Sultan Süleyman'a
bile yar etmediler
Takvim yapraklari kI$I gösterirken Istanbul'da günes birkaç
günlügüne yüzünü gösterince solgun yapraklarini tümüyle dökmeye firsat
bulamamis agaçlar bahari yasamaya, kara kuru dallarda kar taneleri gibi çiçekler
açmaya basladi... Süleymaniye Camisi de üstüne vuran günesten nasibini aliyor;
minare, kubbe, kule, kemer ve pencerelerinin kivrimlariyla gün ortasinda büyüleyici
bir gölge oyununa ev sahipligi yapiyor...
Yontulmus her tasin üzerinde isigin dansi farkli ve baska güzeldir.
Süleymaniye'deki fark ise aktörlerinden kaynaklaniyor olsa
gerek...
Süleymaniye Camisi'nde sahneye, döneminde dünyada tek
imparator oldugu kabul edilmis Süleyman 'in serveti ve büyük usta oldugu
kabul edilmis Sinan 'in dehasi çikiyor...
Yil 1550. Sultan Süleyman 55 yasinda ve saltanatinin
30'uncu yilinda; Fransa vilayetinin krali Ferdinand , Macaristan
vilayetinden çekilmesi için yilda 50 bin duka altini vergi vermeyi önerirken o çikartip
400 bin duka altini veriyor Sinan'a... Mimar Sinan padisahtan belki birkaç yas
büyük belki küçük ve mesleginin dorugunda... Insaati yedi yil sürecek
Suleymaniye Camisi'nin temeli atilirken Süleyman'in amaci Ayasofya'dan daha görkemli
bir mabetle tarihte Justinianus 'un önüne geçmek, Sinan'in hesabi ise
kubbeyi oturturken tedbiri elden birakmamak...
Mühür Suleyman'daysa da hendesenin endazesi Sinan'da; Süleymaniye'de
kubbenin capi 26.5 metre, kilit tasinin yerden yüksekligi 49.5 metre oluyor...
Ayasofya'nin elips kubbesinin ortalama capi 31.2 metre ve kilit tasinin yerden
yüksekligi 55.5 metre. Estetik arsinla ölçülmese de Sinan sonradan Süleymaniye'yi
'kalfalik dönemi' ne oturtuyor, ustalik için kubbede Ayasofya'nin çapini
Edirne'de yakalayacagi Selimiye'yi bekliyor...
Kabe'den getirilen tas...
Süleymaniye ile caminin ötesinde Haliç'in Unkapani sirtinda
70 dönüme yayilmis bir külliye ve külliyenin ötesinde dar sokaklarda ahsabi
yanginlarla tükenecek evleriyle bir mahalle çikiyor ortaya... Süleyman ve
Sinan, yaratip fakat yasamadiklari bu mahallede yatiyor... Biri yaptirdigi
caminin bahçesindeki türbesinde, öteki yaptigi caminin alt sokagindaki köse
basinda... Ve ikisi de yalniz degil; galiba ikisi de bedenlerinin sonsuz
dinlenmelerinde huzurlu degil. Belki üçüncü bir kisiyle birlikte...
Nasil olsun ki...
Sultan Süleyman, Hürrem adini alan en sevdigi kadini
ve entrikalar sultani Roksalan ya da Aleksandra Lissovska 'yi
1558'de Süleymaniye'nin bahçesinde yaptirdigi türbeye defnetmis, kendisi için
de yine Sinan'a ayri bir türbe yaptirmis.
Sultan Süleyman ki Tanri'nin dünyadaki gölgesi, Kabe'de yüz
sürülen 'Hacer-ül esved' den bir parça getirtmis; tasi Mevlevi sikkesi
seklinde kestirtip türbesinin giris kapisinin üstüne yerlestirtmis... Sinan da öylesine
özenmis ki, kesme tastan sekiz köseli, çevresi revakli, her cephesi bes sütunlu,
kapisi fildisi kakmali, dolap kapaklari abanoz, duvarlari Iznik çinisi, tavani
kalem isi bir esi olmayan saheser yaratmis...
Sultan Süleyman, 1566'da 72 yasinda çiktigi son seferinde ölünce
iç organlari Zigetvar'da gömülüp naasi birkaç ayda Istanbul'a getirilmis; bir büyük
sandukanin içinde türbesine yerlestirilmis...
Hürrem turbesinde tek basina, Süleyman türbesinde tek
basina iken ardillari 'ebedi saltanat' i yikmis; Hürrem'in yanina torunu
Mehmed 'le Süleyman'in kiz kardesi Hatice 'nin kizi Hanim
gömülmüs... Sultan Süleyman'in türbesine ise ilk kez 1578'de kizi Mihrimah
'i getirmisler; 1691'de Sultan II. Süleyman 'i, 1695'te Sultan II.
Ahmet 'i, ayni yil II. Ahmet'in Rabia 'dan olma kizi Asiye 'yi,
1698'de II. Süleyman 'in annesi Saliha 'yi ve 1712'de Rabia
'yi defnetmisler...
Kis ortasinda kara kuru dallari kandiran yalanci bahar gibi
yalan dünya... Bu dünya 'Muhtesem Süleyman' a bile türbesinde rahat
vermiyor iste...
Yükselisten duraklamaya geçen Osmanli'da türbe yaptiracak
para kalmadi derseniz yanlis olur... Çünkü Osmanli çöküse geçtiginde I.
Mahmut , Nuruosmaniye Camisi'nden önce türbesini yaptirmis ama ardili III.
Osman tarafindan Yeni Cami'deki türbeye gömdürülmüs; Nuruosmaniye'deki türbe,
camiyi bitirten III. Osman 'a da nasip olmamis; Nuruosmaniye'nin türbesine
hiçbir padisah gömülmemis...
19. yüzyil duyarsizligi
Süleymaniye'nin 'Hazire' denilen gömü yerine iki
yani toprak bir yoldan giriliyor; yol saga dönünce önce orta yerde Süleyman'in
sonra Hürrem'in türbesi, bir kösede de türbedarin binasi duruyor...
Ne ki Osmanli, türbelerin içi gibi disini da doldurmus...
500'den fazla mezar bahçede açacak çiçeklere yer birakmamis... Belli ki
Osmanli, Müsluman kullari icin 'asri mezar' likla epey geç tanismis ve
eski padisahlarin hazirelerine dadanmis... Dört dönüm kadar bahçe, Abdülmecid
'in saltanatinda 1850'den baslayarak mezarliga dönüstürülmüs... Öncelikle saray
çalisanlari, yüksek rütbeli memurlar ve zevceleri gömülmüs...
Hazire girisinin iki yaninda bir zamanlar, mezar taslari
yerine Sultan Süleyman için dikilen gül agaçlari olmaliydi... Öteki dünyadan
geriye dönüs yok... Gittigi gibi kalmak elde olsaydi eger Süleyman, kendi sülalesinin
degil ulus olmus ahalinin yönetimine siginirdi herhalde.. Cumhuriyet türbeleri
korumaya alip el sürdürtmedigi için.
Yine 19. yüzyilda Istanbul'u mesken tutmus Gümüshaneli,
Naksibendi tarikatindan bir Seyh Ahmet Ziyaüddin 'i gömmüsler Süleyman'in
türbesinin hemen yani basina ve karisini da ve hatta öyle gömmüsler ki güzelim
türbenin renkli sütunlarinin irzina geçmisler koyduklari demir
parmakliklarla... Hem türbenin estetigini bozmuslar hem de sütununu... Bir de
yesile boyamislar, göze batsin da içindeki iki tas parçasi türbenin yaninda
arsizca siritsin diye.
Naksibendiligi 14. yüzyilda Buharali Muhammet Bahauddin
Naksibend kurmus; seçtigi yol içinden durmaksizin Allah diyerek zikretmek
ve her nefes alip veriste Allah demeyi aliskanlik haline getirmek... Tasavvufla
ilgisi olmayan ortaçag bagnazliginda bir sofuluk... Yüzyillar boyunca herkes
kendine göre yontup dallandirmis... 19. yüzyilda Istanbul'da Ebül Baha Halit
Ziyaüddin canlandirmis... Tarikatlarin kollari ahtapotla yarisir;
Halit'ten Halidiyye türemis... Süleyman'in türbesinin sütununu kiran Ziyaüddin,
Naksibendiligin Halidiyye'sinden gelen Gümüshanevi dergahinin seyhi... Gümüshaneli
birkaç kisiye daha bahçenin Süleyman'la Hürrem arasindaki boslugunda mezar yeri
verilmis... Sonra bunlarin müritleri toplanmislar, her birine demir parmaklik
yapip yesile boyamislar... Bahçede de siritiyorlar!
Kenan Evren'in fermani!
Bahçeyi de seyhlerinin mali sanmislar... Hürrem'in türbesinin
önüne bir tabela dikip ok koymuslar: 'Muhammed Zahid Kotku K.S' diye.
K.S. Kanuni'den Sonra anlaminda degil; Kaddesa'llahu
Sirrahu'l-aziz...
Allah'in kutsadigi ve insan aklinin ermedigi ermislige yükseltmisler
adami...
Ahiret gününde ancak Tanri'nin verebilecegi bir karari bu dünyada
bir ara Sultan Süleyman gibi hüküm süren Kenan Evren 'e de
onaylatmislar!
Cumhuriyet'in kapattigi türbeleri Bay Kotku'yla yeniden 'hizmet'
e açan Sayin Evren'i kutlamak gerek...
Peki bu 19. yüzyilda Ahmet'le Gümüshanevi dergahindan
baslayan ve 20. yüzyilda Kotku ile Iskenderpasa dergahina uzanan
Naksibendilerle Sultan Süleyman'in ilgisi ne, Sultan Süleyman Naksi miydi?
Evliya Çelebi 'nin dedigine bakilirsa 16. yüzyilda
140 kadar tarikat var... Bektasiler, Mevleviler, Kadiriler, Hurufiler,
Halvetiler, Rifailer, Sadililer, Kalendiriler, Melametiler... Süleyman kuyumcu
ustasi olarak ahi kusagi bagladigi için bir bakima Bektasi; türbesinin kapisina
Hacer-ül esved'in tasini Mevlevi sikkesi biçiminde kestirttigine göre
Mevlevilere yakin... Ama hiçbiri degil.. Kendini Tanri'nin dünyadaki gölgesi
kabul ettigi için kendi ifadesiyle 'Tariki Hakk' tan yana...
Iktidari için Alevileri de kesmis, oglunu da bogazlatmis...
Çünkü bu dünyada güç onda... Fakat ölmeye gör... Naksiler bile gelir türbenin
duvarina yapar!
Mimar Sinan'in türbesini sorarsaniz... Caminin alt
sokagindaki kösenin basinda, Sinan'in kendi elleriyle yaptigi sebilin arkasinda
dört yani açik küçük bir anit... Yanina, Cumhuriyet kurulmadan bir yil önce bir
mimar gelip yatmis... Kültür Bakanligi da sebilin üstüne 'Mimar Sinan'in Türbesi'
yazmis...
Sinan'in da kemikleri sizliyor olmali; türbe ile sebilin
ayirdinda olmayan kültürsüzlerin eline kaldigi için!
Cumhuriyet Gazetesi, 12 Subat 2001, Sayfa: 9
Not: Yazardan izin alinmistir.
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa