Özellestirmeye karsi "evrensel hizmet"

Ahmet Insel

                        

                       

TELEKOM'un özellestirilmesini saglayacak yasanin hazirlanmasi sirasinda yasanan tartismalar, bir histeri nöbetini andiriyordu. Özellestirme taraftari olanlar kadar, özellestirme aleyhtarlari da, konuyu kamu hizmeti ve kamu yarari açisindan ele almaktan özenle kaçindilar. Halbuki TELEKOM konusunda oldugu gibi, elektrik, su ve gaz dagitimi, havayolu tasimaciligi, posta hizmetleri gibi bir dizi alanda geçerli olan kamu yarari ilkesi, iktisadi ve siyasal yeniden yapilanmanin anahtar kavramlarindan birisi olabilirdi.

Siyasetin ekonomiden elini çekmesi degil, ekonominin toplumsal yarar ilkesi isiginda düzenlenmesinin araci olan kamu yarari kavrami, "satarim, sattirmam", "yabancilara peskes çektirmem", "rekâbet gelecek, hersey düzelecek", "milli güvenlikle ilgili stratejik bir konu bu, haddinizi asar" haykirislari arasinda, sümenalti edildi.

 

TELEKOM'un, THY'nin, havalimanlarinin, dogalgaz ve elektrik dagitim sebekelerinin, demiryollari ve limanlarin ve neden olmasin, hapishane, askeriye ve polis hizmetlerinin de özellestirilmesini talep edenlerin tek savi, ortaya çikacak rekabetin tüketiciye daha ucuz ve daha kaliteli hizmet sunacagidir. Ama yukarida sayilan bütün bu hizmetlerin, çarsidan domates alir gibi satin alinmadigini, çok önemli sabit yatirimlara dayali dagitim sebekeleriyle hizmetin verildigini, rekabetçi sahinler pek ifade etmezler. Sebeke ekonomisi, bir hizmetin üreticiden tüketiciye ulasmasinda stratejik dilimin dagitim sebekesi oldugunu vurgular. Istediginiz kadar daha ucuz dogalgaz satmayi önerin, bunu nihai tüketiciye ulastiracak borulariniz yoksa, öneriniz tüketicinin kulaginda hos bir seda olarak kalmaya mahkûmdur. O tüketici, yasadigi kentteki veya mahalledeki dogalgaz dagitim sirketinin fiyat ve hizmet politikasina mahkûmdur. Ya da dogalgaz yerine, kömür sobasina dönecektir. Ayni sey, elektronik haberlesme hizmetleri için geçerlidir.

 

TELEKOM'un özellesmesi, bankalar yasasi veya kamu ihaleleri yasasi gibi yapisal bir reform degil. Bunu yeniden yapilanmanin olmazsa olmaz kosulu olarak dis çevrelerin empoze etmesinin daha çok simgesel oldugunu, özellestirme fanatikleri dahil olmak üzere, birçok kisi belirtti. Ama söz konusu simgenin ne oldugunu açikça telaffuz etmedi. TELEKOM konusundaki IMF sarti, özellestirme programinin inandiriciligi kadar, hatta bundan daha çok, "devletçi tavrin" burnunun sürtülmesi ve bu tavrin sahinlerine zorla özellestirme yasasinin imzalatilmasi demekti. Bu cephesiyle, bir Düyun-i Umumiye karariydı bu.

 

Devletçi kampin iktidardaki sahinlerinin buna karsi ürettikleri savunma ise, kadim devletçi bakisin tüm çarpikligini gözler önüne serdi. Elindeki siyasal güç aracini kaybetmemekten baska bir sey düsünmeyen Ulastirma Bakani'nin, "biz, yabancilarin menfaatlerine karsi devleti koruyoruz" savina sarilmasi, TELEKOM'un özellestirilmesi geregini belki de en fazla güçlendiren iddiaydi. Buna askeri iletisim hatlarinin varligi gibi bir son dakika kontratagi da, elbette ilave edilecekti. Ama devletçi sahinler, yurttaslarin elektronik iletisime ulasma hakkini savunan, bu düzenlemeleri ön plâna çikaran bir tavir gösteremezlerdi. Telekomünikasyon hizmetlerinin, devleti korumak amaciyla degil, bir kamu hizmeti olarak, yurttaslar arasinda asgari esitligi korumak amaciyla düzenlenmesi geregi, devletin korunmak için degil, yurttaslarina hizmet üretmek için var oldugu olgusunu hatirlattigi için olsa gerek, pek makbul bir savunma biçimi degildi.

 

Avrupa Birligi'nin, kamu hizmetlerinin tanimlanmis asgari bir nitelikte herkese ulasmasi ilkesini tanimlayan, "evrensel hizmet" ilkesini, IMF sartina karsi kullanmak devletçi sahinler için bir zül olacakti. Bu kamptan hiç kimse, Avrupa Parlamentosu'nun son on yilda çikardigi ve "evrensel hizmet" kavramini tanimlayip, düzenleyen bir dizi yasaya

basvurarak,telekomünikasyon alaninda güçsüz yurttaslari koruyacak önlemler alinmasinin, özellestirmeden daha önemli oldugunu vurgulamadi. Içinde dogal olarak hizla tekellesme egilimi tasiyan bu sektörün, sirket menfaatlerinin etkisi altinda kalacak ve siyasal olarak sorumsuz bir "Üst Kurul" araciligiyla denetlenmesinin risklerini hatirlatan tek tük seslere kulak asan olmadi.

 

Halbuki 19 Subat 2001 tarihinde yayimlanan, "Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi'nin, elektronik haberlesme hizmetleri ve sebekelerinde kullanicilarin haklari ve evrensel hizmet konusundaki yönerge önerisi"nde yer alan bir dizi önlem, yurttas haklari baglaminda sorunu tanimliyor ve sorunlara bu açidan öneriler gelistiriyor. Tüm Avrupa Komisyonu önerilerinde oldugu gibi, rekâbetin üstünlügü ilkesinden hareket eden bu yönerge, rekâbeti "evrensel hizmet" ilkesiyle dengelemeye çalisiyor.

 

Evrensel hizmet, "kullanıcilarin cografi konumlarindan bagimsiz olarak ve makul bir fiyatla ulasacaklari, kalitesi tanimlanmis belirli bir asgari hizmetler bütününü" kapsar. Avrupa Birligi içtihatina göre, bu hizmetlerin istisnasiz bütün kullanicilara makul bir fiyatla ulasabilmesi için, kamu hizmetini yerine getiren kurumun zararini telafi edici mekanizmalara basvurulur. Yani görev zarari, bir yurttaslik hakki olarak tanimlanmis kamu hizmetinde dogaldir. Yalniz bunun, üretilen hizmetin niteligiyle dogrudan ve açik biçimde iliskili olmasi gerekir. Kamu görevi zararinin telafisi, vergi kaynaklariyla olacagi gibi, telafi edici fiyat mekanizmalariyla da gerçeklestirilebilir.

 

Yukardaki yönerge önerisi, elektronik haberlesme hizmetleri konusunda, evrensel hizmet olarak tanimladigi kullanici haklarini söyle anlatiyor: Istisnasız herkesin, en azindan bir "kamu telefonu"na kolaylikla ulasabilmesi ve "kamu telefon sebekesi" araciligiyla internet ve faks hizmetlerini

kullanabilmesi. Yönerge, ayni zamanda, bu kullanim hakkinin "ulasilabilir bir fiyatta" olmasini öngörüp, bu fiyati da tanimliyor: "fiyatin ulasilabilirligi, telefon kullaniminin maliyetinin diger hizmetlerin kullanim maliyetine oranla belirlenir (...) ve kullanicinin harcamasina hakim olabilme ve bunu denetleyebilme kapasitesiyle iliskilidir". Düsük gelirli kisilerin özel tarifelerden yararlanma hakki da, "evrensel hizmet"in bir parçasidir.

 

Sadece Telekomünikasyon alaninda degil, bir dizi kamu hizmeti alaninda geçerli olan "evrensel hizmet" ilkesi, özellikle Fransa gibi kamu hizmeti kavraminin çok güçlü oldugu ülkelerde, bir geri adim anlamina geliyor. Ama Türkiye gibi, kamu hizmeti kavraminin, devleti koruma kaygisi disinda bir anlaminin kalmadigi, bütün bu hizmetlerin fiilen özellestirildigi bir ülkede ise, özellestirmeci sahinlerin karsisina genisletilmis bir "evrensel hizmet" ilkesiyle çikmak gerekmez mi? Demokrat ve toplumsal dayanismaci cephenin amaci herhalde devleti korumak degil, kamu yararini korumaktir.

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa