Vertigo

Sibel K. Türker

 

Size bulundugum yerden cevap verebilmem çok zor bayim; ancak su kadarini

söyleyeyim beni bu hale yükseklik korkusu getirdi. Bunu bir itiraf olarak

kabul edebilirsiniz, ya da sizin itiraftan anladiginiz bu degilse o kategoriye sokmayabilirsiniz. Sizin bileceginiz is ...

 

Evet, beni ilk gördüklerinde tirnaklarimi yiyordum, beyaz ütülü mendilim güzelce katlanmis cebimdeydi. Ancak ilkokul ögretmenim titreyerek uzattigim parmaklarima igrenerek bakiyordu, sonra yapistiriyordu cetveli. Tirnaklarim kisaydi kisa olmasina ama bu kisaligin gerçeklesme sekli onun midesini bulandiriyordu. Ögretmenim beni sevmiyordu, çünkü annem güzel degildi ve mavi gözlerim yoktu. Beslenme çantamda ele geçirebilecegi hiçbir sey yoktu. Yani annesine göre iki koca dilim Alman pastasi (biri ögretmenin) veya kakaolu kek ya da Anadolu'nun bagrindan kopup gelmis annelerin rüsveti gözlemeler. 'Türk çocuklari, Türk çocuklari gözler ileribaslar yukari' sarkisini söyletirken sadece ve sadece gözleri ileribaslari yukari çocuklari muhatap kabul ediyordu. Yani durum bir 'Neseli Günler' durumu degildi. Bense sürekli ayakkabilarima bakardim, düsmüs çoraplarimi çekmezdim, sirtim bir hayli egik dururdu. Bu halimle ne çocugu oldugumu bilmiyordum. Ben daha o zamandan inançsizdim bayim, yani sizlere... Adlari Özlem veya Elif olan sari irk çocuklarinin defter sayfalari, üzerinde tek bir canlinin bile gezinmedigi bakir topraklar gibi pürüzsüz tertemiz olurdu. Sayfa kenarlarina oya gibi süsler islenir ve defter açildiginda hafif bir leylak kokusu duyulurdu. Bu güzelim sayfalarda bütün harfler kusursuzluklariyla siralanir, a'lar bir baska, z'ler bir baska olurdu. Oysa ki ben küçük beceriksiz terli ellerimle sayfalari kabartir, kirletirdim. Defter kenarlarina ilistirdigim yüzlerce atas, kusurumun tel askerleri yani, çaresizce üst üste beklesirlerdi. Defterlerim bu yüzden agir, dis teli takmis bir agiz gibi utangaçti. Güzel yazi dersinde bir tek yildizim yoktu tabii ki. Zaten ögretmenin en basindan 'bunu bekleme' dercesine bakan gözleri beni kirli sayfalarima kapatmisti. Iste o zamanlar doktor olmaya karar verdim. Bunun, çirkin el yazisinin bir karizma ifadesi oldugu tek meslek grubu oldugunu düsünmüstüm. Doktorlar büyük sirlar saklarlar ve Latin alfabesi kullanmazlar. Ne söyleyeceklerse kendi aralarindaki sifrelerle yazarlar ve bunu birtek eczacilar çözebilir. Bu fikre bayiliyordum, bu arada yazim gittikçe ucubelesiyordu. Tek avuntum, hayat hikâyesini okudugum Edison'un ilkokul ögretmeni tarafindan moron muamelesi görmesiydi. Her neyse, nefret etmeyi o zaman ögrendim.

 

Annem , 'mutlu hayat yoktur' derdi, inanirdim. O kendi hayatini temize çikarir, Aysanimlara özenmemenin bir yolunu bulurdu. Birçok kadinin kocasina 'bey’, onunkine 'efendi' denildigi günlerdi. Devletten uzak durmus bütün freeman'lere efendi denildigi günler. Cumhuriyet seçkinciligi. Sadece börekleri için tenezzül edilmis annemin evine dolusan asker esleri. Astsubay hanimlarinin 'ast'ligi, üst subay hanimlarinin 'üst'lügü. Kahkahalar. Ve yine o günlerde hiçbir statü sahibi olamamis babamin kullandigi altin uçlu Parker dolmakalem. Yükseklik korkum böyle basladi.

 

Annem bütün bunlari telafi etmek için habire ponpon yapardi. Mutlu kizlar elde etmenin tek yolunun renkli ponponlar oldugunu düsünürdü. Çoraplar, bereler, kapusonlu hirkalar, hatta etekler ponponluydu. Saçlar iki yana ayrilip at kuyrugu yapilir, aceleyle ponpon ilistirilirdi. Bu halimle kapicinin kizindan bir farkim vardi tabii ve gelecegim garanti altindaydi. Bense bu ehlilestirilip sevimlilestirme mekanizmalarina hiçbir zaman olumlu yanit vermemistim. Bir süre sonra annem Shirley (Sirley) düslerinin gerçeklesmeyecegini anlamisti.

 

Bunlari size neden mi anlatiyorum? Çünkü iktidar sInIrsIz sorumludur. Hayir, hayir adet gördügüm günü filan yazmayacagim. Gerek yok. Yani bulundugum durumla kadinligin bir ilgisi yok. Ayrica beni tiktiginiz yerde insan ancak kapali yer korkusundan mustarip olabilirdi, fakat ben ilginç bir insanim. Sadece yükseklik korkum var. Ve bütün korkular bir çesit tiksintiden dogar. Bu sessizlik size olan inançsizligimi körüklüyor.

 

Yo, hayir doktor filan olmadim. Beni kan tutar. Ne, yoksa sizi de mi? Çok sakacisiniz. Ayrica artik yalnizca iyi düsüncelerin kötü yazilarla yazilabildigini ögrenmis bulunuyorum. Yani sizce kötü.

 

Görme duyumu gittikçe yitiriyorum. Artik sizin iki dili çok iyi bilen sevimli yüzünüzü hafizamda saklayacagim. Size, yerden yüksekligi 20.000 metre olan o yüce makaminizda mutluluklar diliyorum. Zaten her yüce seyin basi biraz döner, tanrinin da. Yükseklik korkum bu yüzdendir. Sizin oldugunuz yerde olmadigim için tümden gelemiyorum, beni AFfediniz. Genelleme yetenegim yok. Ama siz beni ve benzerlerimi, vesairelerimi F tipi birer fareye dönüstüreli beri aklim basimda degil. Pek tabii ki özel oldugumu iddia etmiyorum, ben karinca Z'yim . Bunlari neden mi yaziyorum? Delirmemek için , delirmemek ....

 

Your's truely XX

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 25 Subat 2001, Sayfa: 5

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa