Destan kenti Troia sergide...

Özgen Acar

Osmanli Sehzadesi Sultan Mehmet'in çocuklugundan beri iki büyük "düsü" vardi. Biri Istanbul'u fethetmekti. Bunu 1453'te "gerçeklestirdi". Ikinci "düsü" ise Izmirli, ama ozan Homeros'un "Ilyada Destani"nda anlattigi Troia'yi bulmakti. Fatih Sultan Mehmet, çocuklugunda Homeros'un destanlarini antik Yunanca'dan okumus bir imparatordu. Ikinci düsünü gerçeklestirmek için Çanakkale'nin yolunu tuttu. Bir antik kent buldu. Burasinin Troia oldugunu sandi. Orasi da bir Troia idi. Ancak, Fatih'in buldugu antik kent Büyük Iskender'in kurdugu "Aleksandria Troas" idi.

Bir baska çocuk da, 9 yasindan beri "Troia"yi bulma "düs"ünü görüyordu. Bu Alman çocuk da kafasina koymustu. Ne yapip yapip Troia'yi bulacakti. O da Sehzade Mehmet gibi "düs"ünü "gerçek"lestirmek tutkusuna kapilmisti. Antik Yunanca'dan baska pek çok yabanci dili ögrendi. 19. yy'in sonlarinda çocuk büyüdü, "Avrupa'nin En Zengin Adami" oldu. Fatih gibi o da Troia'yi bulmak için Çanakkale'ye gitti. Ne var ki onun "düsü" arastirmalarinda "gerçek" oldu. Üstelik, Ilyada Destani'nin ünlü Troia Krali Priamos'a ait oldugunu sandigi, ancak "gerçek"te bin yil daha eski olan bir "görkemli hazine" de buldu. Yine de tüm olaylari bir "düs" dogrultusunda algiladi.

Bu buluntu, daha sonra nice arkeologa, bilim adamina, ressama, heykeltirasa, ozana, roman yazarina "düsler" kurdurdu. Troia, yakin tarihe degin sanat dünyasinda bir "düsler ülkesi" olarak yerini korudu.

Ne var ki 1988'de Alman Tübingen Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Manfred Korfmann Troia'da genis bir kadro ile çalismalara baslandiginda "düsleri" çevreleyen duman perdesi aralandi, ortaya "gerçekler" çikti.

Troia'nin "düsleri" ve "gerçekleri" simdi Almanya'nin Stuttgart kentindeki "Archaologisches Landesmuseum"da sergileniyor.

Homeros'un Ilyada'si, Troia, Güzel Helen ve Paris'in aski, Troia Savasi, Tahta At, Antik Dönem, Ortaçag ve günümüz yazarlari ile sanatçilari arasindaki çekisme serginin "düssel" yanini olusturuyor. Troia'yi bulan Alman Heinrich Schliemann'in "düssellik" içeren öyküsü de çesitli belgelerle anlatiliyor. Fatih'in okudugu, Homeros'un Ilyada destani kitabinin antik Yunanca elyazmasi kitabi da Topkapi Sarayi arsivinden özel olarak sergiye gönderildi.

Moskova'da Puskin Müzesi'nde bulunan, mülkiyeti Türkiye, Almanya ve Rusya konusunda tartisma konusu olan Troia Hazinesi'nin yalnizca resimleri sergide yer aliyor. Dünyanin 42 müzesinin yani sira pek çok özel koleksiyonlara dagilmis Troia eserlerinden bazi örnekler de bu müzelerden sergiye getirildi.

Serginin "düssel" bölümü için Troia Savasi öykülerini anlatan antik seramik vazolarin yani sira Rönesans ve sonrasi ressamlari ile sanatçilarinin yaptiklari eserler de çesitli müzelerden sergi için özel olarak ödünç alindi.

Serginin en önemli yanini "gerçekler" olusturuyor. "Düsselligin" yarattigi inanç sonucu bugüne degin, Troia ile Yunan Miken uygarligi arasinda bir ilinti kuruluyor, Troia'ya Yunan Uygarliginin bir parçasi olarak bakiliyordu. Oysa, Prof. Korfmann 13 yillik kazilari ve genis bir bilim ordusunun arastirmalari sonucu ortaya "gerçekler" çikti.

'Troia Anadolu uygarligidir'

Prof. Korfmann önceki yil dünyayi sasirtan su açiklamayi yapti:

"Son on yilin kazilari sonucunda, Troia ile ilgili bildiklerimiz, düsüncelerimiz oldukça degisti. Bu degisiklikler kentin büyüklügü ve kültürel baglami ile ilgilidir. Bize göre, Troia'yi geleneksel olarak Ege'ye, yani Yunanistan'a baglayacak keramik de dahil, bu tür buluntular yoktur. Tonlarca yerel seramik karsisinda, yalnizca en fazla iki bin parça Miken seramigi bulunmaktadir. Bunlar göz önüne alindiginda, Troia ve çevresinin Geç Tunç Çagi'nda tek basina bir kültür, bir grup, yani eski Anadolu Kültür Cografyasina ait, siyasal bir birlik oldugu ortaya çikmaktadir."

Dünyaya kendisini kanitlamis Alman arkeologunun yargisi söyle sürüyor:

"Komsu Besik Koyu, Troia mezarliginda bulunan gömü çesitleri ve biçemleri de ayni sonucu onaylamaktadir. Mezar evlerinin, pithoslarin (büyük çömlekler) kullanimi ve özellikle ölü yakma gelenegi, buranin Anadolu gelenek ve görenekleriyle ayni kökten oldugunun altini çizmektedir. Simdiye degin Troia'nin kültürel ve öteki alanda -Anadolu'nun bir parçasi olarak- Anadolu'ya yönelik oldugunun genel olarak kabul görmemis olmasini garip karsiliyorum."

Serginin düzenlenmesinde Korfmann konuya söyle bir bakis açisi da getiriyor:

"Gerçekte bagimsiz bir açidan bakildiginda, her sey bunu dogruluyor. Troia'da son kazilara kadar çalisan arkeologlar, Schliemann (1871-1890), Dorpfeld (1893-1994), Blegen ya da Caskey (1932-1938), Troia'ya Yunanistan'dan gelmisler, daha sonra oraya gitmislerdir. Hepsinin belirgin bir bakis açilari (fakat kesinlikle bilinçalti önyargilari) vardi. Bir de buna Homeros epos'larinin eski bir Yunan kültürünün ürünü oldugunun benimsenmis olmalari da eklenmisti. Sonuç olarak '2. binde Anadolu' adli bilimsel haritalarda bile, Anadolu'nun kuzeybati kösesini, yani Troas'i siyasal-kültürel açidan, Eski Anadolu, hatta Hitit eski alani olarak göstermeye, hiç kimse cesaret edememistir. Troia ve Troas birçok yorumda 'hic kimsenin yurdu' olarak kalmistir."

13 yildir sürdürdügü kazilarda ulastigi sonucu Korfmann söyle noktaliyor:

"Oysa, son dönemlerde, burasinin Luwi dil alanina ait oldugunu, buranin Hitit metinlerinde adi geçen bölgeye (kent ya da bölge olsun) isaret eden Wilusa Taruisa, Tarawa ile özdes oldugunu savlayan sesler yükselmeye baslamistir. Buluntularimizi da göz önüne aldigimizda, bu savin tersini düsünemeyiz. Bu öne çikan arka plan bilgileri sonucunda yukaridaki saptamalara yönelik bakis açisinin hakliligi da kesinlik kazanmaktadir."

Osman Bey'in Troia'si

Yöre halkinin "Osman Bey" dedigi Prof. Korfmann'in sergide de sundugu ve Troia'nin "Ben Wilusa, Anadoluluyum" yorumunu su veriler destekliyor.

Bilindigi üzere Troia çesitli katmanlardan olusuyor. IO 3. binyildan günümüze degin çesitli uygarliklarin geçtigi Troia'da yapilan arastirmalari Korfmann yeniden degerlendiriyor. Ilk Tunç Çagi olan, IO 3. binyil dönemindeki Troia-I ve sonraki dönem Troia-II tabakasi farkli kültürlerden olustugu savlanmisti. Oysa son kazilarda ikisi arasinda 8 ayri yapi evresi ortaya çikarilmakla kalmadi, binalarin mimarisinde yön degi$ikligi olmadigi, seramikte kesintisiz bir geçisin varligi saptandi. Böylece Troia I-II arasinda ayirici bir çizginin olamayacagi belirlendi. Benzeri durum Troia-III için de gözlendi. Troia I-III Dönemine ayrica Marmara Bölgesi ve Kuzey Ege'ye de yayilan benzeri kültüre Korfmann "Denizsel Troia Kültürü" diyor.

1998 yili kazisinda Troia'da Anadolu'ya özgü "Megaron" adi verilen bir yapi kalintisi ve içinde alisilmistan farkli olarak, yanindaki sunak ile özellik gösteren , ayrica tapinan insan motifli dinsel konulu bir seramik bulundu. Içindeki kömürlesmis tahilin fiziksel incelenmesi ile yapinin tarihi IO 2900-2200 olarak ortaya kondu. Megaron'un Yunan tapinak mimarisinin kökeni oldugu anlasildi. Sergide bu dinsel kap da sergileniyor.

IO 3. binyilda, düzenleyici ve etkin bir biçimde planlanan (kale, megaron, hazine buluntulari, uzak bölgelerle yapilan ticaret) böyle bir yerlesmenin yalnizca sinifli bir topluma ait olmadigi, ayrica, Güney Bati Asya için genel olarak kabul gören yerlesim tipi olan, savunma duvarlariyla yukari ve asagi kentli yerlesim planina da uydugu saptandi.

Surlar disinda kalan ve "Asagi Kent" denilen, kaleden uzak bir bölgede Troia VI erken dönemine iliskin yapilar gün isigina çikarildi. Bu dönemde metalin islendigine iliskin buluntular, dokumalari boyamada kullanilan midye kabuklari, kilden bir mühür, fayans boncuklar, üç kanatli ok uçlari ele geçirildi. Yogun felaketlere isaret eden verilerden, önce bir depremin, sonra da yitirilen bir savasin yasandigi gözlendi. Bu buluntulardan bazilari da sergileniyor.

Wilusa Kalesi'nin güney giris kulesindeki kazilarda IO 1300 yillarina tarihlenen bir kültle iliskisi olan steller (mezar taslari) ortaya çikarildi. Buluntular, kültün Hititlerin "Apaliunas", dedikleri ve daha sonra Yunan'a "Apollon" diye geçen tanriyla özdeslestigi belirlendi.

Olaganüstü buluntu

Bu arada kentin altinda bir magara-tünel bulundu. Tünelin insan eliyle yapildigi kollarindan birinin 289 m. güneydogu yönünde ilerledikten sonra, saga kayarak 75 metre kuzeydoguya ilerledigi görüldü. Ucu yukariya açilan geçitlerde ise aydinlatma oyuklari bulundu. Bunlardan en az ikisi, kaya yüzeyinde havuzcuk olusturmakta ya da kuyu biçiminde asagiya dogru inmektedir. Havuzcuklara günde toplam 1.5 tona kadar su akiyor olmaliydi. 1090 m. uzunlugundaki bu tünel son dört yil en önemli buluntusudur. Tunç Çaginda, kentin özellikle düsman kusatmasinda su gereksinimini saglamada, bu tünelin büyük rol oynadigi anlasildi. Magaranin 3. binyilin basinda yapildigi belirlendi. Isin ilginç yani, Anadolu'ya özgü bir yöntemin benzeri Hititlerin baskenti Bogazköy Hatusas'ta da bulunuyor. Wilusa'daki tünel Anadolu'da bilinen en eski tüneldir.

Homeros'un "Troia/Ilios" ile Hititlerin "Tarusia/Wilusa"nin özdeslesmesi hakkinda Korfmann su degerlendirmeyi yapiyor:

"IO 1280'de Hitit Krali Muwattali ve Wilusa'nin Krali Alaksandu arasinda bir anlasma yapildi. Anlasmada tanri Kaskal-Kur'un adi da geçiyor. Kaskal 'yol' ya da 'tünel' anlamini tasir. Kur kelimesi ise 'yeralti' ya da 'topragin alti'ni anlatir. Böylece buldugumuz yapay yeralti tünelin, anlasmada sözü edilen yer oldugu anlasilacaktir."

Son dört yilda ele geçirilen ve Troia'nin Anadolu baglantisini kanitlayan iki küçük yapit da sergide ziyaretçilere sunuluyor. Bunlardan biri IO 1090-1040 tarihleri arasinda kullanilan iki yüzlü bir bronz mühürdür. Bir yüzünde soylu bir kadin resmi ve öteki yüzünde bir soylu erkek adinin yazili oldugu belirlendi. Troia'nin Anadolu uygarligi ile baglantisi açisindan da bir baska ipucunu veren bu Luwice hiyeroglif yazili mührün en önemli yani Anadolu'nun o yüzyillarda "Karanlik Çag" olarak tanimlanan döneminde dahi Troia'da yazinin kullanildigini ortaya koymasidir. Ikinci küçük eser ise Yakindogu ve Anadolu özellikli bir bronz tanriyi gösteren küçük bir bronz heykelciktir.

Sergi, Troia ile çagdas ve Anadolu'nun degisik yörelerindeki buluntular da ziyaretciye sunuluyor. Böylece ziyaretçi Troia'nin Anadolu baglantisini artik "gerçek" olarak algilayabiliyor. Ayrica, çesitli Avrupa müzelerinden getirilen yapilarin yani sira çesitli tablolar, hatta Troia konulu karikatürler de yer aliyor.

2002 yili baslarina degin iki ayri kentte daha sergilenecek olan "Troia: Dü$ ve Gerçek" sergisinin Anadolu ve Türkiye'nin tarih ve kültür görüntüsüne önemli katki yapacagi anlasiliyor. Ayrica, çevre ülkelerden bu sergiyi görmeye gelenler ile birlikte Almanya'dan bu iki yil boyunca Türkiye'ye önemli turist akisi saglayacagi da bekleniyor.

Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi eki, 18 Mart 2001, Sayi: 782 Sayfa: 8-9

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa