Seffaf gençler

Yildirim Türker

 

Bizi topluca ihtiyarlatmayi amaçlayan dünyaya karsi inadina genç kalma mücadelesini sürdürmenin yeni yollarini aramali

                 

Bahtsiz memleketin vatandas güncesinde hep ayni cümleye rastlanir: Mutluluk, refah, insanlik ülküsünün zulüm karsisinda galebe çalmasi ikinci bir emre kadar belirsiz bir süreyle ertelenmistir. Güzel günler, durmadan uzaga kaçan bir gelecegin kasasina kilitlenmistir. Yakinmak, o belirsiz gelecegi bir ucundan çekistirmek yasaktir. Sabir, tevekkül en degerli meziyetlerdir. Hakkini aramak yaygaracilik; zulme direnmek bölücülük; devletin karanligini sorgulamak alçakliktir. Dolayisiyla Hazreti Mesut'un yaygaraci azinligin degil, sessiz çogunlugun sesine kulak verme karari memleket güncesinden süzülmüs bilginin siyaset alanina yansimasidir. Bu süzülen bilginin iyice koyulastigi mevsimlerde erk savaslari ciddiyetini iyice yitirir; adanmis muktedir ordusunda bir nebze samimiyet kalmaz. Maruz kalanla yani halkla girilen pazarlikta siddetle onay bekleyen, panigin dokudugu bir dil dolasima girer. Hayatimizin korkunç gidisati konusunda seffafligin nihai çözüm olacagina inanarak yasadigimiz onca yil arkamizdan kahkahalar atiyor. Türkiyelilerin yakin zamana dek rüyalarinda bile göremeyecekleri bir seffaflik söz konusu iste. Hemen hiçbir seyi saskinlikla karsilamayan bir toplum. Hayatimizi bire bir ilgilendiren konularda çevrilen dolaplarin çogunu heyecanli bir gerilim filmi izler gibi izleyebiliyoruz. Çogu kepazelik, çogu zulüm gizli kalmiyor. Insanlar üst üste ölüyor karakollarda. Iskenceye maruz kalanlar iyi kötü seslerini duyurabiliyor. Savcilarin bile yakindigi adalet isleyisine göz göre göre kurban veriliyor. Gazeteciler, yazarlar yaptiklari söylesi, yazdiklari yazilar nedeniyle gülümseyerek hapse girip yine gülümseyerek hapisten çikiyor. Herkesin yakindigi yüce Türk adaleti gasp ettigi hayatlar karsisinda, mecburen dinlemek zorunda kaldigimiz berbat bir fikraymis gibi bir de bizden tebessüm bekliyor. Iste kimin ne oldugunu, kimin neyin pesinde oldugunu biliyoruz. Iskenceciler ortalikta, iktidarlarinin dorugunda suratimiza siritiyor; hirsizlar, katiller ortalikta cirit atiyor. Ellerimiz kollarımiz bagli. Bagli olmak zorunda. Her seyi görmek istiyordunuz. Alin bakalim. Her sey asikâr. Kiyamet alametleri belireli hanidir. Ama bu, bizim hayatimiz. Bundan baska kiyamet yok. Sonunda varilan seffaflik noktasi, bilmezden gelerek saklanma imkanini da aldi elimizden. Devlet göstere göstere aç ve çaresiz birakıyor. Göstere göstere irkçiligi, her türden ayrimciligi, çetelere bölüne bölüne soygunculugu sergileyen de o. Iste polis artik göstere göstere vuruyor elindeki copu. Göstere göstere mahkeme salonlarinda iskenceden geçirdigi kiz çocuklarinin suratina nispet eder gibi yilisiyor. Her vatandas ayagi sürçtügünde basina

gelebilecekleri üç asagi bes yukari biliyor. Hangi ihalelerde ne hesaplarin döndügünü biliyoruz basbayagi. Kimsenin gizlenmeye ihtiyaci yok. Her partiden müstakbel kovgun milletvekili bir çirpida birlik olup kendi menfaatlerini dayatabiliyor. Kimsenin utancin ardina gizlendigi yok. Seffaf toplum, vatandasinin onur kirintilarini da istahla ögütüyor. Her seyi görüp hiçbir sey yapamadan yasayan toplum. Sessiz çogunluk.

 

Gençler ne alemde?

 

Gençlerin onayina muhtaciz. Artik dönüp gençlere bakmanin vaktidir. Igdis edilmis, girtlagina kadar çaresizlige batmis toplum gençlere söz hakki tanirmis gibi yapip vicdanini temize çikarmaya kalkiyor dogal olarak. "Konusan Türkiye", "Seffaflik"la birlikte gelecek tasavvurumuzun önde gelen özlemleri degil miydi? Emelimize nail olduk. Dil edinemeden, dili sansürle paramparça edilmis halde konusan bir Türkiye, seyirci koltugundan kalkmaya yeltendigi anda herkesin gözü önünde, son derece seffaf bir anlayisla sakat birakilan insanlarin Türkiye'si. Konusan Türkiye'nin 'er meydanlari'nda, 'arena'larinda, 'objektif' sirklerinde gençlere de yer var. Onlara kimileyin beklenmedik bir cömertlikle uzatilan mikrofonlar, bir seyi çoktan garanti altina almis nasilsa. Radikal gazetesinin 10 Mart tarihli nüshasinda rastladigimiz baslik, o 'şey'i saskin bir dille açikliyor: "Gençler Genç Gibi Degil".

 

Gençler üstüne dogal olarak belirli yargilarla yüklüyüz. Gençlik üstüne konusacaksak kaçinilmaz olarak ona belirli özellikler atfedecegiz. Ilericilik, özgürlükçülük, isyankârlik, dinamizm gibi. Oysa televizyon programlarinda katilan gençler söz aldiginda, dogal olarak gençlige atfedilen bütün özelliklerin üstünde tepinen, bu özellikleri en azindan tiye alan bir dille karsi karsiya geliyoruz. Konusan gençlerin radikalligi, muhafazakârliklarinda. Son derece tutucular. Daha çok yasak talep ediyorlar. Norm disina çikanlara karsi acimasiz bir dil kullaniyorlar. Bu toplumu ayriksi otlarindan temizleme, baskiyla ıslâh etme konusunda büyüklerinin aciz kaldigini iddia ederek atip

tutuyorlar. Diyelim bir programda kadin haklarinin yilmaz savunucusu olarak söz alan, 'kadin-erkek esitligi' konusunda asabi bir hassasiyet gösteren genç ayni programdaki magdur bir kadina karsi ne kadar kiyici davrandiginin farkina bile varmiyor. Bu tür programlarda her ne konuda olursa olsun söz alan gençler, devleti daha sIkI bir denetime, insanlari mesnetsiz bir ciddiyete çagiriyor. Muktedir görüs de gençleri sIk sIk tanikliga çagiriyor ve kendi kiyiciligina suç ortagi etmek için kullaniyor.

 

Farkli olanlara, çogunlugun baskisi altinda magdur olanlara, yoksunlara, yoksullara alan tanima konusu gündeme geldiginde konusan gençlerde agir bir vurdumduymazlik, sinsi bir alaycilik. Söz özgürlüklerden açildiginda en hirçin tavirla sinirlari hatirlatan onlar. Kisacasi gençler, genç gibi degil. Hepsi birer küçük asker.

 

Militan dil-rakamlar

 

Kadir Çelik'in essiz bir basiretsizlikle yönetmeye çirpindigi bir Objektif programinda gençligin siyasilesmis dili konusunda ürpertici bir noktada oldugunu açikça görme firsati bulduk. Islamci gençlerin magduriyetlerini ballandirarak insa etmis olduklari ve Allah için etkileyici siyasi dil disinda sagcisinin da solcusunun da dertlerini resmetmek konusunda ne kadar aciz olduguna tanik olduk. Ülkücü gençler, atalarindan kalma bögürtülerle bu aziz vatani düsmana yedirmeyecegine ant içiyordu. Bu memleketin koruculari olarak can vermeye hazirdilar. Onlar sarktiklari arabalardan kurt basi çikarip konvoylar halinde sokaklarda tehditkâr ve zaten kabul gören bir kimlik gezdirip eylem koyan çocuklardi. Çözümleyici, tartici bir siyasi dille kaybedecek vakitleri yoktu. Onlar açikça kan istiyorlardı. Solculara gelince miyminti bir savunmaya çekilmis, kendilerine has bir dil gelistirmelerinden geçtim, agabeylerinin hizla bunamis çesitlemeleri olarak hâlâ kendi aralarinda anlamadigimiz bir kusdiliyle hesaplasiyorlardi. Gençligin bu fotografi, insani çileden çikaracak kadar umutsuz ve ihtiyardi.

 

Konrad Adenauer Vakfi "Suskun Kitle Büyüteç Altinda" isimli bir arastirmayla Türk gençligini siniflandirmaya çalismis. Sonuçlar ürkütücü. Gençlerin yüzde 47'si 'genç' prototipine uymuyormus. Bu prototipin nasil olusturuldugu, iki bin küsur genç denegin hangi ölçütlere göre seçildigi konusunda ayrintili bilgiye sahip degiliz. Ama yine de çarpici birkaç sonucu isaret etmeden geçemeyecegim. Gençlerin devletten beklentileri siralamasinda 'daha iyi bir dünya' isteyenlerin orani yüzde 19. Demokrasi bekleyenlerin oraniysa sadece yüzde 8. Türkiye'de egitimin hizmet ettigi baslica iki amaç, gençlere kalirsa 'bilgi, beceri kazandirmak' ve 'vatanamillete faydali insan olmak'. Egitimin amacinin 'demokratik yurttaslik bilinci vermek' oldugunu savunanlarin sayisi yok denecek kadar az. Deger siralamasinda 'ailevi degerler' önde geliyor. Gençlerin yüzde 70'i kulüp, dernek gibi kuruluslara üye degil. Evlilik öncesi cinsel iliskiyi normal karsilayanlarin orani yüzde 25. En önemlisi, gençlerin yüzde 40'i baska bir ülkede yasamak istiyor.

 

Bu arastirmayi fazlasiyla ciddiye almak, alisageldigimiz yüzdelendirme yöntemiyle gençleri de bir kafese tikmak, yarattigi 'sessiz çoğunluk'la gurur duyan muktedirlerin zaferini onaylamak olacaktir. Gençlerin önerebildigi dünya bu kadarsa kapiyi çekip çikalim mi? Yoksa bizi topluca ihtiyarlatmayi amaçlayan dünyaya karsi inadına genç kalma mücadelesini sürdürmenin yeni yollarini mi aramali? Gençler bezginlikleri, kekemelikleri, düsük bir vasatla yogrulmus varoluslariyla bize görünüyorlar. Tuttuklari aynada yara bereyle de olsa ucuz atlattigimizi sandigimiz yakin tarihimiz yüzümüze siritiyor. Gençler, genç degil. Biz, can çekisiyoruz.

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 20 Mayis 2001, Sayfa: 4

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa