Altmis yil sonra Dachau'da...

Erhan Sermet

Banliyö trenimiz Münih Gari'ni ardinda birakmis, bir istasyondan digerine sessiz ve hizli yol aliyor. Ben bugün Dachau'ya gidiyorum. Almanya'nin ilk toplama kampina.

Dachau Toplama Kampi 1965'ten bu yana uluslararasi bir müze ve insanin insana yabancilasmasinin en aci belgelerinden biri. Dört yani duvarlar, dikenli tel ve gözetleme kuleleriyle çevrili alana girdigimizde tüm binalarin inanilmaz bir geometrik monotonlukla insa edilmis oldugu dikkatimizi çekiyor. Sadece dar, uzun dikdörtgen formlar var ve renk yok. Sadece grinin tonlari... 1933-1945 yillari arasinda kamp girisi olarak kullanilmis olan kapi ise kamp yönetiminden sorumlu SS subaylarinin bürolarinin bulundugu binanin altindan geçen bir tünel seklinde tasarlanmis. Agir demir kapinin üzerinde bugün de su sözleri okumak mümkün: Arbeit macht frei - Çalismak özgür kilar. Bugün kamp kayitlarindan yola çikilarak tam 206.206 kisinin "tutuklu" veya "savas esiri" sifatiyla bu kapidan içeri girdigi söyleniyor. Yine ayni kayitlardan 31.951 kisinin bu duvarlar arasinda can verdigi bilgisine ulasiliyor. Fakat tarihçiler gerçek rakamlarin çok daha yüksek olmasi gerektigi konusunda hemfikir: Örnegin 1941 Ekimi'yle 1942 Nisani arasinda Nazilerin Dachau'da her gün toplu sekilde Rus savas esirlerini kursuna dizdikleri biliniyor, ama bu konuda hiçbir belge bulunamiyor. Yine Dachau komutanliginin "ekonomik" ve "bürokratik" birtakim kolayliklardan dolayi ölümlerin birçogunun bir kamptan digerine nakil sirasinda olmasini sagladigi biliniyor.

"Çalismak özgür kilar" yazan kapiyi arkaniza aldiginizda önünüze çakiltaslariyla kapli genis bir açiklik çikiyor. Burasi içtima ve sayim alani. Dachau'daki tutuklular güne her sabah 05.00'te düzgün siralar halinde kamp komutanlarina selam durarak baslamislar. Selamlama ayni zamanda sayim anlamina geldigi için bir gün önce ölen tutuklularin da içtima alanina tasinmasi istenirmis.

Bir saat kadar süren sayimdan sonra SS'in topluluk önünde vermek istedigi cezalara geçilirmis: Kopuk bir dügme, yanlis bir cevap ya da yatakhane olarak kullanilan barakalarin zeminindeki küçük bir leke 25 kirbaçtan idama kadar çesitli cezalara yol açarmis. Toplu bir cezalandirma ya da sayimda eksik yoksa tutuklular asker adimiyla çalisma alanina dogru yola koyulurmus. Önceleri Dachau çevresinde bataklik alanlarin kurutulmasi ve tas kirma gibi agir isler, yerini, savas yillarinda da Münih'e düsen patlamamis bombalarin kazilarak topraktan çikarilmasi veya çökmeye meyilli yikintilarin kaldirilmasi gibi tehlikeli islere birakmis.

Sekiz kisi bir yatakta...

On bir saatlik çalisma gününden sonra asker adimiyla kampa dönülüp yeniden içtima alaninda siraya girilirmis. Yeniden sayim ve cezalandirmalar... Sayimda eksik çikmasi tutuklularin en büyük kâbusuymus, çünkü toplu cezalandirmalar hemen baslarmis. Örnegin 23 Ocak 1938 aksami sayimda bir kisi eksik çiktigi için o gece birçok tutuklu bir daha kalkmamak üzere içtima alanina yigilmis.

Aksam yemekleri genellikle sadece sulu çorba ve bir parça ekmekten olusurmuş. Yemekten sonra barakalara doldurulan tutuklularin sayim, yürüyüs, çalisma ve yemek süreleri düsüldükten sonra yalnizca birkaç saatlik uyku sürelerinin kaldigini hesapliyoruz. Kamp nüfusunun arttigi yillarda barakalarda ancak sekiz kisiye bir yatak düstügü biliniyor. Dachau'da tatil yasak oldugu için haftanin 7 günü ayni sekilde yasanirmis.

"Bu anlatilan tabii Dachau'nun rutin isleyisi," diye sözüne devam ediyor kirmizi yanakli babacan görünüslü rehberimiz. "Insan bu sartlarda günde birkaç dakikaligina bile olsa kendine küçük mutluluklar bulabilir, hatta belki içsel bir özgürlük duygusu gelistirebilir. Bunu iyi bilen SS, son özgürlük alanlarini da zapt edebilmek için kamp içerisinde ayrica bir hapishane kurdu."

"Unutmayin," diyor rehberimiz, "Dachau'nun tutuklulari öncelikle 'politik suçlardan' dolayi buraya getirilmislerdi. Hitler'in 1933'te çikarttigi bir yasayla sosyal demokrasi, komünizm veya monarsiyi savunmak birer suç olarak tanimlanmisti. 1933'e kadar birbirleriyle de ciddi sekilde mücadele eden bu üç grup bir anda dikenli tellerin arkasinda bulusmak zorunda kalmisti". Sonradan onlara Yahudiler, Nazizmi kabul etmeyen din adamlari, çingeneler ve escinseller de katilacakti. SS'in kampa belli sayida psikopat suçlu ve katili de almasi iki sebep tasiyordu: Halk nezdinde tutuklularin sayginligini düsürmek ve SS'e yardimci olacak bir gardiyan-tutuklu kadrosu olusturmak.

Daracik, ama sonsuzluk gibi uzun bir koridorda iskence odalari ve hücreler boyunca yürüyoruz. 70 cm'ye 70 cm boyutlarinda hücreler; mutlak karanligin hüküm sürdügü, içinde çömelmenin bile mümkün olmadigi ceza alanlari. Tutuklularin günlüklerinden alintilar okuyoruz: "Günde birkaç dilim ekmek disinda hiçbir sey yok; su yok, sabun yok, çatal, biçak, IsIk ya da bir arkadas sesi yok. Garip bir trans halindeyim."

Ölenler için dikilen anitlarin yanindan yürüyüp krematoryum ve gaz odasinin oldugu bölüme geçiyoruz. "Yanimizdaki küçük binadaki firin yetersiz kalinca SS bu binayi yaptirdi. Gördügünüz gibi dezenfeksiyon odalari, gaz odasi ve firinlar birbirlerini takip eder sekilde yerlestirilmis." Rehberimiz firinlarin oldugu odada tavan boyunca uzanan ahsap askiyi gösteriyor. "Idam edilecek tutuklular sonradan tasima islemine gerek kalmamasi için buraya getirilir ve ellerine ip verilerek kendilerini asmalari emredilirdi. Aksinin sadece daha zor bir ölüm olacagini bilen tutuklular çogu kez hiç direnmeksizin kendilerini asarlardi. Dachau'daki agir sartlarin etkisiyle tutuklularin ortalama agirligi 39 kiloya inmisti. 39 kilo çok düsük bir agirlik oldugu için tutuklularin büyük çogunlugu ipin ucunda dakikalarca çirpinirdi. Ölen tutukluyu indirerek yakmak diger tutuklularin göreviydi. Yakma islemini hizlandirabilmek için sonradan firinlara kemik kirici mekanizmalar eklendi."

Evet, simdi hepimiz gerçekten Dachau'dayiz. Disaridan kus sesleri geliyor, yaz günesi binalari dolduruyor. Küçük grubumuzun yüzlerine bakiyorum. Saskinlik ve keder tüm gözlerden okunuyor. Saskinlikla fark ediyorum: Öyle yerler varmis ki dünyada, insan ancak baskalarinin yüzünde keder görebilirse gelecekle ilgili umut duyabilirmis.

Böylesi bir cehennemi nasil yaratirsiniz? Bu sorunun yanitini, arsiv ve müzeye dönüştürülen kamp fabrikasinda ariyoruz. Burasi tutuklularin silah üretiminde çalistirildigi bina. Büyütülerek duvarlara asilmis belgelerin, mektup ve fotograflarin arasinda dolasiyoruz: Bir firin fabrikasinin satis müdürü tarafindan kamp komutanligina gönderilmis bir mektup: Yeni modelimizi bizzat gelerek tanitmamizi ister miydiniz? Uçak yedek parçasi üreten fabrikalara ucuz isçi olarak gönderilen tutuklu sayisini belirleyen notlar, otomobil fabrikalarinda yillara göre çalisma saatleri, ölülerin altin dislerinin degerlendirilmesi konusunda dikkat edilecek noktalar, denek olarak seçilen tutuklulari sogukta dondurarak sicak suyla yeniden canlandirma deneyleri ile ilgili yazismalar, fotograflar, çizelgeler, yönetmelikler, pusulalar...

Ama ana hikâye belki her zaman ve her yerde ayni: Bir düsüncenin temsilcilerinin su ya da bu sekilde gücü ele geçirdikten sonra kendilerine benzemeyenleri yok etme arzusu. Gücü ve çikar kavgasini her türlü insani degerin üstünde görme saplantisi. 1933 yilinin 30 Ocak'inda Hitler basa geçti ve ayni yilin 9 Mart'inda Himmler Münih polis sefligine getirdi. Himmler 20 Mart'ta Dachau'da bir toplama kampi açilacagini duyurdu ve kamp kurma hazirliklarina basladi.

Kurtulusa dogru...

Kampin ilk yillarinda tutuklular arasinda yüksek olan intihar orani 1939'la birlikte hizla düsmeye basladi. Savasi'nin baslamasiyla tutuklular için bir ümit dogmustu. Almanya'nin savasi kaybetmesi onlarin özgürlüklerine kavusmasi anlamina geliyordu.

Fakat savasin son yilinda kamp nüfusu 30.000'i asmisti ve yeterince yiyecek yoktu. SS, hastalarin masrafsizca ölmesini saglamak için tüm hava kosullarinda gün boyu disarida kalmalarini emrediyordu.Disariyla haberlesebilen birkaç tutuklu Amerikan birliklerinin yaklastigi haberini aldi. Tutuklular organize olarak aralarinda bir "Uluslararasi Kamp Yönetim Komitesi" kurarak kurtulus çarelerini arastirmaya basladilar.

26 Nisan 1945 tarihinde kamptan top sesleri duyulur olmustu. Komite, iki tutuklunun kaçarak durumu Amerikan birliklerine anlatmasi ve onlarin öncelikle Dachau'ya gelmelerini saglamasini kararlastirdi. SS'i iyi taniyan tutuklular müttefikler gelmeden önce toplu bir kiyima ugramaktan korkuyorlardi. (Sonradan Himmler'in 14 Nisan 1945 tarihli telgrafinda Dachau komutanina söyle yazdigi ortaya çikacakti: Teslim olmak söz konusu olamaz. Gerektiginde kamp hemen bosaltilacaktir. Hiçbir tutuklunun canli olarak düsmanin eline geçmesine izin verilemez. Bu telgraf üzerine tutuklularin topluca öldürülme plani hazirlanmisti bile).

Yine 26 Nisan günü 7.000 tutuklu SS tarafindan yürüyerek kamptan "güneye dogru" götürüldü. Bu insanlarin çogu yolda ölecekti.Bu arada iki kaçak Amerikan birliklerini bulmus ve komutana ulasarak Dachau'yu anlatmisti. Bu iki bitkin adam anlattikları istihbarat raporlariyla uyuşuyordu, komutan ikna olmustu. Münih'e girme plani iki gün ertelenip ilerleme yönü Dachau'ya çevrildi.

Kampin önüne ulasan birliklerin ilk karsilastigi sey terk edilmis bir tren oldu. Kapilar kirildiginda sigir tasimak için yapilmis vagonlarin içlerinin çizgili üniformalari içinde ölü tutuklularla dolu oldugu görüldü. Yakalanma korkusuyla kaçan SS, Dachau'ya gelen son trenle hiç ilgilenmemis, tutuklulari kapali vagonlarda açlik ve susuzluktan ölüme terk etmisti.

Kampa giren askerler ilk is olarak yemek ve ilaç dagitimina giristiler. Müthis bir sevinç dalgasi esiyordu. Artik savasin yikintilari arasinda eve dogru yolculuklar baslayabilirdi. Son tutuklu Dachau'yu terk ettiginde kampta kalanlar sadece durusma gününü bekleyen SS subaylari ve nöbetçileriydi!

Bellegin utanci...

Yolunuz Münih'e düserse Dachau'yu da görün. Ama bir küçük tavsiye, hiçbir Münihliye Dachau'ya nasıl giderim diye sormayin. Sanirim Münihlilerin tümü, uydularin kendilerini göremeyecegi bulutlu bir günde bir stadyumda toplanarak söyle bir ant içmisler: "Birisi bize yer sordugunda ona tüm nezaketimizle yardimci olacagiz. Fakat biri bize Dachau'yu sordugunda ona ancak söyle cevap verebiliriz: Çok üzgünüm, fakat nerede oldugunu hiç bilmiyorum."

Dachau'ya Münih Gari'nin (Hauptbahnhof) altindan kalkan banliyö trenleriyle (S-Bahn) gidiliyor. Istasyonun adi da Dachau. 20 dakikalik ucuz bir yolculuk. Istasyonun önünden kampa otobüs kalkiyor, ama yürüyebilirsiniz de. Giris için eskiden oldugu gibi bugün de para vermeniz gerekmiyor.

Cumhuriyet Pazar Dergi, 06 Agustos 2000, Sayi: 750, Sayfa: 12-13

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa