Sahibini arayan betimlemeler

 

Erol Özmen*

 

O birçok sifatla nitelenebilir. Ilk bakista birbiriyle çelisir gibi görünen sifatlari bir arada görünce sasirmamak elde degildir. Bazen biri, bazen de bir baskasi ön planda görülür. Zit özellikler gibi görülse de bunlar derinlerde bir yerde ayni anlama gelir: Ezik, kimsesiz, magdur, mazlum, masum, mahzun, edilgen, çaresiz, güçsüz, muhtaç, alingan, kahraman, en büyük, kusursuz.

 

Yasam sürüp giderken bir yandan, o da yasar gider. Yasar ama, ne kadarini kendisi belirlemistir bilinmez. Her sey onun disinda öldürülür; çerçeve de çati da baskalari tarafindan çatilir. O yalniz edilgen bir izleyicidir. Kadere inanir, basa geleni ceker. "Kaderim bu mu?" diye yakinarak söylense de kaderini degistirmek diye bir dert tasimaz. Kaderini degistirebilecek gücü olduguna inanmaz, sanki güçsüz ve zayif olmak bir tercihdir onun için. Neyi isteyip neyi istemedigini bilemez çogu zaman, ileriye dönük bir girisimi olmaz, edilgendir, bekler; baskasinin yapmasini bekler, yapanlara da yanlislari için bol bol söylenir. Kendisinin katkisi olmadigini düsündügü için, olup bitenlerde kendine bir sorumluluk payi çikarmaz. Yapmak kadar yapmamanin, etkin olmak kadar edilgen olmanin da bir sorumluluk oldugunu düsünmez.

 

Sorumluluk duygusu gelismemistir, kendindeki kusurlari görme özürlüdür.

Gizli gizli kusursuz oldugunu düsünür. Aslinda o dogruyu hep göstermis, hep söylemis ama anlasilmamistir; bu nedenle baskalarini suçlar. Her seyi bilen kisi oldugunu kendisinin yani sira baskalarina da göstermesi onu ayakta tutan bir güçtür.

 

Sürekli haksizliga ugradigini düsünür. SIk sIk söylenir. Olmasi gerekeni bilir ve her yerde söyler. Kendisi haksizlik yaptiginda gerekçeler bulmakta ustadir. Iç disiplini yok gibidir; disiplin ancak distaki bir güç ile saglanir. Baskasi bir haksizliga ugradiginda ise cogu zaman sadece seyreder.

 

Fanatiktir, takim tutar gibi parti tutar. Neden o renklere tutkun oldugunu bilmez. Oy verdigi parti baskaninin yanlis yapabilecegini düsünmez, ona inanir. Yapilan yanlislarin sorumlusu da düsmanlar ya da yakin

çevresindekilerdir.

 

Yüce olmak, büyük olmak gereksinimi damarlarindaki her damlaya kadar islemistir. Kendi basina bunu saglayamadigindan takim tutar, parti tutar. Türk olma, sanli geçmis, büyük Türkiye, Avrupa Avrupa duy sesimizi ilaci gibidir bu hastaligin.

 

Otorite ile iliskilerinde ikirciklidir. Bir yandan otoritenin gücüyle bütünlesme, onunla özdeslesme gereksinimi içinde iken, bir yandan da otoriteye karsi isyan duygulari içindedir. Fakat, isyanini/muhalefetini edilgin biçimde gösterir. Amir olmadigi zaman isleri yapmaz, zorlama olmadikça isi kaytarma egilimindedir. Otorite kendisiyse ya da otorite ile bütünlestiyse digerlerine birer kul gibi davranir.

 

Elestirmeyi bilmez, hele elestirilmeye hic tahammülü yoktur. Ilgisiz yerlerde, ilgisiz kisilere, ilgili kisiyi acimasizca elestirir. Ilgili kisiyle karsi karsiya iken susar. Ilgili kisi de onun gibi elestirilmeye katlanamaz, elestiriyi belli bir konuyla ilgili degil de kendisi aleyhine bir etkinlik gibi algilar. Çogu zaman en ufak elestiri imasi bile köprülerin yikilmasina neden olur. Alingandir, kendisine dokunan bir sey oldugunu düsündügünde de içerler, kirilir.

 

Birlik beraberlik çok önem tasir onun için. Çatisma istemez, rekabet istemez. Rekabet etmeyi bilmez. Rekabet kotulugu çagristirir. Çatisma

yikmakla/yikilmakla esdeger anlam tasir onun icin. Birlik ve beraberlikten anladigi onun istedigi gibi olmaktir.

 

Inandiginin yanlis olabilecegini düsünmeye/dinlemeye tahammülü yoktur. En iyisini bilir, her seyden anlar, onun düsündügü en iyisidir. Her konuda fikir sahibidir. Kahve sohbetlerinde, arkadas tartismalarinda her seyi bildigi gözlenir. Dinlerken, anlattiklarindan hiçbir süphe duymadigi açik biçimde görülür. Kendisi ve kendisi gibi düsünenler disinda herkes bir sekilde

kandirilmistir. Bir yolu bulunsa ve onlara gerçekler gösterilse herkesin dogru yolu bulacagina inanir.

 

Aradigi sevgiyi bulamaz, bulamayacagi bir sevginin pesinde oldugunu bilmez. Yitirilmis ya da yasanamamis asklari müzige dönüsmüstür. Bunlari neler yasadigini (belki de çektigini) herkes görsün diye her firsatta herkesin

duyabilecegi tonda bangir bangir dinletir.

 

Içten içe güçsüzlügünü, çaresizligini hisseder. Bu nedenle baskalarinin övgüsüne gereksinir. Önemsenmek, adam yerine konulmak, takdir edilmek çok önem tasir onun icin. Kendisini degerli hissedebilmesi için baskalarinin onayina gereksinim duyar.

 

Bu betimlemeler sahibini araya dursun; fakat biz hepimiz çarsida, pazarda, sokakta, trafikte, aynada her gün karsilasiyoruz onunla.

 

* Doç. Dr., Manisa, Celal Bayar Üniversitesi

 

Radikal Gazetesi Pazar Iki eki, 05 Kasim 2000, Sayfa: 10

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa