Balat'in eskimeyen yüzü

Sule Altindag

Balat'in Karabas Mahallesi'nde son Musevilerle birlikteyiz. Manav David Behar, manifaturaci Leon Brudo, Nesim Hekim ve beş yüzyillik Ahrida Sinagogu'nun hizmetlisi Bayan Ojeni Funes. 15. yy'da Ispanya'dan göçle Balat'i mesken tutan Musevilerin sayisi simdi parmakla sayilacak kadar az. Onlar, bize simdilerde bir rehabilitasyon projesiyle güzellestirilmeye çalisilan Balat'in geçmisini anlatacaklar.

Sözü Nesim Hekim aliyor. Seksen dört yasinda, dogma büyüme Balatli bir esnaf Nesim Usta. Eskiden bakkalmis. Simdi Balat Market'te çalisiyor. "Ben hareket etmezsem daha kötü olurum" diyor ve bu yasinda bankalara tahsilata gidiyor. Onca senenin verdigi yükle omuzlari hafif öne egilmis. Tertemiz ayakkabilari, üstü basi gülümsemesi gibi... Gözleri güldügünde, çizilmis minyatür hissi veriyor insana. Pat diye soruyoruz: Balat sizin için ne?

Basini salliyor, esiyle ilgili olan birini anlatmaya basliyor:

"Bir sayim günüydü. Komsularimiz kapiya dayaniverdiler. 'Ne olur yetisin' diyorlar. Megerse kizlari dogum yapacakmis. 'Tanti Teyze, Tanti Teyze' diye karimi çagiriyorlar. Bizim de Musevi Hastanesi'nde (Laura Kadoorie Or Ahayim) tanidiklarimiz var. Karim araba tuttu, kizi hastaneye götürdü. Daha sonra telefonda 'Söyle bir kizi gelmistir, gözünüz aydin, yüzünüz aydin' deyince komsuda bayram yaptilar. Diyecegim her sey samimiyetten ileri geliyordu."

Nesim Hekim'e Balat'in bugünkü durumunu soruyoruz. Balat'taki ticaret hacminin düsüklügünden yakiniyor. "Gelecek yine eski Balat gibi olacak" diyor. Yanimizda Balat Dernegi Baskani Aytekin Karadag da var:

"Eskiden burada ticaret çok yogundu. Yirmi bes sene degil, on sene öncesini ariyoruz. Bu caddelerde dükkân tutmak için hava parasi verilirdi. Simdi hava parasi vermeyi birakin, kirasi düsük olmasina ragmen çogu caddede bos dükkânlar var. Haliç kiyilari islek sanayi bölgesi idi. Tersaneler, fabrikalar, depolar, isyerleri, atölyeler, kayikhaneler, demirciler... Semtte alti tane banka çalisiyordu. Ziraat, Is, Ticaret Bankalari, Yapi Kredi kapandi. Su anda sadece Garanti Bankasi ve Akbank çalisiyor. O senelerde Halk Bankasi Balat'ta sube açmak için boş yer ariyordu."

"Ticaretin azalmasi neyi degistirdi?"

"Ticari hayat burada bitti. Dolayisiyla bu semtte oturan dükkân sahipleri de gittiler. Yöre tarihi SIT alani oldugu için imar durumu yok. Evler harabe, kendi hallerine birakildi. Kiralar düstü. Istanbul sur içinde Güneydogu'dan tek göç alan bölgeyiz diyebilirim. Oradan kaçmis gelmisler, evler zaten yikiliyor, 'basimi sokacak bir yer olsun ne olursa olsun' deyip yerlesiyorlar. Bu yüzden ekonomik düzey düstü."

Simdilerde Balatli kadinlar, aile bütçesine katkida bulunmak için metalden toka yapiyorlarmis, kilosu üç yüz bin liraya. Gerçekten Balat sokaklarinda gezip insanlarla konusursaniz yoksulluk öyküleriyle karsilasacaksiniz. Dernek Baskani Aytekin Karadag dertli mi dertli. Sözü Fener-Balat rehabilitasyon projesine getiriyor ve bir senede bir arpa boyu yol alinmadigini söylüyor. Fatih Belediyesi'ne sorarsaniz yetkililer, "Nisan 1999" seçimleri nedeniyle bir aksama oldugunu, Avrupa Birligi'nin süre uzatimina gittigini, oradan bir heyetle görüsüldügünü dile getiriyorlar. Biz onların yalancisiyiz.

Biz yine Nesim Bey'le yaptigimiz söylesiye dönelim.

"Mevsim yazsa eglencemiz Eyüp Sultan'da Bostan Iskelesi'ne, Silahtar'a piknige gitmekti. Senlikler olurdu. Bir de sinemalar vardi. Cumartesi, pazar bir parça ekmegimizi alir, sinemaya giderdik ki daha sesli sinema yoktu o zaman. Bizim çocuklugumuzda hep ecnebi filmleri seyrederdik. O zamanlar yalniz Milli Sinemasi vardi Balat'ta. Mehtap Sinemasi, Çiçek Sinemasi sonradan açildi.

Birden geçmisinde bir yolculuga çikiyor. Çanakkale Harbi onu çok etkilemis. Çünkü babasini yitirmis bu savasta. "Ben seksen dört yasindayim. Dört-bes yasindayken babam Çanakkale Harbi'ne gitti ve bir daha dönmedi. Ne zaman Çanakkale günü vardir ki bazi televizyonda sarki söylerler ben aglarim, sevincimden aglarim. Çünkü helal olsun memleket hayrina gitti derim."

Varlik Vergisi? Yazildi çizildi gibisinden bir isaretle yanitliyor soruyu:

"Olan vermis olmayan verememis. Ben o zaman askerlik yapiyordum."

"Haberiniz yoktu öyleyse!"

"Evet. Sivas'ta askerlik yaptim. Alaman Harbi devam ettikçe bizim askerligimiz de uzadi. Iki-üç yasinda bir kiz çocugu biraktim annesine. Üç sene bir gün izinli gelemedim."

"Döndügünüzde ailenizi nasil buldunuz?"

"Fakirlik vardi. Sadece fakirlik!"

Nesim Hekim bu konu hakkinda fazla konusmak istemiyor. Biz de üstelemiyoruz. Israil kuruldugunda Türkiye'den ayrilmayi düsünmüs mü?

"Düsünmedim. Burada dogdum, büyüdüm. Gidenler oldu ama biz kaldik. Yas seksen dört artik."

Hiç göstermiyor. Cebinden nüfus cüzdanini çikararak kanitliyor.

Asil adi Salamon. Fakat kendisini -ömrü uzun olsun diye- Nesim diye çagirirlarmis. Cüzdanindan fotograflar çikariyor. Karisi "Tanti Teyze" dik duran bir kadin...

Son olarak bize "Balat'ta bal var" diyor.

"Hakikaten Balat'ta bal var mi" diye soruyoruz Leon Brudo'ya. Brudo'yu Balat'taki manifaturaci dükkâninda ziyaret ediyoruz. "Dogru. Bal atmislar buraya" diyor, gözleri masmavi, bir misket iriliginde. Dükkânda renk renk kumaslar, havlular... Duvarda Ibranice, Arapça bereket dualari asili. Baska bir bölmede duvari bir Atatürk fotografi ve Türk bayragi süslüyor. Zaman zaman Israil'e giden yakinlarindan selam alirmis. Bunu anlatirken bile hüzünleniyor. Tüp üstünde bamya isitiyor ögle yemegi için. Leon Brudo'ya Balat'taki yasami soruyoruz.

"Oturdugumuz ev üç katti. Evin sahibi manifaturaciydi. Her aksam birbirimizi görürdük. Oturur muhabbet ederdik. Rahmetli annelerimiz kahve pisirirdi. Güzel bir muhabbet olurdu. Yani o kadar yakinlik vardi. Simdi maalesef böyle seyler yoktur, günden güne azaldi. Bahusus ki suradan bir Israil yolu açildi. Burada oturan orta dereceli insanlar bir propaganda üzerine, -Israil güzel bir propaganda yapti, muhakkak ki insana ihtiyaçlari vardi- Israil'e göç ettiler. 6-7 Eylül hadisesi oldugunda herkes canindan korktu. Bazilari evlerini bile öylece birakip gitti. Ama oraya gittikten sonra dönmek olmaz, kim bilir evlerinde kimler oturuyor simdi?"

Ahemla'da gençler...

Vatan Caddesi'nin açildigi dönemlermis. Bir gün Adnan Menderes yanindaki mühendislerle Balat'a gelmis ve sokaklarindan geçmis. "Benim dükkânin oldugu sokak için 'dardir, bu ortadaki adayi kaldiralim sokak genislesin' dedi. Ekmek kapisi oldugu için korkmustum. Dalan da Eyüp'ten Unkapani'ni görecegim demisti. Sonra bütün kiyilari park yaptilar. Bu bir parça da bizim isimize sekte oldu. Adanin yikilmasi ise lafta kaldi. Adamin ömrü yetmedi. Zaten Türkiye'de çalisanlari sevmezler..."

Leon Bey'in karisi sair Berta Özgün. Onu Tesvikiye'deki evinde ziyaret ediyoruz. Anilarini yazdigi bir kitap var. Evin her kösesinde Berta Hanim'in sanatçi yönünü yansitan izler göze çarpiyor. Camekânli dolaplarin içinde siyah-beyaz, renkli fotograflar. Bir ailenin görsel tarihi bunlar.

"Balat'ta vakit geçirmekten hoslandiginiz bir yer var miydi?"

"Ahemla dedikleri bir kültür kulübü vardi. Gençler orada eglenirdik. Danslar olurdu. Ben de istirak ederdim tabii. Balat'in caddesi sanki bir Beyoglu sokagi gibiydi. Iskelenin yaninda Kliyanti'nin gazinosu derlerdi, müzikli bir gazino vardi. Orada çok güzel vakit geçerdi. Bir de köşebasinda sirf kahve ve çay içilen bir gazino daha vardi. Biz daha çok Ahemla'ya giderdik."

Eli Saul'un "Balat'tan Batyam'a" adli kitabindan ögreniyoruz. Ahemla, 1891 yilinda Balat Yahudileri tarafindan kurulmus, 1930'li yillarda Balat Yahudilerini Türk kültürüne intibak ettirme, Türkçe ögretme ve konusturma amacini benimsemis, sonradan adini Türk Kültür ve Yardim Cemiyeti olarak degistirmis bir dernek.

Berta Hanim'in kitabindan bir siir okuyor Leon Brudo:

Bahar ve Sen / Bir kanat sesinde gel safak safak / Unutmus geceler gülümsememi / Yoklugun içimde dürülmüs bayrak / Bir kanat sesinde kaybettim seni / Bir kanat sesinde gel safak safak...

Simdi bir baska Balatliylayiz, manav David Behar. O daha çok Balat'a yakin Mollaaski'na âsIk. Simdi Balat'ta oturuyor ailesiyle ama kopamamis, her firsatta Mollaaski'na olan sevgisini dile getiriyor. Balat Market'in karsi komsusu David'e soruyoruz:

"Kaç yildir Balatlisiniz?"

"Mollaaski'nda dogdum, Balat'ta yolcuyum. Yetmis üç yasindayim. Mollaaski'ni biliyor musun? Pastirmaci yokusundan çiktin mi Mollaski derler kalelerin ora, tarihi yer. Bes yasinda geldim Balat'a. Yedi göbek Balatliyiz. Babam da dedelerim de. Çocuklar burada, kadin burada. Rahatiz çok sükür. Altmis sene oldu. Babam ölmeden evvel sekiz kardes el arabasinda kömür satiyorduk. Babam öldükten sonra hepimiz bir tarafa dagildik. Elli sene oldu babam öleli."

Arkadasi Samim Bey rahatlamasi için arkadasi David'e bir sigara uzatiyor.

"Dogup büyüdügünüz Balat nasil bir yerdi?"

"Biz iç içeyiz. Ben Yahudi, o haci. Çok eski arkadasim Samim. Bizim kapilarimizda kilit yoktu, açikti. Simdi on tane kilit var kapilarda. Sabah kapi çalindiginda, kalkamadigim zaman merak ederler, sorarlardi. Simdi ölsem bile kapiyi çalan yok. Saygi, hürmet vardi, sevgi vardi. Imkâni yok, bir büyügümüzün arkasindan geçemezdik. Kahvenin önünden geçemezdik. Babam öldükten sonra camilere, evlere giderdim.

Mollaaski'nda Bolulu bir hoca vardi, nur içinde yatsin. Çagirirdi, elimden tutar, yemegimi yedirirdi. Set vardi, sette uyurdum. Neler yetisti Mollaaski'ndan! Pasalar yetisti, büyük memurlar. hocalar yetisti."

David Behar, Atatürk'e hayran.

"Aklimizda kalan o. Hem Florya'da, hem Edirnekapi'da açik bir arabada gördüm Atatürk'ü. Dünyayi tanitti bize, refah içinde büyüdük."

"Geçmise özlem duyuyor musunuz?" diye sordugumuzda nasil da bastirarak "Özlemem mi" diyor manav David. "Özlemem mi, çok özlüyorum..."

Hoslanmadigi seyler de olmus Balat'ta.

"Mollaaski'ndan Balat'a geldik. Arkadasima 'Gâvur nedir' dedim. 'Mezarliga geliyorlar ya' dedi 'onlara derler.' Rum mezarlarini kastediyor. 'Yahu kafasi gözü baska mi onlarin' dedim. Sasirdim. Balat'ta duydum bunu, bir daha hiç isitmedim. Kirk senelik Arap ortagim vardi benim. Ne ben ne o birbirimize kötü söz etmedik, tek kelime."

David Behar'in oglu Mahir Behar, yeni kusak insaninin gözüyle dile getiriyor Balat'i. Isletme egitimi alan Mahir Behar, Balat'ta oturuyor. Ama çevresi farkli semtlerden gelen insanlardan olusmus. Söyledigine göre Balat'in gerçek yüzü, gün yüzüyle görüneni degil sadece, Balat'in aksam yüzü, temiz insanlarin aile ortaminin oldugu, bir de her türlü olayin döndügü yüzü var. Ona göre salt mimari yapilari iyilestirmek yetmiyor toplumsal yapiyi da düzenlemek gerek. Bu da insani insan olarak görmekten geçiyor.

"Üç dinin birlestigi Kudüs benzetmesini yaptigimiz bu semtte futbol kulübünden baska kültürel iletisimi saglayici ortamlar yok" diyor.

Kiliseyle cami, ayazmayla sinagog iç içe Balat'ta. Bir gün yolunuzu düsürürseniz Ermeni Surp Hiresdagabet Kilisesi'ni, Cabir Camisi'ni, Ahrida Sinagogu'nu, Rum Meryem Ana Kilisesi'ni ve Agora Meyhanesi'ni görebilirsiniz...

Cumhuriyet Pazar Dergi, 06 Agustos 2000, Sayi: 750, Sayfa: 10-11

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa