Obez Amerika
DENIZ SOM
Uzun bir uçak yolculuguydu. Istanbul'dan Zurich'e, Zurich'ten
Los Angeles'a... Üstelik korkulu...
Korkulu çünkü tam o sira Sidney'den Londra'ya giden bir
uçakta, bir yolcunun koltukta uzun süre hareketsiz kaldigi için kan
pihtilasmasindan oldugu gazetelere haber olmustu!
Zurich'ten Los Angeles'a 12 saate yakin sürecek yolculuga
baslarken gözüm ve kulagim, ekrandaki sanal hosteste... Kemerlerin nasil
baglanacagini, can yeleklerinin nerede oldugunu anlattiktan sonra kan
pihtilasmasina karsi koridorda jimnastik hareketleri önerecek mi diye...
Önermedi... Anlasilan, pihtilasma fazla ciddiye alinmamis...
30 küsur yil öncesinde Atlantik'i birkaç kez denizden
geçmis olmanin sabri ile (II. Dünya Savasi'ni görmüs kömürle çalisan S/S
Zonguldak'in, Cebelitarik'tan New Orleans'a gidisi neredeyse iki haftayi
bulurdu ve mazotla çalisan M/S Gemlik'in okyanusu bir haftada asmasi Deniz
Nakliyat'in hiz rekoru sayilirdi) uçagin Iskocya'nin üstünden vurup Grönland'in
ucunu görerek Hudson Körfezi'nden Yeni Dünya'ya alti saatte ulasmasi dogrusu
pek kolay oldu... Ama daha sonra koca kitayi, Atlantik'ten Pasifik'e dogru
asmak pek sIkIciydi... Demek ki insanoglu, rahata kolay alisiyormus...
Saat
saskinligi
Ancak, uçak yolculugu ne kadar rahat olursa olsun
Istanbul'dan sabah yola çikip günesi hiç batirmadan Los Angeles'e inince saati
10 saat geriye alarak ögleye dönmek, insana dünyasini sasirtiyor!
N'apalim, her nimetin bir külfeti olacak...
Böylesi bir külfete katlanmamizin nedeni ise bir grup
gazeteciyle birlikte Long Beach'te düzenlenen obezite kongresini izlemek ve bu
vesileyle obezlere (hatta potansiyel obezlere) sunulan yeni bir ilaci tanimak
ve dolayisiyla Türkiye'de ilaç reklami yapmak yasak oldugu için sizlere de
dolayli yoldan ilaci tanitmak...
Bu arada, ilaç sirketlerinin reklamini nasil yaparsin
yolundaki elestirilere karsi hemen belirtmeliyim ki, doktorlar bilim adina ilaç
firmalarinin davetlisi olarak yurtdisinda kongrelere katiliyor da biz
gazeteciler bilime sirtimizi mi dönelim! Sirtimizi dönelim de sonra, kongrede
olup biteni, memleketimizin obezleri için, yabanci ajanslarin haberlerinden mi
çevirip yayimlayalim! Üstelik, doktorlar kongre davetine icabet ettikleri
sirketin ilaclarini yurda dönüste reçetelerine bol bol yazarken görüldügü gibi
yazinin bu satirina kadar herhangi bir ilaç sirketi ya da ilaç adi verilmis
degil... Ancak, haber yazma tekniginin klasik kurali 5 N, 1 K'ye (ne, nerede,
ne zaman, nasil, neden ve kim) göre yazinin ilerleyen bölümlerinde ilaç
sirketinin adinin Roche ve ilacin adinin da Xenical olup zenikal okundugu
kaçinilmaz olarak geçebilir. Bu da bizim meslegin cilvesi...
Dönelim obezite kongresine.... Fakat o kadar kolay degil...
Uçak Los Angeles'a indi ama bendeniz havaalanindan çikip Amerika Birlesik
Devletleri'ne giremiyorum...
Ince
ince arandik
Yüzünde Meksikali oldugu yazan Amerikan polisi, sanirim
Amerika'ya kaçak çalismaya geldigimi sandi... Uyusturucu kaçakcisi oldugumu
sandigini sanmiyorum çünkü vize basvurusu sirasinda ''Uyusturucu
kaçakçiligindan hüküm giydiniz mi'' sorusuna ''Hayir''
yanitini vermistim... Türkiye'de aranan kaçakçilarin Amerika'da yasadigini
bilen biri olarak bu sorunun ne anlam tasidigini da anlayamamistim... Neyse, 14
kisilik gazeteci grubunun içinden bir tek beni kenara çekti, pasaportumu alip
bilgisayardan kontrol etti, cebimde kaç para oldugunu sordu, yetmedi, bavulumu
açip içine bakti...
Niyetim Amerika'ya kaçak girmek olsa niye Los Angeles'i
yegleyeyim ki...
1967 yiliydi... Göcek'ten yükledigimiz kromla Pensacola'ya
gitmistik... Gemide gidis-gelis yolcu bileti almis genç bir adam vardi; o sira Cevat
Fehmi Baskut 'un ''Harput'ta Bir Amerikali'' oyunu popüler
oldugu için genç adamin Harputlu oldugunu çok iyi animsiyorum... Gemi limana
yanastiginda sahil güvenlik polisi, henüz bilgisayar gündelik yasama girmedigi
için elinde telefon rehberinden de kalin, kara kapli bir defterle gelip zabitan
salonuna oturur, soyadina göre gemideki herkesin adini kontrol eder, defterde adi
olanin ve hatta tipini begenmediginin gemiden çikmasina izin vermezdi...
Harputlunun niyeti kapagi Amerika'ya atmakti ve gemidekiler yol boyunca
polisten söz edip gözünü korkutmuslardi. Harputlu sirin görünmeyi basarmisti;
gemiden çikti ve bir daha gelmedi... Yillar sonra haberi geldi, Florida
taraflarinda benzin istasyonu açmis; Amerika'da bir Harputlu olmustu...
Los Angeles havaalanindan çikarken adama sirin görünmemis
olmaliyim diye düsündüm... Kaldi ki Amerika'ya girmek için birilerine sirin
görünmek durumunda degildim ve ayrica bu konunun asil muhatabi Istanbul'daki
Amerikan Baskonsolosu olmaliydi... Öyle ya, emeklilik cüzdanimin fotokopisine
kadar bir sürü belge istedikten sonra bana 10 yil geçerli vize veren
Istanbul'daki Amerikan Baskonsolosu'na, yüzünde Meksikali oldugu yazan Amerikan
polisi güvenmiyordu!
Kendi sorunlarini kendileri çözsünler...
Bizim sorunumuz obezite ve obezler...
Obezi, eksik olmasin Beyaz adiyla maruf Beyazit
Öztürk 'ün televizyon programindaki ''Obez Usta'' tiplemesinden biliyoruz...
Eskiden ''sisko patata'' olarak da tanimlanan asiri kilolu
insanlara artik obez deniyor...
Obezite de, asiri sismanlik olarak tanimlaniyor...
Dünya Saglik Örgütü'nün insan sagligina yönelik bir tehdit
olarak degerlendirdigi obezitenin bundan sonraki asamada, resmen bir hastalik
olarak kabul edilmesi isteniyor... Bu ise de en çok Amerikalilar kafa
yoruyor... Çünkü 20 yasin üstündeki iki Amerikalidan biri obezitenin ilgi
alanina giriyor!
Dünyanin kaynaklarindan fazlasiyla beslenen Amerika'da,
insanlarin da fazla beslenmeden sismesi kadar dogal ne olabilir ki...
Iki
farkli görüs
Fakat, konuyu arastiran bilim insanlari, obezitenin neden
kaynaklandigini henuz çözememis...
Iki görüs üzerinde arastirmalar sürüyor...
Bir görüs, obezitenin genlerden kaynaklandigi yolunda... Ne
ki, asiri sismanliga neden olan gen bir tane degil... Birkaç tane... Genler
üzerinde oynanarak sismanligi önlemek simdilik olanaksiz... Öteki görüs,
obezitenin çevre faktöründen ve yasam biçiminden kaynaklandigi yolunda... Refah
düzeyinin getirdigi fazla hareket etmeden sürdürülen bir yasam ve beslenme
yöntemi sismanliga neden oluyor...
Gelin görün ki, açligin kol gezdigi Hindistan'da da göz
ardi edilemeyecek oranda obez varmis... Hatta Türkiye'de ve hatta Türkiye'nin
kirsal kesimindeki kadinlarinda bile... Sabahtan aksama kadar tarlada çalisan
kadinlarda görülen obezite, tahil agirlikli dengesiz beslenmeyle birlikte
genleri de gündeme getiriyor...
Ancak bu konuda önderlik yani en yogun obezlik, kendilerine
göre dengeli beslenseler de, her türlü rejimi uygulasalar da, spor yapsalar da,
genleri kurcalasalar da Amerikalilarda bulunuyor...
Iste bu yüzden 1990'larda Kuzey Amerika Obezite Çalisma
Dernegi'ni, Ingilizce kisaltilmisiyla NAASO'yu kurmuslar...
'Bir dirhem et bin ayip örter' dense de dirhemler arttikça
kalp, damar, yüksek tansiyon, seker, safra kesesi, kanser gibi hastaliklarin
riski artiyormus... Amerikali doktorlar, obezitenin, kalp hastaliklari arasinda
birinci derecede ve fakat önlenebilir risk faktörü tasidigini saptamislar...
Konuyu biraz daha arastirinca Amerika'daki ölümlerin birinci sirasina sigarayi
oturtan doktorlar, ikinci sirayi obeziteye vermisler.
Sigara
konusu
Sigara söz konusu olunca... Biraz durmak gerekiyor... Çünkü
Amerikalilarin sigara ve saglik konusunda ne kadar dürüst olduklari
tartisilir... Bir kere, kapali alanlarda sigara içirtmiyorlar ama esrar ve
marihuanaya göz yumuyorlar! Ikincisi, tütünü ilk kullanan halkin yani
Kizilderililerin soylarinin sigaradan degil, beyazlarin katliamindan
tükendigini görmezden geliyorlar...
Zaten sigara yasagi, sigara tiryakisi Amerikalilarin pek
umurunda degil... Sigara sirketleri aleyhine açilan davalardaki astronomik
tazminatlar nedeniyle sigara fiyatinin 2 dolardan 4 dolara çikarilmasi bile tiryakileri
etkilememis... Sokaklar, kapi önleri, sigara molasi veren insanlardan
geçilmiyor...
Ölüm nedenleri siralamasinda obezitenin, sigaradan sonra
ikincilige yerlestirilmesi sanki baska bir ticari faaliyetin parçasi gibi
geliyor insana...
Obezitenin içine estetik ve kozmetik de girince, Amerika'da
zayiflama salonlarindan diyet yiyeceklere kadar yilda yaklasIk 53 milyar
dolarin döndügü bir pazar söz konusu oluyor... Tüm dünyada sadece diyet
yiyecekler pazarinda 60 milyar dolar dönüyor...
Amerikan televizyonlarinda reklamlar iki ana grupta
toplaniyor... Reklamlarin bir bölümü sismanligin temel kaynaklarindan biri
sayilan ivir zivir yiyeceklerden olusuyor... Öteki bölüm zayiflama
reklamlarindan...
Hal böyle olunca bir yandan atistirip bir yandan zayiflamaya
çalisanlar ideal beden kütle indeksinin (BKI) pesine düsüyor...
BKI'nin formülü kilo bolu boy metrekaresi...
Önce boyunuzun metre hesabiyla ölçüsünü, sonra bunun
karesini aliyorsunuz... Kilonuza bölüyorsunuz.
Diyelim ki boyunuz 1.75 metre; karesi 3.0625. Kilonuz da
80.
80 bölü 3.0625 esittir 26.12.
Dünya Saglik Örgütü tarafindan test edilip onaylanan
BKI'nin degerlendirmesi söyle oluyor:
18.5-24.9 arasi normal. (Mankenler hakli olarak 18'in
altinda kalmaya çalisiyor)
25-29.9 arasi fazla kilolu. (Yukaridaki örnek fazla kilolu
grubuna giriyor ve potansiyel obez sayiliyor)
30-34.9 arasi obez. (Doktorlar tarafindan tedavi edilmesi
gereken ideal bir sisman olarak görülüyor)
35'ten yukarisi morbit obez (Yatakta tedaviye muhtaç sisman
oluyor).
Istatistikler, iki Amerikalidan birinin obezitenin ilgi
alanina girdigini gösteriyor ama sokaktaki Amerikalilarin neredeyse hepsi
obez...
Amerika'da obez olmayanlari galiba ya film yildizi
yapiyorlar ya da fotomodel!
Dr. Atilla
Kursun'un sorumlulugundaki ilaç, yagin yüzde 30'unu vücuda sokmuyor
Amerikalilar son yillarda yeni ve cazip
bir sey icat edememis olmalilar ki, bos kalmamak için olsa gerek, hastalik icat
etmek pesindeler...
Obeziteyi, yani asiri sismanligi resmen hastalik yapmak
istiyorlar...
Obezite henüz Dünya Saglik Örgütü'nce hastalik olarak
taninmadi ama Amerikalilar istedigine göre eli kulagindadir...
Altyapiyi hazirlamislar bile:
- Dünyadaki obezlerin sayisi, açlardan çok!
Peki o zaman, açlik da bir hastalik mi olacak?
Sismanlik kalpten safra kesesine bir dizi hastaliga neden
oluyor da açlik bütün hastaliklara davetiye çikartmiyor mu?
Insanlar oburluklarindan, bogazlarini tutamadiklari için
obez olurken açlik çekenler canlari bir sey yemek istemedigi için mi bir deri
bir kemik kaliyor yoksa yiyecek bir lokma ekmek bulamadiklari için mi?
Buyrun size, hiçbir istatistige dayanmayan ancak akla da
ters düsmeyen bir sav:
Amerika'da yemek porsiyonlari yüzde 10 küçültülsün,
Afrika'da aç insan kalmaz...
Sismanlik en az yüzde 10 düser ama karsiliginda açlik
sorunu yüzde 90 ortadan kalkar!
Los Angeles'in Long Beac'indeki obezite kongresine ara
verip New York'a geçelim...
Amerika'nin obezligi Los Angeles'tan New York'a giderken
daha iyi belli oluyor...
Pasifik kiyisindan Atlantik kiyisina uçakla gidis bes saat
sürüyor...Iki okyanus arasindaki zaman farki üç saat...
Evsizlere
pasta
New York, 72 milletin ve dahi milletsizlerin toplandigi 18
milyon nüfuslu bir dünya kenti... Burada herkesin dünyasi kendine...
Çinliler, Hintliler, Japonlar, Türkler, Yunanlilar,
Araplar, Italyanlar, Ermeniler, Ruslar, Ingilizler, Fransizlar, Yahudiler,
Amerikalilar, Irlandalilar, Meksikalilar, Kübalilar, Sudanlilar,
siyahlar-beyazlar-sarilar, kadinlar-erkekler ve escinseller, dolar milyonerleri
ve sokakta bir sente avuç açan evsizler...
Broadway'de Marriot Oteli'nin 48. katinda bir bar; ''The
View'' ya da Manzara... Barin özelligi, dönüyor olmasi... Döner bar...
Oturdugunuz yerden döne döne çevredeki gökdelenleri seyrediyorsunuz... Seyirde
kolaylik olsun diye, kagit peçetenin üzerine kroki çizilmis binalarin adi
yazilmis:
Empire State Building, Astor Plaza, Penn Plaza, Port
Authority, Old McGraw Building, Manhattan Plaza, A&T, World Wide Plaza,
Morgan Stanley, 750 Studio, Equitable Center, Exxon, McGraw-Hilli, Time Life,
General Electric, J.P. Stevens Tower, Bertelsman, Met Life, Chrysler, Nynex.
Bunlar 48. kattaki manzaranin içine giren gökdelenler;
disinda kalanlarla New York tam bir bina obezi degil de ne!
Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerinin her birinde 40
bin kisi calisiyor, dile kolay, girip-çikanlarla birlikte World Wide Plaza 120
bin nüfuslu bir kent gibi...
Döner bar The View'un açik büfesinde içki disinda 16 dolara
yiyebildiginiz kadar pasta yiyorsunuz... Saat gece yarisina gelince dönüs
duruyor ve bar kapaniyor... Müsteriler bari bosaltmadan bir görevli gelip açik
büfeyi bosaltiyor... Tezgahta kalan pastalar oldugu gibi çöp torbalarina
atiliyor... Ekmek bulamayanlarin pasta yeme sansi, çöp bidonlarini karistirmaya
kaliyor...
New York sokaklarinda yasam 24 saat sürüyor...
Çünkü, sokaklar evsizlerle dolu...
Iste, kaldirimda izgaranin üstüne yaygi serip uzanmis bir
evsiz... Gecenin ayazinda, binanin bodrumundan gelip izgaradan çikan sicak
havayla isinmaya çalisiyor... Evsiz adam, tabii ki obez degil; yiyecek
arayacagi çöp bidonunda belki pasta bulacak; kapitalizm, evsizini bile pastayla
besliyor!
New York'un bir baska obezligi, oburca elektrik tüketmesi
olmali...
Gökdelenler, kentin silüeti için özellikle ve özel olarak
sabaha dek aydinlatiliyor; kat kat ofislerde lambalar hep yaniyor...
Zenginligin sani olarak tüketilen elektrigin faturasi hiç
kuskunuz olmasin, enerji sIkIntisindan elektrik kisintisi yapan ülkelerden
dolayli bir sekilde tahsil ediliyordur!
Biri yer biri bakar gibi, biri yakar öteki söndürür
hesabi...
Kiyamet kopmadan Long Beac'e obezite kongresine dönelim...
Dr. David York , NAASO'nun yani Kuzey Amerika Obezite
Çalisma Dernegi'nin baskani... Kongredeki yogun çalisma temposu arasina
sIkIstirip Türkiye'den gelen gazeteciler için sabahin köründe, kargalarin bile
mamasini yemedigi bir saatte basin toplantisi düzenledi...
Dr. David York önce anlatti, sonra sorulari yanitladi...
Artik konunun uzmani olduk...
Biliyoruz ki, sismanligin önemli etkenlerinden biri cipsti,
gofretti, hamburgerdi, pizzaydi, krakerdi gibi abur cubur yiyecekler... Hani su
televizyonlarda sIkça gördügümüz albenili ambalajlara girmis ye benili
mönüler...
Iste en
önemli soru
Gelelim Dr. York'a soracagimiz soruya:
- Amerikalilar sagliga çok büyük önem verdikleri için örnegin,
sagliga zararli oldugunu saptadiklari sigaranin her türlü reklamini
yasaklattilar... Obezite de sagliga zararli bir hastalik olarak kabul edilmek üzere
olduguna ve obeziteyi abur cubur yiyecekler azdirdigina göre... Acaba,
televizyonlarda abur cubur, ivir zivir yiyecek reklamlarina bir yasak ne zaman
getirilebilir...
Hiçbir zaman getirilemezmis...
Dr. York, gida sektörünün çok fazla çalisani oldugunu, çok
genis pazari oldugunu, çok büyük bir sermayesi oldugunu, çok da iyi niyetli
oldugunu anlatti... Örnegin büyük firmalarin yagi alinmis ''hafif'' ürünler
ürettigini anlatti...
Çok iyi anladik!
Kongrede, dünyanin (Kuzey Amerika'nin) dört bir yanindan
gelen doktorlarin yag hücrelerinin nitelikleri ve beynin davranis özelliklerine
iliskin tebligleri bizi fazla ilgilendirmediginden Dr. York'u birakip baska bir
doktora, Dr. Kursun 'a yöneldik...
Ingilizcede $ harfi olmadigi için Dr. Attila Kur$un
'un soyadini Amerika'da Kursun yaziyorlar...
Dr. Kursun, 1985'te Istanbul Tip Fakültesi'nden mezun
olmus, Kayseri'de zorunlu hizmetini, Malatya'da askerligini yapmis...
Italya'da, Almanya'da, Polonya'da çocuk cerrahisi ve genel cerrahi üzerine çalisirken
ilgi alanina diyabet, hipertansiyon, kalp ve dislipidemi girmis... Amerika'ya
gitmis; New Jersey'de çalisirken önce Organon ilaç sirketine, 1995'te Roche'a
geçmis.
Dr. Kursun, halen Roche'un kardiyovaskuler ve metabolik bölüm
medikal direktörü ve obeziti tedavisinde kullanilan Xenical yazilip zenikal
okunan ilacin sorumlusu... Iste yaziya baslik olabilecek bir tümce:
Dünya obezlerinin umudu bir Türk...
Az onceki paragrafta tibbi terimlerin biraz fazla oldugunun
farkindayim.
Asagidaki paragrafi da (ilaci anlatiyor) izninizle
hekimlere ithaf ediyorum:
''Orlistat, gastrik ve pankreatik lipaz inhibitörü olan
lipstatinin kimyasal yolla elde edilmis bir türevidir. Gastrointestinal lipazi
inhibe ederek trigliseridlerin ayrismasini ve diyetle alinan yagin yüzde
30'unun emilimini önlem, emilmeyen yag feçesle atilir ve böylelikle kilo kaybi
saglanir.''
Normal yaziya geçersek, ilacin öyküsü gerçekten ilginç...
Nasil
oluyor da oluyor?
1980 yilinda Mayorka Adasi'ndan alinan bir toprak örneginde
bulunan bir mikroptan bir madde elde edilmis... Bu madde ile kalp hastaliklarina
derman arayan deneyler yapilirken bir de bakmislar baska bir ise yariyor;
yaglari ayristiriyor...
Deneyler deneyleri izlemis ve sonunda kana karismayan ilaç,
midede devreye girip yagin emilmesini yüzde 30 oraninda engelleyerek
bagirsaklardan disari atilmasini saglar olmus...
Bu, su demek oluyormus: Vücuda yüzde 30 daha az yag
giriyormus...
Bir yandan daha rahat diyet ve bir yandan egzersiz yapan
bir obez, her ögünde bu ilaçtan bir tane yutunca alti ayda kilosunun yaklasIk yüzde
10'unu atiyormus... Yan etkisi de yokmus...
Yan etki sayilmiyor ama ilacin iç camasirina bir etkisi
varmis galiba...
Bir kisim yag, vücutta hiçbir kimyasal islem görmeden
disari atildigi için kalin bagirsaktan cikisi biraz hizli oluyor ve ''cirt''
diye kaçip çikiyormus...
Ne ki, obezite ile uzaktan yakindan bir ilgileri olmadigi
halde mankenler (formlarini korumak icin olsa gerek) bu ilaçtan kullanip
podyuma çikma cesareti gösterdigine göre bu ''cirt'' isi rakip
firmalarin bir uydurmasi olmasin!
Her ne ise... Siz siz olun, hicbir hapi doktorunuza
sormadan yutmayin...
Amerika'dan da obeziteden de benden bu kadar...
Ancak yine de yanitini bulamadigim bir soru var...
Amerikalilarin ince bagirsaklarina tenya nakledilse sorun kökünden
çözülmüs olmaz mi?
Bu konuyu bilse bilse, obezite sorunu yasamayan ancak Sumo
güresçileriyle konuyu yakindan bilen Japonlar bilebilir...
Su ara Tokyo'da bir kongre varsa lütfen haberim olsun!
Cumhuriyet Gazetesi, 12-13 Kasim 2000
Not: Yazardan izin alinmistir. Dersaadet.
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa