Oruç ile ölüm
Yildirim
Türker
Ne zaman
insan olmaktan, yasamaktan dem vursak, Ölüm oturuyor gündemimize. Ne zaman
hayatin yirtigini sökügünü onarmaya, özgürlüge dönük yüzümüzün yaralarini
sagaltmaya kalksak, Ölüm dikiliyor karsimiza. Hesap soruyor. Hayatimiz çok
agir, çok belali pazarliklara açik. Ölümle tartmak zorunda kaliyoruz içtigimiz
suyu, çignedigimiz ekmegi. Hayatimizin kapisini tutanlara karsi ölümden baska
siginak kalmiyor kimi zaman.
Önde gelen
gazetelerimizden birinin 'Entelektüel Bakis' kösesi kan donduran bir baslik
atmis: "F tipi için ölünür mü?" Gazete, neler için olunurun
bir listesini koymayi ihmal etmis. Ama ölüm orucunun serbest iradeyle alinmamis
bir karar oldugunu, birey iradesini asan bir örgütsel iradenin söz konusu
oldugunu belirtmis özenle. Yani içerde ölmeye yatmis onca insan o vahsi örgütlerin
zoruyla sIkIyorlar canimizi. Dolayisiyla eylemleri saygi duyulasi degil demeye
getiriyor. Pekiyi böyle düsünmek sizi rahatlatiyor mu? Ya da Ulucanlar katliaminin
bir benzerine mi yesil IsIk yakiyorsunuz o entelektüel bakisinizla?
Adalet
Bakanligi'ndan F tipi üstüne yazmis oldugum bir yazi dolayisiyla uzun mu uzun
bir faks aldim. Beni aydinlatma amaci tasiyan, bu konuda yazmis münafiklara tek
tek yolladiklari bir metin. Bakanlik uygar bir görünüm vermeye sIkI özen gösteriyor.
Hirstan gözü dönmüs bir tür operatörü gibi F tipi cezaevlerine toplu geziler düzenlemesi
de isin cabasi. O tertemiz, henüz kan bulasmamis hücrelerin orasina burasina çiçekler
yerlestirip sevgili basina sergiliyorlar. Kamuoyunun ruhuna su serpmek
konusunda her dem hevesli basinimiz da 40 günü ardinda birakan, iyice ölüme
yaklasan onca insani görmezden gelemeyecegine kanaat getirdikten sonra
disaridakilere 'Otorite is basinda, isin dogrusunu biliyor' mesaji iletiyor. F
tipi için ölünür mü?
Bir
memlekette disaridakilerle içeridekiler arasinda böylesine bir kopukluk varsa o
memlekette disarisi kalmamis demektir. Ölüm orucunda örgüt parmagi arayan
uyaniklara söylenecek ne kaldi, bilemiyorum. Ama tecrit tehdidine karsi
hepimizin gözleri önünde hayatlarini askiya alan, gittikçe hayatin agirligindan
soyunup hafifleyen, neredeyse zarif bir kanat hareketiyle uçup gidiverecek
olanlar karsisinda çaresizlikten dili tutulan, ne yapacagini bilemeyenlere söylenecek
çok söz var.
Ölüm orucuna
girmis olanlarin amaci ölümü yüceltmek, zaferi ölumle tartmak degil. Onlar, tek
tek yok edilmeye, hayatin kütügünden sessizce silinmeye karsi gözümüzün önünde ölume
gidiyorlar. Disaridakilere ömür boyu unutamayacaklari bir gösteri sunmak, amaçlari.
Kayip edilen, sahip çikilmayan binlerce insani unutuveren, iskenceden geçip
sakat birakilan on binlerce insani unutuveren, kimvurduya getirilen binlerce
insani unutuveren halklarinin karsisinda bir mum gibi erimeyi seçmeleri bosuna degil.
Hayatin onlara sundugu pazarlikta ellerindeki tek kozu oynuyorlar. Hayatlarini
suratimiza firlatip atiyorlar.
Topluca ölmedikleri
zaman kulak verildi mi onlara? Denendigi her yerde felaketle sonuçlanmis hücre
sistemini tek çözüm olarak dayatan, vahsice ayak direyen muktedirlere karsi ne
yapsinlar isterdiniz? F tipini bir denemeden karar vermemeli, önyargili
olmamali diyenler, bu kumari kendi yakinlarinin hayatiyla oynamayi göze
alabilir miydi?
Insan
Haklari Komisyonu'nun bir üyesi onlar icin "gebersinler" diyebiliyorsa
ve yer yerinden oynamiyorsa, ölmeye yatanlarin neden ölümü silah diye
kullandiklarini anlamaya direnmek aymazligin alçakliga döndügü noktayi isaret
eder. Ölümü yüceltenler; ölüme, savasa, kiyima tapanlar, ölüm orucunda 50 günü
devirenler degil. Onlari bu açmaza kilitleyip ardindan da 'gebersinler'
diyenler.
Ölüm ile Oruç,
bu Ramazan ayinda yanyana geldi. Her iftar topunda, her sahur davulunda içiniz
yaniyorsa, kendi hayatinizin hücrelestirilmesini istemiyorsaniz, gecikmis de
olsaniz, sesinizi yükseltin.
Ölüm
orucundakiler, geri dönülebilecek çizgiyi astilar. Hayatta kalsalar dahi onmaz
sakatliklarla sürdürecekler yasamayi. Hepimiz gibi.
Radikal
Gazetesi Pazar Iki eki, 10 Aralik 2000, Sayfa: 7