Iustinianos'un sarnica gömdügü antik sutünlarla yerin altinda bir saray
yaratildi
Medusa'yi bazilikaya attilar!
Mitolojinin korku salan canavari Medusa, tanrilarin
tanrisi Zeus'la kardes çocugudur! Roma, Isa'nin ögretisini kabul edince
Paganizmin sonu gelir... Iustinianos, bir yandan Ayasofya'yi yaptirirken bir
yandan da Bazilika Sarnici'nda kisa gelen sütunlarin altina Medusa'nin basi
yerlestirilir
Deniz Som
Mitolojide tanrilarin tanrisi Zeus' tur ama.. onun da
bir anasi ve bir babasi vardir. Üstelik Zeus'un anasi Rheia ile babasi Kronos
kardestir ve bunlar Gaia 'nin Uranos 'tan dogurdugu çocuklardir.
Uranos ise Gaia'nin ogludur. Iliskiler karisIk gelmesin, çünkü mitolojide ana
tanri Gaia, kozmik bir varliktir... Gaia, bir bakima toprak ana Kybele gibidir
ve kendi kendini dölleyerek Gök'ü, Dag'i ve Deniz'i dogurur..
Gök, Uranos'tur. Deniz ise Pontos ...
Gaia'nin, Pontos'tan dogurdugu kizi Keto ile oglu Phorkys
'tan ise ejderha kanatli Gorgo 'lar gelir dünyaya... Gorgo'lar üç
kizdir... Ikisinin adi yoktur... Üçüncüsü Medusa 'dir...
Ölümlü canavar
Medusa'nin saçlari yilanlarla örülüdür, alnindan yaban
domuzu disleri çikmistir; elleri tunç, kanatlari altindir; görenlerin solugunu
keser, korku salan bir canavardir.. fakat ölümlüdür...
Savas tanriçasi Athena 'nin yardimiyla Zeus'un oglu Perseus
, Medusa'nin kafasini uçurur... Mitoloji, yeni öyküler için Medusa'nin kesik
boynundan fiskiran kandan oglu Khrsyaor' u ve uçan at Pegasos' u
yaratir...
Ne ki mitolojinin de sonu vardir... Roma Imparatorlugu'nun
kentlerinde Nasirali Isa' nin ögretisi benimsenirken köylüler yani
paganus, çoktanricilikta direnir; Paganizm basa dert olur...
Iustinianos'un buyrugu
Insanoglu belledigi inançlardan kolay kolay vazgeçmez; dördüncü
yüzyilda Istanbul'da Aya Irini Kilisesi açilirken pagan tapinaklarina kapatilma
emri çiksa bile Zeus yasatilmaktadir...
Zaten pagan okullarinda filozoflar ders vermeye devam
etmekte, kapali tapinaklar göz önünde durmaktadir...
395'te Roma Imparatorlugu ikiye bölünür; Dogu Roma'nin
baskentinde 360'ta yapilan ilk Ayasofya 404'te yanar, 415'te ikinci Ayasofya
yapilir... Yine de Zeus zihinlerde, Medusa yontulardadir...
518'te Imparator Anastasios , arkasinda varis
birakmadan ölünce yerine komutan olmus, ama okuma-yazmasi olmayan bir köylü, 70'ine
merdiven dayamis Iustinos gecer... Iustinos cocugu olmadigi icin yegeni
Iustinianos'u evlat edinerek iktidarina ortak eder... Iustinianos, Roma
hukukunda siyasetçilerin oyuncu kadinlarla evlenmesini yasaklayan hükmünü
degistirerek büyük aski cambazhanede çalisan Theodora 'yla evlenir... Çift,
527'de Dogu Roma Imparatorlugu'nun en parlak dönemini baslatmak üzere tahta çikar...
Iustinianos'un ilk isi, devlette bir reform hareketine
girismek olur; reformun bir parçasi olarak Paganizmi kati kurallarla yasaklar,
pagan inançlarindan vazgeçmeyenleri öldürtür, pagan okullarini kapatir ve
yikar... Yeni düzenlemelerden hosnut olmayanlar vardir ve 532'de Istanbul'u bir
kan gölüne çevirecek Nika isyani patlar... 30 binden fazla asinin Hipodrom'da
kistirilip öldürülmesiyle isyan bastirilir ama, Ayasofya yine yanmistir... Ayni
yil Ayasofya üçüncü kez insa edilir... Bu kez Tevrat'ta sözü edilen Süleyman
'in mabedinden daha görkemli olacak ve bittiginde Iustinianos ''Seni yendim,
Süleyman'' diye bagiracaktir...
Iustinianos o sirada Ayasofya'nin yani basinda bir de sarniç
yaptirir... Sur disindaki kaynaklardan 19 kilometre öteden kemerlerle tasinan
su, öncelikle Imparatorluk Sarayi'nin gereksinimi için toplanacaktir. Sarniç o
kadar büyüktür ki, Iustinianos antik çagin efsanelerini yasaklarken Ayasofya yüzyillar
sonra kendi efsanesini yaratir; Büyük Kilise, içinde gemilerin yüzdügü bir
sarnicin üzerinde kurulmustur...
138 metre uzunluk... 65 metre en... 8 metre yükseklik... Böylesi
bir hacim, 72 bin metreküp eder...
Dönemin gemilerinin kayik irisi oldugu düsünülürse masalda
gerçek payi vardir...
Çiplak bir kayanin üzerine kurulan sarnicin çevresine
pismis tugladan dört metre kalinliginda duvar örülür, içine 336 mermer sütun
dikilerek çapraz tonozlarla üstü kapatilir; su geçirmez harçla sivanir... Sütunlarin
98'inin basi bezemelidir, bir tanesi de dallari budanmis bir agaç gövdesini
andiracak sekilde islemeli... Sütunlar antik çagda Zeus için yontulmus sütunlardir...
Yerlerinden sökülerek sarnica tasinmistir... Sarnicin sonuna dogru, iki sütunun
boyu kisa gelir... Altlarina mermer yontu birer Medusa basi konur... Bir Medusa
tepesi üstüne, bir Medusa sag yanaginin üstüne yatirilir... Artik Medusa'yi
Zeus bile kurtaramayacaktir!
Zamani geldiginde Ayasofya'daki rahiplerin duasi da
Konstantinapolis'i kurtarmaz...
Bazilika Sarnici'nin adi Yerebatan Sarayi'na dönüsür...
Dogrusu, birbiri pesi sira dizilmis mermer sütunlariyla bir
saray gibidir sarniç...
Mimar Sinan gibi ustanin elinden Istanbul'un içme
suyuna yeni çözümler bulundugunda sarniç, Topkapi Sarayi'nin bahçesini sulamaya
baslar...
Yerebatan'in kesfi
Yerebatan'in çevresinde baska sarniçlar da vardir... Çünkü ''susuz
kent'' Istanbul, önce yedi tepenin, sonra sarniçlarin üzerine
kurulmustur... Sarniçlar artik tarihin siradan kalintilari ve klasik efsanelerin
kaynagidir... Sarniçlarin üzerine ev kuranlar, tonozlari delip kovalarini
sallandirir asagiya... Fakat altta ne oldugu bilinmez... Yerebatan'in boyutu,
Birinci Dünya Savasi sirasinda kesfedilir...
Kesfedilen biraz da mezbeleliktir... Öyle de birakilir.. çünkü
sarniç degil Osmanli çökmektedir...
Ancak 1985'te içine girilip iki yilda temizlenebilir,
onarilir... Sarnicin sahibi belediye, Istanbul'un Belediye Baskani Bedrettin
Dalan dir... Temizlik sirasinda kisa kalan iki sütuna Medusa'nin basiyla
destek verdigi görülür... Yerebatan Sarayi bir müze olarak ziyarete açildiginda
Medusa'nin basi ziyaretçileri çevresinde toplayacaktir.
1453 yil sonra
Artik Gaia'nin adi unutulmus, Zeus masallarda yerini
almistir ama, tarihin ilginç bir sürpriziyle Iustinianos'un ardillarinin
1453'te yitirdigi Istanbul'da, Medusa'nin basi, yerinden koparilip sarnicin
dibine yerlestirildikten 1453 yil sonra yeniden insanlarin karsisina çikmistir!
Bugünkü Medusa'yi sorarsaniz... Beyaz mermer yontu yosun
tutmus, Medusa yesil olmus...
Içinde berrak birkaç karis su bulunan ve bir platform üzerinde
gezilen Yerebatan Sarayi'ni sorarsaniz... Kimi yerlerine branda gerilmis tavani
sipir sipir akiyor... Çünkü Istanbul'un altyapisi çatlak... Medusa'nin tasidigi
sütunlarin üstü ise açik unutulmus bir musluk gibi saril saril akiyor... Müzedekilere
sorulunca söylendigine göre belediye tavandan akan suyu tahlil ettirmis,
kanalizasyon degilmis...
Yolunu bilen kanal!
Bu durumda... Üstteki özel idarenin, il genel meclisinin,
caminin, otellerin, dükkanlarin künklerinin tarihe saygisindan olsa gerek;
getirdigi temiz suyu sizdiriyor ama.. götürdügü pis suyu asla birakmiyor!
Fakat, tarihi sarnici düzenleyenlerin sanatla pek ilgisi
yok... Çünkü birbirinden 4 metre 90 santimetre arayla dizilmis yüzlerce sütuna
isIk oyunlariyla görkem katacaklarina kirmizi, mavi, sari spotlari yakip söndürerek
mekana derinlik vermek adina kötü bir diskotek havasi yaratmislar; müzigi ise çikis
kapisindaki kartpostal saticisinin zevkine birakmislar, kasetten çikip da
koridordan ne süzülürse bahtiniza!
Suda irili ufakli baliklar var... Henüz ''kutsal''
sayilmamis...
Zemindeki kirik tas parçalarina ''dilek havuzu''
denmis, madeni paralar parliyor... Adak degilse de dilek...
Bir de merdivenden inip çikarken islak zemine dikkat
gerek...
Sarnicin rutubeti belli iken basamaklara cilali mermer dösemek
yerine kaygan olmayan bir malzeme kullanmak çok mu zordu?
Belki de maksat, Medusa'yi animsatmak...
Merdivenleri kaymadan inip çikmak Medusa'nin saldigi
korkudan beter!
Cumhuriyet Gazetesi, 02 Nisan 2001, Sayfa: 6
Not: Yazardan izin alinmistir.
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa