Kung kadini Nisa anlatiyor...

Nisa, GÜney Afrika'da, Kalahari Çölü'nün kuzey sinirlarinda yasayan yaklasIk 13 bin Kung'dan biri. Bir kiz çocugu, kardes, es, anne ve bir asIk olarak, yasaminin büyük bir bölümünü kurak savanlarda yiyecek ve su aramakla geçirmis. Pek çok Kung gibi, Nisa da bir öyku anlaticisi. Kung San'larin deneyimlerini kaydedebilecekleri yazili bir dilleri yok. Atesin etrafinda saatlerce oturuyor, yasadiklari olaylari ve uzun geçmislerini dillendiriyorlar. Ellerini dramatik jestlerle hareket ettirerek karakterleri ve olaylari adeta yasama geçiriyorlar. Taklit edilen kus ve hayvan sesleriyle birlikte abartili bir sekilde defalarca anlatilan öyküler böylelikle nesilden nesile aktarilabiliyor.

Botswana'da, 1969-1971 yillari arasinda Kung San Kabilesi üyeleriyle birlikte yasayarak arastirmalar yapan yazar ve fotografçi Marjori Shostak, birkaç Kung kadinin yasamöyküsünü kendilerine özgü dilleriyle kaydetmeyi basarabilmis. Bu kadinlardan biri olan Nisa'nin, kendi diliyle anlattigi yasamöyküsünü kisaltarak sunuyoruz:

Kumsa'ya ne yaptin?

Annemin Kumsa'ya hamile oldugu zamani hatirliyorum. Ben daha o zaman küçüktüm (4 yasinda) ve ona sunu sormustum: "Annecigim, içindeki bu bebek..ne zaman dogacak, o göbek deliginden mi gelecek?" O, "Hayir, dogum yaparken bebek buradan gelir" diyerek genitalini isaret etmisti.

Annem Kumsa'yi dogurdugunda gögüslerindeki sütü istedim. Onu emzirirken disari tasan sütü görüyordum. Bütün gece agladim, agladim ve agladim. Bir baska gün Kumsa'yi aldim ve... Sabah annem bagiriyordu:

"Sen deli misin? Nisa-Büyük genital, derdin ne senin? Hangi çilginlikla bebegi aldin ve bir yere firlatip attin ve sonra da gelip yanima yattin ve emdin."

Babam eve döndügünde, annem ona "Kizinin hangi akla hizmet ettigini görüyor musun? Vur ona simdi!" dedi. Ben de "Yalan söylüyorsun! Babacagim, ben süt emmedim, gerçekten. Hem artik ondan bir daha süt istemiyorum!" dedim. Babam, "Eger bunu bir daha yaptigini duyarsam seni döverim. Bir daha asla bunu yapma!" dedi.

Iste böyle, yasadik ve ben büyümeye devam ettim. Kalbim mutluydu ve onu sevmeye basladim. Onu her yere tasidim. Bazen de oynadim. Ne zaman aglamaya baslasa emzirmesi için onu hemen anneme götürdüm.

Tabii tüm bunlar olurken Kumsa daha küçücüktü. Ama biraz büyüyünce konusmaya ve etrafta kosusturmaya basladi. Iste bu, bizim birbirimize karsi hep kötü oldugumuz zamandi. Bazen birbirimize vururduk. Diger zamanlarda ise onu yakalar ve isirirdim. Ona derdim ki "Uuuf, bu ne çirkin yüzlü, beyinsiz, kötü bir yaratik? Ben ona hiçbir sey yapmazken, niye o böylesine kötü?" O ise söyle derdi: "Simdi sana indirecegim!" Ve ben de ona "Sen daha bir bebeksin! Asil ben seni döverim!" Ben onu asagilardim ve o beni asagilardi, sonra ben onu tekrar asagilardim. Boyle oynardik.

Yiyecekleri almaya basladigim zamandi. Her çesit yiyecek, tatli nin çilegi ya da klaru soganlari... Diger zamanlarda mongongo fistigi... Annem yiyecek aramaya gitmeden önce deri bir kesenin içine bir seyler koyar ve onu yüksege, kulübenin içindeki dallardan birine asardi. Ama o gider gitmez, torbanin içinde ne varsa alirdim. Eger bu klaru ise en büyüklerini seçerdim. Sonra torbayi tekrar yerine asar ve bir yere çökerek onlari yemeye koyulurdum.

