Nurçay Türkoglu
“Çok aci verici ama buna katlanabilirim”
diyor yüzüne dövme yapılan Kingi Taura.
Nga Puhi kabilesinin sefi olmaya hak kazanan bir erkegin bütün yüzü dövmeyle
kaplaniyor. Aciya dayanikliligin ve atalara sayginin en önemli göstergesi olan
dövme yapma törenine Moko diyor Yeni Zelanda yerlisi Maoriler. Burun, göz
çevresi ve dudaklar dövme aletinin delici sesiyle karsilasirken, gencecik ve
çok güzel bir Maori kizi Jillian, kamerasiyla bu görüntüleri kaydetmis.
Jillian’in MOKO adindaki belgesel filmi, Yeni Zelanda’da Auckland
Üniversitesinin konferans salonunda, Eylül 2000’deki Uluslararasi Belgesel
Konferansinda gösterilen filmlerden biri. Jillian, Maori dilinde yaptigi çagrilarla
atalarindan izin istedikten sonra filmi gösteriyor. Çünkü Moko aslinda kutsal
bir tören ve yabancilar tarafindan izlenmesi olagan degil. Ama artik 2000’li yillardayiz
ve tabular degisiyor. Farkli kültürlerin karsilasmasi mutlaka savaslarla
sonuçlanmiyor. Batili beyazlar tarafindan ilkel olarak tanimlanan kabileler
hayatta kalmanin yollarini ararken atalarindan kopmamaya çalisiyorlar.
Üniversitede sinema ögrencisi olan Jillian kendisini hiç yalniz hissetmedigini
söylüyor. Atalarinin manevi varliklariyla her gün konusuyor, onlarin da
kendisini her zaman koruduguna inaniyor.
Maoriler, kendileri için dans etmekten çok hoslanan ama hâlâ isgal
edilmiş topraklarinin ve beyaz adamlarla yapilan savaslarda ölen atalarinin yasini
tutan hüzünlü insanlar. Kendi zamanlarini yasamakta israrlilar. Yeni Zelanda
topraklarina ayak basan bir yabanciysaniz bir Maori kabul evine gidip selam
vermeniz ve onlar tarafindan misafirlige kabul edilmeniz gerekiyor. En yasli
Maori kadin size ev sahipligi yapmayi uygun görür de sizi eve çagirirsa,
ayakkabilarinizi çikartip içeri girebilir, atalara saygili davrandiktan sonra
size sunulan yiyeceklerden yiyebilirsiniz. Ev sahibinin izin vermedigi hiç bir
davranista bulunamazsiniz.
Bütün bunlar kutsal bir tören havasi içinde, yapilan her davranisin
anlaminin Maori dilinde açiklamalarinin yapilmasiyla ve olabildigince yavas
gerçeklesmelidir. Iki insanin karsilasmasi aceleye gelmez. Söylenen her söz
ciddiye alinir. Onun için de özellikle “evet” ve “hayir” sözcüklerini gerektiren
sorular uzun uzun düsündükten sonra yanitlanir.
Bulundugunuz yerin yasami algilama biçiminizi nasil da belirledigini
hiç düsündünüz mü?
Bir gün içinde kaç kez “ne olsun valla, kosturup duruyoruz iste” dediginizi
hiç saydiniz mi?
Nereye kosturdugunuzu biliyor musunuz?
Saatinize hiç bakmadan, yalnizca kendinizi hazir hissettiginiz için bir
is yaptiniz mi hiç?
Toplumun gurur duyulan, saygi deger bir üyesi sayilabilmek için katlandigimiz
acilarin izi hiç okunuyor mu yüzümüzden?