ÜNIVERSITE VE HIYERARSI

Atilla Göktürk  

Türkiye'nin birçok ili ve buna bagli olarak da genci, kamu tarafindan hizla 'üniversitelilestirilmekle' birlikte, bu olusumlarin olanaklari sinirli kaldi. Bu üniversitelerde ilk anda hissedilen egitim ve ögretimin yürütülecegi mekan ve eleman vb. sinirliliklar zaman içinde yerel kosullar çerçevesinde, asgari düzeyde de olsa asildi. Ancak varolan kosullar çerçevesinde 'üniversite' olunup olunmadigi veya olunup olunamayacagi ya da gelecekte olunabilmesi için bugünden ne yapilmasi gerektigi vb. tartismalar ile 'kurumsal kimlik' kazanma beklentisi her düzeyde etkili olmaya basladi.

Bir üniversite biriminde, kurumsal yapi olusturma tartismasina üniversite sisteminin olusumunda yer alan hiyerar$ik dayanaklarin ele alinmasi ile baslanmasi yararli olacaktir. Kanimca üniversite içinde 3 ayri hiyerar$ik olusum gözleniyor. Bunlari 1. Bilimsel, 2. Akademik ve 3. Yönetsel yapilar olarak tanimlayabiliriz.

Birçok noktada kesisen ve birbirine geçmis gözüken bu hiyerar$ik yapilanmalar gereksinimlerden dogmakta ve birbirini tamamlayan bir bütünlük sunmalari beklenmektedir. Diger kamu kurumlarindan farkli bir biçimde üniversiteye özgü olarak ortaya çikan bu üçlü hiyerarsik yapi, üniversitenin toplum adina evrensel nitelikte bilimsel çalisma ve arastirma yapma, yöntem gelistirme, özgün ve özgür düsünce üretme islevinden kaynaklanmistir. Bir baska ifade ile üniversite 'bilimsel arastirma' islevi ile diger egitim kurumlarindan ayrilmis ve çalismalarinin sonuçlari basta diger egitim kurumlari olmak üzere toplumun genis bir kesimi tarafindan kullanilmistir. Bu konum üniversiteyi bir noktada ayricalikli kilarak, akademik personele de 'aydin' ve 'öncü' olma yükümlülügü getirmistir.

Bilimsel hiyerarsi

Bu kurgu çerçevesinde, üniversitenin kurumsal kimliginin temsilinde, bilimsel yeterlilik, temel alinan bir ölçüt olmustur. Dogal olarak kurumsal düzeyde bilimsel yeterliligin sunulmasinin en etkin araci ise (altyapi vb. olanaklarin ötesinde) yetkinligini çesitli ortamlarda sunabilen bireyleri olmustur. Bu yaklasimin yine dogal bir sonucu, üniversite yetismis ve yetkinligi onaylanmis eleman sayisini hizla çogaltmaya çalisarak, bilimsel yeterliligini onlar araciligi ile sunmayi hedeflemistir.

Çünkü, kurum olarak bir üniversitenin bilimsel çalisma yürütebilir insan varligi ile çekim merkezi olma ya da diger egitim kurumlarindan hatta diger üniversitelerden ayrilma ugrasi hep olmustur. Bilimsel ehliyet sahibi olan insan sayisini bünyesinde arttirabilen, gerekli çalisma altyapisini saglayabilen bir üniversite ulusal hatta uluslararasi alanda sayginlasmis, bilimsel açidan kabul görmüstür. Bu yaklasim, her üniversitenin kendi adina bir hedefe yönelmesini gerektirmis ve üniversiteler arasinda dogal bir kademelenmeye de yol açmistir. Bu noktada konulan hedefin kurumsal bir bütünü temsil etmesi, her bireyin bu ortak hedefe katki saglayarak kendisini kurumu ile özdeslestirmesi büyük bir önem tasimistir.

Üniversiteler arasinda oldugu gibi bir üniversite içinde de 'bilme' kademelendirilmis ve bireyler içinde bir 'bilimsel düzey' tanimlanmistir. Böylece bilimsel yetkinligi ve ehliyeti olanin, bu ehliyetine dayanarak yeni ehiller yetistirmesi ve ehliyet vermesi üzerine kurulu bir sistem çerçevesinde üniversite kurgulanmistir. Bu da, bilimsel alanda sahip olunan bireysel yetkinlik üzerine bir kademelenme, 'bilgi' ve bilenden 'ögrenme' üzerine kurulu bir yapi ile bilimsel bir hiyerarsi olusturmustur. Özetle bir üniversitenin temel hareket noktasi 'bilimsel yeterlilik' ve yetkinligini daha ileriye tasimak için kendi bünyesinde yaratmak ve gelistirmek zorunlulugunu duydugu bilimsel hiyerarsi dir.

Üniversite, bu yapiyi toplum katinda geçerli ve anlasilir kilabilmek amaci ile 'bilimsel ehliyet' sahibi olmayi da isimlendirmistir. Çünkü üniversite bilimsel çalismanin yürütüldügü tek kurum olmayip, üniversite disinda da bilimsel çalisma yürütülebilmektedir. Böylece üniversite içinde ya da disinda bilimsel çalisma yapan her bireye, üniversite sistemince konulan kurallar içinde 'bilimsel yeterliligi'ni ispat etme, onaylatma sansi verilmistir. Temeli "bilim doktoru" ünvani olan bu sistem zamanla gelistirilmis, bilimsel çalismada geçirilen süreci, harcanan emegi ve bunlara bagli olarak da "bilimsel olgunlugu" tanimlamak amaci ile yeni ünvanlar eklenmistir.

Bu noktada "bilim doktor"lugunun, bilimsel çalisma yapma ve ögretim yürütebilmede temel (ve nitel) bir yetki olarak digerlerinden ayrildigina bir kez daha dikkat çekmek yerinde olacaktir. Çünkü, diger ünvanlar, bilim doktorlugunun üzerine eklenen ve agirlikli olarak, sürece ve süreçte yapilan diger çalismalarin yeterli bir (nicel) düzeye ulasmasi ile "bilimsel olgunlugun (nitel)" gelisecegi kabulüne dayanan unvanlardir. Bir baska boyutu ile diger ünvanlar ile bilimsel çalismayi özendirme, hatta manevi olarak ödullendirmeyi hedefleyen bir yaklasim da söz konusudur.

Ancak, ortak ölçütlere baglanan bu yaklasim bir kademelendirmeyi de kaçinilmaz olarak yaratmistir. Bireysel çalismalarla olgunlasma için de bir araç olarak algilanabilecek bu kademelendirme, giderek sistemin farkli amaçlari icin kullanilan bir araca dönüsmüstür. Hatta sistem içinde 'bilme', 'bilgi sahibi olma' ve 'bilimsel yeterliligin' tanimlanmasi için tek kriter haline getirilerek, akademik yapilanmanin esasi haline gelmistir. Çünkü üniversite, bünyesi içinde diger alanlarda (özellikle söz ve karar süreçlerinde) koydugu çesitli sinirlamalari 'ünvanlara' baglamistir. Bu da ünvanin, 'bilimsel olgunlugu' tanimlamanin ötesinde bir önem kazanmasina ve ugras konusu olmasina neden olmustur.

Akademik hiyerarsi

Yani üniversite ve üniversite tarafindan kosullandirilan toplumun çesitli kesimleri, 'bilmek, bilimsel çalisma yapmak, bilim üretmeye' dayali bireysel yetkinligi göz ardi ederek, 'bilimsel olgunluk' için kullanilan unvanlari gereginden fazla önemli kilmistir. Hatta bu yaklasim, bilim insaninin bireysel tercih hakkini ortadan kaldirmistir. Çünkü her 'bilimsel olgunluk', kendisine taninan söz ve karar süreçlerindeki yerini kullanarak, kendisinin de ön kosulu olan 'bilimsel yetkinligi' küçümseme hakkini elde edebilmistir.

Böylece bilimsel hiyerarsi çerçevesinde yürütülmek üzere olusan yapilanma yerini ünvana dayanan ve sistem içindeki sinirlamalari asmayi da saglayan akademik hiyerarsi ye birakmistir. Çünkü akademik hiyerarsi geregi, hangi kosullarda elde ettigine bakilmaksizin ünvani yüksek olan zaten "bilen" konumundadir.

Oysa, bilimsel hiyerarside önde oldugu gözlenen bir ögretim elemaninin, akademik hiyerarside (ünvan da) ileri olan birisine göre çesitli platformlarda tercih edilmesi çok yasanan bir durumdur. Çünkü sonuçta ulasilmak istenen bilgi ise ünvan bir kenarda kalmak zorundadir.

Bu gözlem, sistemin her durumda bir 'bilen' yaratmasi nedeni ile önemlidir. Çünkü, 'bilen'i yaratan üniversite sistemi, yapilanmasini ve sinirliliklarini, tamami ile akademik hiyerarsiyi dikkate alarak kurmaktadir. Bu, sisteme baska bir noktadan bakan, tercihi 'farkli olan' her kisi için tehlike olusturmakta, 'bilen'ligi elde eden, gerçekten bilen yada 'bilecek' olan hakkinda karar verebilmektedir.

Yoksayilan bilim insani

Bugün Türkiye üniversiteleri bilimsel çalismaya yillarini veren ya da genç olup da emegini sakinmayan ama akademik hiyerarside yer almadigi için ünvanli biri tarafindan yok sayilabilen akademisyenlerin örneklerini giderek daha fazla sunmaktadir. Oysa yukarda da tanimlandigi gibi bilimsel çalisma üniversite sistemi içinde öylesine önemlidir ki, bölüm, anabilim dali, bilim dali gibi ayrimlarla uzmanlasma derinlestirilmis, bu uzmanliklara bir digerinin müdahalesi dahi sinirlanmaya çalisilmistir. Bunlarin yani sira üniversitenin bir diger gereksinimi, geçerli yazili genel kurallar ve yazisiz gelenekler çerçevesinde yönlendirilme ve yönetilmesidir. Kurumun bilimsel çalismayi ve ögretiyi temel alan özgün kurgusu, böylesi bir yönlendirmenin bünye içinden yapilmasini zorunlu kilmaktadir. Çünkü yöneten kendisi bizzat bilimsel çalismanin ve ögretimin gereklerini bilerek, akademik gelenekleri de dikkate alarak kolaylastirici, sorun çözücü olacaktir. Bunun da tek yolu bilim insaninin ayni zamanda yönetici olarak görevlendirilmesidir. Bu noktada, her tür yöneticilik süresi sinirlanarak ve yöneticiligin geçiciligine özen gösterilerek, bilimsel çalismanin sürekliligi saglanmistir.

Ancak, bütün bunlara karsin böylesi bir yapilanma üniversite içinde ayni zamanda yönetsel hiyerarsiyi de yaratmaktadir. Ve yönetsel hiyerarsinin dayanak noktasi ise akademik hiyerarsi olmakta ve Türkiye üniversitelerinin temel sorunu burada olusmaktadir. Çünkü Türkiye üniversite sistemi, bilimsel hiyerarsiyi gözardi ederek, yönetsel bir hiyerarsi çerçevesinde merkezi bir yapilanmayi saglayip, özgün ve özerk bir kurumsallasmayi da bu yolla engellemektedir.

Cumhuriyet Bilim Teknik 16 Eylül 2000, Sayfa: 15-16

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa