Bir cumhurbaskani seçildi ülkemizde. Hiçbir seyi dogru dürüst
beceremeyen genelde isabetsiz kararlar
alan TBMM bu kez milletin tam isabet dedigi bir cumhurbaskaninin seçilmesini saglayarak
göz doldurdu. Sayin Cumhurbaskani’ nin ve esinin Türkiye standartlarinin çok
disinda olusu ve gerek yasam biçimleri, gerekse devlet anlayisini sergileme biçimleri halkin gözünden hiç kaçmadi
ve büyük sempati topladilar. Zaman zaman ayda binlerce dolar maas alıp isleri
sadece bir seyleri , birilerini karalamak olan
bazi köse yazarlari bununla üstü kapali alay etseler de sayin
cumhurbaskanin saygideger esinin markette alisverisini yapmasi, köskün kahvalti
masraflarina kadar takip ediyor olmasi, cumhurbaskaninin , ugurlama -karsilama törenlerine bile bir disiplin ve yeni bir
anlayis getirmesi ilk göze çarpan davranis biçimleriydi. Nasil Italyan
Basbakanin ögretmen olan esi okuluna bisikletle gidip gelebiliyorsa bizim cumhurbaskanimizin esi de marketten aldirdigi kahvaltiliginin parasini biz bunun için maas aliyoruz deyip kendisi
ödeyebiliyor, köske fatura ettirmiyor özlenen davranis biçimini
sergiliyordu...Popülist bir yaklasimla yapilmadigi çok açik olan bu
davranislarla takdir toplamaya baslayan
cumhurbaskani Dokuz Eylül
Üniversitesi’nin rektörlük seçiminde yasanan komedi sirasinda ve YÖK’ ün antidemokratik uygulamasina gösterdigi kararlilik,
bilimsel çevreleri de epeyce memnun etmis ve onlara da acaba artik
oh diyebilecekmiyiz umudu getirmişti.
Daha kisa bir zaman önce Hukukçu bir aday ve ülkemizin buna ihtiyaci
var diye Hukukçu yönü öne çikarilarak
TBMM tarafindan seçilen cumhurbaskani için bugün yazilan, çizilen, söylenenler
bir hayli düsündürücü geliyor bize. Hukukçu ve ömrünü adaletin her asamasinda
görev yaparak harcamis bu isi iyi bilen , geçmisinde menfaat karsiligi hiçbir
ise bulasmadigi bilinen cumhurbaskanina bugün son memur karanamesi bahane
edilerek hukuk bilmez deniyor. Kararnameyi bir kez daha geri gönderme yetkisi
var yok tartismalari yapiliyor. Hukukçu olmadigimiz halde görebildigimiz, ucu her türlü haksizligi yaratmaya açik ve ne kadar süre için bile kullanilacagi belli olmayan bu
kararnamenin bu sekilde çikmasinin doguracagi sonuçlari düsünmek bile
istemiyorum.
Elbette devletin içinde Hizbullah, PKK vs. tüm yandaslarinin
olmasi kabul edilebilir bir sey
degildir zaten. Devlet bir taraftan onlarla mücadele edecegim diye para ve emek harcayacak diger taraftan
kendi elleriyle onlari besleyecek ve yetki verilmesini saglayacak?
Ancak yalnizca bu amaçla çikarildigi süpheli olan bu kararname bu haliyle kabul edilirse zaten var olan siyasi kadrolasmayi isin içinden çikilmaz hale getirilebilir.
Kararname yine bu haliyle kabul edilirse bir çok günahsiz memur asli olmayan ihbarlarla
, ya da amirlerinin insiyatiflerini
aleyhlerinde kullanmasi sonucu kendilerini müdafaa etmeye bile zaman bulamayabileceklerdir. Üstelik
bilindigi gibi memurluk yapilamayacagi haller yasalarda bellidir ve bunun cezai
müeyyideleri de vardir. Mevcut yasalari isletip gerçekten barindirilan ve bu
ispat edilen kisiler hakkinda niye
takibat yapilmiyor. Haa duyumlar üzerine hareket edilecekse biz de buna
karsiyiz zaten. Bu ülke ve yasayanlari
duyum ve asilsiz ihbarlardan çok çekti. Yasanin bosluklari varsa yeni
yasa çikararak bunu telafi edebilirsiniz, meclisi toplayarak ve enine boyuna
tartisilarak yasayi çikarabilirsiniz. Bunun usulu kararname degildir. Sanirim cumhurbaskanin anlatmaya çalistigi da
budur. Niyeti hükümetin çalismasini engellemek , ya da teröristleri, militanlari devlette
barinmasini kolaylastirmak degildir. Gelin hukukun uygulanmasini saglayin
gelin demokrat olun ve tam demokrasiden
korkmayin. Ve CUMHURBASKANIMIZ HUKUK BILIYOR.
14//08/2000 Izmir