Kursunkaleme de ambargo
Ali Tonak
Körfez Savasi'nin üzerinden tam on yil geçti. Çogumuzun
anilarinda, Star televizyonunun simültane dublajla aktardigi CNN yayinlarinin,
karartma altindaki bir Bagdat gecesinde, uzaklarda kayan yildizlarin biraktiklarina
benzer yesil I$Ik hüzmeleri ve Saddam Hüseyin'in Türkiye'ye yollayacagi bomba
var.
O uzak Körfez Savasi simdi birçok televizyon sirketinin
hazirladigi Körfez Savasi belgeselleriyle "aniliyor." Savas her ne
kadar geçmiste kalmis gibiyse ve çogu ülke için bittiyse de Irak halki için
gerçek savasin, savastan sonra basladigi açik.
ABD basta olmak üzere Birlesmis Milletler tarafindan Irak'a
uygulanan ambargo da onuncu yildönümünü "kutluyor". Ambargo dünya
medyasinda hedef sasmaz füzeler gibi yanki yapmadi... Oysa bu ambargo ve
ambargonun Irak halki üzerindeki etkileri gözlemlendiginde, yürütülen bu gizli
savasin Körfez Savasi'ndan çok daha fazla kayba yol açtigi ortaya çikiyor.
Irak halki ile ambargonun ilk aylarindan beri dayanisma
içinde olan gruplarin basinda gelenlerden biri de Amerika'nin eski Adalet
Bakanlarindan Ramsey Clark'in kurdugu International Action Center (IAC;
Uluslararasi Eylem Merkezi ).
IAC'nin ambargoyu protesto etmek ve yerinde gözlem yapabilmek
için seçtigi yöntemlerin basinda, sayisi bazen yüz katilimciya kadar çikan
kafileleri tibbi yardimla beraber Irak'a yollamak geliyor. 1998 yilindan beri
Irak'a giden bu kafilelerin dördüncüsü , geçen ocak ayinda iki ton ilaç ile
Irak'a gitti.
Kafilede çesitli ülkelerden (Japonya, Yunanistan, Kanada,
Filistin, Lubnan, Türkiye) katilimcilar olmasina ragmen çogunluk
Amerikalilardaydi. Gruptaki Amerikalilar, Irak'a girisi yasaklanmis olan tibbi
malzemeyle Irak'a giderek, kisi basina 1 milyon dolar para ve 12 yil hapis
cezasini göze almislardi.
Kafilede yer almis birisi olarak Irak'ta gördüklerimi ve
cikardigim kimi sonuclari aktarmaya calisacagim.
Kursunkalemsiz cocuklar...
BM ambargosu nasil isliyor? Örnegin, kursunkalem... Irak
hükümeti veya Irak'taki bir sirket kursunkalem ithalat etmek istediginde; BM
tarafindan Irak'taki ambargoyu denetlemek üzere kurulan, (üyeleri Güvenlik
Konseyi'ne üye olan ülkelerden gelen) 661 numarali komiteye basvuruyor.
Komite bu basvuruyu incelemeye aliyor ve kursunkalem
ithalatinda yaptigi gibi bu temel ihtiyaç maddesini "çift islevli"
olarak niteleyip basvuruyu reddediyor. 661 numarali komitenin sözlügünde
"çift islev" temel bir ihtiyaç maddesinin ayni zamanda kimyasal veya
biyolojik silah yapiminda da kullanilabilmesi anlamina geliyor.
Irak'ta ziyaret ettigimiz ilkokullarda ders yapmaya çalisan
çocuklar, ithal kalemlerin kursunundan silah yapilabilecegi ihtimali nedeniyle
kalemsizdiler .
Inanilmasi zor ama, "çift islevli" olarak
nitelendirilmis diger bir madde ise klor. Klor, sadece su aritilmasinda degil
ayni zamanda biyolojik silah yapiminda da kullanilabilecegi için yasakli...
Bagdat'ta ziyaret ettigimiz su aritma tesislerinin rezervleri
neredeyse tamamen bostu. Sularin pisligi ise yayginlasan hastaliklarin en
önemli nedeniydi. Ambargo yüzünden son 10 yilda ölen 1.4 milyon Iraklinin
yaklasIk üçte biri çocuktu ve ölüm nedenlerinin basinda yetersiz beslenme ve de
aritilamayan sulardan yayilan ishal geliyordu.
Bu trajedi karsisinda ABD'nin tutumunu açikca gösteren bir
örnek de su:
Amerika'nin eski Disisleri Bakani Madeleine Albright'a 1999
Mayisi'nda '60 dakika' adli Amerikan TV programinda su soru yöneltilmisti
'yarim milyon çocugun hayati Irak liderinden kurtulmakla esdeger miydi?'
Albright 'zor bir seçimdi, fakat bizce degerdi' diye cevap vermisti.
UNICEF'e göre sadece Agustos 1991'de ambargo yüzünden 47.500
çocuk olmustu ve BM bu tablo karsisinda "Oil for Food" (Petrol ve
Yemek takasi ) programini hayata geçirdi. Irak'a bir nebze yardim amaciyla
düzenlendigi düsünülen bu programin aslinda baska amaçlar tasidigi ortaya
çikti.
Ambargoyu savunanlarca Irak'in petrol ihracatinin
durdurulmadigini kanitlamak için gösterilen "Oil for Food" programi
aslinda maas ödemelerine ve Irak'a düzenlenen askeri kesiflere gitmekteydi.
Kan torbasina da izin yok...
Saddam Hüseyin Çocuk Hastanesi'ne yaptigimiz ziyarette bizi
gezdiren Dr. Sami Dilaimi, yaklasIk bir hafta önce 661 numarali komitenin, çift
islevli olduklari için, kan saklamak için kullandiklari torbalari almalarina
izin vermedigini, ayni gerekçeyle ihtiyaç duyulan siringa aliminin
engellendigini, eski siringalari ve kan torbalarini kaynatip tekrar tekrar
kullanmak zorunda kaldiklarini söyledi. Günde yaklasIk bin hasta kabul eden bu
hastane, ambargodan en fazla etkilenen kurumlardandi. Eksikleri çoktu; koguslari
gezerken incecik çocuklarin yetersiz beslenmeden, ishalden gözler önünde öldüklerini
görüyordunuz; tanesi 12 sent olan "rehydration- susuzlugu giderme"
tabletleri bu çocuklarin hayatlarini kurtarabilecegi halde ambargo yüzünden
bulunamiyordu. Yan yana ölmekte olan iki çocuk bir oksijen maskesini dönüsümlü
kullanmak zorundaydi. 1980'li yillarda asi kampanyalariyla yok edilmis olan birçok
hastalik (çocuk felci gibi) tekrar hortlamisti. Göze çarpan bir baska
istatistik ise, sakat dogum yapan anne oraninin üç katina çikmis olmasi. Bu yüksek
oran, Körfez Savasi sirasinda yogun olarak kullanilan seyreltilmis uranyum
silahlariyla açiklaniyordu. Özellikle Basra'daki tank savasi sirasinda
kullanilmis olan bu silahlar lösemiye yakalanan insan sayisinda da büyük bir
artis yaratmisti.
Bizim kafilede New Mexico eyaletinden, hayatini seyreltilmis
uranyum kullanimini durdurmaya adamis, Demacio Lopez adli bir Amerikali vardi.
Basra'da buldugu tank kalintilari üzerinde çesitli ölçümler yapan Demacio'nun gözlemleri
bir hayli ürkütücü idi. Demacio'nun belirttigine göre aslinda seyreltilmis
uranyum diye anilan iki madde vardi. Ilki, gerçekten, bilim dünyasinda da
seyreltilmis uranyum olarak taninan ve birçok silahta kullanilan U238 izotopu,
digeri ise ham uranyumun islenmesiyle elde edilen, nükleer santrallarda
kullanilan U235 idi. Demacio, Ingiltere'nin nükleer santrallarda kullanilma
potansiyeli kalmamis U235'i Israil'e sattigini, Israil'in de bunu seyreltilmis
uranyum imiscesine silah yapiminda kullandiginin belgelerle kanitlandigini
belirtti.
U235 atiklarinin U238'e göre çok daha radyoaktif oldugu
hatirlandiginda seyreltilmis uranyuma iliskin bu ayrimin ne denli önemli oldugu
ortaya çikiyor. Basra'da yapilan ölçümlerde de ancak bu ikinci tur, U235 tipi
seyreltilmis uranyumlu silahlarin yol açabilecegi hayli yüksek radyasyon
oranlarinin tespit edildigini de vurgulamaliyim. Uranyum dünyaya yayiliyor...
Seyreltilmis uranyum, sadece Kosova ve Basra'yi ilgilendiren
bir sorun degil. Agir bir metal oldugu için yaygin bir biçimde silah yapiminda
ve hava tasimaciliginda kullaniliyor, onu daha tehlikeli hale getiren
kullanildiklari silahlarin patlayici etkisi. Delici özellige sahip seyreltilmis
uranyum genellikle mermilerin ve füzelerin uç, agirligi dengelemek için de arka
kisimlarina yerlestiriliyor. Merminin patlamasi sonucu 500 dereceye kadar çikan
sicaklik mermideki seyreltilmis uranyumu son derece küçük taneli bir toza dönüstürüyor.
Iste seyreltilmis uranyumu tüm dünyanin sorunu haline getiren, bu özelligi, toz
halinde hava ve su yolu ile dünyanin dört bir yanina yayilmasi... Etkisinin
sadece yarisinin yok olmasi için ise 4.5 milyar yil gerekiyor. Bu yüzden
konunun arastirmacilari, özellikle rüzgar ve su akintilarini dikkatle
aliyorlar. Bu arada ABD ordusunun Irak topraklarina biraktigi 300.000 kg
seyreltilmis uranyumun ne kadarinin Türkiye'ye varmis olabilecegini düsünmekte
de yarar var. Genlerle nesilden nesle aktarilarak mutasyonlara yol açan bu toz
taneciklerinin biyolojik bir silah etkisinde oldugunun kavranmasi ve kullaniminin
derhal yasaklanmasi gerekiyor.
ABD'nin savas sirasinda hedeflerini, ambargonun etkisini sürekli
kilacak biçimde seçtigi de artik açiklik kazaniyor. Amerikan uçaklari
tarafindan hedef seçilen yerlerden kimileri sunlar:
"Irak'in un üretiminin yüzde ellisini karsilayan 48 un
fabrikasi, bebekler için süt tozu üreten bir fabrika, üç klor fabrikasi, bes
otomobil fabrikasi, bir siringa fabrikasi, yedi tekstil fabrikasi..."
Bu hedefler, savasin, ABD'nin sürekli tekrarladigi gibi
Saddam Hüseyin'e karsi degil, Irak'a karsi yürütülmüs topyekün bir harekat
oldugunun kanitiydi.
O zaman Amerikan hükümetinin Irak'a karsi bu topyekun imha
harekatinin nedenlerinin ve Körfez Savasi'ndan beklediklerinin de sorgulanmasi
gerekiyor. ABD'ye göre Saddam Hüseyin, Ortadogu'da tehdit haline gelmis bir
diktatördü ve bunun açik kaniti da Kuveyt'i isgal etmesiydi. Bir diger arguman
Hüseyin'in son derece tehlikeli biyolojik ve kimyasal silahlara sahip
olduguydu. Söz konusu argumanin dünyadaki biyolojik ve kimyasal silahlar da
dahil olmak üzere her tür silahi en yüksek düzeyde stoklamis ABD'den gelmesi
hayli trajikomikti. Konuya iliskin olmasi bakimindan, ABD'nin 16 Ekim 1999
tarihinde nükleer silahlarin denenmesine sinirlamalar koyan anlasmayi yeniden
imzalamadigini da hatirlamakta yarar var. Yeni Baskan Bush'un seçim
kampanyasinda ön planda olan ve gercçklestirilmesine dönük çalismalarin hizla sürdügü
rivayet edilen Yildiz Savaslari projesinin ise ABM (Anti Balistik Füze
Anlasmasi) anlasmasina meydan okuma niteliginde oldugunun da dikkate alinmasi
gerekiyor.
Kaynaklar:
* UNICEF Raporu 30 Nisan 1998 / Irak Saglik Bakanligi Önemli
Saglik Istatistikleri Departmani Aralik 2000 Raporu
* http://www.un.org/Depts/oip/reports/basfact.html
* Irak Saglik Bakanligi Önemli Saglik Istatistikleri
Departmani Aralik 2000 Raporu
Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi eki, 18 Mart 2001, Sayi: 782, Sayfa:
10-11
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa