Düyun-i Umumiye-i Osmaniye Varidati Muhassasa Idaresi'nden Istanbul Lisesi'ne

Takvimin tarih olan yapraklari

Deniz Som

Takvimin uçup giden yapraklarini yerine koyma olanagi olsaydi da Kanuni Sultan Süleyman' in ''muhtesem'' yillarina dönebilseydik... Görebilseydik; mülkünde ticaret yapmalari için Fransizlara kapitülasyon hakki verecek denli zengin ve kendini dünyanin tek imparatoru sanacak denli güçlü Sultan Süleyman'in, Viyana'dan eli bos dönünce ganimete dayali hazineyi ayakta tutabilmek için altina bakir katarak bastirdigi sikkeyle Osmanli Imparatorlugu'nun en parlak döneminde çöküse dogru ilk adimin nasil atildigini...

Paradaki altina degersiz bir maden karistirmaya ''tagsis'' ve Kanuni'nin torunu III. Murat' in 1584'te 100 dirhem gümüsten 450 akçe yerine 800 akçe kestirmesine de ''maksus'' denilmisti... Çünkü o devirde bu devirdeki gibi enflasyon ve devalüasyon yoktu!

Takvimin yapraklari pes pese düserken kesfedilerek paylasilan ve sanayilesmeyle parsellenen dünyanin disinda kalarak hazinesinde farelerin cirit attigi Osmanli için son bir sans kalmisti: Borçlanmak...

24 Agustos 1854'e gelindiginde Galata bankerlerinden 5 milyon sterlin borç almak Abdülmecit' e ''kismet'' oldu... Borçlari yeni saraylar yaparak israf eden ve ''mürekkep faiz'' in ayirdina varamayan Osmanli'da 200 milyon sterline ulasan dis borclarin faizini dahi ödenemeyecek duruma gelindiginde ise ''cihan imparatorlugu'' nun mali iflasini istemek Abdülaziz' e ''nasip'' olacakti...

II. Abdülhamit, 33 yil oturacagi tahta çikar çikmaz da Avrupali alacaklilar Bab-i Ali'de masaya oturdu ve 1879'da Rüsum-i Sitte'yi yani ''alti vergi'' nin gelirini kendi hanelerine yazdi... Osmanli'nin tuz, tütün, içki, pul, ipek ve av vergilerini toplama yetkisi yabancilara geçmisti. Bu da borçlarin faizini karsilamaya yetmeyince 1881 yilinda bir kararname ile Osmanli gelirlerinin bir kismini toplamak resmen Ingiliz, Fransiz, Alman, Italyan, Avusturya ve Macaristan'la Ingiliz-Fransiz ortakligi Osmanli Bankasi'na devredildi.

Osmanli'yi kendi parasiyla vurdular!

Rüsum-i Sitte'nin yerine kurulan yönetime de genel borçlar idaresi anlaminda kisaca Düyun-i Umumiye Idaresi; uzunca Düyun-i Umumiye-i Osmaniye Varidati Muhassasa Idaresi; Osmanli gelirlerinden genel borçlari tahsil edecek idare gibi bir sey dendi...

1910 yilinda Maliye Nezareti'nde 5 bin 472 memur çalisirken 1912 yilinda Düyun-i Umumiye 8 bin 931 memur çalistiriyordu ki.. Osmanli, elinde kalan birkaç verginin tahsilini de yabancilarin yapmasini isteyecek denli batmisti!

Dogan Avcioglu' nun ''Türkiye'nin Düzeni'' nde anlattigi olay, bir büyük dram olsa gerek: Düyun-i Umumiye kurulurken Osmanli 2 milyon lira ihtiyat akçesi verir... Idare, parayi Italyan tahviline yatirir... Italya bu parayla Trablusgarp savasini baslatir ve Libya elden çiktiginda Italya'nin Osmanli'ya ödedigi 50 milyon frank tazminata Düyun-i Umumiye el koyar! O savasta, Mustafa Kemal Pasa da vardir...

Düyun-i Umumiye 1881'de Istanbul'da kurulurken Mustafa Kemal Selanik'te dünyaya gelmistir...

Takvimin yapraklari, sonradan ilginç bir tablo olusturmak üzere pesi sira düsmektedir...

Istanbul dogumlu Fransiz mimar Alexandre Vallury , Cagaloglu'nun Haliç'e bakan yamacinda Düyun-i Umumiye'nin görkemli merkez binasinin insaatini sürdürürken 1884'te Selanikli Abdi Kamil Efendi de Bahriye'den emekli yüzbasi Nadir Bey 'le Istanbul'un konaklarindan birinde ilk özel okulu açar... Nadir Bey bir yil sonra ortagindan ayrilip yeni bir okul açtiginda Maarif Nezareti, çagdas egitim veren okulu begenip devlet adina satin alir...

Düyun-i Umumiye, 1897'de Cagaloglu'ndaki binasina yerlesir, Maarif Nezareti ise Nadir Bey'den aldigi okul olan ''Numune-i Terakki'' nin adini 1909 yilinda Istanbul Idadisi yapar... Okul, 1910'da Fransizca egitime baslayinca Osmanli'da ilk kez ''lise'' adi kullanilarak Istanbul Lisesi olur...

Bezm-i Alem Sultan'in konagindan Saint Benoit'in binasina, Münür Pasa' nin konagindan Fuat Pasa' nin kösküne kadar Istanbul'da dolasmadik semt birakmayan ve bu arada Osmanli'nin Almanya ile yakinlasmasi sonucu Almanca egitime geçen Istanbul Lisesi, takvimin yapraklari yeteri kadar düsüp 1933'e geldiginde Cumhurbaskani Kemal Atatürk'ün önerisiyle Düyun-i Umumiye'nin merkezine tasinacaktir...

Cumhuriyet öncesinde Istanbul Lisesi ile Mustafa Kemal Pasa'nin yollari iki kez kesisir...

Ilki Canakkale'de... Izci oymagindan 41 ögrenci savasa gönüllü olarak katilmis ve hepsi sehit olmustur...

Ikincisi Sakarya'da... Izci oymagi, Sakarya Meydan Savasi'ndan gazi olarak çikmistir...

Düyun-i Umumiye, Lozan'da masaya yatirilir... Ankara Hükümeti, Osmanli'nin borçlarini üstlenirken Osmanli'dan bagimsizligini kazanmis ya da toprak almis devletlerin; Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Italya, Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Irak, Hicaz, Yemen'in borçlari da ayri bir kalemde hesaplanir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yapacagi ödemeler 1928'de karara baglanir; liman ve gümrük vergilerini toplamaya devam eden Düyun-i Umumiye'ye artik tasini taragini toplayip gitmek düser... Cumhuriyet, 2000 küsur yilina kadar borç ödeyecektir ama, hesap 1960'larda kapatilir... Türkiye Cumhuriyeti'ne Osmanli'dan kalan miras Düyun-i Umumiye'ye 34 milyon 597 bin 495 altin lira borç ve yani sira karsiligi olmayan 158 milyon lira kagit paradir!

Düyun-i Umumiye'nin koskoca binasi bos durmaktadir... Osmanli'nin tamtakir hazinesinin bedelini Çanakkale'de vücudunu siper ederek ödeyen ve ufuktaki tam bagimsizlik için Sakarya'da gazilik ünvani kazanan gençlerin lisesi bu boslugu doldurmaya layiktir... Zaten Mustafa Kemal'in yeni savasi cehaletledir ve Istanbul Lisesi'nin ögrencileri cephenin yine en önündedir...

Bugün... Istanbul Lisesi, Osmanli'nin ''yüzkarasi'' ni takvimin yapraklari arasinda tarihe gömmüs ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzaki okullarindan biri olmanin onuruyla Düyun-i Umumiye'nin kasasini, temizlik malzemeleri deposu yapmistir...

Büyük kasa, büyük bir odadir ve büyük kapidan binaya girdikten sonra giris katin solundaki koridor basindadir. Kasa odasinin iki karis enindeki çelik kapisini ''Panzer S.A.'' firmasi Berlin'de üretmistir. Kapinin yaninda bes, alt ve üstünde ikiser dil vardir. Iki ayri anahtarla kilitleri çevirdikten sonra yuvarlak koldaki sifreyi çözmek gerekmektedir. Alti kat çelikle desteklenen birkaç ton agirligindaki kapinin ardinda demir bir parmaklik vardir. Kapiyi içerden çeviren parmakligin arkasinda da odayi enlemesine kesen baska bir demir parmaklik daha bulunmaktadir. Odanin duvarlari gömme dolaptir... Dolaplar ve oda para ve tahvil yerine simdi temizlik malzemelerini barindirmaktadir ve çelik kapi artik anahtarlari kayip, tüm dilleri disarida, yari açik kendi basina durmaktadir. Bir imparatorlugun hovardaligi sonunda emilen kaninin toplandigi bu odanin önünde ögrencilerin panosu durmaktadir ve ögrenciler kasa odasiyla degil panoyla ilgilenmektedir. Düyun-i Umumiye'nin ikinci kasasi ise bodrum katindaki tuvaletin karsisinda arsiv olmustur...

Genel müdürün odasinda Fatih'e özenti

Üç katinda salon boyutunda 50'den fazla odasi bulunan binanin en görkemli odasi okulun ''seref salonu'' yapilan Düyun-i Umumiye Idaresi Genel Müdürlük odasidir. Stefanos Yerasimos' a göre mimar Vallury bu odada Fatih' in yaptirdigi Çinili Kösk'teki besgen apsisten esinlenmis ve uluslararasi oryantalizmin tuzagina düsmüstür.

Yüksekligi 10 metreden fazla sekizgen odanin, bes duvari çift pencerelidir. Pencerelerde soldan saga dogru Haliç, Galata, Ortakoy, Kuleli, Üsküdar, Çamlica, Kizkulesi, Topkapi Sarayi, Ayasofya durmaktadir. Odanin tepesinde, kapisi çati katinda olan çepeçevre ahsap bir iç balkon vardir... Pencere kollarinda ''JJ'' markasi okunmaktadir. Yer, buyuk boy parkedir. Duvarlar belli bir yere kadar masif agaç kaplidir.

Yerasimos'un ''Neo-Mogol'' bir üslup olarak tanimladigi binanin, her katta uzun bir koridorun iki yaninda dizilen odalari, içerden açilan kapilarla birbirine baglanmistir.

Mavi ve turuncu vitraylarin isigi

20 metreye varan yüksekligi ile ana kapidan girilen holde çarpici bir görkem sergilenmeye çalisilmistir.

Griye çalan beyaz mermer sutunlarla desteklenmis, islemeli mermer korkuluklu, ince ve genis mermer basamakli merdivenlere, kubbeli tavandaki mavi agirlikli ve turuncu vitraylarin isigi düsürülmüstür. Merdiven katindaki karsilikli duvarda ahsap çerçeve içinde bes kollu aplikle aydinlatilan büyük boy saatler hala çalismaktadir. Paris'ten getirilmis Paul Garnier duvar saatlerinden biri Osmanli için, öteki Avrupalilar için rakamlandirilmistir.

Çatidaki camekandan gelen isIk, koridorlarda açilan bosluklar ve kenarlarindaki cam bloklarla alt katlara tasinmaktadir. Bina, yüzyil öncesinden kaloriferle donatilmis ve fakat asansörü sonradan iptal edilmistir.

Osmanli borçlarinin tahsil edildigi bu bina tarihin eski yapraklarinda kalirken takvimin yeni yapraklarinda Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecegi olan gençlere birakilmistir...

Her okuldan oldugu gibi bu okuldan yetisen gençlerin de baslica sorumlulugu ülkenin yönetiminde söz sahibi olduklarinda, 1950'den sonraki 50 yil içinde 100 milyar dolari asarak bagimsizligini tehdit edecek sekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin sirtinda büyük bir kambur olan dis borçlarin altindan kalkacak politikalar üretmektir... Istanbul Lisesi'nin eski mezunlarindan Necmettin Erbakan ve Mesut Yilmaz bunu basaramadigi için Düyun-i Umumiye'nin eski koridorlarinda kosturan gençlerin sorumlulugu daha da fazladir!

Çünkü takvimin yapraklari birer birer uçup giderken tarihin yapraklari ayni hizla çogalmaktadir...

Cumhuriyet Gazetesi, 26 Mart 2001, Sayfa: 6

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa