"Yeni proleterya" ve iktisat ideolojisi

Ahmet Insel

 

     

Kapitalizm, toplumun sermaye birikimi merkezli örgütlenmesi demektir.

Modern toplumlar, sermaye birikiminin gereklerine göre biçimlendirilmislerdir. Buna, devlet merkezli bir sermaye birikimi sürecini uygulamaya çalismis olan, Sovyetler Birligi türünde deneyimler de dahildir. Sermaye birikimi alaninin devlet ya da özel mülkiyet üzerine insa edilmis olmasi, süreci özünde çok fazla degistirmez. Her iki durumda da, insani varolus daha fazla üretmek ve daha fazla tüketmek üzerine insa edilir. Sermaye birikimi, bu daha fazla üretip, daha fazla tüketmek sürecine hâkim olarak, bu süreci araçlastirir. Insani varolus için gerekli olan üretim ve tüketim, esas anlamlarini kaybederler ve sermaye birikimi süreci için gerekli eylemler haline dönüsürler.

 

Kapitalist sermaye birikimi, sadece bir kesimin yarattigi degere baska bir kesimin el koymasi demek degildir. Toplumun tüm örgütlenmesinin, sermaye birikiminin genislemesi amaci etrafinda gerçeklesmesi demektir. Insani emegin sermaye birikiminin araci haline gelmesinin yaninda, dogal kaynaklar, kültürel miras, tarihi varliklar da, sürekli genisleyen sermaye birikimi sürecinin araci haline adim adim gelirler. Kapitalist sermaye birikimi süreci, bütün bunlarin tek bir amacin araçlari haline gelmesi yönünde büyük bir baski yaratir. Baski, salt fiziki veya mali degildir. Kapitalist sermaye birikiminin etkin kaynak kullanimi mantigi içinde, ideolojik tahakkum fiziki ve mali baskidan daha önemlidir. Insanlarin yasam seçimlerini fiilen alternatifsiz hale getiren bu sürecin, ayni zamanda insanlarin buna "gönüllü" katilimini elde etmek icin, ideolojik tahakküme ihtiyaci vardir. Mümkün en iyi toplumsal yasamin, bu sermaye birikimi sürecinin örgütledigi ve yönlendirdigi yasam olduguna insanlar inanmalidirlar. Sermaye birikimi süreci, bu inanci besleyecek organik aydinlar üretir.

 

Günümüzde sermaye birikimi süreci iki yönde gelismesini sürdürüyor.

Birincisi, dünyanin en ücra kösesinin de bu sürece dahil olmasi demek olan

küresellesme. Buna genisleme süreci diyebiliriz. Bu yeni bir olgu degil.

Kapitalizm, ilk ortaya çikIsIndan beri, dünya sistemi olma egilimini içinde tasiyordu. Sanayi devrimini gerçeklestirmis ülkelerin, geri kalan dünya üzerinde uyguladigi dayanilmaz baski, silahli zorun da kullanildigi sömürgecilik politikalariyla, yayilmacilik siyasetiyle XVIII. yüzyil sonundan itibaren basladi. Sermaye birikimi merkezli bir toplumsal örgütlenmeye ayak uydurmaya direnen toplumlar, zorla bu sürece dahil edildiler. Küresellesme, bu sürecin ileri bir asamasi. Silah zorunun ikinci planda kaldigi, ticari zorun yeterli tek silâh haline geldigi bu asamada, küresel boyutta bir sermaye birikiminin örgütlerinin olusturuldugu bir dönemdeyiz.

 

Ikinci süreç ise, derinlesme. Sadece üretime degil, toplumsal yasamin

bütününe hakim olma çabasi, tüm yasam dilim ve kesitlerinin metalastirilmasi veya en azindan meta iliskilerine tabi olmasini amaçlar. Günlük yasamin en ücra köselerinde, bu sürecin etkisi ve izleri yer almaya baslar. Insani yasam, dogumdan ölüme kadar sermaye birkiminin nesnesi olur veya olmasi yönünde büyük bir baskiya maruz kalir. Insanlar arasinda iletisim metalasir. Derinlesme süreci de yeni degildir. Kapitalizm, ilk döneminden beri, giderek daha fazla yasam alanini meta iliskileri nesnesi haline getirerek, insan yasaminin derinliklerine daha fazla dalarak güçlenmistir. Kapitalizm, disarda sömürge aramadan önce, bulundugu toplumu kolonilestirmistir.

 

Sermaye birikiminin genisleme ve derinlesme süreçleri, tüm insanlarin gönüllü kabuluyle gerçeklesmedi. Sermaye birikimi merkezli toplumsal örgütlenme ve insani yasama karsi direnis, kapitalizmin ilk dönemlerinden itibaren basladi. Bu direnisler, çogunlukla eski yasam tarzini savunan, onu idealize eden direnislerdi. Gelecek tasarimlari bu anlamda sinirliydi. Tarihi bir olgu olan kapitalizmin iç dinamikleri içinde olusmus bir çeliskiyi degil, kapitalizmin eskiyle çeliskisini ifade ediyorlardi. Buna karsilik, sermaye birikimi süreci içinde ortaya çikan ve bu sürecin can damarlarindan birini olusturan ücretlilerin mücadeleleri, eskiye dönüs tahayyülüyle degil, var olani dönüstürme arzusu üzerine insa edildi. XIX. yüzyil ortasinda sanayii proleteryasinin, erken sanayilesmis ülkelerdeki konumu buydu. Daha sonra, bu islev sanayideki kol emekçilerini asarak, daha genel bir ücretli emekçi kesimi tarafindan üstlenildi. Kapitalizmin dönüstürülmesi, ayni zamanda kapitalizmin ehlilestirilmesini de içeriyordu. Ücretli emekçilerin kapitalizmi ehlilestirme mücadeleleri, sermayedarlarin kisa vâdeli bireysel çikarlarina ters düsse de, uzun vâdede kapitalizmin genisleyerek kendini yeniden üretmesine her zaman ters düsmüyordu. Örnegin sosyal güvenlik haklari, bu baglamda, yeni sermaye birikimini tamamlayici unsurlar olabildiler. Kapitalizm, yüksek örgütlenme esnekligi sayesinde, yeni toplumsal taleplerin bir kismiyla uyum

saglayabildi.

 

Bugün küresellesen ve derinlesen sermaye birikimi süreci karsisinda da, insan merkezli bir yasam ve toplumsal örgütlenme tahayyülünün tasiyicisi olan genis bir kesim var. Bu kesimin esas agirligini gene ücretli emekçiler olusturuyor. Ama XIX. yüzyil sanayii proleteryasinin tahayyul dünyasindan farkli olarak, bugün ücretli emek dünyasinin dinamik kesimleri, sermaye birikimi merkezli toplum ideolojisine karsi ücretli emegi kutsallastirip, fetislestirmiyorlar. Tersine, toplumsal yasami iktisadiyata indirgeyen iktisat ideolojisine karsi mücadele ederek, ücretli emegi de asan bir varolus özleminin tasiyiciligini yapiyorlar. "Dünya bir meta degildir", "yasam satilik degildir" sloganlarinin ifade ettigi bu özlem, içi bos bir ütopya degil, somut gerçeklesme alanlari olan toplumsal hareketler olarak sekilleniyor. Kapitalizmin gücü, daha fazla ve daha ucuz üretebilmesinde yatar. Ama bu

ucuzlugun ve göreli bollugun bedeli, yasamin kapitalizmin gereklerine boyun egmesidir. XXI. yüzyilin "yeni proleteryasi", insani, dogal ve tarihi kaynaklarin "en ucuz ve en fazla"ya en kisa yoldan ve en kisa zamanda ulasilmasi amaciyla kullanilmasina karsi, yasamin nitel degerlerini öne çikartirken, ayni zamanda küresel bir dayanismanin temellerini olusturmaya çalisiyor.

 

XIX. yüzyil sanayii proleteryasi, kendini iktisat ideolojisinin tahakkümüne biraktigi zaman, esas o zaman mücadelesini kaybetti. Bugün kapitalizm ötesi bir gelecek tasariminin tasiyicisi olan ve kod adi olarak "yeni proleterya" tabirini kullanabilecegimiz olusum, her seyden önce sermaye birikiminin derinlesmesi ve genislemesi süreciyle mücadeleyi öne çikariyor. Belki ileride baska bir isimle tanimlanacak olan bu toplumsal olusum, sermaye birikimi merkezli toplum ve yasam düzeniyle mücadelenin canalici alaninin ideolojik oldugunu, siyasal mücadelenin önce tahayyul dünyasinda kazanildigini biliyor. Çünkü kapitalizmden çikis, insani varolusun esas olarak iktisadiyat tarafindan belirlenmesinden, iktisadi tasarimin tahayyul dünyamiza hükmetmesinden cikistir.

Radikal Gazetesi, Pazar Iki eki, 10 Eylül 2000, Sayfa: 4

Not: Yazardan izin alinmistir.

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa