30 yil sonra 'Ziverbey Köskü'nde

Deniz Som

Bir zamanlar plakali ve plakasiz arabalarla sivil giyinmis "subaylar"in girip çiktigi, Zihni pasa Köskü'nün arazisine yapilan sitede bugün en az 100 aile yasiyor ve giris çikis artik "özel güvenlik" elemanlarinin kontrolünde!

Zaman görecelidir, bagildir; tek basina bir anlami yoktur; bagilin varligi baska bir seye baglidir... Yasam ise gerçektir... Mekân da öyle... Zamani görece olmaktan çikaran yasamdır... Ne ki tüm yasamlara ve yasanilan mekânlara anlam kazandiran da zamandir... Baslangici ve sonu belli olmayan zaman içindeki tüm yasamlarin bir baslangici vardir ve sonsuz degildir... Mekânlarin da öyle...

Ama kayit düsülmüş yasamlar ve mekânlar, yeni yasamlar ve mekânlar var oldukça zamanin sonsuzlugunda varligini sürdürecektir... Birer ani olarak... Iyi ya da kötü... Güzel ya da çirkin... Tatli ya da aci... Siradan ya da sira dIsI...

Geriye dönüp bakinca zaman ne de çabuk geçiyor...

Aynen 12 Mart 1971 askeri darbesinin üzerinden tam 30 yil geçmesi gibi...

Ilginçtir, 12 Mart'ta yasananlar bir mekânla aniliyor...

''Ziverbey Köskü'' gibi...

''Ziverbey Köskü'' kötülügü ve çirkinligi ve aciyi ve sira disiligi çagristiriyor...

Istanbul'un Kadiköyü'nde insanlarin gözleri bagli olarak getirildikleri ve götürüldükleri gözden irak bir sokaktaki eski bir köskün odalarinda iskence altinda yasanan zaman, hiç kuskusuz yasandigi zamanda su gibi akip gitmiyordu ve ucunda ölüm oldugu söylenen o günler, sonsuzluk kadar uzun bir zaman dilimine esdegerdi...

Demek ki zaman, yasam ve mekânla görece olmaktan çiktiginda bile görece kalabiliyor...

Aslinda Zihni Pasa'nin köskü

12 Mart'ta iskencelerin yapildigi yere ''Ziverbey Köskü'' denmisti...

Fakat ''Ziverbey Köskü'' , adini tasidigi, Osmanli'nin Tirnakcizade Mustafa Agasi'nin torunu ve Sultan Abdülaziz 'in mabeyincisi Ziver Bey 'in köskü degildi. Darbeciler adina iskencecilerin kullandigi kösk, Ziverbey Köskü'nün birkaç kilometre ötesinde ve ayni yol üzerindeki ''Zihni Pasa Köskü'' ydü...

1911'de 73 yasinda ölen Mustafa Zihni Pasa , Sultan II. Abdülhamid 'in ticaret ve nafia naziriydi, Sûrayi Devlet Reisligi yapmisti ve Ziverbey'den Erenköy'e gidiste simdiki adiyla Semsettin Günaltay Caddesi o zamanki adiyla Merdiven Köyü Yolu üzerindeki üç bes sokaktan biri olan Tüccarbasi Sokagi'nda otururdu. Çevrede Nadir Aga 'nın çiftliği, Fatma Zehra Hanim 'in dutlugu, sonradan Kâzim Karabekir Pasa 'nin satin aldigi Münif Tahir Pasa 'nin yaptirdigi Zürafali Kösk, Sokollu Abdülkerim Pasa 'nin köskü, Kabasakal Mehmet Pasa 'nin köskü ve kösklerin müstemilatlari vardi...

Fatma Zehra Hanim ipekböcegi yetiştirirdi ve Tüccarbasi Sokagi'nin Içerenköy Yolu'na açilan basinda 1912'de yaptirdigi camiye bu yüzden ''Böcekli Cami'' denmisti... Fatma Zehra Hanim, bir yil sonra öldügünde ve caminin avlusuna gömüldügünde vasiyetine uyup mezar tasina ''Diktiler basima bir tas/ Gariptir cami cemaati az/ Ehli hayir tasima bir fatiha yaz'' yazmislardi... 20. yüzyilin basinda çevre öylesine bostu ki, 1902'de Zihni Paşa, adını verdiği camiyi alt sokaktaki Erenköy Istasyonu'nun yani basina yaptirmisti...

Zihni Pasa'dan sonra köskte yasayanlar, ''pasazade'' ydi... Cumhuriyet gelmisti ve köskte eskisi gibi usak kalmamisti; kendi isini kendi yapmak durumunda kalan bir beyzadenin yaktigi ates, ahsap köskü sarmisti...

Kösk onarildi... Eskiden kalma lavabosunu, küvetini, armatürünü, mermerini, yanmayan birçok parçasini koruyarak kâgir büyük bir villaya dönüstü...

Bu arada Zihni Pasa'nin torunu Behin Hanim , ünlü karikatüristlerden Ratip Tahir Burak 'la evlenmisti... Ratip Tahir Bey, Erduranlar'in dostuydu ve Refik Erduran , Nâzim Hikmet 'in yurtdisina kaçisina yardimci olduktan sonra 1953'te gözlerden uzak yasayabilecegi ve genis ailesinin bir arada kalabilecegi bir ev ariyordu; 21 odali köskten bozma villaya kiraci girdiler.

Birkaç yil sonra çiktilar...

Behin Hanim, binayi yeniden kiraya verdi.

 

Köske 'askeriye' girdi

1961'de Süleymaniye'den kalkip Tüccarbasi Sokagi'na gelen ve baktiginda denizdeki sandallari gören ve buharli trenle bir otobüs disinda vasita olmadigindan Kadiköy'e gidis geliste yollarda perisan olan ve ''adimi sorma'' diyen bugün yasi 70'in üstünde ve basinda takkeyi andiran yün bereli ''amca'' nin söyledigine göre Zihni Pasa'nin köskünde ''askeriye'' vardi.

Herkes köskün sahibi olarak ''askeriye'' yi bilirdi, çünkü köskün kapisinda her zaman iki asker bekler, içeri plakali ve plakasiz arabalarla sivil giyinmis ''subay'' lar girerdi.

Henüz köskler yikilmadigi ve yerlerine betonarme insaatlar yapilmadigi için sakinligini ve sessizligini koruyan mahallenin parmakla sayilan ahalisi köskte Milli Istihbarat Teskilati'nin çalistigini, ''teskilat'' in bir yerde 10 yildan fazla kalmadigi halde buradaki süresini çoktan astigini bilir ama kimse kimseye bir sey söylemezdi. Köskün arazisi 10 dönümden fazla ve çepeçevre duvarliydi, bahçesi agaç doluydu, bahçenin arkasinda bir güvercinlik vardi, bahçede ''nah böyle'' adamin yari boyunda köpekler dolasirdi, bahçe kapisinin kanatlari kirmizi tugla ile örülü gösterisli pervazlardan açilirdi... Yüksek duvarli ''yasak'' bahçenin içinde, agaçlarin arasindaki binayi dogru dürüst gören olmamisti; üç ya da dört katliydi.

12 Mart darbesinin iskenceli sorgulari bitip de yasam görece normale döndügünde Ilhan Selçuk , iskencecileri ve destekleyicilerini, ifadesindeki sözcüklerin üçüncü harfine gizleyerek ''akrostis'' le açiga çikartmis ve mekânin adini kisaca ''Ziverbey Köskü'' koymustu...

Insanlarin gözleri bagli getirilip götürüldügü iskencehanenin izini sürmek ve ''Zihnipasa Köskü'' oldugunu bulmak ise Talat Turhan 'a düsmüstü...

Behin Hanim henüz ölmemisti...

Refik Erduran, ''Sultan'' diye hitap ettigi Zihni Pasa'nin torununa sordugunda ''Bilsem kiraya verir miydim, zaten araya baskalari girmisti'' yanitini almisti.

Belki, Türkiye'yi Ankara'dan yönetenlerin bile haberi yoktu bu tarihi köskün bir iskence merkezine dönüstürüldügünden...

Çünkü Talat Turhan, kendilerine ''Ergenekon'' diyen bir ekibin dogrudan Washington'daki ABD Savunma Bakanligi Pentagon'la baglantili çalistigi bilgisine ulasmisti sonradan...

Kösk de bir Artvinliye satilmisti.

Istanbul hizla degisiyordu...

Bütün köskler, betonarme bloklara dönüstürülmek üzere yikiliyordu...

Kösk yikildi; site oldu

Önce yikilan köskler, arazilerinden yer vererek yeni sokaklarin açilmasini sagliyordu...

Tüccarbasi Sokagi'na yeni sokaklar açiliyordu...

Birkaç yil önce Zihnipasa Köskü de yikildi.

12 Mart'in üzerinden 30 yil geçtiginde geriye onarilarak korunmus güvercinlik, bahçede kesilmemis üç-beş çam agaci, kirmizi tugla örgülü bahçe kapisi girisi, bir taraflarinda yikik bahçe duvarlari ve kuyunun tulumbasini çalistirmak için yapilmis demir yeldegirmeninin enkazi kalmisti...

Araziye ''Atespare Erenköy Sitesi'' yerlesmisti...

14 katli iki blokta 56 daire, yandaki daha alçak bloklarla en az 100 daire...

Bahçedeki insaat(lar) henüz bitmis degil...

Zaman, baska bir dilimde ve baska yasamlara eslik ediyor artik...

Köskten geriye bir de bloklardan birinin alt katindaki ''Kösk Iskender Kebap ve Lahmacun'' dükkâni kalmis...

Fakat, nedendir bilinmez ''Kösk Kebapçisi'' kapanmis...

Kapida yine 'nöbetçi' var!

Dükkânlardan biri ''Rönesans Kuaförü'' olmus... Rönesans, ortaçag karanligindan çikisin yoluydu... Aydinlanma yolunun baslangici...

Iskence ortaçagin mirasiydi; zamanin görecesinde mekânin bir yaniyla da ''Rönesans'' a dönüsmesi yasamin cilvesi olmali!

Ancak ''Reform'' un zamani henüz gelmis degil... Dükkânlardan biri ''Gaye Vakfi'' nın mekâni ve vakif ''önce ilim ve ebed'' diyor...

Eski köskün yeni kapisinda yirmi dört saat yine ''nöbetçi'' var; bu kez ''özel güvenlik'' kokartli... Yetkisi var, ''yabanci'' yi bahçeye sokmaz... Öyle sokakta durup eskiden kalmis bahçe kapisinin fotografini çeken olursa hesap sorar...

Ne de olsa ekmek parasi...

Zaman görecelidir... Yasam ise gerçek... Mekân da öyle...

Yasamlar tabii ki biter, mekânlar ne kadar korunsa da zamanin sonsuzlugunda bir gün yikilir ama bir kayit düsüldükten sonra her yasam ve her mekân yarina bir iz birakir...

Tüccarbasi Sokagi'nda bugün birkaç okul birden var... Çocuklar civil civil...

Onlar ''Ziverbey Köskü'' nü bilmiyorlar... Simdi bilmesinler de... Ama bir gün eski yasam ve mekânlari arastirmalari gerektiginde gerçegi ögrenecekler... Çünkü zamana kayit düsüldü...

Mekânin sahte dekorlari içinde ellerine tutusturulan senaryoyla yasam oyununa katilan figüranlar ise zamanla beraber yitip gitmekte; Faik Türün, Memduh Ünlütürk gibi...

Cumhuriyet Gazetesi, 12 Mart 2001, Sayfa: 7

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa