98'lilerin itirazi var

Ahmet Insel

     

Toplumlarda insanlarin bir kusak aidiyeti içinde kendilerini tanimlari sIk

gözlemlenen bir olgu degil. Bunun olabilmesi için, bütün kusagi ve esas olarak yalnizca o kusagi etkisi altina alan bir olayin anisinin paylasilmasi gerekir. Bu bakimdan, toplumun tüm yas dilimlerini etkisi altina savaslar, kusak kültürü olusturmazlar; veya sInIrli olustururlar. Türkiye'de bu anlamda, bir Cumhuriyet kusagindan söz etmek mümkün.

 

Daha yakin tarihte kendilerini bir kusak aidiyeti içinde ifade edenler 68'liler oldu. II. Dünya Savasi'nin hemen sonrasinda doganlar, Mayis 68'de zirve noktasina varan bir patlamayla, "babalarinin toplumunu" altüst ettiler. Iktisadi ve siyasal olmaktan çok, bir kültür devrimiydi söz konusu olan. 70'li yillarda, bu patlamanin dalgalari çember çember yayilarak, Bati toplumlarinin en ücra köselerini etkisi altina aldi. Bati toplumlarinda aile içi iliskiler, kadin-erkek iliskileri degisti. Cinsel alanda büyük bir özgürlesme yasandi. Kusaklar arasi hiyerarsideki katilik kayboldu. Özgürlükler, somut yasam alanlarinda, elle tutulur özgürlükler olarak yasanmaya baslandi. Toplumun önemli bir kesimi için özgürlesme ve bireylesme atbasi gitti. Ama bu gelismelerin çogu, 68'liler gençken, daha iktidar mevkilerine yerlesmemisken gerçeklesti. Bu kusagin baskisi, ondan önceki kusagi her alanda reform yapmaya zorladi.

 

68 kusagi, 1980'lerden itibaren Bati toplumlarinda yönetici konumlara gelmeye basladilar. Bu kusagin ortalama yasinin 45 olmaya basladigi 90 baslarinda ise, artik 68 kusaginin birçok temsilcisi büyük sirketlerin

basindaydi. Büyük medya kuruluslarinin yöneticisiydi. "Gösteri toplumu"

kültürü içinde büyüyen bu kusak, esas olarak medya alaninda iktidar

mevkilerine hizla yükseldi. Bunu önce alternatif medya biçiminde

gerçeklestirdi. Daha sonra, alternatif normali olusturdu. Bakan, basbakan, cumhurbaskani veya meclis baskani olamayanlari, ya belediye baskani ya da bakan, basbakan danismani oldular. Sendikalarin üst kademelerine yerlestiler. Siyasal yasamda, agirlikli olarak sol partilerde olmak üzere, yönetici konumlarina geldiler. Ögretim üyesi, lise hocasi oldular. Clinton, Blair, Jospin, Fischer, Cohn-Bendit, farkli kulvarlardan gelen ama bu kusagin dünyaca taninmis siyasal figürleri oldu.

 

Bugün 50-60 yas arasinda olan ve Bati toplumlarinin siyasal, iktisadi ve kültürel sekillenmesinde belirleyici durumda olan 68 kusaginin önümüzdeki on yil içinde yavas yavas sahne önünü terk etmeye baslayacagi dikkate alinirsa, gerçeklestirdiklerinin bir bilançosunu da çikarmanin zamani geliyor. Bunu giderek yüksek sesle yapmaya baslayanlar, 68 kusaginin çocuklari. Yani bugün yaslari 30 civarinda olanlar. Çizdikleri tablo, hiç parlak degil.

 

Yakin zamana kadar "kayip kusak" olarak tanimlanan bu genç kusak, 68

kusagini, ideallerine ihanet etmekle, arkasindan gelenlere yasanmasi zor bir cangil toplumu birakmakla suçluyor. Dünya savasini izleyen nüfus patlamasi ve yeniden insa ortaminda, hizli ve düzenli büyüme, tam istihdam, üretim toplumundan tüketim topluma geçis içinde büyüyen 68'liler, gelecegi bir umut olarak algiliyorlardi. Ne issizlikten korkuyorlardi ne de çevresel felaketlerden.

 

Bu kusagin çocuklari ise, issizlikle düzensiz isler arasinda gidip gelerek, gelecege kuskuyla bakarak, birbiri ardina gelen çevresel felaketlerin ürküntüsü içinde yasamla tanisti. 68 kusaginin sözcülügünü üstlendigi esitlik ve özgürlük idealinin, güçlüler için özgürlük, güçsüzler için acimasiz bir dünya haline gelmesine sahit oldu. Iktidari reddeder gibi yaparak iktidari ele geçiren 68 kusaginin, gerçekcilik adina, kendi toplumsal basarisini pekistirmesini izledi. "Gerçekci olun, mümkün olmayani isteyin" diyenlerin, iktidarda gerçekcilik politikalarinin bedelini ödedi. Iste bu nedenle, bugün dönüp, onu yetistiren kusaga, zaferinin hesabini soruyor artik.

 

"Yasagi yasaklama" sloganiyla, muhafazakâr babalarinin iktidarini deviren 68'liler ise, kendinden sonra gelen kusagin bu isyanini pek kolay kabul edemiyorlar. Kendilerine karsi gelisen tepkiyi, yasak, hapishane ve baskiyla sindirme politikasi gütmüyorlar elbette. Ama sansürün bir baska türünü uyguluyorlar. Bu isyani ya görmemezlikten geliyorlar ya da "yap, yap evlat, biz de bu yollardan geçtik" diyerek, babacan bir tavirla çocuklarinin sirtina vurup, onlari adam yerine koymuyorlar. Bu "cool" ve küçümseyici tavir, yeni kusagin sözcülerinin dile getirdigi gibi, "baba" konumunu bos birakarak, babalik yapiyor. Dolayisiyla, yeni kusaga babalarinin mirasini elestirerek, anne ve babalarina karsi cikarak kendini var etme firsati tanimiyor.

 

68'liler, çocuklariyla "arkadas" olarak iliski kurabileceklerini sandilar ve onlari hiç büyümeyen çocuklar olarak kalmaya mahkûm ettiler. Sosyolog JeanPierre Le Goff, bunu altindan kalkmasi mümkün olmayan miras olarak tanimliyor. Le Goff'a göre 68'liler, kendi miraslarinin tartisilir olmasini hazmedemiyorlar, çünkü ömürlerinin sonuna kadar hazci ve bireyci gençler olarak kalmak istiyorlar.

 

"Kusaklar catismasi" adli kitabinda, Bernard Preel bunu söyle tarif ediyor: "Bu kusak iktisadi bunalim yagmurlarindan hiç islanmadan geçip, iktisadi büyüme ortaminda yasamaya devam etmeyi basardi. Hiçbir komplekse kapilmadan, iktisadi krizin faturasini ondan önceki kusaga, 'yaslilara' çikarmayi becerdi. Bunlari erken emeklilikle is dünyasindan tasfiye etti. Kendinden sonra gelenleri ise, issizlikle uyduruk kurslar arasinda dolastirarak bekletmesini bildi".

 

Yeni kusagin elestirilerini en fazla yönelttigi 68'liler, medya dünyasinda

yüksek köseleri tutmus olanlar. Çocukluklarinda anneleriyle birlikte geçirdiklerinden daha fazla zamani televizyon karsisinda geçirmis olan bu yeni kusagin üyeleri için, "gösteri toplumu" bir laf degil, elle tutulur bir gerçek. Bu gösteri toplumunun bas aktörleri ise, büyük çogunluguyla 68 kusaginin önde gelenleri. Toplumsal adalet idealini ticari ve teknolojik modernizm ideolojisine kurban edenlerin ideologlari, medyanin gücünü fütursuzca kullaniyorlar. Bunlarin her on senede bir fikir ve görüs degistirmelerine, esen her yeni rüzgara yelken açabilme yeteneklerine (ya da oportünizmlerine) ve kendilerini elestirenlere "iyi niyetli, saf çocuk" muamelesi yapmalarina, onlarin çocuklari bambaska biçimde tepki gösteriyorlar. Siyasete bütünüyle ilgisiz kalarak, büyüklerini yok var sayiyorlar. Gençlerde oy verme oraninin ve militanligin, Bati demokrasi tarihinde hiç olmadigi kadar düsük olmasi, bu tepkinin somut bir tezahürü. Kendilerine karsi yöneltilen elestirileri ne yasaklayan ne de bunlari baskiyla susturan, ama onlari gelip geçici gençlik hevesleri olarak görüp, ciddiye almayan 68'lilere karsi, onu izleyen kusagin bulabildigi elestiri yöntemi bu. Onlari yok saymak ve elektronik iletisim araçlari sayesinde olusturduklari, mekândan kopmus iliski aglarinda gezmek. "Truman Show", bu kusagin fetis filmi.

 

Anne ve babalariyla olan göbek baglarini uzun zaman kesmeyen, kesemeyen bu yeni kusagin, kendinden önceki kusaktan devraldigi ve özümsedigi en önemli sey, özgürlükçü bireycilik. Ama bunun "hakiki" sahipleri anne-babalari oldugu için, yeni kusak bu degerlerini de sanal bir dünyada, ekrani basinda yasiyor.

 

68'liler sinif savasi fikrinin erimesine yoldaslik ettiler. Kusaklar mücadelesini de, konsensus toplumunun potasinda eritip, yumusattilar. Bunu yaparken, özgürlükler alanini insanlik tarihinde bilinmeyen boyutlarda genislettiler. Ama Bati toplumlarinin siyasetsizlesmesindeki sorumluluklarinin hesabi kendilerine uzatildiginda, biyik altindan gülmeye devam ediyorlar. 68 kusagi, sevginin asil karsitinin nefret degil, duyarsizlik oldugunu bir kez daha gösterdi. 68 kusaginin en çok korktugu sey, toplumun ona karsi duyarsiz kalmasi degil mi?

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 04 Mart 2001, Sayfa: 8

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa