Bayana dayak
ve bayan ayrimciligi
Ayse
Saktanber*
Türkiye son
on-onbes yilda kadina kadin diyemeyen tuhaf bir ülke oldu çikti. Daha dogrusu
televizyonun toplumsal diyalog zeminimizin vazgeçilmez bir unsuru olmaya
basladigi son on yildan bu yana, kamusal düzeyde ürettigimiz ortak anlam
dagarcigimizin tuhafliklarina bir de bu eklendi. Bildigimiz gibi Türkçe'de
kadin, insan türünün yetiskin disisine verilen ad. Gene bildigimiz gibi,
yetiskin olmayan disileri de çesitli gelisme evrelerine denk düsecek sekilde
kiz çocugu veya genç kiz diye adlandiriyoruz. Bir de toplumsal düzeyde bu
yetiskin disi insanlara, yani kadinlara, kültürel olarak belirlenmis hitap etme
biçimlerimiz var; hanim, hanimefendi, bayan gibi. Bu hitap etme biçimleri her kültürde
oldugu gibi bizde de pek çok yan anlamla yüklü. Öncelikle de insanlarin kamusal
düzeyde birbirlerine hitap ederken, aralarina koymak lüzumu hissettikleri
mesafe biçimlerine, bu mesafenin beraberinde getirdigi toplumsal statü ve buna
atfedilen saygiyi hissettirmeye yönelik anlam yüklemeleri bunlar. Toplumlarin
geçirmis oldugu kültürel dönüsümlerle de sIkI sIkIya iliskili bu hitap etme biçimleri
elbet. Ama temelde belirli bir nezaket, saygi, terbiye gösterme çabasi geçerli
burada ki bu da gayet iyi. Biraz nezaketten kimseye zarar gelmez. Tipki
erkekler için gelistirilen hitap etme biçimleri olan bey, beyefendi, bay
terimlerindeki nezaket, mesafe, saygi hatirlatmalarinda oldugu gibi. Buraya
kadar her sey yolunda gibi görünüyor. Buna göre de demek ki bu toplumda
yetiskin erkeklere ve kadinlara hanim / bey, hanimefendi / beyefendi ve bay /
bayan diye hitap edilirmis diyebiliriz. Peki gündelik ve medyatik düzeydeki sözcük
dagarcigimiza bakarak bunun böyle oldugunu söyleyebilir miyiz? Cevap hepimizin
gayet iyi farkinda oldugu gibi hayir, söyleyemeyiz olmak durumunda. Zira gündelik
hayatimizda bir de bakiyoruz ki megerse bu toplumda erkekler ve kadinlar degil
de, erkekler ve bayanlar varmis. Simdi bu ne demek?
Hafizam beni
yaniltmiyorsa biz toplumsal dagarcigimiza Cumhuriyet dönemi modernlesme serüvenimizle
katilan bu bay ve bayan tabirlerini pek de sevip, benimsememistik. Bunun yerine
hanim / bey, hanimefendi / beyefendi tabirlerini kendimize daha yakin bulup,
gerektigi yerlerde daha ziyade bunlari kullanmayi tercih ediyorduk. Zorlama bir
'mondenligin' ürünü olarak süpheyle yaklastigimiz tabirler olagelmisti
bunlar bizim. Resmi yazisma düzeyi bir yana, gündelik hayat içinde olsa olsa
gayri müslim konu komsu ve tanidiklarimizin disinda bu tabirlerle hitap
ettigimiz erkekler ve kadinlar yok gibiydi. Ama simdi bir de bakiyoruz ki bu
memlekette biz kadinlar bir cinsiyet kategorisi olarak neredeyse külliyen bayan
olup çikmisiz. Neden? Kadinlara çok mu deger veriyor bu toplum? Kadinlara
nezaketle yaklasmayi toplumsalligimizin olmazsa olmaz bir kosulu olarak mi
kabul ediyor? Diyelim ki öyle. Peki insanligin belli bir durumunun açikca dile
getirilmesinde ne gibi bir kötülük var ki kadinlara kadin demekten böyle imtina
ediliyor? Yani mesela ben, bana Türkiye'de kimsenin Bayan Ayse ya da bir iki
formel iliski pratigini bir tarafa birakirsam Bayan Saktanber diye hitap
ettigine sahit olmadim henüz. Ama son yillarda bir de bakiyorum ki, bir disi
insan olarak kadin olmak yerine bayan olup çikmisim. Yani bu sözünü ettigim
bayan olma durumu biz kadinlara 'bayan önüne baksana' ya da 'bayan en
iyi mallar burada' gibi sokak ve çarsi-pazar dilinde anonim bir kimlik
kurma amaciyla hitap edildiginde isgal ettigimiz konumdan farkli bir sey. Bu günlerde
yeri geliyor kadin degil de bayan ögretim üyesi, bayan avukat, bayan memure
(evet hem memure, hem bayan!) oluyoruz, yeri geliyor bayan sarkici, bayan sanatçi,
hatta bayan rock sarkicisi bile olabiliyoruz. Bu saygi gösterileri karsisinda
bir kadin olarak gögsüm kabarmaliydi belki ama sanirim ben derdimi en iyi özetleyebilecegim
örnegi geçenlerde seyrettigim bir haber programinda gördüm. Özel bir televizyon
kanalinin aksam haberlerinde bir belediyenin verdigi iftar yemegi görüntüleri
dillendirilirken kadin habercinin erkeklerin çogunlukta oldugu yemek kuyruguna
bakip "gördügünüz gibi insanlar uzun kuyruklar olusturmuslar
bile, bakin burada bayanlar da var" dedigini duydum. Sonra da ayni genç
kadin muhabirin kameralardan yüzlerini kaçiran kimi basörtülü, yoksul
kesimlerden gelme kadinlara onlari bayan seviyesine çikarmanin verdigi iç
rahatligiyla da olsa gerek "utanma canim, ne var bunda, ne güzel
iftar yapmaya gelmissin iste, bak öbür insanlar utaniyorlar mi?"
dedigini isittim. Galiba bütün mesele de bu. Erkekler insan, kadinlar bayan oluyorlar
bu toplumda. Bir biçimde utanilasi bir var olus biçimi oldugu düsünülen
kadinligin sarip sarmalanmis, üstü örtülmüs ve ancak ondan sonra topluma
sunulmus hali olup çikiyor kisacasi kadin yerine bayan olmak. Bayan lafiyla
aramizdaki kültürel mesafeler düsünülecek olursa, bu çabanin biraz sarsak,
biraz kolaj, çokca da igreti bir ifadesi de oluyor hem bu. Benim burada en çok
anlamadigim sey, kadinligi böyle fiilen ya da mecazen örtmeye çalisma
girisimlerini, diyelim islamci kesimler yaptiklarinda, mesela dini yönelimli
siyasi bir partinin kadin komisyonlarini "Hanimlar Komisyonu"
diye adlandirdiginda, bunu eger öfkeyle degilse, bir tür küçümsemeyle
karsilayan kadin ve erkeklerimizin kadinlarin bayanlasmasindan hiç de öyle
ciddi bir rahatsizlik duymuyormus gibi durmalari. Kadin gazeteci, kadin yazar,
kadin siyasetçi gibi tanimlamalara siddetle karsi çikanlarimiz elbette bunun
bayanla yer degistirmesine de karsi çikacaklardir, bundan eminim. Erkek yazar,
erkek sanatçi vb. deniliyor mu ki kadinlar için böyle bir ayrimcilik yapilsin
vs. türünden karsi çikmalar olacaktir bunlar en çok da. Tamam, kabul, bu karsi çikisin
ardindaki felsefi derinligi göz ardi etmeyelim diyecegim ama meseleye bir de
baska açidan bakip, kadin tanimlamasi, tabiri, hitabeti ya da bunun karsiti
durumlari ne zamanlar reddetmiyoruz, yadirgamiyoruz ona da bir baksak diyorum.
Mesela evlerimize gelen temizlikçi kadinlari bir meslek grubu olarak kisaca 'kadin'
diye adlandirmaktan ya da fahiselik söz konusu oldugunda, kadinlar için
yalnizca fahise tabirini kullanirken, bu meslegi ifa eden erkeklerden söz
edilecekse onlara 'erkek fahise' denilmesinden ayrimcilik adina bir
rahatsizlik duyuyor muyuz? Ya da evli olmayan ve artik genç kizlik çaglarini
geride birakmis genç kadinlara cinsellikleri evlilik kurumunun resmiyeti içinde
tescillenmemis oldugu için, bir türlü kadin diyemeyip, onlari nasil
adlandiracagimizi kestiremezken bunu mesele ediyor muyuz? Son zamanlarda
Batman'daki intihar vakalarindan söz ederken söz konusu kadinlardan bayanlar
diye söz edildigini de hiç duymadim ben mesela. Sonra kocalarindan dayak
yiyenler de bayanlar degil de, kadinlar oluyorlar hep ne hikmetse. Örnekleri çesitli
cephelerden çogaltmak mümkün. Hatta aman canim, iste toplumda tutmus, yayginlik
kazanmis, batililikla basa çikmaya çalisirken kamusal / medyatik diyalog çerçevesinde,
ihtimaldir ki biraz da ironiyle kullanilan bir tabir için bunca dil dökmeye ne
gerek var, hayati biraz daha oldugu gibi ve hafif tarafindan almak bu kadar mi
zor da denilebilir. Hayir, bu memlekette kendisine feminist demekten
rahatsizlik duymayan bir kadin olarak, pek çok ortamda bu kimlik taniminin
neredeyse
terörist
lafinin yarattigi gibi bir etki yaratmasina alistim mesela ve sirasinda bununla
dalga da geçebiliyorum. Ama yarin bir gün sokaklarda bu defa da bayan dayagina
karsi yürümek zorunda kalirsam veya kendimi çesitli kurumlarda bayan haklari için
çalisirken bulursam, ya da üniversitede önüme 'Medyada Bayanlara Yönelik
Siddet' diye bir tez gelirse, o zaman bu durumla o kadar kolay dalga geçemem
diye düsündügümden, yol yakinken bu bayan sIkIntImi sizlerle de paylasayim
dedim.
*Sosyolog,
ODTÜ ögretim üyesi
Radikal
Gazetesi Pazar Iki eki 17 Aralik 2000, Sayfa: 9