Herkesin Rodos'u

Murat Küçük

Dagda yemyesil çam agaclari arasindaki Panaia Elausas'ta yortu günü. Evlerde yapilmis kocaman ekmekler bembeyaz örtülü masada üst üste dizili. Herkes en temiz giysileriyle kilisenin bahçesine toplanmis. Ortodoks ve dagli. Tipki Muaviye'nin adayi zaptettigi yillarda, tipki sövalyelerin tartisilmaz hakimiyetinde ve tipki 490 yil süren Osmanli döneminde oldugu gibi. Daglarin kuytu köselerinde sakli küçük manastirlarda yüzlerce yildir yakilan mumlar ve tütsü kokusu, Bizansli Ortodoks gelenegin adanin asil sahibi oldugunu bir kez daha hatirlatiyor. Zeytin agaçlari, nefis reçinali saraplarin üretildigi üzüm baglari ve keçileriyle iste buradalar. Adanin bu kesimi sessiz, sakin. Dagdaki kilisenin müdavimleri birazdan arabalarina binip yakindaki köylerine dönecekler. Kimi pansiyon, kimi kafe, kimi market sahibi olarak turistlerle iç içe hayatlarina memnun, müreffeh devam edecekler. Mum ve ilik tütsü kokusu ise mahalle aralarindaki ayazmalara aksamüstü sessizce yürüyen yasli kadinlar disinda kimsenin umurunda olmayacak.

Tarih boyunca Anadolu'dan Misir'a uzak kiyilarda gemi yüzdüren Rodoslular ticaret yoluyla zenginlestikçe, dünyanin yedi harikasindan biri olarak bilinen Rodos Feneri gibi dev heykeller ve tapinaklarla donatmislar memleketlerini. Ada, Isa'dan sonra 657 yilinda Araplarin eline geçse de 717'de tekrar Bizans hakimiyetine girmis. Rodos'a ilk Türk akini 1300 tarihinde Menteseogullari Beyligi'nce gerçeklestirilmis ama dokuz yil sonra bu kez Kudüs'ten dönen haçli sövalyeleri tarafindan zaptedilmis. Rodos Sövalyeleri muhtesem bir kale insa ederek adayi iki asir boyunca yönetmisler. Fatih'in aylarca süren kusatmalari dahi Rodos'u ele geçirmeye yetmemis. Ada ancak Kanuni devrinde alinabilmis. Sövalyeler dört ay süren kusatma sonunda Rodos kalesini teslim etmeye razi olmuslar. Tarihçiler sövalyelerin bu denli güçlü surlara sahip kaleyi nasil olup da teslim ettikleri konusunda tam bir görüs birligine sahip degil. Kimileri son kusatmanin öncekilerle karsilastirilamayacak denli büyük olduguna dikkat çekerken, dayanma gücünü asil kiran seyin içme suyu sIkIntIsI oldugunda birlesiyorlar. Kale 1522'de bir anlasma ile el degistirmis ve sövalyeler hazineleri, silahlariyla gemilere binip Malta'ya dogru yelken açmislar.

Osmanli yönetimi askeri yöntemlerle fethedemedigi kale içinin güvenligini hayati bir mesele olarak gördügünden, sonraki yüzyillar boyunca Rumlarin bu bölgede oturmalarina izin vermemis. Rumlar Rodos'un içinde ticaret yapabilirlerdi ama ikamet etmeleri yasakti. Gece oldu mu sehir disina çikmak zorundaydilar. Rakamlar sur icinde yerlesim yasaginin nedenlerini de açikliyor. 1890 yilindaki nüfus verilerine göre 6825 Türk ve 20 bin 250 Rum'un yasadigi adada 54 Rum köyüne karsilik sadece 2 Türk köyü varmis. O yillarda Italyan yönetiminde oldugu için mübadele disinda kalan Rodos'ta halen üç bini askin Türk yasiyor. Çarsi içinde dolasirken tesadüfen fark ettigimiz Hafiz Ahmed Aga Kütüphanesi'nde görevli Yusuf Kibrisli, bu sayinin altmisli yillarda çok daha fazla oldugunu, Kibris olaylari sonrasi Türklerin önemli bölümünün göç ettigini anlatiyor. Çocukluk yillarinda ilkokulu Rumca ve Türkçe okuduklarini belirten Kibrisli, bu hakkin 1971 yilindan itibaren kaldirildigini vurguluyor. Ama önümüzdeki yillar icin umutlu. Rodos'ta Türkoloji bölümünün kuruldugunu anlatirken, "Insallah Türkçe egitim verilen okullarimiz da açilacak" diyor. Deprem sonrasi iki ülke arasinda dogan yakinlasmadan Rodos da nasibini almis. Onikiada ve Mugla Valileri geçtigimiz günlerde Rodos'ta bir araya gelmis ve ekonomik, külturel iliskilerin gelistirilmesi icin anlasmalar imzalanmis.

Rodos'un yakin tarihinde yasanmis en büyük aci hiç kusku yok ki Yahudi toplumunun basina gelenler. Çarsidaki Yahudi Mahallesi'nden geriye hemen hiç bir sey kalmamis. 1942-45 yillari arasinda Almanya tarafindan isgal edilen adadaki Yahudiler'in gemilerle Selanik'e dogru baslayan "yolculugu" Auschwitz'de son bulmus. Rodos'tan götürülen 1673 Yahudi'den sadece 151'i kurtulabilmis sürüklendikleri cehennemden. Rodos'ta bir zamanlar varolmus Sefarad dünyayi hatirlatan tek sey dört yil önce müzeye dönüstürülen Kahal Salom Sinagogu. Ne yazik ki Rodos'un çocuklarini kurtarmaya adanin koruyucusu Günes Tanrisi Helios'un dahi gücü yetmemis. Rodos'ta bir Yahudi cemaatinden söz etmek mümkün degil artik. Geride kalanlarin çogu sonraki yillarda Israil'e göç etmis. Alti-yedi aile ya var ya yok. Sinagogtan çikinca günes gözümüzü kamastiriyor. Yeniden merakli insan seline karisiyoruz. Turistler Rodos'taki yeni kozmopolit hayatin en büyük "etnik" grubu. Surlarla çevrili sehrin tarih kokan sokaklari civil civil, rengârenk kalabaliklari agirlamayi sürdürüyor.

Radikal Gazetesi, Pazar Iki eki, 01 Ekim 2000, Sayfa: 6

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa