Duygusal zekâ: Duygu mu, zekâ mi? Duygu+zekâ mi?

Binnur Yesilyaprak

Isterseniz sorular sormayi biraz daha sürdürelim ve yukaridaki basliga su sorulari da ekleyelim:

* "Zekâ" duygusal olabilir mi?

* "Duygular" zeki olabilir mi?

* Duygusuz zekâ ne ise yarar?

* IQ'nun boyutlari, EQ'yu kapsar mi?

* IQ mu, EQ mu daha önemlidir?

* EQ, IQ'yu yönetebilir mi?

* Yasamda "basari" hangi zekâ ile açiklaniyor?

* Peki... ya hem basarili hem mutlu olmak için ne gerekiyor?

* Sizin IQ'nuz kaç? EQ'nuz kaç? Kaça kaç galipsiniz? Kaça kaç yenik?

Bugün bir beyin firtinasi yapalim ve tüm bu sorulari tartisalim. Su anda belli yanitlariniz var mi? "Evet"se, yaziyi okumayi sürdürünüz lütfen. Çünkü yanitlariniz yazinin sonunda degisebilir. "Hayir"sa yaziyi okumayi sürdüreceksiniz dogal olarak. Çünkü böyle ilginç bir konuda yanitsiz kalmak size yakismaz!

"Zekâ nedir?" sorusu insani anlamada ve tanimlamada davranis bilimciler tarafindan sorulagelen en eski sorudur belki de. Soru eskidir ama sürekli olarak yeniden soruldugu, verilen yanitlarin da sürekli degistigi ve tartismalarin güncelligini sürdürdügü için hiç eskimeyen bir sorudur.

20.yüzyilin baslarindan itibaren bu soruya verilen yanitlara kisaca göz atildiginda zekânin tek bir genel yetenek oldugu görüsü (tek etmen kurami); genel yetenek ile birlikte özel yeteneklerden olustugu görüsü (çift etmen kurami) ve farkli alanlardaki yeteneklerin toplami oldugu görüsü (çok etmen kurami) günümüze dek ileri sürülen görüsler olmustur. Ancak zekânin "genel yetenek" oldugunu kabul edenler bile bu genel yetenegin "ne" oldugu konusunda anlasamamislardir. Onlara göre zekâ "soyut düsünme" "problem çözme" "muhakeme" "uyum saglama" ... yeteneklerinden birisidir.

20.yüzyilin son çeyreginde bu konudaki "kabullenme"lere bakildiginda egitimcilerin zekâyi "ögrenebilme yetenegi" olarak gördükleri, psikologlarin ise bireyin çevresine uyum gücü ile zekâ düzeyi arasinda önemli bir iliski bulundugu görüsünü benimsedikleri söylenebilir. Ancak "basari"ya odaklanan bir sistemde, klasik anlamda zekâ deyince bugün de daha çok matematik, fen, mantik, dil gibi alanlardaki yetenekler anlasilmaktadir. Uzmanlar bu alanlardaki kapasiteyi tanimlamak için "akademik zekâ" terimini tercih etmektedirler (1).

Ancak yasamdaki basari ve mutlulugun sadece okulda en yüksek notlari almakla saglanamadigi gerçegini gören uzmanlar giderek zekânin "sosyal alandaki yetenekler" ve son olarak da "duygusal alandaki yetenekleri" de kapsamasi gerektigini kabul etmislerdir. Iste "duygusal zekâ" böyle bir süreçte 1990'larda gündemimize girmistir.

Duygusal Zekâ Nedir?

"Duygusal zekâ (Emotional Intelligence) terimi ilk olarak 1990'da Harvard Üniversitesi'nden psikolog Peter Salovey ve New Hampshire Üniversitesi'nden psikolog John Mayer tarafindan kullanilmistir (2). Basari için önemli görülen "empati, duygulari ifade etme ve anlama, mizaci kontrol etme, bagimsizlik, uyum saglayabilme, begenilme, kisilerarasi sorunlari çözme, sebat, sevecenlik, nezaket, saygi... " gibi duygusal nitelikleri betimlemek için kullanilan bu kavramin "söhret" olmasi, ancak 1995'de psikoloji alaninda doktorali gazeteci-yazar Daniel Goleman 'in "Duygusal Zekâ" kitabini yayinlamasi ile gerçeklesmistir (3). Iste bu kitapla "Duygusal Zekâ" Time dergisinin kapaginda boy göstermis, okullardan sirketlere dek yönetim odalarinda sohbet konusu yapilmis, ünü Beyaz Saray'a kadar uzanmistir. ABD Baskani Clinton, esi Hillary tarafindan kendisine armagan edilen bu kitap için "mükemmel bir kitap, çok ilginç, çok sevdim." sözleriyle onun önemini ve degerini teslim etmistir!

Duygusal zekâ; bireyin, "duygularini zekice, duyarli, yararli ve bilgece bir tarzda kullanabilme yetisi" olarak tanimlanabilir.

Uzmanlar "duygusal zekâ"yi; duygularin gücünü ve hizli algilayisini; insan enerjisi, bilgisi, iliskileri ve etkisinin bir kaynagi olarak duyumsama, anlama ve etkin bir biçimde kullanma yetenegi olarak kabul etmektedir (2,3). O halde, sadece duygulara sahip olmak yeterli degildir. Duygular her insanda vardir. Duygusal zekâ; kendimizin ve baskalarinin duygularini tanima ve degerlendirmenin yanisira, duygulara iliskin bilgileri ve duygularin enerjisini günlük yasamimiza ve isimize etkin bir biçimde yansitarak onlara uygun tepkiler vermemizi saglar. Buna göre; eger is, egitim ya da özel yasamimizda istedigimiz sonuçlara ulasmak için duygularimizi istedigimiz yönde ve akillica kullanabiliyor ve istedigimiz sonuçları elde edebiliyorsak kendimize "duygusal zeki" diyebiliriz.

Duygusal zekâ hangi yetenek alanlarini kapsiyor?

Duygusal zekânin kapsamına giren yetenekler genel olarak bes ana kategoride toplanmaktadir (3, 4, 5):

1) Özbilinç (self-awareness): "Benlik bilinci" olarak da ifade edilebilir. Kendini tanima, kendi duygularinin farkinda olma ve dogru degerlendirme yetenegi. Bir duyguyu olusurken farkedebilme, duygusal zekânin temelini olusturur. Bu bir bakima psikolojik içgörüdür.

2) Duygulari yönetebilmek (Emotional self-regulation): Duygulari uygun biçimde yönetebilme, denetleyebilme yetenegi. Bununla kastedilen, ne tutkularin kölesi olmak, ne de duygulari bastirmaktir. Kastedilen duygulari dengeli, uyumlu biçimde ortaya koyabilme, gerektiginde "doyumun, hedefe yönelik olarak kisinin kendisince, ertelenmesi" olarak ifade edebileceğimiz "duygusal özdenetim"dir.

3) Kendini harekete geçirebilme (Motivation): Duygulari bir amaç dogrultusunda harekete geçirebilme, içsel güdülenme. Motivasyon, bir ise baslamanin ve sonuna kadar götürebilmenin anahtaridir. Teknik olarak, enerjiyi belli bir amaç ugruna, belli bir yönde harcamaktir. Duygusal zekâ baglaminda ise, duygusal sistemimizi araci olarak kullanarak bir isi baslatmak ve bitirmektir.

4) Baskalarinin duygularini anlayabilme (Empathy): Kendini baskalarinin yerine koyabilme yetenegi. Empati, baskalari ile iliski kurmada temel yapi tasidir. Kökeni, "özbilinç"tir. Kendi duygularimiza ne kadar açiksak, baskalarinin duygularini okumayi da o kadar iyi beceririz.

5) Iliskileri yürütebilmek (social skills): Etkili kişilerarasi iliskiler kurabilme ve sürdürebilme yetenegi. Sosyal becerilere sahip olma. Bu yetiye Goleman "sosyal sanatlar" veya "iliski sanati" denilebilecegini belirtiyor ve bunun diger iki duygusal becerinin; özyönetim ve empatinin olgunlasmasini gerektirdigini vurguluyor.

Duygusal Zekâ Tartismalari

Duygusal zekânin ne oldugu ve neleri kapsadigi ortaya konduktan sonra gerek terminolojinin cazibesi, gerekse konunun ilginçligi tartismalari da beraberinde getirmistir. Bu konuyla ilgilenen karsit kuvvetler arasinda 3 tür mücadele sürmektedir. Mücadele alanlari söyle belirlenebilir:

1 ) Zekâ taniminin genisligi ve kavramlastirma

2) Duygusal zekânin ölçülüp degerlendirilmesi

3) Yasamda mutlu ve basarili olmada hangi zekâ alanlarinin daha önemli ve etkili oldugu

Tartisilan bu boyutlar üzerinde yeni bir beyin firtinasi baslatip yanitlar ortaya koyabiliriz. Yazinin fazla uzamasindan ve editörün "makaslamasi"ndan korktugum için kisa degerlendirmelerle bazi ipuçlari vermek istiyorum.

Duygusal zekâ ile ilgili tartismalar öncelikle bu terimin isimlendirme açisindan ve kavramsal yönden bazi sIkIntilar tasidigi noktasinda toplaniyor. Daha 1909-1920'lerde zekâyi "soyut", "mekanik" ve "sosyal" olmak üzere 3 farkli alandaki yetenekler olarak tanimlayan Thorndike"in üçüncü alanda tanimladigi nitelikler bugün "duygusal zekâ" alani ile örtüsüyor (1). Ya da 1980'lerde "çok yönlü zekâ (Multiple Intelligences) kurami" ile özellikle egitim alaninda popüler olan Howard Gardner 'in tanimladigi bazi zekâ alanlari (örnegin sosyal zekâ ve kisiye dönük zekâ) bugün duygusal zekâ alanina giren yetenekleri kapsiyor (6). O halde eski bilinenlere yeni bir isim verilerek "yeri yerinden oynatmak" ne demek oluyor?

"Duygusal zekâ" kavraminin bu denli ilgi çekmesi, önemsenmesi, hepimizin hosuna gitmesi, terminolojisindeki bu cazibe neye dayaniyor dersiniz? Belki bunun temelinde, aklin, mantigin, rasyonalizmin, fetislestirilen akademik zekânin saltanatina bir karsi çikis var! Bilimin, teknolojinin, modernligin mutlu etmeye yetmedigi bir dünyada bütün bunlara "post-modernist" bir tepki var! Biraz da duygulari ve onlari kullanis yöntemi yüzünden toplumsal ayrimciliga ugramis kadinlarin hak arama mücadelesinde feministçe yükselisleri var! Bireycilik kültürüne karsi "biz bilincini" olusturma, "sahip olmak" yerine "olmak" çabalarinin etkisi var"! Beyin firtinasi sonucu bütün bu faktörlerin ileri sürülmesi olasi... Kanimca, duygusal zekâ kavraminin öncelikle terminolojik olarak bu denli ilgi çekmesi, benimsenmesi; gerisindeki bu olusumlarin, yukarida deginilen süreçsel faktörlerin bizim için önem ve anlamina dayaniyor.

Duygusal zekânin isimlendirme açisindan "hatali" oldugunu ileri süren bazi uzmanlar bunun yerine "duygusal duyarlik", "duygusal olgunluk" "duygusal yetkinlik" gibi kavramlari öneriyor. Ama bence, "ati alan Üsküdar'i geçti bile!" Kavram, egitim alaninda, is yasaminda öylesine benimsendi ki bu isimle kitaplar, makaleler yayinlandi. Merkezler kuruldu, komisyonlar olusturuldu. Bu ad altinda programlar gelistirilip uygulamalar dalga dalga yayildi. Hatta Daniel Goleman bu konudaki kitabini yayinladiktan sonra "Örgütlerde Duygusal Zekâ Arastirmalari Konsorsiyumu" baskani olarak yüzlerce sirkete danismanlik yapmaya basladi ve iki yil sonra da bu deneyimlerini bu alandaki ikinci kitabinda yayimladi (7).

Konu böylesine ilgi çekince kaçinilmaz olarak duygusal zekânin nasil saptanabilecegi ve nasil gelistirilebilecegi sorulari gündeme geldi. Hemen belirtilmesinde yarar var; bu kavrami gelistiren Salovey ve Mayer , insanlarin duygusal zekâyi ölçecek kesin bir test bulundugu ya da bu kapasitenin ölçülebilir bir yapi oldugunu düsünmek gibi yanlis bir yola sapmalarindan korktuklari için EQ simgesine karsi çikmislar (2). Çünkü bu takdirde IQ'nun basina gelenlerin, duygusal zekânin da basina geleceginden siddetle kaygi duymuslar. Insanlarin zekâ katsayilari ile degerlendirildigi, bir etiketleme sistemi simdi duygusal zekâ katsayisi için de kullanilacak mi? Elbette! Kavramin isim babalarinin korktuklari baslarina geldi bile! Duygusal zekânin ölçüsünü saptamaya yönelik pekçok ölçme aracinin gerek egitimde, gerek is yasaminda kullanilmasi fikrinin üzerine atlayanlar çok! Insanlar EQ'larinin "kaç" oldugunu ögrenmek için büyük bir merak duydugu sürece, bu durum kaçinilmaz bir son elbette... Su sirada uzmanlar haril haril duygusal zekâ profili ya da haritasini çikaracak teknik ve araçlar üretmekle mesgul. Bazilari yayinlandi bile (5, 8). Sorun su ki; zekâyi ölçme çabalari, farkli zekâ alanlarinin ölçüsünü digerlerinden ayirdederek sayisal olarak nitelemenin güçlügü kadar, bu ölçümlerin kimler tarafindan yapilip hangi amaçlarla kullanilacagi gibi etik bir tartismayi da beraberinde getirmektedir.

Tartismalarin bir diger eksenini ise IQ'mu daha önemli, yoksa EQ'mu bahisleri olusturuyor. Hangisi üzerine bahse girenler kazaniyor dersiniz? Duygusal zekâyi savunan uzmanlar, EQ'nun, akademik zekâyi (IQ'yu) yönlendirmede etkili oldugunu, bu nedenle onun üstünde yer aldigini savunmaktadir. Goleman'in dünya çapinda besyüze yakin sirket, devlet kurumu ve kâr amaci gütmeyen kurulusta yürüttügü analizlerin ulastigi sonuçlarin tümü, duygusal zekânin hemen hemen her iste, mükemmelligi yakalamakta üstün bir rol oynadigina isaret etmektedir (7). Bu incelemelerin ortaya koydugu ve genel olarak kabul edilen gerçek; duygusal zekânin, aklin sahip oldugu yetilerin kullanilabilmesinde yasamsal bir öneme sahip oldugudur. Diger bir ifade ile, duygular taninip yapici bir biçimde yönlendirildikleri takdirde zihinsel performansi artirirlar. Artik bilinmektedir ki, duygularini yönetemeyen insan, aklini da yönetememektedir!

Duygusal enerji, gizli firsatlari aramak için bir dürtü ve yaratici hayal gücünün yakitidir. Ama "zekâ" olmazsa, duygusal zekâ da geçerliligini ve anlamini yitirir.

O halde, yasamdaki basari ve mutluluk için her iki zekâ kapasitesinin uyumlu ve ahenkli isbirligine gereksinim duyariz. Önemli olan sahip oldugumuz potansiyelleri, kentimizi gerçeklestirmek için, varolussal bir biçimde kullanabilmektir.

Son olarak, duygusal zekâ düzeyimiz kalitimsal olarak tayin edilmedigi gibi, gelisimi de sadece ilk çocukluk dönemlerinde gerçeklesmez. Genel bir kani olarak 13-19 arasindaki yaslardan sonra pek fazla gelisim göstermeyen IQ'nun tersine, duygusal zekânin ögrenilme olasiligi oldukça fazladir ve biz yasamayi sürdürerek deneyimlerimizden ders aldikça, gelismeye devam eder ve bu alanda gitgide daha yeterli olabiliriz.

Duygusal zekânin nasil gelistirilebilecegi ve yasamdaki performansi artirmada nasil yararlanilabilecegi konusunda beyin firtinasi yapmayi bir sonraki yaziya birakalim. Ve su sicak günlerde, tatil yaparken, hazir bos vaktiniz varken soralim: "Aklinizin rotasi ile yüreginizin pusulasi ayni yönü gösteriyor mu?"

Referanslar:

(1) Özgüven, I. Ethem (1994). Psikolojik Testler . PDREM Yayinlari, Ankara.

(2) Shapiro, L.E. (1998). Yüksek EQ'lu Bir Çocuk Yetistirmek (Çev: Ü. Kartal) Varlik Yayinlari, Istanbul.

(3) Goleman, D. (1996) Duygusal Zekâ . (Çev. B.S.Yüksel) Varlik Yayinlari, Istanbul.

(4) Lazarus, P. (1999) "Emotional Intelligence: A Paradigm for Education in the New Millennium" (22. Uluslar arasi Okul Psikolojisi yillik toplantisina sunulan bildiri) Kreuzlingen, Isviçre.

(5 Weisinger, H. (1998) Is Yasaminda Duygusal Zekâ . MNS Yayincilik, Istanbul.

(6) Gardner, H. (1999) Çoklu Zekâ (Çev. M.Tüzel) BZD Yayincilik, Enka Vakfi, Istanbul.

(7) Goleman, D. (1998) Isbasinda Duygusal Zekâ , Varlik Yayinlari, Istanbul.

(8) Cooper, R.K. ve A. Sawaf (1997) Liderlikte Duygusal Zekâ . Sistem Yayincilik, Istanbul.

Cumhuriyet Bilim Teknik eki, 05 Agustos 2000, Sayi: 698, Sayfa: 4-5-21

Öneri, katki ve elestiri

Yakamoz

Anasayfa