Kibris'ta "öteki" yüz

Nilgün Gürkan

     

Kuzey Kibris'taki siyasal çözümsüzlük son günlerde yine AB, "dolayisiyla" basinin gündemindeydi. "Dolayisiyla" gündeme gelmek bu ülke insanlari için Türk basininda bir kader gibi... Yine siyasal gelismelerin merceginden olaylar yansitildi. Yine bu ülkede yasayan tek vatandas sanki Denktas'ti... Kuzey Kibris'a ayna olacak ve Türkiye'de kamuoyunu bu yönde baska bir "yüz"ün de oldugunu düsünmeye itecek yazilar birkaç köse yazariyla sInIrli kaldi. Ancak bu kez geleneksel söylemde bir çatirdamanin varligi belirgin biçimde, yine ulusal çikarlar söylemiyle kendini gösterdi. Bir zamanlar "ya taksim, ya ölüm" diye basliklar atan gazetenin bile, bugünku basyazari mevcut politikaya karsi çikarak "torunlariniza ne anlatacaksiniz?" diye yaziyordu. Degisen dünyanin degisen kosullari küresel sermayenin çikarlari ile, tutucu ulus-devlet politikalarini zorluyor, bu "uyum" sürecinde basin da mevcut söylemini kosullara uyduruyordu. Ancak, yine siyaset merkezli, bireysel çikarlari devlet çikarlari üzerinden tanimlayan geleneksel gözlükleri ile...

 

Oysa, bu ülkede yillardir ayni söylemle büyüyüp savasi hiç tatmamis, 1974 sonrasi dogan kusak otuzlu yaslarina merdiven dayamis durumda... Ambargosuz, legal bir ülkede yasayamadan, tikanmis-sIkIsmis bir sekilde özgürlük duygusuna uzak, hiç tatmamis olarak ilerliyor. Yillardir "...mi$ gibi" yasiyorlar. Türkiye üzerinden dünyaya açilip Türkiyeli olmadan, ayri bir ülkedey...mi$ gibi. Etraflarindaki her olusumla, her yenilikle iliskileri bir seyler iyiye gidiyor ...mu$ gibi, kendi yararlarinay...mi$ gibi... Lefkosa'da yollari o tel örgülerle kesilmez...mi$ gibi. Maras'in hâlâ çicekleri balkonlardan sarkan güzelim binalarinda bir gün yine yasanacak...mi$ gibi. Pile köyünde piknikler düzenleniyor eski Rum komsularla, artik yabancilastiklari savas söylemi hayatlarinin merkezinde degil...mi$ gibi. Kibris'ta bir süre yasayinca, günlük hayat pratiginde bu "...mi$" gibi yasamanin kimlere bedeli oldugu netlesiyor. Herkesin günlük hayatindan (Kibrisli'nin Türkiye'den, Türkiye'linin Kibris'ta yabanci mi yerli mi oldugunu kavrayamadan bir seylerden) bu denli yogun yakinmasi, gelecek güvensizligi bir noktaya odaklaniyor ve bu pratigin farkli düzlemlerde farkli biçimde sagliksiz bir biçimde ortaya çikmasina yol açiyor... Küçük bir toplumda ekonominin salt devlet ve dolayisiyla Türkiye üzerinden isledigi düsünüldügünde iliskinin farkli düzlemlerde kendini dile getirisi de farkli oluyor. Günlük hayata kulak tikayan, Kibrisli ve Türkiyeli'yi yanyana koyan resmi-statükocu bir düzlem ve gerçek yasam... Kibris'in kuzeyine Türkiye kamuoyu ve Türkiye'den gelenler ile Kibris'in yerlileri ayni duygularla bakmiyorlar. Görüntüyle ardindaki gerçekligin farkliligi, kültürün, cografyanin, tarihin farkliligi kadar net. Kibris aksani ile konusanlar ve Türkiye'den gelenler arasindaki Türkçe kullanimi farki, gerçekte duygularin da bir o kadar farklilasabileceginin, tarihin farkli yazildiginin bir kaniti. Bu farklilik giderek yeni yetisen ve hayati boyunca bir türlü geçerli bir pasaporta sahip olamamis genclerin kaynayan duygulariyla daha da büyüyor. Savas görmemis, savas sonrasi ambargolarla kiskivrak baglanmis bir kusagin çocuklari... Bekliyorlar, çözüm gelsin de yollari açilsin diye. Kendi kaderine hakim olabilmenin hakli istegiyle. Kibrisli sair Mehmet Yasin'in yillar önce yazdigi dizelerin günlük yasamlarindaki agir karsiligi ile bekliyorlar: "(.....) Yetkili organ kim oldugumuza henüz karar veremedi/ Kibrisli degilmisiz taklidi yapilmasi/ Tarafimizdan Kibris tarihi yazilana kadar/ Tarihe karsi siir yazilmamasi".

 

Yirmi yaslarindaki üniversite ögrencisi "Yani Kibris sorunuyla ilk kez karsilasmiyorsunuz?" derken Türkiye'den gelenlerle aradaki kopuklugun, kendi yasadiklarina karsi duyarsizligin da bir vurgusunu yapmis oluyor. Kuzey Kibris'ta "kimlik" sorunlari üzerine çalismak isteyen Kibrisli ögrenciden geçilmiyor... (Onlar kendilerini/ Kibris pasaportunu ariyor/ girebilmek için dünyanin kapisindan). Içinde yasadiklari ortamin günlük hayatlarindaki karsiligi, cevaplari bu tezlerde araniyor.. "Kendimi irk temelinde degil, cografya ve kültür üzerinden tanimlamak istiyorum, buradaki göçlerle kimlerle neyi paylastigimi gördüm", "birkaç yil sonra benim ülkemde beni temsil edecekler, benim kültürümü anlamamis olacaklar, benim adima karar alacaklar...."

 

Ayyildizli, uc hilalli bayraklar ortalikta dolasadursun, goclerle gelenlerin Kibris insaninin yasaminda yaptigi degisiklikler onlarin yabanciligini artirmaktan baska ise yaramiyor. Turkiye'nin yaptigi onca yatirimin, akittigi paranin hatirini gocle gelenlerin, kumarhanelerin, mafyanin tahribati goturuyor. "Komsumun bir Türkiyeli olmasini istemezdim" seklindeki siradan insanin bu sözleri politik içerikten uzak, günlük yasamdaki tahribatla ilgili. Kusaklarini ambargolarla büyüten politikacilarin nasil tekrar tekrar oy aldiklari ise Türkiye'den göçlerle ve vatandas kayitlarinin yogunluguyla açiklaniyor. Resmi olmasa da bu rakamlar asagi yukari 180 bin KKTC nüfusunun 60 bininin yerli kaldigi digerlerinin göçle gelen Türkiyeliler oldugu yolunda. Kuzey Kibris'in en önemli gelir kaynaklarindan ünivesitelerde ise Kibrisli Türklere sendikalasma önlemi olarak yüzde otuz bir kota getirildigi inanci var. Bu rakamlar resmi olmasa da önemli olan bu inancin yayginligini gösteriyor, kendi ülkesinde kotaya ugrayabilecegi inanci. Trafik polisi Türkiye plakali arabanin soförüne hatirlatiyor... "Farkli bir ülkedesiniz, bu ülkenin de kurallari var..." Urfa'dan göç etmis esnaf Kibrislilara göre farkli muamele gördügünü söylüyor... "Benden istediklerini onlardan istemiyorlar...!, bu memleket bizim diye yapilan mitinglere ne demeli!". Kibris gazetelerinden muhalefet destekli olanlar her gün veryansin ediyorlar: "...Biraksaydik Kibrisli Türkler mahvolacakti diyebilirler. Mahvolus asil kurtulduktan sonra gelmedi mi? Ne var yani biraz müsaade etseler de Kibrislilar kendileri kararlar alip kendileri mahvolsalar!.."

 

Kibris insanina atfedilen tembellik, yalancilik vb. gibi özellikler ise, tipik bir kolonyal söylemi hatirlatiyor. Üstün olanin asagida olana kullandigi tarihi gözardi eden bir söylem. Karsiliginda gelisen ise artik "$ükran teyze" diye anilan bir espriye donusmus. "$ükran teyze" yillardir ayni söylemi kullanan politikacilarin basrolde oynadigi bir film gibi seyredenlerin yabancilastigi, sükran duygularinin karsi söyleme dönüstügü, yan anlamlarinin kendini astigi bir metafor artik.

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 17 Aralik 2000, Sayfa: 4

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa