60 yil once Galata'da kim kimdi?

Oral Çalislar

Klasik müzik alaninda düzenledigi konserler ve çevirileriyle taninan Panayot Abaci ile geçmise yolculuk...

"77 yil önce Galata'da Kölemen Çikmazi'nda dogmusum. Babam tüccar terziydi. Marangoz dedem Dimitri aslen Rizeli imis. Atina'ya göç eden dedem Panayot ise Alman isgali sirasinda partizanlar safinda savasirken öldü..."

Panayot Abaci, Istanbul Filarmoni Dernegi'nin 50 yillik sekreteri. Panayot, 52 kitabi Türkçeden Yunancaya, Yunancadan Türkçeye çeviren bir sanat adami. Ünlü Ispanyol bestecisi Rodriguez'i yillar önce Türkiye'ye getiren, Melina Mercuri'yi, Mikis Teodorakis'i bizlere tanistiran bir müzik insani.

Panayot Abaci, Istanbul'un en eski semti Galata'da dogmus. 1930'lu, 1940'li yillarin Galatasi'na onunla birlikte yolculuk yaptik. Bir pazar günü sözlesip onun dogdugu evi bulduk ve Galata sokaklarini gezdik.

Panayot'la yolculugumuza Dibek Çikmazi'ndan basladik. O sokaga girer girmez duygulandi. Sokagin basindaki Barin-Yurt'u (Yahudiler için açilmis yaslilar evi) görünce, ''Burasi Yahudi ilkokuluydu'' dedi. O yillarda kendisiyle ayni keman hocasindan, Goldenberg'den ders alan Yahudi kizi Ester'i unutmamisti. Yahudi okulunun müdürünün kizi olan Ester'i bir daha hiç görmemisti. 70 yil sonra o günleri anlatirken "Ester'in gözleri maviydi. Çok iyi bir kemanciydi'' dedi.

Panayot, 1924 yilinda, yani tam 77 yil önce, Dibek Sokagi'nin bir üstündeki Kölemen Çikmazi'nin ikinci apartmaninda dogmustu. Hem dogdugu ev duruyordu hem de teyzelerinin, komsularinin evleri. Bakimsiz, boyasiz, kirik dökük olsalar da evler yerli yerindeydi.

Panayot'un babasi Kirillo, Konya'dan gelmisti. Yüksekkaldirim'in Galata Kulesi tarafindaki sokaginin basinda dükkani vardi. Yaslandiginda Kurtulus'a tasindi. Tüccar terziydi. Kirillo Abaci öldügünde 85 yasindaydi.

Panayot, söz babasindan açilinca Konyali olan dedesinin öyküsünü anlatmaya koyuldu...

''Babamin babasinin adi da Panayot'tu. 1922 yilindaki mübadelede Atina'ya gitmisti. 7 çocugu vardi; besi erkek, ikisi kiz. Panayot dedem, Ikinci Dünya Savasi sirasinda Yunanistan, Almanlar tarafindan isgal edilince Yunan Komünist Partisi saflarina partizan olarak katilmisti. Direnis sirasinda Almanlar tarafindan yakalanmis ve kursuna dizilmisti.''

Panayot'la yeniden Galata'nin sokaklarina döndük. Annesinin babasi, yani Dimitri dedesi, Galata'nin eskilerindendi. Anneannesi Anika'yla beraber, onlar da Yazici Sokak'ta oturuyorlardi. Simdi Kismet Han olarak bilinen binanin önüne gelince Panayot, uzak geçmislere yöneldi:

''Dedem Dimitri marangozdu, dükkani Beyoglu'ndaydi. Asli Rizeliymis. Çok içki içerdi, eskiden su tasiyan bir gemisi varmis. Çok sarhos oldugu bir zaman, onu oyuna getirip gemisini elinden almislardi. Dedem neseli bir adamdi. Bize güzel Karadeniz hikayeleri anlatirdi.''

Panayot, Yazici Sokagi'nin Rizeli Dimitrisi'ni, dedesini anlatirken heyecanlaniyordu. Onunla bu sokakta belli ki güzel günler geçirmisti. Kuleye dogru yürürken dedesinin içkiciligini anlatti:

''Dedem Dimitri, sürekli içerdi. Ögleyin dükkandan eve gelir, Kayini sarabi içerdi. Kayini saraplari Karaköy'de satilirdi. Dedem ögleleri 2.5 litrelik bir Kayini'yi devirirdi. Aksamlari ise bir okkalik Dimitrikopulo rakisini içerdi. En az da üç paket asker sigarasi. Asker sigarasini sert oldugu için tercih ederdi. Dedeme ne kadar içki içtigini sordugumda söyle cevap vermisti:

-Benim içtiklerim Marmara Denizi'ni dolduran suya denk gelir.

Okula gitmedigi halde okuma yazma ögrenmisti, çok kitap okurdu. Bana ne kadar sarap içtigini söylediginde 104 yasindaydi. 107 yasinda öldü."

Haci Ali Sokak'tan yukari çikip Dogan Apartmani'na döndük.

Panayot Abaci, Dogan Apartmani'ndan "Dogan Han" diye söz ediyordu.

"Yazar ve felsefeci Sakalli Celal burada otururdu. Çok güzel mey çalardi. Onun bir sözü hala bellegimdedir ve bugünkü durumumuzu da güzel açikliyor. Sakalli Celal söyle derdi:

"Türkiye Bati'ya dogru giden bir gemi. Içindekiler ise Dogu'ya dogru kosuyorlar."

Panayot, Dibek Sokak'la Yazici Sokak'a paralel bir çikmaz sokaga girince, "Burada annemin teyzesi Fani ve onun kizlari otururdu. Bu apartmandi" diyerek, sokagin basindaki apartmani gösterdi. "Annemin teyzesinin iki kizi vardi: Cornilia ve Elefteria. Evin sahibinin adi da sanirim Orphea'ydi."

Haci Ali Sokak'in alt tarafini anlatirken sanki baska bir kentin sokaklarini anlatiyordu: "Burasina o zaman Yefiraki mahallesi denirdi. Orasi bombos bir tarlaydi. Simdi ne deniyor bilmiyorum. Burada bizim küçük bir Rum çetemiz vardi. Çetemizin basi Yorgo Çarliston'du. O zamanlar bol paça pantolonlar modaydi ve onlara çarliston paça denirdi. Yorgo da çarliston paça pantolon giydigi için ona Yorgo Çarliston diyorduk. Yorgo'nun öncülügünde yukari mahalleye çikar ve Yahudi çocuklariyla kavgaya tutusurduk. Bir baska Rum çetesi daha vardi, onun reisi de Niko'ydu."

Panayot, kardesi Dimitri'yle ilkokulu ve liseyi Zografyan Lisesi'nde okumustu. Dimitri daha sonra Galata'dan Ankara'ya tasinmisti. Dimitri'nin kizi Esra Abaci da Antalya Devlet Operasi'nda sopranoydu.

Panayot, Yazici (simdi Serdar-i Ekrem) Sokak'tan Galata Kulesi'ne dogru yürüdü. Kule meydanindaki bakkalin yaninda küçük bir dükkanin önünde durdu.

"Hristos Prodromidis, bu küçük dükkanda ekmek satardi. Aslinda o tütün isçisiydi. Cibali Tütün Fabrikasi'nda çalisirken Türkiye Komünist Partisi'ne katilmisti ve bu nedenle uzun yillar hapiste yatmisti. Hristos Prodromidis, Ikinci Dünya Savasi'nda Yunanistan Komünist Partisi'nin basina geçecek olan ünlü Nikos Zahariadis'i, TKP lideri Sefik Hüsnü'yle tanistiran adamdi. Zahariadis, bu tanismadan sonra uzun yillar Sefik Hüsnü ile birlikte çalismisti. Zahariadis daha sonra egitilmek amaciyla Sefik Hüsnü tarafindan Sovyetler Birligi'ne gönderilmis ve bir daha geri dönmemisti. Sovyetler onu Yunanistan'a yollamisti.. Ikinci Dunya Savasi sirasinda Yunanistan Komünist Partisi basindaki genel sekreter ünlü Nikos Zahariadis, iste bu Galatali ekmekçi Prodromidis'in yaninda çalisan bisiklet tamircisi Zahariadis'ti."

"Prodromidis'in agabeyinin ekmek fabrikasi vardi. Ekmekleri oradan alip getirir, burada satardi. Çok aksi bir adamdi. Ikinci Dünya Savasi sirasinda ekmek kitliginda bizleri hiç ekmeksiz birakmadi. Yandaki evde Ali diye bir tütün isçisi kalirdi. O Ali herkesten polis diye süphelenirdi. Ona arada bir yiyecek ve para verirdik ve bazen de kizdirirdik. O da bize bu parayi, bu yiyecekleri nereden buldunuz der ve bizim polisle isbirligi yaptigimizi söylerdi. Sizi bana polis mi gönderiyor diye sorardi."

Panayot'la Kuledibi'nde açilan yeni kafelerden birine oturduk. Rumlar üzerine sohbete basladik. Ilginç bir Pera Palas öyküsü anlatti: "Bodosakis, galiba Kayseriliydi. Mübadele sirasinda Yunanistan'a gitmis, zengin olmustu. Bir aksam Istanbul'da kalmak için Pera Palas'a gelmisti. Agatha Christie'nin kaldigi odada kalmak isteyince oradakiler, 'Hayir kalamazsin' demisler, ona Pera Palas'ta oda vermemislerdi. Buna çok sinirlenen Bodosakis, bunun üzerine Ankara'ya gidip Pera Palas'i satin almis ve Agatha Christie'nin odasinda kalma keyfini yasamisti. Atina'ya döndükten birkaç yil sonra ise oteli geri satmisti..."

Panayot, Atina'da yasayan bir sinif arkadasini hatirlamisti... "Arkadaslarimdan birisiydi Marko Köseoglu. Zografyan Lisesi'nde beraber okuduk. Orta halli bir ailenin çocuguydu. Sonra Yunanistan'a gitti ve zengin oldu. Büyük bir çimento fabrikasinin sahibi. Yunanistan'in en büyük gökdeleninde Köseoglu'nun üç yüz bürosu var. Köseoglu, ise hiçbir zaman Yunanlilari almaz, buradan giden Rumlara is verirdi. Zografyan Lisesi'ni bitirip Yunanistan'a giden herkes Marko'nun yaninda ise giriyordu. Andreas Papandreu muhalefet lideriyken bir soru önergesi vermis ve hükümete sormustu: Marko Koseoglu'nun gökdeleni Yunanistan topragi mi, Türkiye topragi mi?"

Panayot'la yeniden Yazici Sokak'taki Kismet Apartmani'nin önüne geldik. "Sultana'yla evlendigimizde bu evde oturuyorduk. Onunla Pirsos dergisini çikarirken tanismistik. Simdi profesör olan kizim Ersi bu evde dogdu. 1960'larin basinda, herkes gibi biz de Galata'yi terk ettik. Cihangir'e tasindik. Gazeteci oglum Aris orada dogdu."

Panayot, Beyoglu'na dogru yürüdü. Galata'da kalan son birkaç Rum kadinindan biri, Tatarbeyi Sokagi'ndaki evinin penceresinden bakiyordu. Panayot'u tanimis miydi? Bir sey söylemedi, bakmaya devam etti.

Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi eki, 25 Mart 2001, Sayi: 783, Sayfa: 4-5

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa