayip üniversite düzeyine kadar çikartilacak.

 

Sosyalizm Olmadan...

 

Bu tip karsilastirmalarin sonu yok fakat yurtseverlik, enternasyonalizm ve insanlik konularinda bahsetmeden geçemeyecegim birkaç nokta daha var:

 

Sosyalizm olmadan, Küba emperyalizm tarafindan sürdürülen 42 yillik düsmanliga, ablukaya ve ekonomik savasa dayanamazdi; en azindan 10 yillik bir özel dönem hâlâ sona ermis degil. Dolarin degeri 1994'te 150 peso

iken,1999 yilinda 20 pesoya indirmek gibi baska ülkelerle kiyaslanamayacak bir basari kazanamayacaktik. Anlasilmaz zorluklarin ortasindayken sonuna kadar namuslu kalabilmek ve saglikli bir ekonomik büyüme saglamak mümkün olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, Küba bugün ayakta kalabilmek ve hem sosyal hem de ekonomik alanda gelisebilmek için ABD ile ticaret yapmaya gerek duymayan tek ülke olamazdi. Ikinci olarak, Küba'ya benzeyen diger ülkelerle karsilastirdiginizda aralarindaki en zengin ve en çok sanayilesmis ülke de olamazdik.

 

Küba, imparatorun çikarlarinin atesli bir gardiyani olan Uluslararasi Para Fonu (IMF)'na üye olmayan ve üye olmak da istemeyen birkaç ülkeden biridir. Eger ellerimiz ve kollarimiz, Bretton Woods'da üreyen ve ondan vazgeçmesi gereken ülkeleri de istikrarsiz ve yokedici hükümetlerle politik olarak yikan bu kötü kurum tarafindan baglanmis olsaydi, yukarida saydiklarimdan hiçbirini gerçeklestiremezdik. Dünyaya adaletsiz ve akil disi ekonomik düzenlerini empoze eden IMF ve neoliberalizmin çifte boyunduruguna baglananlar için çikis yoktur.

 

Sosyalizm olmadan, ülkemizdeki herkes maliyetleri çok yüksek olmasina

ragmen, dini inançlari veya politik görüsleri sorgulanmaksizin ücretsiz saglik ve ücretsiz egitim hizmetlerinden faydalanamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, uyusturuculardan, genelevlerden, kumarhanelerden, organize suçlardan, ölüm mangalarindan, linç girisimlerinden ve kanun disi cezalandirmalardan temizlenmis bir ülke olamazdik.

 

Sosyalizm olmadan, Kübali aileler çocuklarinin saglikli, iyi egitim görmüs, yetenekli insanlar olarak büyüdüklerini göremez, uyusturucu kullanacagi, suç isleyecegi veya sinif arkadasi tarafindan okulda öldürülecegi gibi korkulardan uzak olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, Küba bugün oldugu gibi yarimkürede ABD toplumundan bile kâr elde eden uyusturucu akisinin karsisindaki en saglam bariyer olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, Küba 42 yildir, Avrupa'nin birçok kösesinde oldugu gibi, baska bir dünyadan gelmis gibi garip kiyafetler giyen adamlarla ve isyan karsiti araçlariyla, coplarla, kalkanlarla, plastik mermilerle, gözyasartici gazlarla, biber gazlariyla ve diger araçlariyla halkinin üstüne saldiran polislerin baskisindan ve vahsiliginden aci çekmekten kurtulamazdi.

 

Böyle seylerin Küba'da neden olmadigini anlamak Bati için oldukça zor. Onlarin birlik, politik bilinç, dayanisma, özveri, cömertlik, yurtseverlik, ahlaki degerlerle zenginlestirilen gerçek bir devrimin sagladigi egitim, kültür ve adaletin vaat ettikleri hakkinda en ufak bir fikirleri yoktur.

 

Sosyalizm olmadan, yüz binlerce Kübali enternasyonalist görevleri üstlenemez, ülkemiz Afrika'nin bir parça topragi ugruna bile sömürgecilige karsi verdigi mücadeleye katkida bulunamaz, ayrimcilik, irkçilik ve fasizmin nefret dolu sisteminin görünüste yenilmez olan kuvvetlerine karsi mücadele ederken bir damla kanlarini bile dökemezlerdi.

 

Güney Afrika ve Afrika kitasindaki diger ülkelerle ticaret yapan, oralarda yatirimlari bulunan ve buralardan muazzam kârlar elde eden ülkelerden hiçbiri -Küba'nin Afrika'da gördügü, sahip oldugu ya da istedigi bir parça toprak bile olmamasina ragmen- bu fedakarligin paylasilmasinda en ufak bir katkida bile bulunmadilar.

 

Bizi Afrika'dan ayiran muazzam uzakliklar bu küçük, abluka ve kusatma altindaki adayla aramizda dayanisma ruhunun bulunmasi için asilmaz bir engel olusturmadi.

 

Sosyalizm olmadan, Devrim'in yarattigi sonu gelmez insan kaynagi sayesinde

40 binden fazla Kübali saglik görevlisi 90'dan fazla ülkede olusturulan gönüllü uluslararasi işbirligine katilamaz, Latin Amerika, Karayipler ve Afrika'daki 16 ülkede genis kapsamli saglik programlarini gelistirmek için yardim edemezdi.

 

Sosyalizm olmadan, Üçüncü Dünya ülkelerinden gelen 15 bin 600 ögrenci Küba üniversitelerinde egitim göremez, bu ülkelerden gelen 11 bin ögrenci Küba'da yüksek lisans egitimi göremezdi.

 

Sosyalizm olmadan, 24 ülkeden ve 63 etnik gruptan genç insan Latin Amerika'daki saygin Tip Okullarimizda egitim göremez ve her yil 2 bin yeni ögrenci bu okullara kayit yaptiramazdi.

 

Sosyalizm olmadan, toplam 1500 ögrencisiyle ve 50 ülkeden her yil gelen 588 gence egitim veren Uluslararasi Spor ve Fiziksel Egitim Okulu'nu kuramazdik.

 

Sosyalizm olmadan, 1986'daki Çernobil felaketinden etkilenen üç ülkenin 19 bin çocuguna ve yetiskinine bu özel dönemin ortalarindayken saglik hizmeti sunamaz, Brezilya'nin Goias kentindeki radyasyon sizintisindan zarar gören 53 kisiye de elimizi uzatamazdik.

 

Saldirgan Ve Ahlaksiz Bir Yönetim

 

Bizim diger insanlarla paylastigimiz seyler, Kübali yurttaslarimizdan

hiçbirisinin milyonlarca orta düzey teknisyenden veya üniversite egitimi almis profesyonellerden biri olmalari firsatını engellemedi. Bu, çok daha aziyla çok daha fazla is; reklama, silahlara, uyusturucuya ve lüks maddelere harcanan parayla ise herseyin yapilabilecegini gösteriyor.

 

Sosyalizm olmadan, Küba, aslinda çok da sIkIlmadan, hegemonyaci süper gücün hükümetlerinin adaletsiz ekonomik düzenlerini, aç gözlülügünü, yirtici, ikiyüzlü ve ahlaksiz politikalarini hiçbir misilleme veya saldirganlik korkusu tasimadan uluslararasi toplantilarda özgürce teshir eden neredeyse tek ülke olmanin gipta edilecek ayricaligindan memnunluk duyan küçük bir ülke ve bu ilgiyi en çok hakeden meselelerin sadik bir sesi olarak dünyadaki pek çok insana örnek olamazdi.

 

Sosyalizm olmadan, Küba, gerçekten ülkemize karsi düşmanca veya asiri

derecede saldirgan davranan 9 ABD baskaninin -dürüst olmak gerekirse Carter hariç- düsmanligina dayanamazdi. Yakin zamanda baskanlik tahtina oturani da eklemek istiyorum; uluslararasi arenada attıgi ilk adimlardan ve danismanlariyla Miami'deki terörist çetesinin konustuklari dilden de tahmin edilecegi gibi saldirgan ve ahlaksiz bir yönetimle karsi karsiya kalabilecegimize dair isaretler var.

 

Böyle bir günde, Maceo'dan Bronz Titan'dan çok degerli ve ölümsüz bir alinti yapmak istiyorum: “Küba'yi yikmaya çalisanlar, eger savasirken ölmezlerse, Küba'nin kanla sulanmis topraginin tozundan baska hiçbir sey elde edemeyecekler.”

 

Maceo'nun, Marti'nin ve bugün burada olmamizi saglayan uzun yolun öncü kahraman lejyonlarin mirasçisi olan Küba halki, bugün bunu ilan edecek konumda: “Küba'yi yikmaya çalisanlar, Küba'nin kanla sulanmis topraginin tozundan baska hiçbir sey elde edemeyecekler, çünkü savasirken ölmekten

baska bir seçenekleri yok!”

 

Daha önce de söyledigim gibi, bugün tarihin önemli bir ani; Latin Amerika

halklari bugün, günümüz dünyasinin hegemonyaci süper gücü ABD tarafindan yokedilmek üzere. Birkaç gün içinde, 20 Nisan - 22 Nisan arasinda Quebec'te yariküresel bir zirve toplantisi yapilacak. Orada, hegemonyaci süpergüç, Latin Amerika hükümetlerine teslim olma kosullarini kabul ettirecek.

 

Yariküredeki ülkeler arasinda serbest ticaret anlasmasiyla ilgili dökümanlar acilen hazırlanmis durumda. ABD, Avrupa ve Asya'daki sanayilesmis ülkelerin Amerika'daki ticari rekabet ve yatirim yolunu kapatabilmeyi umarak isleri hizlandirmak istiyor. Strateji; MERCOSUR'u takviye etmek için bedeli ne olursa olsun anlasmayi kabul ettirmek ve Güney Amerika ülkelerinin birleserek ABD karsisindaki pazarliklarda daha güçlü kozlara sahip olmalarini engellemek.

 

ABD hükümeti, ekonomik güçsüzlüklerini, esitsiz kalkinma düzeylerini, aralarindaki anlasmazliklari ve bogazlarini sIkan asiıri dis borçlarinin yarattigi umutsuzlugu kullanabilmek için bu ülkelerle tek tek görüsmeyi tercih eder.

 

ABD'ye ve uluslararasi finans kuruluslarina olan tüm bagimliliklari dolayisiyla, bu ülkelerden bazilari direnis gösterecek durumda degil, digerleri de yutulma tehlikesiyle karsi karsiya olduklarinin farkinda degiller ya da direnmek istemiyorlar. Fakat hiçbirisi de öyle kolay kolay yok edilme heveslisi degil ve direnecekler.

 

Orada temsil edilen insanlar, cehalet, asiri yoksulluk ve umutsuzluk batagina saplanmis, alinan kararlarin hiçbirisine katilamamis ve bu görüsmelerin hedefleri, konulari, sonuçlari onlarin bildikleri ve anladikları seylerden çok uzakta. Uyanikligi artirmak, emperyalizmin aç gözlülügünü, Latin Amerika ve Karayip insanlarinin nasil bir tehlikeyle yüz yüze olduklarini teshir etmek; bugün belki de siyasi ve sosyal liderlerin, ilerici ekonomistlerin, aydinlarin ve soldaki tüm kuvvetlerin karsisindaki en acil görevdir.

 

Bizim gibi toplumsal gerçekliklerin, göz korkutucu sorunlarin vehametinin ve bu sorunlarin bu yolla çözülemeyip daha da tehlikeli bir noktaya geleceginin farkinda olanlar, Latin Amerika'nin yenip yutulabileceginin fakat sindirilemeyeceginin de farkindayiz. Eninde sonunda, kutsal kitaptaki gibi, balinanin karnindan kurtulacaklardir. Uzun yillardan beri tehlikeli sularda yüzmeyi ögrenen ve yasam kosullarındaki kökten bir degisime kadar Üçüncü Dünya'nin gittikçe zaptedilemez olacagini ve gereken çözümlere uyum gösterme gücü bulamayacagini bilen Kübalilar, onlari disarida bekleyecek.