Bir keresinde, annem ve babam yakinimda bir yerlerde yiyecek toplarken ben bir agacin gölgesinde oturdum. Uzaklastiklari anda klaru ile dolu keseyi astiklari agaca tirmandim ve onlari aldim. Babamin benim için yaptigi küçük bir kesem vardi. Klarulari onun içine koydum. Sonra asagi indim ve annemle babamin dönmelerini beklemek üzere oturdum. Geldiklerinde, "Nisa, klaruyu sen mi yedin" diye sordular. Ben, "I-ih, yemedim" dedim ve aglamaya basladim. Annem bana vurdu ve "Bunlari alamazsin! Sana söylüyorum ama dinlemiyorsun" dedi.

Ben de ona dedim ki: "I-ih. Annem beni üzüyor, kendimi kötü hissediyorum. Hep yiyecek çaldigimi söylüyor ve bana vurunca derim aciyor. Ben büyukannemle kalmaya gidiyorum!"

Ama oraya gittigimde büyükannem bana, "Hayir, sana bakamam. Eger bunu yaparsan aç kalirsin. Ben yasliyim ve günde yalnizca bir kere yiyecek toplamaya gidiyorum. Sabahlari dinleniyorum. Birlikte oturabiliriz ama açlik seni öldürebilir. Simdi git ve annenle babanin yaninda otur" dedi.

Ben ise "Hayir, babacigim beni dövecek, annecigim beni dövecek. Seninle kalmak istiyorum" dedim.

Böylece onunla kaldim. Sonra bir gün bana "Seni anne ve babana götürecegim" dedi ve beni aldi. Onlara, "Bugün, Nisa'yi size geri veriyorum ama bunun gibi bir çocuga vuramazsiniz. Yiyecekleri seviyor, yemeyi seviyor. Hepiniz tembelsiniz. Onu biraktiniz, onun için iyi büyüyememis. Bu çocugu açliktan öldüreceksiniz. Suna bakin, ne kadar da ufacik!"

Oh, kalbim mutluydu! Büyükannem annemi azarliyordu! Kalbimde öylesine büyük bir mutluluk vardi ki, güldüm, güldüm... Ama sonra, büyükannem dönünce ve beni orada birakinca, agladim, agladim...

Babam bana bagirmaya basladi. Ama vurmadi. Onun kizginligi genelde yalnizca agzindan çikardi. "Sen çok duygusuzsun! Anlamiyor musun, sen gittikten sonra her sey daha önemsizlesti? Senin bizimle birlikte olmani istedik. Evet, annen bile seni istedi ve seni özledi. Bugün her sey yoluna girecek eger bizimle kalirsan. Annen nereye giderse seni de götürecek. Ikiniz isleri birlikte yapacak ve birlikte yiyecek toplayacaksiniz."

Sonra babam bana klaru soganlari kazip çikardi, onlari yedim. Chon soganlari kazip çikardi onlari da yedim. Verdikleri her seyi yedim ve bir daha feryat etmedim. Annem ve ben sIk sIk caliliklara giderdik birlikte. Onun yiyecek toplayabilecegi bir yere varana dek birlikte yürürdük. Beni bir agacin gölgesine oturtur ve kökleri kazir ya da etraftaki fistiklari toplardi.

Bir keresinde agaci terk ettim ve baska bir agacin gölgesinde oynamaya gittim. Orada, otlarin ve yapraklarin arasinda yeni dogmus bir ceylan gördüm. Öylecene yatiyordu ve küçük gözleri dogrudan bana bakiyordu.

"Ne yapabilirim" diye düsündum. "Annecigim" diye bagirdim. Orada öylece duruyordum ve o da bana bakiyordu.

Birdenbire ne yapmam gerektigini bildim. Ona dogru kostum ve onu yakalamaya çalistim. Ama o zipladi ve kaçti. Onu kovalamaya basladim. O kosuyordu, ben kosuyordum ve o kosarken bagiriyordu. Sonunda ona çok yaklastim ve ayaklarimi yolunun üzerine koydum. Düstü. Onu ayaklarindan yakaladim ve geri tasimaya basladim. O agliyordu. "Eh..eh..eh..." Annesi yakinlarda olmaliydi ve onun çigliklarini duyunca kosarak geldi. Onu görür görmez tekrar kosmaya basladim. Onu annesine geri veremezdim!

Bagirmaya basladim: "Annecigim, gel! Bana yardim et, Annecigim! Ceylanin annesi pesimde, kos, kurtar beni bu ceylandan!"

Ama çok geçmeden anne ceylan pesimi birakti ve ben de bebegi aldim. Onu bacaklarindan tuttum ve hizla topraga vurdum. Artik aglamiyordu, ölmüstü. Kendimi olaganüstü mutlu hissettim. Annem kosarak geldi ve ceylani tasimasi için ona verdim...

Koca alinca ne yapacagim?

Bir çocuk annesinin önünde ve babasinin arkasinda yatinca ve babasi annesiyle sevisince, çocuk seyreder. Anne ve babasi küçük bir çocuktan çekinmezler çünkü çocuk görse, duysa bile onlarin ne yaptiklarinin farkinda degildir. Anlamsizca ve bilinçsizce, seyreder yalnizca. Çocugun ögrenme yolu belki de budur.

Eger çocuk küçük bir erkekse diger çocuklarla seks oynar ve kendine ögretir, küçük bir horozun kendine ögrettigi gibi. Küçük kizlar da kendi kendilerine ögrenirler. Seksin tadina ilk varanlar oglanlardir. Erkegin bir penisi vardir ve annesinin içinde olsa bile seksi çoktan ögrenmistir.

Bazen oglanlar genitalimizle bir oyun oynamak isteyip istemedigimizi sorarlar ama kizlar "hayir" der. Biz onu degil baska oyunlar oynamak istedigimizi söyleriz. Oglanlar seks oynamanin zaten her seyi oynamak oldugunu söylerler. Böylece büyürüz iste.

Büyükler benimle konustuklarinda onlari dinlerim. Bir keresinde bana, "Genç bir kiz büyüdügünde koca alir" dediler. Bana bunu ilk kez söylediklerinde, "Ne! Beni ne saniyorsunuz, niye bir koca almak zorundayim ki? Ben, büyüdügümde evlenmeyecegim. Eger bir erkekle evlenirsem, bunu ne için yapacagim ki" dedim. Babam, "Nisa, ben yaslandim, annen de yaslandi. Evlendigin zaman yiyecek toplayacaksin ve kocana yemesi için vereceksin. O da senin için bir seyler yapacak ve sana giyecek verecek. Eger koca almayi reddedersen kim sana yiyecek verecek, kim sana giyecek verecek" dedi.

Anne ve babama, "Hayir! Benim aklimda böyle bir sey yok. Bir koca almayacagim, ben daha çocugum, evlenmek istemiyorum!" dedim. Sonra anneme dönüp "Neden bana almak istedigin erkekle sen evlenmiyor ve onu babamin yanina oturtmuyorsun? Böylelikle iki kocan olmus olur" dedim.

Yasamimiz böyle sürüp gitti ve daha çok zaman geçti. Sonra bir gün, yasli Kantla ve oglu Tashay'in yasadiklari köye gittik. Tashay beni görünce benimle evlenmeye karar verdi. Arkadasim Nhuka'yi çagirdi ve dedi ki: "Nhuka, su genç kadin..su güzel kadin.. adi ne onun? Anne ve babama ondan söz edecegim, onunla evlenip evlenemeyecegimi soracagim". Ertesi sabah köyümüzde dans vardi ve Tashay ve ailesi de geldiler. Gecenin içine dek sarki söyleyip dans ettik. Sonra Tashay'in babasi, "Buraya geldik ve dans bittigine göre simdi sizinle konusmak istiyorum. Çocugu, dogurdugunuz çocugu bana verin, ben de onu ogluma vereyim. Dün pinardayken oglum onu gördü. Döndügünde, benden hissettikleri seyler adina gelmemi ve kizi ona vermem için izin almami istedi" dedi.

Annem, "Evet... Ama bir kadin dogurmadim, bir çocuk dogurdum. Evliligi düsünmüyor" dedi. Babam da "Evet, ben de onun bir çocuk oldugunu görüyorum. Bir erkekle evlenirse onu terk eder ve baska bir adamla evlenir ve sonra onu da terk eder. Kalkar tekrar evlenir, tekrar terk eder. Erkekleri tamamen reddediyor. Iki erkegi simdiden reddetti. Bu nedenle, Nisa'ya bugün baktigimda onun henüz bir kadin olmadigini söylerim" dedi.

Sonra Tashay'in babasi dedi ki: "Evet, söylediklerini dinledim. Kuskusuz bir adami sevene kadar pek çok kez evlenecek. Sonra onunla birlikte oturacak."

Evlilik hakkinda konustular ve anlastilar. Birlikte kulübeyi yapmaya basladilar ve konustular, konustular... Sonra gençler Tashay'i kulübeye getirdiler. Geldiler ve beni de aldilar. Sonra kulübenin içine yatirdilar. Agladim, agladim... Ve insanlar bana, "Bir adam seni öldürecek bir sey degil; o seninle evlenen birisi ve senin tipki baban ve büyük erkek kardesin gibi olacak. Hayvanlari öldürecek ve yemen için sana verecek. Yarin bile bunu yapabilir. Ama sen aglarsan öldürdügü hayvani kendi kendine yiyecek ve sana hiç vermeyecek. Boncuklar da vermeyecek. Neden kocandan korkuyorsun ve agliyorsun" dediler.

Dinledim ve sustum. Daha sonra Tashay, atesin yaninda kulübenin agzinda yatti, ben içerdeydim. Uyudugumu düsündukten sonra içeri geldi. Sabahleyin ilk önce o kalkti ve atesin yanina oturdu. Korktum. Ondan çok korktum. Orada öylece yattim ve ben kalkmadan önce çikip gitmesini bekledim. Uzun bir süre birlikte yasadik ve uyumadan önce yan yana olmaktan hoslanmaya basladim. Ilk basta karsi çikmadim. Ama ertesi sabah, içim acidi. Bazi yapraklar aldim ve onlari yaramin etrafina koydum. Ama aci geçmedi.

O aksam yine yattik. Ama bu kez deri bir kayis aldim. Derimi sIkica gerdim ve genitalimi bagladim. Kayisin bir ucunu da kulübenin bir yerine bagladim. Onun bir daha beni almasini istemiyordum. Ikimiz de yattik ve bir süre sonra bana dokunmaya basladi. Karnima ulastiginda deri kayisi hissetti "Bu kadin ne yapiyor? Ben ona dün geldigimde benimle çok güzel yatti. Simdi neden genitalini bu sekilde bagliyor?"

Beni kaldirdi ve "Nisa..Nisa.. ne oluyor? Neden böyle yapiyorsun" dedi.

Cevap vermedim. O, "Genitalini baglayacak kadar neden korkuyorsun" diye sordu. Ben de "Hiçbir seyden korkmuyorum" dedim. O ise devam etti: "Hayir, simdi söyle bana, yaptiklarinin adina, sana soruyorum!"

"Istemiyorum çünkü dün bana dokundugunda içim acidi." diye cevapladim onu. O da "Beni insanlari öldüren birisi olarak mi görüyorsun? Ben seni öldürmeyecegim. Ben seninle evlendim ve seninle sevismek istiyorum. Sen bir kadinla evlenip de seks yapmayan bir erkek hiç gördün mü" dedi.

Ben de dedim ki: "Hayir ama halen istemiyorum. Seksi reddediyorum. Dün benim içim acidi, iste bu nedenle!"

O da dedi ki: "Peki, bugün kendi basina yatacaksin. Ama yarin seni alacagim."

Ertesi gün ona söyle dedim: "Bugün burada yatacagim ve eger beni zorla alirsan bana sahip olursun. Biraz 'yiyecek' aradigin kesin ama bendeki yiyecegin yiyecek olmadigini bilmiyorum, çünkü alsan bile doymayacaksin!" Orada öylece yattim ve o da isini yapti.

Böylece yasadik, yasadik ve sonra ondan hoslanmaya basladim. Artik büyümüs bir kisiydim ve kendime dedim ki: "Evet, hiç kuskusuz, bir adam seninle uyuyor. Ama ben belki de öyle olmadigini düsündüm."

Yasamimiz böyle sürüp gitti. Sonra ona asIk oldum ve o da bana asIk oldu. Ona asIk olmaya devam ettim. Beni istedigi zaman ona karsi çikmadim. Benimle yalnizca uyudu. Söyle düsündüm: "Genitalim için niye bu kadar endiseleniyorum? Ne de olsa o kadar önemli bir sey degil. Öyleyse neden karsi çikiyorum ki?"

Bunu düsündüm ve kendimi ona verdim, verdim ve verdim. Yan yana yattik ve kalbim büyüdü. Kadin olmustum.

Annual Edition: Anthropology 1996-97'den çeviren: NERMIN BAYÇIN

Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi eki, 08 Nisan 2001, Sayi: 785, Sayfa: 18-19

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa