Ölüm, sus! Hayat, konus!

Yildirim Türker

           

Ölüm, rahatlatiyor. Kurulmus bir zemberegin bosanivermesi gibi. Yürek agizda beklenen bir felaketin sonunda patlak verivermesi gibi. Hayatin dar

geçenekleri ölümün genis konagina açilinca, geride kalanlarda sinsi bir

ferahlama.

 

Ölüm, bu topraklarda hayata yeg tutuluyor. Hayat, ölümden acili. Ölüm karsisinda yapilmasi gerekenler iyi biliniyor. Ölüme tanik olmanin raconu belli. Yas tutmak, dövünmek, anilara siginmak, hayatin sefkatsiz koynunda

debelenmekten çok daha kolay. Ölüm, nicedir tehdit olmaktan çikmis. Hayati tehdit eden, hayatin kendisi.

 

Arafta beklemek, en korkuncu.

 

Ölüm, bir sabah, tan agarmadan isgal ediveriyor dünyamizi. Kelimelerin bittigi yerden söz ediyor birileri. Kelimeler bitiyor, çünkü hayatin dilini bilen az. O coskulu, agirbasli, mahçup ve saygili dili kekelemeden konusabilmek öyle zor ki. Hayatin mucizesi karsisinda aciz kaliyoruz. Kelimelerin bittigini iddia edenler hayati birkaç tok ve kesici kelimeyle ölüme tercüme edenler. Kelimeleri çok çabuk bitiyor. Her kelimelerinin ardindan ölum siritiyor. Ölüm, kendine tapanlarin sahte güleryüzlerinden, kalp vaatlerinden sonra; onlar hakliligini kanitladigina karar verince, karanligin sessizliginde isgal ediveriyor dünyamizi. Ölümün suçortaklari, bildikleri tek çözümle, ölümün bütün tartismalari bir anda anlamsiz kilan son sözüyle çikiyorlar karsimiza. Korkuyla bekliyorduk. Belki bu sefer cesaret edemezler. Belki bu sefer....herkesin gözü önünde... Bakan yumusak, dürüst bir adama benzemiyor mu? Olur a, belki bu sefer...

 

Herkeste beklentilerin en kötüsünün; öngörenlerin karaduygululukla suçlanmasina neden olan en beter olasiligin gerçeklesmis olmasinin verdigi sersemlik hali. Çirpinacak gücü kalmis olanlar oradan oraya kosturuyor. Durmadan isimlerini yazdiriyorlar lanetliler listesine. Geri kalanlarsa tuttuklari nefesi birakivermis. Derin bir oh çeker gibi. Kan akti. Ferahliktir.

      ....................

 

Ölü sayisi henüz 20. On sekiz tutuklunun yanik bedenleri disari tasinmis. Iki de asker ölmüs. Hepsi genç. Hepsi yoksul. Hayatla ölümün sInIrInI bekleyen yoksullar ordusundan hepsi. Pencereden disari bakiyorum. Hiçbir sey degismemis. Dünyanin yüzü ayni. Karsidaki bakkal, dükkâninin önünü süpürüyor. Birkaç çocuk güle oynaya okula gidiyorlar. Hiçbir sey degismemis. Aksama dek bakiyorum sokaklara. Kis aksami ayni hoyratlikla iniyor. Bacalar ayni umursamazlikla tütüyor.

 

Kendimi sokaklara vuruyorum. Koyu bir ugultuya veriyorum kulaklarimi. Gözlerim seçmesin kimsenin gözlerini. Sehrin kalabaligi biraz olsun yatistirsin beni. Akip giderken kaldirimda, ardimdan yirtici bir ses beni alip dünyanin bu noktasina, bu anina vuruyor: "Hani filmlerde var ya. Amerika'da cezaevlerindekileri köpeklere parçalatiyolar ya. Iste bizim tutuklulari da köpeklere parçalatacaksin. Baska yolu yok." Korku, alnimdan bir burgaç gibi girip kanimi harmanliyor. Kolumdan yakalayip ardima dogru savuruyor. Gencecik bir delikanli. Yaninda iki güzel genç kiz. Piril pirillar. Kapimi çalsalar buyur ederim. Asktan konusmak isterim. Sevinçli plaklar çalarim onlara. Durup gözlerini görmeye çalisiyorum. Konusan, oglan. Yüzü heyecandan al al olmus, sanki kizlara büyükleniyor. Kizlar tatli tatli gülümsüyorlar. Bir an aralarinda kaliyorum. Sonra birbirlerinin kolundan çekistirip arabalarin arasindan hizla geçiyorlar. Kendilerini güvende hissediyorlar besbelli. Hayatin kendilerine vaat ettigi her coskuya açIklar. Elegin üstünde kaldiklarindan hiç kuskulari yok. Iste Taksim'e seyrana çikmislar ya.

 

Birini öldürmek insani katil eder. Birinin ölümünü içtenlikle istemek de katil olmanin yarisidir. O delikanliyi ve hepimizi katil eden bu dili, virgülüne kadar silip yepyeni bir dil yazmamiz, yepyeni bir gerçeklik insa etmemiz gerek. Bu dille insan kalmak mümkün degil. Böylesine rahat öldürebilen, ölenlerden böylesine rahat vazgeçebilen, ölümle terbiye edilen halklarin dili rüzgâra savrulur gider. Vahsi bir kodlama ile ancak arenalarda ölüm gösterileri sInIrlar ufkumuzu. Kalkan parmak, yeri isaret eden parmak. Dirim, vahsilerin disleri arasindaki sinsi isliga bagli. Dirimin bedeli çok agir.

      .............................

 

Su aralar hiç aklimdan çikmiyor. O görüntü. Demirel'in, Çiller'in ve diger büyük adamlarin önünde girtlagi kesiliveren hayvanlardan fiskiran, saygiyla alinlarina birer parmak çalinan kan. Alinlarindaki kan gözlerine fer olur. Iktidarin mührü gibi tasirlar onu. Bahtlarina yakisir.

 

Yine yenik düstü hayatin yaninda duranlar. Hayata dönüs dediler ölümün adina.

 

Meger bosaymis onca çaba. Artik hepimizin alninda kurbanlarin kanindan bir leke. Hepimiz ölümle kutsandik bir kez daha. Kurbanin kaniyla yazildik

hayata.

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 24 Aralik 2000, Sayfa: 3

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa