Önce vücut dili vardi...
Konusma ile
el hareketleri arasindaki evrimsel süreç ve bugüne bakis...
Reyhan Oksay
Kaynak: New Scientist, 08 Nisan 2000
Jane
Ian 'a
çok ilginç bir öykü anlatmaktadir. Öykünün bir yerinde karakterlerden biri,
rakibinin içkisinin içine gizlice çok güçlü bir zehir atar. Jane, bu noktada
elini C seklinde kivirarak sanki bir sey bosaltiyormus gibi yapar. ''Bunda ne
tuhaflik var?'' diye soracak olursaniz... Tuhaflik Jane'nin görme özürlü
olmasi. Daha da tuhafi, Jane'nin Ian'ın da görme özürlü oldugunu bilmesi.
Herkes
konusurken elini, kolunu hareket ettirir. Bazi durumlarda isaret pek çok
sözcükten daha anlamlidir. Winston Churchill
iki
parmagini V
seklinde
havaya kaldirdiginda herkes bunun ''zafer'' (V, Ingilizce zafer anlamina gelen
victory sözcügünün bas harfidir) anlamina geldigini bilirdi. Ancak bazen içinde
bulundugumuz ortamin özelliklerini göz önüne almadan, (telefonla konusurken
veya görme özürlü biri ile konusurken) farkinda olmadan isaret dilinden
yararlaniriz. Bunu niçin yapariz? Bu ve benzeri sorulari açiklamaya çalisan popüler
psikoloji ,
vücut dilini desifre etmeye çabaliyor. Öte yandan bazi bilim adamlari el ve kol
hareketlerinin karsimizdakinin bizi daha iyi anlamasina degil, tam tersi bizim
dogru sözcügü bulmamiza yardimci oldugunu iddia ediyor.
Ne
var ki çocuklar ve primatlar üzerinde yürütülen son çalismalar, farkli ve
tartismali bir yorumun yeniden gündeme gelmesine yol açti. Yeni Zelanda,
Auckland Üniversitesi'nden Michael
Corballis, dogustan
görme özürlü biriyle veya telefonla konusurken elimizi kolumuzu oynatma
aliskanligimizi, iletisim kurmakta zorluk çekmemize degil, konusma ve el
hareketleri arasindaki evrimsel
sürece bagliyor.
Corballis'e
göre jestlerin tek amaci sözcükleri tamamlamak veya anlamini kuvvetlendirmek
degil. Büyük bir olasilikla ilk insanlar birbirleriyle, bugün mim olarak
tanimladigimiz vücut isaretleri araciligi ile anlasiyorlardi. Konusma bu eski
vücut dilinin sözele dönüsmesi sonucu olusmustur. Dolayisiyla el hareketleri de
iste bu süreçten arta kalan mirastir. Jestlerin ve konusmanin birlikte evrim
geçirdigini söyleyen Corballis, ikisinin arasindaki bu çok güçlü bagin bugüne
dek varligini sürdürdügünü ve çok eski ve köklü bir aliskanlik oldugu için,
gözleri görmeyen kisilerin bile bundan vaz geçemedigine dikkat çekiyor.
Evrensel
dil
Bu
iddia ilk kez 1746 yilinda Fransız düsünür Etienne
Bonnot tarafindan
ortaya atildi. Daha sonra 1970'li yillarda Colorado Üniversitesi'nden
antropolog Gordon
Hewes bu
tezi yeniden canlandirdi. Eski çaglardaki kasiflerin, yeni bulduklari ülkelerde
çevirmen ve sözlük olmadan yerli halk ile nasil anlastigini arastirdi. Eski
belgeleri tarayan Hewes, kasiflerin yerli halk ile iletisim kurabilmek için
sinirli sayida el isaretlerinden yararlandiginı gördü. Böylece sözcüklere
dayanmayan evrensel
bir dilin varligi
ortaya çikmis oldu.
Hewes'in
tezi ne yazik ki bilim dünyasinda ciddiye alinmadi. Ilk insanlarin
birbirleriyle nasil anlasabildigine iliskin somut kanitlarin olmamasi
nedeniyle, bilim adamlari konusma dilinin maymunlarin çikarttigi kaba seslerden
kaynaklandigi tezini daha akilci buldular. Geçen yil Corballis bu tezi yeniden
gündeme getirinceye dek maymun tezi popülerligini korudu.
Maymunlarin
çikarttigi ses ile insanlarin konusma dili arasinda benzerlik olmadigini
savunan Corballis, insanlarin yalnizca duygularini ifade ederken çikarttiklari
seslerin (gülme, aglama ve çiglik gibi) maymun sesine benzedigini ileri
sürüyor. Corballis, bugüne dek maymunlara konusma ögretme çabalarinin
basarisizlikla sonuçlanmasinin altinda bu nedenin yattigina inaniyor. Georgia
State University'de arastirma merkezinde konusma egitimine tutulan pigme
sempanze Kanzi
örneginde oldugu
gibi, az sayida sempanzenin çok basit bir kaç gramer kuralini ögrenebildigine
dikkat çeken Corballis, bunlarin iki yasindaki bir çocugunun algilama düzeyini
asamadigini söylüyor.
Isaretle
anlasmak
Corballis,
sözel olmayan dilin nasil gelistigini açiklamak için Afrika'nin Rift Vadisi'nin
olusumunu inceledi. Bu vadide büyük maymun türünün atalari, batidaki bölgelerde
yasamlarini sürdürürken, evrim geçirerek hominid'e (insansi) dönüsen maymun
cinsi doguda kaldi.
Vadinin
dogu kisminda ormanlar giderek yerini, içinde etoburlarin yasadigi savanalara
birakti. Düsmanlardan gizlenmenin güçlestigi bu seyrek agaçli alanlar, dogal
olarak sessiz kalmayi, isaretlerle konusmayi zorunlu kildi.
Corballis'e
göre bu bölgede bilgi alisverisi avin ve düsmanin nerede oldugu ile ilgiliydi.
Bu nedenle ilk iletisim yöntemi büyük bir olasilikla parmakla gösterme
seklindeydi. Bugün el isaretlerinde hala bu parmakla gösterme aliskanliginin
izlerini görmek mümkündür. Ayrica insanlarda görme duyusu isitme duyusuna
oranla daha gelismistir. Eger bu dönemde sese dayali iletisim geçerli olsaydi,
isitme duyusunun daha güçlü olmasi gerekmez miydi? Ayrica iki ayak üzerinde
yürüme özelligi de iletisim kurma çabalarimizin sonucunda ortaya çikmis bir
hareket tarzidir. Atalarimiz mizrak firlatmak veya mesale tasimak gibi
eylemlere bagli olarak ellerinin serbest kalmasi için iki ayaklarinin üzerine
dikilirken, ayni anda yaklasan tehlikeyi parmaklari ile isaret etmek için
ellerinin bos kalmasina gayret ediyorlardi.
Bu
iletisim tarzi bir kez saglam bir yer edinince, karanlikta
konusma zorunlulugu
gibi baska sorunlar gündeme geldi. Bu nedenle sözlü iletisim, yavas yavas
sözsüz iletisimin yerini almaya basladi. Iletisim, beden dilinden konusma
diline transfer olunca ilk insanlar hem konusup hem el isi yapma becerisini
kazandilar. Böylece silahli av partilerinde, insanlar birbirleriyle iletisim kurarak
avlanma stratejilerini kosullara göre ayarlayabildiklerinden, av miktarinda
büyük artislar oldu. Aynı anda bilgi alisverisinde bulunabildikleri için alet
yapma becerilerini de birbirlerine aktarabildiler.
Hareket
ve konusma arasinda nörolojik bir bag olduguna da isaret eden Corballis, el
isaretleri seklindeki vücut hareketleri evrim süreci içinde yerini konusma
diline biraktiysa, insan beyninde konusma ile motor bölgeleri arasinda bir
iliski olmasi gerekir diye düsünüyor. Isin ilginç tarafi anatomistler bunun
böyle oldugunu ortaya çikarttilar.
Beyin
taramalarindan elde edilen bilgiye göre, konusma islevinden sorumlu olan Broca
bölgesi, yalnizca konustugumuz zaman degil, elimizi kullandigimiz zaman da
aktif hale geliyor. Bunun tam tersi, konusma islevinin harekete geçirdigi motor
ve önmotor bölgeleri, sessiz okuma gibi motor yönünün baskilandigi durumlarda
bile yine etkinligini koruyor.
Konusma
bozuklugu ve koordinasyon arasinda sIkI bir iliski vardir. ''Broca afazisi''
adi verilen hastaliga yakalanmis insanlar, esyalari isimlendirebilir ancak
bunlari bir cümle içinde siraya dizmekte güçlük çeker. Bu kisilerde vücut
dilinin de bozuldugu görülmektedir; konusma sirasinda ellerini genellikle
kullanmazlar.
Vücut
dili bugün de önemini korumaktadir. Manchester Üniversitesi'nden psikolog Geoffrey
Beattie ve
Heather
Shovelton, jestlerle desteklenen bir anlatimin, jestsiz bir
anlatima göre akilda kalma olasiliginin yüzde 10 daha yüksek oldugunu ileri
sürüyor. Chicago Üniversitesi'nden Susan
Goldin-Meadow 'a
göre el isaretlerinin de bir dili vardir. Dinleyiciye bir seyler söyleme
amacini gütmekle birlikte baska amaçlara daha hizmet eder. Konusan kisi
bellegini açmak için jestlerden medet umar. New York, Columbia
Üniversitesi'nden Robert
Krauss, dogru
sözcügü bulmak için bellegini zorlayan kisinin zihinsel sözlügünde jestlerin
yeni kanallar açtigini ileri sürüyor. Özellikle ''dilimin ucunda'' seklinde
tanimlanan sIkIntili durumlarda jestler çok önemli ipuçlari verir. Geçen yil,
Krauss ve Tel Aviv Üniversitesi'nden Uri
Hadar 'in
birlikte gerçeklestirdikleri bir çalismada, anomik afazi (söz yitimi) tanisi
konmus, beyinleri hasar görmüs hastalarin birbirleriyle konusmalari video
kamera ile belgelendi. Kavramsal açidan beyinleri hasarli hastalarin el
isaretlerine daha fazla basvurduklari görüldü. Klauss bu sonucu söyle
degerlendiriyor:''Herhangi bir seye isim bulmakta zorlananlar kaçinilmaz olarak
vücut diline yönelir.''
Diger
taraftan vücut dilinin bilinçalti düsünceyi de dile getirdigi uzun süredir
bilinen bir gerçek. Goldin-Meadow
'a göre
düsüncelerini rahatça ortaya koyamayan insanlar çogunlukla jestlere
basvururlar. Bazi durumlarda jestler, konusanin ifade etmek istemedigi
duygulari açiga çikartabilir. Jest-konusma uyumsuzlugu özellikle çocuklarda
görülür.
Corballis,
dil evriminin, sözcüklerin keyfi yapisinın nedenini yeterince açikladigina
inaniyor. Ilk el isaretleri, temsil ettigi nesneyi taklit ediyordu. Zamanla bu
jestler daha soyut ve kuramsal bir nitelik kazandi. Daha sonra sembolik jestler
gelisigüzel seslere eslik eder hale geldi. Dolayisiyla bu sesler ile
tanimladigi nesne veya olay arasinda herhangi bir benzerlik arama geregi de
ortadan kalkti.
Cumhuriyet Bilim Teknik, 15 Temmuz 2000, Sayi: 695, Sayfa: 14
Öneri, katki ve elestiri
Yakamoz
Anasayfa