Reklamlari kim yazar? Tüketiciler olmasin...

Ferruh Uztug*

     

Izmir genelevinde sIkma portakal suyu satan bir adamdan söz ederdi abilerimiz, onlarin yalancisiyim. Bu satici, "damarlara abi

damarlara...herkes de kasa kasa biz de basa basa.." (sIkma portakal oldugu kast ediliyor) açilis slogani ile gece boyunca ziyaretçilerin ilgisini pek çekermis. Saticinin satisa davet mesaji, kasa kasa dizili rakiplere karsi "dogal" vitamin. Mesajda vitaminin yarari -sonucu ise hedef kitlesi tarafindan ihtiyaç duyuldugu pek kabul edilmese de- erkeklik gücüne yaptigi katki. Satislara nasil yansidigini bilemiyoruz. Bu vitamine ihtiyaç duydugunu belli etmemek için susuzlugunu (!) gideremeyen birçok müsteriyi kaçirmis olabilir mi? Findikta oldugu gibi. Portakal suyu saticisi, ürünün bilinen özelligini-c vitamini- tüketicilerin dikkatine sunarken ürünün tüketicilerce umursanabilecek yararina odaklaniyor. Portakal suyunu erkekligin gücünü artiran bir ask iksirine dönüstürüyor. Günümüzde birçok marka ürünün somut islevlerinin/fiziksel özelliklerinin ötesinde soyut/psikolojik özelliklerle tüketicilere sunuluyor. Örnegimizde oldugu gibi bir ürünü bir çok islevi var. Ve bu islevlerden hangisinin "is yapacagi", tüketicilerin beklentilerine bagli.

 

Bu yazi daha önce bu gazetede çikan reklam çözümlemelerine -elestirilerine- bir cevap degil. Reklam elestirilerine yönelik esen rüzgarda reklamcilik cephesini de düsünen bir tartisma çerçevesini genisletmek amacinda. Reklamcilik elestirisinde herhalde ilk soru reklamin islevinin ne oldugu olmali. Reklam, bilgilendirici midir yoksa imajlara dayali nesnelere anlamlar mi transfer eder? Tüketicilerine ürün bilgisinin ötesine geçen bir baska dilde mi konusur? Günümüzde reklam yaraticilari, reklamin etkinligini kültürel ve sembolik bir boyutta görüyorlar. Leo Burnett'in "insanlara, ürünlerinizi ne kadar güzel gerçeklestirdiginizi degil, ürünlerinizin onlari ne kadar gerçeklestirdigini anlatin" önerisi de bu noktaya dikkat çeker. Sequlada marka yapilandirma açisindan reklam yaraticiligindaki temel egilimin markanin artik sahip olma gereksinimi ile degil, bir varlik gerekliligi olarak bir ürünle onun çekim alaninin birlesmesinde görür.

 

Böylesi tanimlar, reklamciliga yönelik elestirilere verimli bir zemin sagladi, reklamciligin kabaca, tüketim tarzi ve degerleri için bir iletisim araci, ürün kullanim deneyiminin dönüstürücüsü (transform) ve duygusal kiskirtici olarak degerlendirilmesi ile sonuçlandi. Reklamin bilgilendirici olma özelliginden çok bu kültürel iletisim etkisinin öne çikmasi, reklam elestirisinin odagini olusturuyor.

 

Tüketim kültüründe isaret ve sembollerin rolü, ürünleri niteleyen markalarin çesitli türdeki reklamlarinda da görülüyor. Örnegin, Wernick, "yapay semiosis" kavrami ile reklam gibi iletisim (promotion) araçlarinin tüketim nesnelerini saran anlamlarin temel yaraticisi oldugunu açiklar. Bu boyutlariyla reklamcilik, yarattigi ideal -benlik- imajlari, sundugu yasam biçimleri ile tüketim kültürü yaraticilari, arasinda yer almakla suçlanir. Bununla birlikte reklamciligin statü, seks, bireysellik ve benzeri alanlardaki düsleri, korkulari, kullanip kullanmadigi da sIkça sorgulanir.

 

Tüketimin bizzati kendisi ve markalar, Wernick'in yapay olarak niteledigi bir anlamlar demeti ile sarilip tüketim toplumu bireylerinin toplumsal ve bireysel "gerilimlerini" (gereksinimlerini) düsürmek gibi bir isleve aday olmakta. Bu durumda ürünler ve markalar, genis bir kültürel çagrisimlar ve yanilsamalar silsilesini üstlenebilecek sekilde gelistiriliyor. Faerstone'a göre özellikle reklamlar, bu durumu sömürmeye muktedir olup, sabunlar, bula$Ik makinalari, arabalar ve alkollü içecekler gibi siradan tüketim mallarina romantik sevda, egzotiklik, arzu, güzellik, doyum, ortaklasicilik, bilimsel ilerleme ve iyi hayat imgeleri yüklüyor.

 

Imajin bir yanilsama oldugu, gerçekten çok yönlendirilmis, daha dogrusu

yaratilmis bir sey oldugu kanisi yayginlik kazanmis durumda. Imaj, ürünler ya da kisiler arasinda, her tür rekabet ortaminda farklilastirici bir deger yanilsamasi (illüzyon) olarak degerlendiriliyor. Imajin imaji sarpa sariyor anlayacaginiz. Imaj, gerçek disi, aldatici bir olgu olarak degerlendirildiginde, ürünlerin algilamasina yüklenen degerin yaratilmasinda temel bir rolu olan reklam da bu olumsuz degerlendirmeden nasibini aliyor. Burada imaji bilginin karsiti olarak gören bir yaklasimdan söz ediyorum. Bilgisel reklamcilik, ürün ya da markalarin islevsel özelliklerinin vurgulanmasini açiklarken, imaj reklamciligi bilgiden çok yasam biçimi, degerler ve kimlik kurgularina gönderme yapiyor.

 

Günümüzde ürünler arasinda somut ve açik farklar yok denecek kadar azaldi. Rekabet halindeki ürünler arasinda bir farklilik yaratma görevi yüklenen

pazarlama iletisimi, özelde reklamcilik, çok zor bir görevle karsi karsiya. Bu görevi asmada soyut degerlerle yüklü markalar yaratma, iletisim cangilinda markasina ilgi ve dikkat çekme gibi güçlükleri gögüslemek durumunda. Bu zor görevde en büyük yardimcisi hiç de homojen olmayan ve sürekli degisen tüketicilerin özellikleri ve beklentileri. Yayinlanan reklamlarin çogunda focus grup ve benzeri arastirmalarla analiz edilen tüketici özelliklerinin izini görmek olasi. Olmasi gereken de bu. Tüketicilerde olan bir dürtüyü, beklentiyi dile getiremeyen ve bunlari markasi ile iliskilendiremiyen reklam etkisiz ve basarisiz olur. Bunu bir örnekle, Sprite reklamlari ile görebiliriz.

 

Materyalist degerlere ve markali yasama dair tepkisel egilimler tüm dünyada artiyor. Marka karsiti egilim, pazardaki binbir tür imaj tasarimi arasindaki seçim zorlugu ile de birlesiyor. Zihinlerdeki kompartimanlar da dolu. Tam da bu sirada Sprite'in ülkemizde de yayinlanan TV reklamlarina bir göz atalim. Sprite, "imaj hiç bir seydir" (susuzluk her sey) slogani ile karsimizda. Mevcut imajlardan sIkIlmis, farkli imaja "susamislara", Sprite... Sprite, yogun rekabette kendi marka imajini markaya karsi bir kimlik tarifi arayanlara seslenerek yapilandiriyor. Böylece tüketicisinin beklentisi ile bulusturuyor markayi. Sprite reklami, tüketim kültürü ve toplumunun belirgin özellikleri açisindan çok anlamli. Markali yasama, tüketim kültürü degerlerine karsi bir kimlik tanimina sahip marka ve ürünler kisa zamanda artacak. Egilimler onu gösteriyor(!) Markayi karsi oldugumuz imajini diger insanlara ifade etmek ve onaylanmak için Sprite...

 

Reklam elestirisinin yönünü tüketicileri içerecek sekilde genisletmeyi

öneriyorum. Reklamlari onlar yaziyor olmasin. Tüketicilerin -çok öncelerine dayanan- insani zaaflarin tüketim kültüründeki yeni görünümlerini irdeleyelim. Masum degiliz hiçbirimiz... Tarih boyunca her tür ürün sahip oldugu islevin ötesinde insanlarca bir anlamla sarmalandi ve kültürel bir boyutta islev gördü. Tüketim çaginda bunu daha da abarttik. Zeldin, "Insanligin Mahrem Tarihi"nde karamsarliga ve cansIkIntIsina karsi tasarlanmis en geliskin çözümün tüketim toplumu oldugunu belirtir. Ancak bunlarin yetersiz olduklarini da ekler. Ürünler, markalari araciligiyla tüketicilerin birçok gerilimine yardimci olur(!). Kendini ifade etme, komsuya, arkadaslara gösteris yapma, can sIkIntIsina karsi pahali bir terapi gibi... Kullandigi her tür üründe bir anlam, benlik-kimlik sorunlarina tüketerek çözüm arayan bir tüketici kitlesinin varligi, insanin dogasi ve çagin genel sorunlari ile birlikte tartisilmali. Hani reklam hedef sasirtmasin diye söylüyorum.

 

Bana gelince, Zeldin'in önerdigi çözüme katildigimi belirtmek isterim:

"Arzunun hakim oldugu bir toplumda kendini gerçeklestirmenin yolu cömertlik, açgözlülügün ise merak olabilir. Huzursuzlukla basa çikmanin yollarini henuz tüketmis degiliz."

 

*Anadolu Ün. Iletisim Bilimleri Fak.

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 31 Aralik 2000, Sayfa: 6

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa