Lolitalarin ressami Balthus...

Kont Balthasar Klossowski de Rola ya da kisaca Balthus, dünyanin yasayan en büyük ressami sayiliyordu. 1934 yilindan beri tuvaline yansittigi lolitamsi genç kiz resimleriyle çok kisinin simseklerini de üzerine toplamisti.

Çeviren: Rita Urgan

"Çagdas sanat ne demek? Kötü resim mi? Tanidigim çagdas sanatçilarin hiçbirinin çagdas sanatla yakindan uzaktan ilgileri yoktu. Derrain çagdas bir sanatçi degildi; Has Katolik bir ressam olan Braque da aynen öyle. Giacometti ve Picasso'nun da çagdas olduklari söylenemez." Böylesine iddiali ve aykiri bir söylem, olsa olsa, Balthus'tan gelirdi. Polonya kökenli bu Fransiz ressam, çok kisiye göre, Velazquez, Poussin ve David'in soyundandi. Kimileri de onun geçmise özlem duyan, soylulukla kafayi bozmus, geri kafali, ne idügü belirsiz biri oldugunu öne sürüyordu. Balthus'u, masumlukla sapkinlik arasinda gezinen, yari çiplak genç kiz resimleriyle özdeslestirenler de vardi. O çevresinde "Lolita ressami" olarak da taniniyordu.

Balthus, nam-i diger, Kont Balthasar Klossowski de Rola, 1934 yilinda Paris'te açtigi ilk sergisinden beri sanat dünyasini altüst etti. Bunu izleyen altmis yil boyunca 300 kadar yapita imza atti. Bu yapitlar arasinda Paris sokaklarini yansitan anitsal boyutlu resimler, Dogu izleri tasiyan Fransa ve Italya görüntüleri, soylu ve sanatçilarin ayrintili portreleri ve Rönesans dönemine özgü resim yapma biçemini kusursuzca uyguladigi, görenin aklindan çikaramadigi o güzel genç kiz resimleri vardi. Ressam Eric Fischl onun yapitlarindan söz ederken, "Balthus her yapitini öylesine ince eleyip sIk dokuyarak yapmistir ki, yapitlarini bir kez görenler bunlari asla belleklerinden silemezler. Iste Balthus'un gücü bu özelliginden kaynaklaniyor," diyordu.

Zamanla Balthus'un tuvalleri giderek büyümeye, yüzeyleri kalinlasmaya basladi. Fiyatlari da zamanla yükselen yapitlari ünlü koleksiyoncu ailelerin ilgisini çekmeye basladi. Bu arada Balthus söylencesel yasamini sürdürerek, ancak on yilda bir ve yalnizca Man Ray ya da Henri Cartier-Bresson gibi tanidigi fotografçilar tarafindan resminin çekilmesine izin verdi. Tavan arasindaki odasini 50'lerde terk ederek Burgonya'daki Balthasar ünvaniyla hitap edilmesinde diretti. 1961'de, Fransiz Kültür Bakani Andre Malraux onu, Roma'daki Villa Medici'ye, Fransiz Akademisi'nin baskanligina atadi. Balthus 1977 yilinda Isviçre'deki, Grand Chalet adini verdigi eve yerlesti. Bu ev, ilk bakista, peri masallarini çagristiran ve zaman zaman insana dokunakli oldugu denli garip de gelen bir yerdi. 1754'te yapilan ve ülkenin en büyük özgün köskü sayilan bu yapinin cam kapli ön yüzü geyik ve lale resimleriyle bezenmis, evin kedisine bile Balthus söylencesine uygun bir ad verilmisti: Mitsou. Bu ad, Balthus'un çocuklugunda çizdigi desenlerden olusan ve annesinin sevgilisi sair Rainer Maria Rilke'nin önsözüyle 1922'de yayimlanan kitabin adindan geliyordu. Sanatçi bu evde ikinci esi, Japon Setsuko ile yasadi.

Balthus kendi yapitlari üzerine konusmaktansa, baska sanatçilarla ilgili yorumlar yapmayi yegleyen biriydi. Kendisini dini bütün bir ressam olarak nitelendirirken çagdas sanat dünyasina veryansin ediyor, "Günümüzde sanatçidan çok müze var," diyordu. Kavramsal sanata bir anlam veremiyor, resimde düsüncenin nesneden önce gelmesine karsi çikarak asil önemli olanin, fikir degil, iyi resim yapmak oldugunu savunuyordu.

Resimlerinin odak konusunu, "meleklerim" adini verdigi, ergenlik çaginin esigindeki küçük kizlar olusturuyordu. Balthus bu yüzden sürekli elestirildi ve simsekleri üzerine çekti. Fransiz elestirmenler ona "fanatik bir nemfomani hayrani" ve "resmin Freud'u" diyerek saldirdilar. "Sokak" adli yapitinin 1956 yilinda New York Çagdas Sanat Müzesi'nde sergilenebilmesi için, Balthus bu resim üzerinde kimi oynamalar yapmak zorunda kalmisti. "Gitar Dersi" adli, neredeyse anadan dogma bir kizin sadist görünümlü kadin gitar ögretmeni karsisinda kaykilisini yansitan bir baska resmi öylesine dehset vericiydi ki, bu yapiti 1977 yilina dek yalnizca özel ziyaretçilere gösterildi. New York'taki Pierre Matisse Galerisi tarafindan satin alinan resmin ABD gümrügünden geçebilmesi için üstü baska bir tuvalle kaplandi, sonra sanatçi tarafindan yeniden onarildi.

Time dergisi elestirmenlerinden Robert Hughes, Balthus'u çocuklari cinsel bir nesne olarak ele almakla suçluyordu. Balthus'un oglu Stanislas 1996'da yayimladigi bir kitapta bu yaklasima karsi çikti: "Resimlerin belkemigini olusturan küçük kiz izleginin cinsel takintilarla yakindan uzaktan bir iliskisi olmadigini... yalnizca izleyenlerin gözünde öyle bir nitelige büründügünü bir kez daha vurgulamam gerekiyor. Gerçekte bu kizlar safligi ve masumiyeti temsil ediyorlar. Ergenlik dönemi de, tipki Eflatun'un 'Timaeus'ta degindigi gibi, gelisme sürecinde ulasilan sonsuz mutlulugu simgeliyor," diyordu. Ne var ki, Balthus hayranlari bile bu savunma karsisinda dudak büküyorlardi.

Öte yandan, ressam Philip Taafe de Balthus'un yapitlarinin alabildigine erotik olduguna dikkat çekiyor, "Bence bir resim hem erotik, hem metafizik olmali. Balthus'un resimlerinde her ikisine de rastlamak olasi," yorumunu yapiyordu. "Gitar Dersi" ve 1934 sergisindeki öteki yapitlarinin erotik oldugunu Balthus'un kendisi de kabul ediyor, "Baska geçim kaynagim yoktu. Insanlari hayrete düsürüp kisa sürede üne kavusmak istiyordum," diyordu.

29 Subat 1908'de, Boulevard Raspail ile Boulevard Montparnasse arasinda küçük bir geçit olusturan sokakta dünyaya gelen Balthus'un o günlerden tek animsadigi sey iri bir kestane agaciydi. Annesi ve babasi da ressam olan Balthus'un çocuklugu sanatçilar arasinda geçti. Klossowski'ler 1914 yilinda Berlin'e tasindilar. Balthus'un annesi 1917'de esini terk ederek iki ogluyla birlikte Cenevre'ye gitti. Bir süre sonra ünlü ozan Rilke ile tanisti ve ona asIk oldu. Balthus kendisine bir baba gibi davranan ve yasamini yönlendiren ozandan çok etkilendi. Bu arada bir süre yontu sanatçisi Margrit Bay ile çalisti, daha sonra yine Rilke'nin yardimiyla Paris'e giderek Andre Gide'in yanina yerlesti ve orada sanat egitimini sürdürdü. 1926'da Italya'ya gitti. Orada kaldigi sürece Piero della Francesca'nin yapitlarini ve kimi fresklerin kopyalarini yapti. Daha sonra yeniden Paris'e dönerek, bir yandan sokak görüntülerini yansittigi resimleri yaparken bir yandan da geçimini saglamak için mobilya cila ustasi olarak çalisti. 15 ay Fas'ta askerlik yaptiktan sonra Isviçre' ye giden Balthus, yörenin en varlikli ailelerinden biri olan Watteville'lerin kizi Antoinette ile evlendi. Oglu Stanislas 1942'de, Thadee ise 1944'te dünyaya geldi. Antoinette 1947'de Balthus'u terk etti. Terk edildigi için bunalima giren ve bir söylentiye göre intihara yeltenen sanatçi daha sonra yazar Georges Bataille'in yeniyetme kizi Laurence'a gönlünü kaptirdi. Genç kiz Balthus'un en erotik resimlerine modellik yapti. Bu iliskinin ardindan Dora Maar ile de bir süre birlikte olan Balthus bir süre sonra, yine model olarak yararlandigi yegeni Frederique ile iliskiye girdi.

1962'de, Kyoto'daki eski bir tapinakta, yasaminin ikinci büyük aski Setsuko Ikeda ile tanisti. Sanatçi 54, o ise 19 yasindaydi. Onu görür görmez büyülenen Setsuko bu sasirtici kisiligin pesine takilmaya karar verdi. Olaylar hizla gelisti. Önce ona poz vermeyi kabul eden genç kiz, birkaç ay sonra sanatçiyla birlikte yasamaya basladi. Ancak, isler biraz karisIkti ve asilmasi gereken engeller vardi. Çünkü Balthus o sirada hem evliydi, hem de yegeni Frederique ile birlikteydi. Frederique bahçede Fransiz genç sanatçilarla, Setsuko ise evde yasiyor, Antoinette de sIk sIk ziyarete geliyordu. Balthus ile Setsuko 1967'de Tokyo'da Japon geleneklerine uygun bir törenle evlendiler. 1973'te Harumi adli bir kizlari oldu. Antoinette 1997'de öldü.

Aydin kesime ters düstügünü öne süren Balthus, "Akilcilik, gerçeklik ve gerçekler arasinda bir tür demir perdedir," diyordu. Gerçege ulasma sürecinin herkese göre degisen, çok kisisel bir deneyim oldugunu, kendisi için bu sürecin Incil ile Tanri'ya inanmaktan geçtigini dile getiriyordu. Çirkinliklerle dolu oldugunu düsündügü bu dünyada en çok güzellige önem veren, güzellikle tanrisallik arasinda bir bag olduguna inanan sanatçi, "Tanri yarattiklarina baktiginda, bunlarin iyi ve güzel oldugunu gördü. Yarattiklariyla hosnut oldu. Iste güzelligin ilahi kökeni budur. Siz de dogayi çizmeye basladiginizda, gerçekte, güzelligin her yerde oldugunun ayirdina varirsiniz. Kuskusuz, güzelligi ariyorsaniz. Ama böyle bir seyin pesinde degilseniz, hiçbir seyi göremezsiniz." diyordu. ( Balthus 18 Subat 2001 tarihinde öldü.)

Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi eki, 08 Nisan 2001, Sayi: 785, Sayfa: 12-13

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa