Klasik türküler

Tahir Abaci

 

"Klasik Türk Müzigi" tanimi içine giren ezgiler "klasik" de, diger ezgiler, sözgelimi halk müzigi ezgileri klasik degil mi? Klasik Türk Müzigi, Türklerin Ön Asya'ya dogru gelerek devletler kurmalarindan ve Iran'la, Bizans'la iliskiye geçmelerinden sonra ortaya çikti. Klasikten "eski"ligi anliyorsak, halk müzigi daha eski. Ne var ki, Orta Asya'da çalinip söylenen ezgilerin günümüze hangi ölçüde süzülüp geldigini bilemiyoruz. Bu müzik, Orta Asyali öteki kavimlerin müzikleri gibi pentatonik bir müzik olmali. Oysa Anadolu halk müzigi, klasik Türk müziginin dizilerine, makam özelliklerine yatkin.

 

Dar anlamiyla antik Yunan sanatini, yani bir "dönem"i anlatan klasik kavrami, zaman içinde genisleyen anlamlar edindi. Klasik denince, artik ya bir dönemde üretilip de tarih içinde süzüle süzüle az sayida kalan sanat eserleri, ya da dali ve türü en iyi temsil ettigi yolunda üzerinde belli bir sözbirligi olusmus sanat eserleri geliyor akla. Bazen bes-on yil önceki eserler bile klasik olarak nitelenebiliyor. Isin bir baska boyutu daha var: Degerleri konusunda üzerlerinde sözbirligi olusmus klasiklere herkes saygisini beyan eder ama yasanti düzeyinde is kisisellesir ve gönlümüz kendi esimince seçimini yapar, hele de müzikte. Söz gelimi raki içerken, "Yalniz birakip gitme bu aksam yine erken" benzeri sarkilar dururken, "kâr"lari, "kârçe"leri, "beste"leri pek de yegleyen bulunmaz. Neyse, "klasigin klasikleri" üstünde sonraki yazida duracagiz, bu yazinin konusu türkülerin klasikleri.

 

Klasik ayrim dinlemez

 

Halk müziginin klasiklerini tespit etmeye soyundugunuzda, ezgilerin yöreselligi ya da kimi ezgilerin din ve inanç kökenli olmalari, basta isi zorlastiran bir etken olarak görünüyor. Çünkü bir bölgede ya da bir inanç çevresinde önde tutulan bir ezgi, bir baska yörede ya da çevrede salt aidiyet sorunlari nedeniyle kabul görmeyebiliyor. Ancak, öyle ezgiler var ki, kendisini farkli bölgeden ya da farkli inançtan insanlara da sevdirebildi. Bunlarin sagladiklari "konsensus"la en hakiki klasik olduklarini da çekinmeden söyleyebiliriz, çünkü kulaklara yerlesmeyi "her seye ragmen" basardilar. Söz gelimi, Ön Asyali eski kavimlerin ayinlerinden Alevi cemlerine uzanan semahlar, farkli inançtan pek çok insanin da ellerini bir saga, bir sola götürüp getirdi. Ayni sekilde, halk müziginin klasikleri arasina pek çok Bektasi-Alevi nefeslerini ya da Sünni ilahilerini rahatlikla yerlestirebiliriz: "Zahit bizi ta'n eyleme", "Sol cennetin irmaklari", "Sordum sari çigdeme", vb. Elbette ötesi de var: Anadolu kökenli Kürtçe, Rumca, Ermenice, Süryanice, vb. ezgiler de, o dilleri bilmeyenlere dahi, baska ülkelerin müziklerinden çok daha fazla seyler söyler, çünkü tinilari bildiktir, çogu motifleri de karsilikli alisverisin ürünüdür.

 

Ayni durum, yöresellik açisindan da geçerli. Söz gelimi "Alisimin Kaslari Kare", "Ormanci", Ruhi Su'nun sesiyle daha bir unutulmazlasan "Drama Köprüsü" vb. ezgiler, Trakyali olduklari halde, Anadolu'nun öteki ucunda da etkili olabilmis türkülerden birkaçi. Basta "Çökertme" türküsü olmak üzere, pek çok Ege türküsü de, ülkenin tamaminda ellere ve ayaklara tempo tutturur. Karadeniz'den ise, uyandirdiklari "bir örneklik" etkisi nedeniyle klasik bir türküyü ayirt etmek epey zor görünüyor, belki de hepsini toptan tek bir türkü gibi düsünmek gerek. Bir baska güçlük daha var: "Hamsi koydum tavaya", "Yali giderim yali", "Derule" gibi ritmik ve ironik ezgileri "agirbasli" ve "oturakli" bir kavram olan "klasik"e nasil dahil edebilirsiniz? Gelgelelim, isi böyle sIkI ve ciddi tutunca, bir kismi ünlü klasik Türk muzigi bestecilerinin imzasini tasiyan "rast" ya da "mahur" Istanbul türkülerini de kenara koymak gerekir, o zaman da büsbütün itirazlar yükselir. "Katip türküsü" ya da "Kadifeden kesesi" gibi klasik nitelemesini hak etmis türkülerden kim vazgecer?

 

Belli bir ezgiyi klasik olarak ayirt etme güçlügü, rengi ve çizgisi belli türkü disi formlar için de geçerli. Söz gelimi, "maya" denilince "Huma kusu

yükseklerden seslenir" sözleriyle baslayan Erzurum mayasi biraz öne çikar, ama ayni kusaktaki baska yörelerin de kendilerine özgü ve farkli güftelerle okunan mayalari var. Bu nedenle mayanin dogrudan kendisini halk müziginin klasigi saymak daha dogru olur. Tipki hoyratlar gibi. "Kuleden gel kuleden"i mi, "Kesik hoyrat"i mi, "Diyarbekir dolar bugün"ü mü daha klasik sayabilirsiniz? Sadece Harput agzinda on ayri çesit hoyrat var. En iyisi "hoyrat"i bütün örnekleriyle birlikte, toptan klasige dahil etmek.

 

Ne çok klasik...

 

Ancak en yaygin halk müzigi formu olan "türkü"de is degisiyor, onlar

kisisellesiyorlar ve tek tek seçilmek istiyorlar, seçebilirseniz tabii. Bazen "zevk"in ötesine tasan konsensuslar da var elbette. Söz gelimi, yakilmasi çok eskilere dayanmayan, bilemediniz 85-90 yil önce dogan "Havada bulut yok" türküsünü klasiklerin en basina yazsak, sanirim pek itiraz eden olmaz. Çünkü bu türkü, üzerinde pek çok kimsenin birlesmesini, gerçekten etkili ezgisiyle degil, ayni zamanda dayandigi tarihsel ve toplumsal olay (seferberlik) nedeniyle de saglamistir.

 

Ahmet Hamdi Tanpinar, "Bes Sehir" adli kitabinin Erzurum bölümünde,

"mahalli klasik" olarak niteledigi türkülerden, klasik Türk müziginin büyük bestecilerinin eserlerinde bulduklarimizi istememek gerektigini ve zaten böyle olduklari için kendilerini yaratanlarin dünyasini verebildiklerini belirttikten sonra, "Süphesiz bu eserler klasiklerden daha fazla gelenege tabidirler. Herhangi bir makamdan bir yörük semai, bestekârdan bestekâra geçtikce ayri bir sey olur. Fakat bir maya'nin, bir hoyrat'in degismesine imkan yoktur. Asirlarin hazirladigi bu kadeh, oldugu gibi kalacak, içine dökülen her seye kendi hususî lezzetini verecektir. Bu itibarla çesnisi ancak cografyaya tâbi olan bir üsluptur, denebilir" diye ekliyor.

 

Tabii bu arada Dede Efendi, Tab'i Mustafa Efendi, Mustafa Çavus gibi bestecilerin imzasini tasiyan türküler oldugunu da unutmamak gerek. Yine klasik Türk müzigi ezgileri arasinda icra edilen büsbütün anonim türküler de var. "Esmer bugün aglamis" sözleriyle baslayan, "Agam piyale vaktidir /Pasam piyale vaktidir / Doldur içek bade vaktidir" nakaratiyla baglanan türkü bunlardan biri. Klasik Türk müzigi icracilarinin ilgisi, türkü klasiklerini seçmemizi de kolaylastiriyor: "Sigaramin dumani", "Su daglari delmeli", "Ay dogdu batmadi mi", "Sarardim ben sarardim", "Haticem saçlarini dalga dalga taratmis", "Zeynep bu güzellik var mi soyunda", "Alli turnam", fasillarda dinledigimiz anonim türkülerden bazilari.

 

Pertev Nail Boratav ise "Yesil kurbagalar öter göllerde" sözleriyle baslayan Egin türküsü üzerinde ve bu türkülerdeki gurbet motifi üzerinde uzun uzun durur. Yesil hayvan çagrisimi, bizi Erzincan'in bir baska türkü klasigine götürüyor: "Yesil ördek gibi daldim göllere". Erzincan, Erzurum, Sivas, Elazig, Diyarbakir ve Urfa'nin dillerden düsmeyen, klasiklesmis ezgileri saymakla bitmez, bir kismini andik, anamadiklarimizi geçiyorum. Baska yörelerin de klasikleri çok: "Ordu'nun dereleri" (elbette Ordu), "Kirmizi gül demet demet" (Gaziantep), "Mevlam bir çok dert vermis" (Malatya), "Misket" (Ankara), "Yörük Ali türküsü" (Aydin), "Su Izmir'in daglarinda" (Izmir), "Konma bülbül konma nergis dalina" (Ercis-Van), "Bahar geldi gül açti" (Mardin), "Biter su Kirsehir'in gülleri biter" (Kirsehir), "Gesi baglarinda dolaniyorum" (Konya) ve daha yüzlerce örnek.

 

Bu kadar klasige can mi dayanir? Sizin "istek parçaniz" hangisiydi? (Bu arada, 16 Ekim'de radyo TRT 1'de saat 12.05-13 arasi yayinlanan "Müzikli Edebiyat" programinda Harput-Elazig türkülerini konusacagiz. Programin yapimcisi sayin Fatma Koyoglu ile bir de pazarlik yaptik, "girnata" ve Harput agzini iyi okuyan bir sanatçi da olacak.).

Radikal Gazetesi, Pazar Iki eki, 08 Ekim 2000, Sayfa: 17

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa