Nasil bir demokrasi?

Gül Sosay* / Murat Özbank**

     

Türkiye'de 19 Subat krizinin ertesinde toplumun farkli kesimlerinden yükselen sesler, siyasal kadrolara duyulan güven kaybini tüm açikligi ile dile getirdi. Ayni günlerde, devletin ekonomi yönetiminde kurumsal degisiklik geregine isaret eden tartismalar yogunluk kazandi. Bu baglamda, su temel soru ön plana çikti: Ekonomik politikalarin olusturulmasi ve uygulanmasi sürecinde siyasal seçkinler kadrosundaki yozlasmayi kontrol altinda tutarak siyasal sürece toplumsal güveni yeniden tesis edebilecek; yani bu süreci kismi çikar iliskileri ile yogrulmus sig siyasal etkilerden arindirarak "akilcilastirabilecek" bir karar alma mekanizmasi nasil kurulabilir?

 

Son günlerde basina yansiyan kurumsal degi$iklik taleplerine bakildiginda, bu soruya demokratik katilim hakki ile ilgili temel varsayimlarinda çelisen iki farkli yanit verildigi görülür. Bunlardan ilki, ekonomik karar alma sürecinin merkezilestirilmesi ve profesyonellestirilmesini savunan "teknokratik" yaklasim. "Teknokratik" çözüm önerilerinin temel aldigi üç varsayim var: (1) Ekonomik karar alma süreci teknik bir uzmanlik alanidir ve ekonomik sorunlarin nesnel çözümleri vardir. (2) "Siradan vatandaslar" siyaset

sahnesinde genellikle duygulari ile hareket ederler, yaptiklari siyasal tercihlerde kisa vadeli öznel çikarlar pesinde kosarlar ve kendi uzun vadeli çikarlarini görmek ve gerçeklestirmekte yetersiz kalirlar. (3) Teknik bilgi ve birikim sahibi uzmanlar ekonomik sorunlara herkesin yararina olacak uzun vadeli nesnel çözümleri bularak tutarlikla uygulayabilirler. Bu varsayimlari temel alan "teknokratik" yaklasim ekonomik karar alma sürecinde vatandaslarin günlük sorunlarini dile getiren toplumsal aktörlerin ekonomik politikalari sekillendirmesine izin vermeyi, bu sürecin uzun vadeli "akilciligina" sekte vuracak bir unsur olarak görür. Ayni nedenle, siyasal kadrolara duyulan güvensizlik sorununu da ekonomik karar alma sürecini siyasetin disina tasiyarak asmaya calisir. "Teknokratik" yaklasimda ekonomik iktidari "seçilmis" seçkinlerden alarak "teknisyen" seçkinlere devretmek, hem siyasal kadrolardaki yozlasmayi, hem de "siradan vatandaslarin" siyaset alanindaki dar görüslülügünü kontrol altinda tutabilecek bir çözüm olarak önerilir.

 

Önerilen ikinci çözüm ise, ekonomik karar alma sürecinin seffaflastirilmasi ve bu kararlarin degi$ik toplumsal kesimler, ekonomi burokrasisi ve seçilmis siyasal kadrolar tarafindan, tartisilarak, görüs birligi ile alinmasini savunan "katilimci" yaklasim. "Katilimci" yaklasim "teknokratik" yaklasimin yukarida anilan ilk varsayimini, yani ekonominin nesnel çözümler üretebilecek bir uzmanlik alani oldugu görüsünü paylasir, ama teknokratik yaklasimin aksine egitimli ve iyi örgütlenmis bir halk kitlesinin uzun vadeli çikarlarini gerçeklestirebilecek akilci kararlar alabilecegi ve uygulayabilecegini varsayar. Bu düsünceden hareket eden "katilimci" yaklasim siyasal seçkinlere duyulan güvensizlik sorununu, ekonomiyi siyaset alaninin disina iterek degil, toplumu ekonomik karar alma sürecinin içine çekerek, yani ekonomi yönetimini demokratiklestirerek asmaya çalisir ve bu hedefe yönelik kurumsal düzenlemeler önerir.

 

*   *   *

 

Bu iki yaklasimi nasil degerlendirmek gerekir? Türk toplumunun egitim

düzeyinin henüz arzulanan yerde olmadigi bir sir degil. Bu saptama "siradan vatandaslarin kendi kendilerini yönetebilecek bir bilinç düzeyinde olmadiklari varsayimina", dolayisiyla "teknokratik" yaklasima destek verir gibi görünüyor. Ancak toplumsal karar verme erkinin, hangi gerekçe ile olursa olsun, bir teknisyen seçkinler sinifina devredilmesinin adini da dogru koymak gerekir: "Teknokratik" yaklasimin isaret ettigi siyasal rejimin adi demokrasi degil, "teknokrasi"dir. Böyle bir rejimde iktidarin mesruiyetinin kaynagi halk degildir. Siyasal erk demokratik mesruiyet anlayisi geregi halka karsi siyasal sorumluluk tasiyan, yani uyguladiklari politikalarin hesabini düzenli araliklarla yapilan seçimlerde halka vermek zorunda olan "siyasiler" tarafindan degil, halk adina, halk yerine ve halka ragmen karar verme yetkisine sahip "teknokratlar" tarafindan kullanilir. "Teknokratik" bir ekonomi yönetiminin siyasal seçkinler kadrosundaki yozlasmayi kontrol altinda tutabilecegini savunan görüs bu düsüncenin bir ürünüdür. Ancak "teknokratik" yaklasimin gözden kaçirdigi bir nokta vardir.

 

Bugün siyasal seçkinler kadrosunda, bizce hakli nedenlerle vurgulanan,

"yozlasmanin" temelinde yatan bu "seçkinlerin" samimiyetsizlik, bilgisizlik, çikarcilik gibi bazi kisisel özellikleri degil, iktidar olgusunun kendisidir. Iktidar, iktidar sahipleri üzerinde yozlastirici bir etkiye sahiptir. Ekonomik iktidari siyasal seçkinlerden alarak, siyasal sorumluluk tasimayan teknisyen seçkinlere devretmek iktidar olgusunun bu temel gerçegini degistirmez. Türkiye gibi, büyük, karmasIk ve çok sayida çikar çatismasinin siyaset sahnesine yansidigi bir toplumda devlet hizmetine talip herkesin iktidarin ayarticiligina karsi direnmek gibi zorlu bir ahlâk sinavini basariyla vermesini beklemek de gerçekçi olmaz.

 

Demokrasilerde iktidarin yozlastirici etkisi, ancak su temel ilkelerin yasama geçirilmesi ile kontrol altina alinabilir: Yasama, yürütme, ve yargi erkleri arasindaki kuvvetler ayriligi ilkesi; farkli ideolojik tercihleri ifade eden partiler arasinda düzenli araliklarla seçim yapilmasi ilkesi; seçilmis iktidar tarafindan yürütülen politikalarin kamuoyunda açikça elestirilebilmesini saglayan düsünce, ifade, ve örgütlenme özgürlüklerinin yasal güvence altina alinmasi ilkesi; siyasal sorumluluk ilkesi ve kanunun üstünlügü ilkesi. Ekonomi yönetiminde teknik karar alma alaninin genisletilerek, siyasal karar alma alaninin daraltilmasi bizi demokratik siyasetin bu kurumsal güvencelerinden de mahrum birakacagindan "teknokratik" yaklasimda savunulan kurumsal düzenlemeler "yozlasma" sorununu uzun vadede daha da çözülmez bir hale getirebilir.

 

Bu tespitler katilimci yaklasimin bugün yasanan tikanikligin asilmasinda daha etkili bir seçenek sundugu görüsünü destekliyor. Ekonomik karar alma mekanizmalarini toplumsal katilima açan bir kurumsal düzenleme, siyasal sorumluluk ilkesinin sadece seçim dönemlerinde degil, karar alma sürecinin her asamasinda yasama geçirilmesini saglar. Böyle bir düzenleme ekonomi yönetiminde demokrasiyi derinlestirerek yukarida anilan siyasal ve kurumsal güvenceleri güçlendirir. Üstelik, katilimci bir düzenleme ekonomik politikalarin uzun vadede uygulanabilirligini de garanti altina alir. Zira ekonomik politikalarin uygulanmasi için gerekli toplumsal destek, bu

politikalarin olusturulmasi sirasinda, bu politikalardan dogrudan etkilenecek toplumsal aktörlerin de bu sürece katilimiyla saglanirsa, ekonomik politikalarin iktidardaki seçkinler tarafindan seçim dönemlerinde gevsetilmesinin ardinda yatan "popülist" gerekçe ortadan kalkar. Hatta toplumsal aktörler hedeflerinde görüs birligine vardiklari, olusturulmasi ve uygulanmasinda ortak sorumluluk tasidiklari politikalarin farkli hükümetler tarafindan da tutarlikla sürdürülmesi konusunda israrci olurlar. Bu nedenlerle "katilimci" yaklasim Türkiye'nin iki önemli hedefini, yani demokratiklesme ve ekonomik gelismeyi, gerçeklestirebilmesi için daha geçerli bir çözüm sunuyor.

 

Sonuç: Ülkemizin demokratiklesme yolunda kisa zamanda uzun adimlar atmasinin gerekliligi sIklikla vurgulaniyor. Ancak Türkiye'de bugün ekonomi yönetimi yeniden yapilandirilirken bunun demokratiklesme süreci üzerindeki etkileri yeterince tartisilmiyor. Oysa ekonomik karar alma mekanizmalarinda kurumsal bir degisIklige gitmeden önce, bu degisIkligin siyasal sistem üzerindeki olasi sonuçlarinin net bir sekilde tanimlanmasi ve bu sonuçlar üzerinde toplumsal bir görüs birliginin saglanmasi gereklidir. Nasil bir demokrasi istedigimize iliskin iyi tanimlanmis bir hedefimiz olmadan, sadece ekonomi yönetimindeki sorunlarin çözümüne kilitlenerek yapilan kurumsal degisikliklerin orta ve uzun vadede siyasal sistem üzerinde istenmeyen, geri dönüsü zor sonuçlar dogurabilecegini göz ardi edemeyiz. Bu nedenle, Türk siyasal söyleminde bugün ifade bulan "teknokratik" ve "katilimci" seçeneklerin, kamuoyunda hem temel varsayimlari, hem de orta ve uzun vadeli sonuçlari baglaminda anlasilmasi ve tartisilmasi, Türk toplumunun nasil bir demokrasi istedigi konusunda bir görüs birligine ulasabilmesi için zorunludur.

 

*Dr. Bogaziçi Üniversitesi / **Dr. Bilgi Üniversitesi

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 01 Nisan 2001, Sayfa: 4

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa