Popüler
Marksistlik her derde deva
Veysel
Batmaz
Hangi seyi
anlamak için, onu üreten ve yeniden üreten iliskileri
çözümlememek
gerekir ki "popüler kültürü anlamak için popülasyonu üreten ve
yeniden üreten iliskileri çözümlemek" gerekmesin? Popülasyonu üreten
iliskiler de ne? Popülasyonu anlarken anlasilmaz mi? Yoksa: Üretim iliskisi mi?
Egemenlik (hegemonya) iliskisi mi? Insanla ilgili olan hangi sey bir iktidar
alanina düsmüyor ki? Hangi sey yansiz veya 'nötr'dür? Bunlar ve benzerleri
asikâr sorulari sormaktan, alinan cevaplardan bikip usanmadan, her derde deva
popüler Marksizmi, "asprin iç geçer" tarzi tedavileri, Banu
Alkan gibi devam edelim; "Türkiye'de teori mi kaldi? Marxist mi var?
Ben köse yazari miyim? Benimle amprisizm yapar misiniz?"
anlamindaki sorulari, ciddi ciddi elestiri ve hem de bilimsel elestiri diye
sunmak, teorik tarzda bir tutum olmasa gerek. Marksizm'e de hiç yakismiyor.
Ben, popüler
kültür denilen olguyu amprik olarak (görgül ve sayisal ve kategoriklestirerek)
tanimlamazsaniz ve bu tarzda verilere sahip olamazsaniz, elit ve folk kültürünü
de kapsayan ve gündelik hayatin genel kültürü olan popüler kültürü
bilemezsiniz; dolayisiyla elestiremezsiniz ve pratik hayatinizi yanlis
kurarsiniz dedim. Bir iki örnek verdim. (Mesut Yilmaz gibi Kirmizigül ile popülizm
yaptiginizi; Haluk Sahin ve digerleri gibi herkesin televolelestigini
zannedersiniz.) Çogaltmak mümkün. Hatta, Kemal Inal'in Marx'i ortaya sürmesi de
popüler bir kültür addedilemez mi? Açik söylemek gerekirse, Marx, Türkiye'de
popüler bir üründür. Kime sorarsaniz sorun, dünyanin en çok bilinen ilk on
kisisi arasina büyük bir çogunluk Marx'in adini da koyar.
Kemal Inal,
amprik verilere ihtiyacimiz olmadigini söylemiyor; bu konuda bana katiliyor.
Ama Marksizm'i asprinlestirmesi, bu teoriyi popülerlestirmesi ve sonunda artik
Amerikan sosyolojisinin de hakim kavramlari olan kapitalizm, iktidar, sinif, üretim
ve yeniden üretim gibi çok popüler olan kavramlari kullanmayi önermesi,
asikârin tekrar edilmesinden baska bir sey olmuyor. Tabii ki, Marksizm her
insani ve toplumsal olan seye teorik bir çerçeve sunar; teori ile yetinmez
amprik verilerle de söyledigini destekler. Ayrica, benim, teorik çerçeveden ne
kastettigimi, hinzir bir spekülasyoncu gibi, "20. yüzyilda üretilen bir
takim süslü püslü kuramlar, aslinda" diyerek Marx'in amprisizmine bile
rahmet okurcasina saptamasi da en hafif deyisle ampriyo-Marksist degil.
Karl Marx,
1850'lerde Paris'te 100 soruluk bir isçi anketi düzenleyen kisi. Charles Booth,
Marx'tan yola çikarak, 1891'de, Londra'nin isçi mahallelerinde, fakirligin
nedenlerini ortaya çikarmak için ilk survey modelli anketleri uyguladi. Yine
bir Marksist olan Adorno, amprisizmin en ünlü ölçegi olan F Skalasi'ini (Fasizm
Ölçegi Otoriteryen Kisilik Yapisi) 1950'de, kuran kisi. Bu konuda da örnekleri çogaltmak
mümkün. Son örneklerinden biri Gerbner. Ben Inal'a ve diger arkadaslara, George
Gerbner'i okumalarini tavsiye ediyorum. En amprik, en süssüz, en kapsamli medya
kültürü elestirisi... Televizyonda siddet endeksini yaratan kisi, Marksçi ve
Engels'ci. Amerikan mainstream akademik medya elestirisine karsi en tutarlisi.
Bir de sunu
ilave etmek isterim: Inal, belki isi degil ama, madem merak ediyor, popüler kültür
ile Marx'i birlestirirken ve medya kültürü üzerine (Siyaset Meydani, Memedali,
Muhtar vs.) hipotez düzeyindeki önermelerini bize sunarken ve popüler kültürü
gerici olarak ilan ederken, biraz da veri ve bulgularla desteklerse söylediklerini,
iste o zaman iyi bir is yapmis olur. Temcit pilavi ve aspirin reklami gibi
Marx'i popülerlestirmesi ve herkesin bildiklerini tekrarlamasi, bu ampriksiz ve
teorisiz ülkede, çok popüler.
Radikal
Gazetesi Pazar Iki eki, 07 Ocak 2001, Sayfa: 4