Giden gelen
Adalet
Agaoglu
O tarihlerde
yüzü bu kadar görünür degildi. Henüz gündem belirlemiyor; lakin ilk kitabini
yazmis, o kadariyla takdirlerimi toplamistir. Kendisine uzaktan uzaga "Allah'a
emanet ol"lu bol selamlar göndermis bulunmaktayim.
Ne iyi tesadüf!
Sen kalk, bir sehirden ötekine göç, günlerden bir gün yolunun üstündeki ilk
kitabevine dal da, orada onunla burun buruna geliver; iste bu ilgimi çekmis
yazarla. Besbelli, kitabevi sahibi dostlugunu kazanmis; bizi tanistirdi.
Derinligine okumus yazmisligi alnindaki esrarengiz çizgilerden anlasilan
efendiden bir genç. Boy pos da yerli yerinde.
Yasimin
yetmis -isimin bitmis olmasina pek aldiris etmedigim halde, o sirada buna
bayagi canim sIkIldi. Neyse ki pembelere, içi bos umutlara falan meyyal biri
degilim. O halde, yazarin ilk kitabindan bir adet daha satin alip sen sag -ben
selamet, kendi yoluma gittim.
Gittim
gitmesine de, hayat oyunu böyle iste; tesadüf tesadüf üstüne: Aradan bir-iki
yil geçti geçmedi, bu sefer de onun ruhuyla karsilastim. Yerlesmeye çalistigim
yere yakinmis... Ayni mahallede ayni havayi koklaya koklaya gidip geliyor, inip
çikiyor, kibar kibar merhabalasiyoruz. Sokakta bol miktardaki oyun çocuklarinin
itis-kakislarindan, ortaliktaki güzel duyu yoksunu kargasadan nerdeyse hiç
haberli görünmeyen bu ruh, öyle ki, kendi kendinize: "Aman sus, dert dökmeye
filan kalkma; sakin dünyasina baliklama dalip da derinlerdeki avlanmalarina
engel olma" dedirtebilmekte... Bendeniz ise, dikeyligine dalis ne
kelime, sabah olamamissa aksam, aksam degilse geceleri yatayligina sIkI adim yürüyüse
alismisim. Yürüyemedigim gün, disimi firçalayip yüzümü yikamamis gibi
olmaktayim.
Ne kötü
tesadüf! Tam da o tarihlerde sabahlarima ne oluyorsa oluyor, gece yürüyüslerim
sIklastikça sIklasmakta. Olan bu arada olmus, gelen almis basini gitmektedir.
Benim yazardan ruh, artik adi sani belli, 'O' denir denmez herkesçe bilinir
biri. Sözü her kösede, her köy ve kentte geçmekte; "Allah'a emanet
ol" dualarimin ise yaradigini görmek bendenizi önbiliciligimden ötürü
gururlardan gurur begenememeye sevketmekte, sirtima güven tohumlari dahi
serpmekte, gece yürüyüslerimin boyu da uzadikça uzamaktadir.
Ne iyi tesadüf!
Iyi de, yine
o siralar sokaga gece gündüz dadanmis bulunan 'hav - hav'lar ne olacak?
Basibos köpekler oyun çocuklarini isiracaklar, analarina babalarina
kudurganliklardan kudurganlik begendirecekler, diye ödüm patlamakta. Basibos köpek
disinda bir seycikten korkmayan kulunuz, gece yürüyüslerinden dönüste evinin
kapisina nasil kavusacagini sasirmakta...
Ne kötü
tesadüf! En korktugum sey basima geldi. Azgin köpekler gündüz gözüyle herkesi
birakip gece gece bana saldirdi. Aksi gibi ertesi sabah yola çikmak
zorundaydim. Bir yere önemli bir sözüm var; iste simdi sözümde duramayacagim.
Ne kötü tesadüf!.. Çok ayip olacak çoook, dememe kalmadan 'hav'lardan
biri salyali salyali dislerini bacagima geçirivermesin mi? Agzi köpük köpük. Lütfen
inanin. Bu bana olacagina çocuklara olsaydi da, su içibos anneler günlerini bir
görselerdi, degil mi ama? Hem hayvan seviyorlar çok çok, hem evlat sevmekteler
bol bol... Peki bendeniz n'edecegim? Kudurgan dislerle dislenmis bacagim
elimde, ortalikta kalakalacak degilim ya? Önbiliciligime ayip.
Kuduz
asisina kosacagim yerde telefona kosup belediyemiz emniyetine basvurdum;
saldirilara karsi sorumlulari arayip buldum. Aglamakli aglamakli dedim, iste böyle,
böyle, böyle... "Gördünüz mü sayin görevli, verdigim sözde duramayacak
olmam bir yana, köpük agizli köpekler ailesi mahalleyi böyle isgal etmislerken,
bu masum çocuklara ne olacak?" Iki lafim arasinda: "Ama itlaf
yok haa, itlaf olacaksa köpek toplayici polis falan göndermeyin
sakin"larimi eklemeyi de ihmal etmedim. Çesit be çesit rica, minnet,
sayin ve lütfen'lerimi de... "Siz hiç merak etmeyin, bayan"
dedi hattin ucundaki, beyefendiden bir sesle. Ne iyi tesaduf! "Itlaf
yok. Söz. Hepsi toparlanip belediyenizin bakim yerine götürülecektir. Içiniz
rahat ola, itlaf yok. Sözüm söz."
Tonlamasi
inandiriciydi. Bendeniz de, iyi bir anlatici degilsem bile, köpek degilim ya? Inandim
tabii. Böylece, herkes isine, kulunuz da dogruca kuduz asisina.
Sabah
giderken, bir de baktim, çocuklar agzi köpüklerle oynasip durmaktalar. Ay, ay
ay! Olanlar asil simdi olacak; gidenler gelecek. Neyse ki, her kösede sözü geçer
olmus benim degerli yazar ruh da oralarda. Ya isirilirsa? Içimden: "Merak
etme canim, baksana olani biteni keyifli keyifli seyretmekte; köpek dedigin
sevenini kapmaz" diye geçmektedir ki, belediyeninkiler görevlerinin
basina kosup gelmekteler. Polislere gülücükler savurmak, bin tesekkür yagdirmak
da kuskusuz bana düsmekte. Polisleri gülücüklerle karsilarken, aaa, baktim, bütün
yakin görüslü anneler, teyzeler, abiler, yengeler, peder ve dayilar ardimdan
elbirligiyle haykirismakta: "Kaatiil! Hayvansevmez cani! Köpeklerimizi
katlettiriyor, imdaat!Lanet olsun bunlari çagirana, kudurgan katil!" Çoluk
çocuk da aglasip çirpinmakta. Büyükleri imdat zillerinin sesini yükselttikce küçükleri:
"Köpeklerimiz, canlarimiz, cici köpeklerimiz!.." diye
diye kendilerini yerlere atmakta, tepinmekteler.
Dayanisiriz
umuduyla degerli yazar(imizi) arandim, pesperisan baktim, ama sanki bu ruh da ötekilerden
yana. Kem küm ede ede, "Hayir, durum öyle degil, böyle; hele su
bacagima bir bakin, gecenin karanliginda..." gibi bir seyler açiklamaya
kalkismissam da, bes para etmez bir anlatici, kötü bir nakleden oldugumu onun
derinlerde yüzen sefkatli gönlünden anlamis bulundum. Besbelli, yaratiyor iste,
yaziyor. Hâlâ daha yeltenmekteyim: "Ah degerli ruh, benim derdim
kuduz. Hayvanlar ya kuduzsalar?.." dedi
demedim,
teyzelerden biri: "Kuduzsa kuduz, sana ne?" azarini
yapistirdi. Benim yazar ruh da, köpekleri degil, onlari toplamak üzere sIkI bir
kovalamayacaya baslamis bulunan polisleri 'host- host'lamakta...
Sayilari
gittikçe
artan teyzeler, yengeler, abiler beni "Sana ne?" diyerek
kovalayadursunlar, polisler de tek oydan ibaret kulunuzun suratina kötü kötü
bakip silkelenen omuzlarinda "Bana ne?"leriyle çekip gittiler.
Ikinci kuduz
asimi olup dönmüstüm ki...
Ne iyi tesadüf!
Eyvaah, köpegin biri de, hem de gündüz gündüz, benim degerli yazar ruh(umun)
bacagindan bir lokma et koparmamis mi? Ne kötü tesadüf! Çocuklar sarki türkü köpeklerle
oynasa, büyükleri de cigaralarini tüttüre tüttüre ardimizdan bakadursunlar, biz
aziz ruhumla birlikte dayanisa dayanisa kuduz asilari yemeye gittik.
Bu satirlar
Can Yücel'e bin tesekkürle, Orhan Pamuk'a ithaf olunur.
Radikal
Gazetesi Pazar Iki eki, 01 Nisan 2001, Sayfa: 7