 

Inancimiz Saglamlasti

 

Böyle bir günde, dönüp Devrim'in basarilarina bir baktigimizda, gereken ve mümkün olan tüm adaleti saglayamamis oldugumuzu görmek sasirticidir.

 

Geçen yillar, deneyimimizi ve bilgimizi önemli ölçüde zenginlestirdi. Muazzam zorluklara karsi kirk yildir verdigimiz mücadele, insan soyuna olan güvenimizi ve sinirsiz potansiyeline olan inancimizi saglamlastirdi.

 

Bugün uyguladigimiz sosyalizm, hayallerimizdekinden hâlâ uzak. Geçirdigimiz özel dönem, bizi geriye dönmeye zorlayarak yürüdügümüz yolu uzatiyor. Aci veren esitsizlikler ortaya çikti. Sabirla dayanma iradesi gösterenler, kendini herseyden çok devrimci meselelere adayanlar, en sadik kol emekçilerimiz ve aydınlarımız, en yoksul ve en vefakâr insanlarimiz, en vicdanli devrimcilerimiz bu kaçinilmaz durumu anladilar. Her zaman oldugu gibi ve her zor zamanda olacagi gibi, ne pahasina olursa olsun ülkemizi ve sosyalizmi kurtarmak için harcanan çabalarin büyük kismini omuzladilar.

 

Gelecekte de sadece geçmiste basardigimizdan daha büyük hedefleri basarmayacagiz, ayni zamanda onları asacagiz. 10 yil önce baslayan ve bizim muzaffer olarak çiktigimiz asiri zor durumdan sonra bugün, gelistirmekte oldugumuz hedeflerimizi 40 yil önce hayal bile edemezdik. Gelecegimizde yeni bir safak parliyor, çok daha iyi bir sosyalizmin ve çok daha fazla umut vaat eden, gurur veren devrimci bir çalismanin üzerinde daha parlak bir günes parliyor.

 

Bugün buraya Devrim'in sosyalist karakterinin ilan edilisinin 40. yilini anmaya gelmedik, ayni zamanda onu onaylamaya ve ona olan bagliligimiz için yemin etmeye geldik.

 

40 yil önce o unutulmaz günde kullandigim sözcükleri kullanarak size

soruyorum: “Isçiler ve köylüler, anavatanimizin yoksul erkek ve kadınlari, yoksullarla beraber ve yoksullar için yaptigimiz yoksullarin Devrim'ini kaninizin son damlasina kadar korumak için and içiyor musunuz?”

 

“Içiyoruz!”

 

“Burada, düsen yoldaslarimizin mezarlarinin basinda, burada, isçilerin ve yoksullarin çocuklari olan kahraman gençlerimizin cesetlerinin yaninda iki sey daha eklemek istiyorum: Son 133 yilda anavatanlari ve adalet için ölenlerin, enternasyonalist görevlerde insanlik için hayatlarini veren kahramanlarin isimlerinin anisina, parali askerler karsisinda kursunlara karsi dimdik duranlar gibi, hayatlarini verenler gibi, bizler de Devrimimizle gurur duyuyoruz, yoksullarla beraber, yoksullar için yapilan yoksullarin bu devrimini savunmaktan gurur duyuyoruz; hiç tereddüt etmeden, karsimizda kim olursa olsun kanimizin son damlasına kadar Devrimimizi savunacağımıza and içiyoruz.”

 

Zafer için hiç durmadan ileri!

 

Patria o Muerte!**

 

Venceremos!***

 

 

** Ya Vatan Ya Ölüm

*** Kazanacagiz

 

 

Dersaadet  bu yazinin yayimlanmasi için izin veren Ileri dergisine tesekkürü bir borç bilir…

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa