Modern tipta bilim ve etik

Etyen Mahçupyan

 

Modernizmin en kutsal kildigi alan bilim oldu. Bunu belki de dogal saymak gerekiyor, çünkü modernite ataerkilligin yerini relativizmin almasiydi; ve bu yeni zihniyet dogaya deneysel yollarla bakmayi, gözlemden hareketle gerçegi yakalamayi tesvik ediyordu. Dolayisiyla gerçekligi anlayip açiklamak açisindan; modern bilim bir anda dinin yerine geçiverdi.

 

Ne var ki insanlar hayatlarinda bir kutsalin yer almasi ihtiyacindan o denli kolay kurtulamadilar. Ancak modern dünyanin kutsali artik ruhani degil, 'bilimsel' olarak adlandirilan bir kategoriye aitti. Bu alanin da kendi rahipleri ve misyonerleri dogdu. O kadar ki aynen dinde oldugu gibi, bilimin ne oldugunun ölçütünü sadece bilim adamlari koymaya basladi. Böylece siradan insanlar bilime yabancilastilar ve bilim adamlarinin 'insanüstü' bilgisine mahküm hale geldiler.

 

Öte yandan modern dünya ayni zamanda kapitalizmin, ekonomik çikarlara tahvil edilen güç iliskilerinin dünyasiydi. Diger bir deyisle pazar ve kar maksimizasyonunu hedefleyen sosyal organizmalar üretilmekteydi. Bilim de kaçinilmaz olarak bundan nasibini aldi: Kendisini finanse edenlerin ve toplumsal hiyerarsiyi denetleyenlerin talep ve çikarlari dogrultusunda gelisti. Söz konusu gelisme çizgisinin devamliligi, 'demokrasi'lerde kamuoyu destegine muhtaç oldugu için de; toplumlar bu bilimin insanligi en dogru yöne götürdügüne ilişkin bilgi bombardımanına tutuldular.

 

Modernizmi en fazla 'tasiyan' bilim dali ise tIp oldu. Insan ömrünün radikal bir sekilde uzadigina, her gün yeni bir ilacin kesfedildigine, tibbin insanligin hizmetinde olduguna inandigimiz bir dönem yasadik. Bugün modernite ile birlikte bilim de önemli bir sorgulamadan geçiyor. Bize söylenenlerin bir çogunun temelsiz oldugunu; birçok bulgunun ise kasten engellendigini

ögreniyoruz.

 

Sandigimizin aksine modern tip insan ömrünü fazla uzatmis degil. Bebek ölümlerinin azalmasiyla ortalama yükseliyor, ama 50 yasinda birinin beklenen yasam süresi bir asir önceye göre bugün sadece 2 yil daha fazla. Diger taraftan on yili kapsayan bir arastirma, prostat kanserinden tedavi olanlarin beklenen ömrünün tedavi olmayanlardan daha az oldugunu göstermekte.

 

Sistem ise hizini sürdürüyor: Bugün ABD'de ordu gögüs kanseri alaninda arastirma yapmakta ve milyonlarca dolar fon kullanmakta. Doktorlar kanser hastalarina "senin yapabilecegin birsey yok, istedigini ye" diyebiliyor; onlari bilinçsizlige ve resmi tedavilere mahkum ediyorlar. Saglam insani bile hasta edecek kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler, zaten hasta olan vücutlarda uygulaniyor ve bagisIklik sistemini mahvediyor. Kurulustaki etik ilkeleri arasinda 'kanserin çaresi bulundugunda kendisini lagvetmek' olan ACS; kanserin çaresini gizleyerek varligini sürdürüyor. Birçok tibbi tez

'kanitlanmamis' olarak degerlendirilip çöpe atilmak isteniyor; ama nedense bütün bu kanitlanmamislar patentlenemeyen ve zehirli olmayan tedavileri kapsiyor.

 

Modern tip ahlaki kaygularini çoktan yitirmis gözüküyor. Bu tespit bir yana bu tibbin bilimselligi de çok su götürür nitelikte: Modern tip hastaliklarin arazlarini ortadan kaldirmayi tedavi saniyor; çünkü saglikli olmanin ne oldugunu bilmiyor. Böylece belki arazlar ortadan kalkiyor, ama kisi sagligina kavusmus olmuyor ve kader karsisina sürekli yeni araz çikarmaya basliyor.

 

Zihinsel gücü bir kenara ayirip insani mekanik bir aygita indirgeyen modern tip, anlamadigi bir varlikla ugrasiyor. Böyle bir yabancilasmadan mesleki ve etik anlamda 'dogru' bir yaklasim türemesi ise son derece güç oluyor.

Yeni Binyil Gazetesi, 18 Ekim 2000, Sayfa: 18

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa