"Tek yol gitmek!

Ahmet Insel

 

 

Bundan kirk yil önce, Alman doktor ve is uzmanlarinin gelip yerinde seçtikleri ilk göçmen isçi kafilesi Türkiye'yi terk ediyordu. O günden beri sayilari hizla artan "Alamancilar", toplumsal yasamimizin bir parçasi oldu. Bazi köylerde, Avrupa'ya çalismaya giden erkeklerin yolladiklari paralar, uzun yillar esas gelir kaynagini olusturdu. "Almanya'ya gelin gitmek" hayali, Istanbul'a gitme düsünün yerini aldi. Hükumetin, bir döviz geliri kapisi görüp destekledigi bu emekçi göçü, bir tür "istihdam politikasi" araciydi. Kirdan kente gelme egilimindeki fazla emek, dogrudan Almanya'ya ve diger Avrupa ülkelerine yollaniyordu.

 

1970 ortalarinda Avrupa ülkelerinin iktisadi kriz nedeniyle göçü durdurmalari, Türkiye'den gelen dalgayi kesmeye yetmedi. Bazen iktisadi, bazen siyasal nedenlerle, bazen de aile birlestirmeleri yoluyla, Avrupa'da yasayan Türkiyeli nüfus büyümeye devam etti. Türkiye'yi yönetenler, yönettikleri toplumun üyelerinin gözünün disarida olmasina, bir firsatini bulunca kendini disariya atmaya hazir olmalarina anlam ve önem vermediler. Tersine, geçecek bir delik bulup kapagi yurtdisina atanlara imrenerek baktilar. Bir yandan da "dünyanin en güzel topraklari", "kiymetli vatanimiz" türünden hamaset edebiyatini umarsizca sürdürdüler, sürdürmeye devam ediyorlar. Toplumun önemli bir bölümünün akli ve gözünün disarida oldugu bir "cennet vatan" yarattilar. Onlari tek rahatsiz eden, siyasal baskilar nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalanlarin disarida yaptiklari "kötü propaganda"ydi.

 

Göç esas olarak kir kökenliydi. Siyasal olarak göç etmek zorunda kalanlarin içinde önemli bir egitim görmüs nüfus vardi ama bunlarin çogu, Türkiye'ye ilk firsatta döndüler. Geri kalan göçmen nüfus içinde agirlikli olan, vasifsiz emekçilerdi. Bunun yaninda, bir yolunu bulup yurtdisina okumaya gidenlerin içinde de geri dönüs egilimi azdi. 1980 sonlarinda Bati ülkelerinde issizligin artmasi, egitimli nüfusun yurtdisina gitmesini yavaslatti. Hatta ters yönde bir akim bile gelismeye baslamisti. Ne var ki, geçen hafta Sabah gazetesinde yayimlanan, ögrenciler arasinda yapilmis bir roportaj, bu "geri dönüs akiminin" sona erdiginin, önümüzdeki dönemde Türkiye'den büyük bir beyin göçü dalgasi yasanacaginin ilk isaretlerini veriyor.

 

Üniversiteden mezun olmaya hazirlanan gençlerin ifade ettikleri huzursuzluk, sadece iktisadi krizle ilgili degil. Avrupa Birligi üyeligi sürecinin giderek uzak bir hayal olmaya baslamasi; hormonlu ekonominin vefat etmesinin ardindan, çok daha düsük gerçek iktisadi göstergelerin ortaya çikmasi; siyasal yasama statükoculugun bütünüyle hakim olmasi gibi etmenler, üniversiteli gençlik içinde "gidelim buralardan" diyenlerin sayisinin çig gibi büyümesine yol açiyor. Kazanilmasi zor, egitim seviyesi yüksek olan birkaç elit üniversitenin ögrencileri kadar, diger üniversite ögrencilerinin de ufuklarinda Türkiye giderek siliniyor. Göç eden herkes gibi, "durum düzelince dönerim" diyerek, Bati'da bir burs, bir is, bir olanak bulmaya çalisiyorlar. Türkiye'nin egitilmis genç nüfusunun önemli bir bölümü Türkiye'de kalmak istemiyor ve emin olabilirsiniz ki, bunlar yakin zamanda göç edecekler ve onlari agirlayacak birçok ülke var.

 

Nüfusun artik artmadigi, hatta bazi yerlerde azalmaya bile basladigi Bati ülkeleri son yillarda göç politikalarini gözden geçirmeye basladilar. Bugüne kadar daha çok kol isçisine ihtiyaç duyan Avrupa ülkeleri, bünyelerine aldiklari aday üye ülkelerin egitilmis isgücüne istahla bakiyorlar. Önümüzdeki on bes yil içinde, Avrupa ülkelerinde emek açiginin takriben 30 milyon kisi olacagi öngörülüyor. Adaylik süreci hizla ilerleyen ülkeler için vizenin kalkmasi, önümüzdeki dönemde birkaç Dogu Avrupa ülkesinin de emegin serbest dolasimindan yararlanmaya baslamasi, Avrupa'nin yaslanan nüfusunu bir dönem dengeleyebilecek. Ama unutmamak gerekir ki, Dogu Avrupa ülkelerinde kadin basina çocuk sayisi, Bati Avrupa'dakinden daha hizli düsüyor. Issizligin azalmaya basladigi Avrupa ülkelerinde, bazi sektörlerde yüksek vasifli emege, daha uzun bir dönem siddetle ihtiyaç olacak.

 

Bu ihtiyaç, ABD, Kanada ve Avustralya'da daha da belirgin. Bu ülkeler, sürekli göçmen kabul etmek yerine, yüksek vasif aranan islerde bir yilla üç yil arasinda degisen geçici çalisma vizeleri vermeyi tercih ediyorlar. Son on yilda ABD'ye yerlesenlerin arasinda egitimli nüfus artik büyük bir çogunlugu olusturuyor. Bunlarin arasinda üniversite ve benzeri yüksek ögrenim sahibi kisiler hizla artiyor. Her yil 500 bine yakin yabanci ögrenciyi üniversitelerine çeken ABD'de, bilimsel ve teknolojik hamlenin candamarlarini artik Çinliler, Hintliler, Koreliler ve kalkinmakta olan diger ülkelerde yetismis olanlar olusturuyor. ABD belli dallarda, kendisi ögrenci yetistirmek yerine, kalkinmakta olan ülkelerde yetismis ögrencileri istihdam etmeyi tercih ediyor. National Science Foundation'in verilerine göre, son on yilda Amerikan üniversitelerinde lisans programlari yüzde 18 artarken, bilgisayar lisansi programlari yüzde 37, matematik lisans programlari yüzde 24 azalmis. Buna karsilik, çok yüksek vasifli kisilere ayrilmis olan üç yillik çalisma izni kotasinin, yilda 195.000'e çiktigini görüyoruz. ABD, egitimi için harcama yapmaksizin, bu yüksek vasifli gençleri ya dogrudan istihdam etmeyi ya da yüksek lisans programlarina alip, sonra çalistirmayi tercih ediyor. Mühendislik ve diger fen bilimleri dalinda ABD'de yüksek lisans ögrenimi gören yabanci ögrencilerin yüzde 70'i bu ülkede kalip, çalismak istiyor.

 

Benzer biçimde, Avustralya, yüksek vasifli emege ayrilmis geçici çalisma ve oturma izni kotasini 2001'de 40 bine yükseltmeyi öngörüyor. Kanada yilda 40 bin civarinda benzer kosullarda çalisma izni veriyor. Almanya, 2000 yilinda, 10 bin yabanci bilgisayarci aradigini ilan etti. ABD'nin 1999 yilinda verdigi 115 bin vasifli uzman geçici çalisma izninin yarisini Hintlilerin almis olmasi, Üçüncü Dünya ülkelerinden kalkinmis ülkelere dogru yasanan beyin göçünün boyutlarini ortaya koyuyor. Buna Çin, Filipinler, Meksika, Kore, Tayvan gibi ülkelerden gerçeklesen beyin göçünü de ilave edince, ABD basta olmak üzere, kalkinmis ülkelerin kalkinmakta olan ülkelerin beynini emdigini söylemek mümkün. Bu beyin göçünün aldigi boyutlar, bazi IMF uzmanlarini bile endiseye sürüklemis olmali ki, IMF ve Dünya Bankasi'nin ortak dergisinde, yayimlanan bir yazida, "eger en fazla egitilmis yurttaslarinin önemli bir bölümü ülkeyi terk ediyorsa, kalkinmakta olan bir ülkenin yaptigi egitim yatirimlarinin iktisadi büyümeye katkisinin olacagini söyleyemeyiz", diyorlardi. Ama bu yatirimlarin, kalkinmis ülkelerin iktisadi büyümelerine katkilari oldugu açik.

 

Beyin göçüne karsi mücadele etme geregi, kalkinma konusunda iddialarini kaybetmemis ülkelerin bu göçe karsi programli bir mücadele sürdürmelerini gerektiriyor. Hindistan, sInIrli olanaklarina ragmen, bilgisayar mühendisleri ve teknisyenlerinin ülkede kalmalarini saglayacak destek programlari gelistiriyor. Çesitli ögrenim seviyesinde yilda bir milyon bilgisayarci yetistiren Hindistan'nin, yilda 80 milyar dolar bilgisayar hizmeti ihraç etmek hedefine ulasabilmesi için, yetistirdigi gençleri ülkede tutabilmesi elzem. Hint hükümeti, bu amaçla özel teknoloji siteleri olusturuyor.

 

Türkiye'de genç kusaklar, yakin zamana kadar, gelecek dönemin simdikinden daha iyi olacagi beklentisi içinde olageldi. Bu beklentilerini askeri darbeler, baskilar, otoriter zihniyet, kirli iç savaslar, art arda gelen iktisadi bunalimlar törpülese de, "artik dibe vurduk, bundan sonra daha iyi olur" umudu, bu toplumun genç kusaklarini ülkelerine bagladi. Korkarim artik genç kusaklarda, "Türkiye'nin dipsiz bir kuyu oldugu" kanisi hakim olmaya baslayacak ve iste o zaman bir baska "büyük kaçgun" yasanacak. Bu sadece iktisadi krizden kaçis olmayacak. Ülkenin içe kapanmasi ve duraganlasmasina tepkinin ifadesi olacak. Kalkinmis ülkelerin çagrisina karsi çok kolay kulaklarini kapayamayacaklar gençlerimiz. Bilgi çaginda bilgiyi üretmeyi birakin, onu kullanacak insanlarin çogundan mahrum kalacagiz. Hepimizin ortak kaderini, ülkemizin gelecegini ilgilendiren böyle bir tehlikenin esas sorumlulugunu da mi, iç ve dis düsmanlara yükleyeceksiniz?

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 01 Nisan 2001, Sayfa: 3

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa